31 Mart 2006

Objektif miyiz, Yoksa Subjektif mi?

Karşılaştığı olup bittiler karşısında, menfi düşünen bir kimse subjektif düşünüyor demektir.

Düşünce sentezi aşamalarında menfaatini ön plana almayan kimse ise, olayları objektif bir şekilde değerlendirebilme yeteneğini kendisine kazandırmış olan kimsedir.

Üzüntü, sevgi, sempati, nefret, kıskançlık, çekememezlik, özlem ve benzeri gibi duyguların oluşumunu tetikleyen faktör, özde menfi olan subjektif yaklaşımlarımızdır.

Objektif düşünebildiğimizde; kaybettiklerimize üzülmeyeceğimiz, kazandıklarımıza da sevinmeyeceğimiz bir ruh halini yaşıyor olacağız...

Mutlu ve Neşeli,
Kâzım Mızrak

30 Mart 2006

Sevgi, Sevilene Benzeme Arzusudur.

(Nasıl bir sevgi bu diye sual eden muhtereme cevaptır.)
Yaşaması Âlime, Susması Ârife, Konuşması Câhile Kârdır...

29 Mart 2006

Çözümü Bekleyen Bir Problem...

Bir bilgisayar siparişi verdim, internet üzerinden satış yapan bir firmaya :-/

Bilgisayar sorunsuz olarak adrese teslim ediliyor, herşey yolunda gibi...

Bilgisayara sistem yükleniyor, sürücüler tanıtılıyor... O da nesi, RAM 512 gösteriyor!

1024 olması gereken RAM, 512 gösteriyor; firmanın müşteri temsilcisi aranıyor; arızalı olabileceği düşünülerek kasanın geri gönderilmesine karar veriliyor.

O da nesi, kasanın arka kısmındaki garanti bandrolu bir maket bıçağı ile kenarından kesilmiş :-/

İşte mükemmel üçlü, hırsız kim? Satıcı firma mı, Kargo mu yoksa ben miyim?

Bir dördüncü ihtimal işini iyi yapmayan kötü bir işçi veya işcisini kontrol etmekten aciz kötü bir firma...

Hulasa ile bugün gelen yeni kasayı gerisin geriye göndermek zorunda kaldım, tabiri caizse hevesim kusrağımda kaldı :-(
Salak salak gülümsüyorum şuan, gerçekten bir salak mıyım yoksa....

(Öyleymiş.)

28 Mart 2006

Dursun Ali Erzincanlı - Ben Böyle Olmamalıydım

27 Mart 2006

Bütün mal varlığını sevdiği kadının üzerine yapmayı teklif eden adama, karısının verdiği cevap: Sevgimin bedeli, parayla ödenmez...
Kalmak Zûlümse, Gitmek Çaredir...

(1) Duruma göre aksi de söylenebilir tabi.
(2) Bu sözü nereden duyduğumu hatırlamıyorum.
Orhan Gencebay'ın böyle bir dizesi var mıydı ki?!
Bir sözün olmasın ki, muhatap aldığın kimse senin sebebinle haksız yere suçlanıp hakaret görsün...

Niyesi Sorulmaz, Gönül Öyle Arzu Etmiştir!

Final döneminde bırakmış olduğum bıyıklarımı, yaklaşık olarak 3 ay sonra kesiyorum. Sınıf arkadaşım niye kestin diye sual ediyor; ben şaşakalıyorum ve dudak büküyorum bu soruya.

Böylesi niye nefes alıyorsun tarzı sorulara anlam veremiyorum, içimden gelmiş arzu etmişim ve bıyıklarımı kesmişim. Nasıl bir cevap verebilirim ki bu soruya, canım sıkıldı bıyık bıraktım ve yine canım sıkıldı kestim bıyıklarımı.

Düşüncem şudur ki, en manalı tepki sıhhatler olsun ya da hayırlı olsun şeklinde bir iyi dilek temenisinde bulunulmasıdır.

Gönül benim bıyık benim, az kesmişim çok kesmişim sana ne?!

26 Mart 2006

Bir sevmeye yelken açtığım zaman öleceğim gün aklıma gelir. Sonra sevmekten vazgeçmem gerektiğini söyler yüreğim, ayrılık vakti yaşanmasın diye düşünerek. Bu bir korku hali sanırım...

Peki ben korkak birisi miyim, evet; seviyor muyum, hayır!

25 Mart 2006

Bir Yanlışa, Zaruri Olarak Dikkat Çekmek İstedim :-/

@ Ladybird

Bu yazıyı her nereden bulduysanız, hiç şüphe duymadan ilk okuyuşumda iğrenç bir yazı olduğuna kanaat getirdim.

Bu yazı vatanın düşmüş olduğu yanlışlardan çok, bir karalama azmi içersinde!!! Görmüyor musunuz, biraz daha dikkat lütfen!!!!

Siz bu yazıyı buraya almakla hangi tarafa hizmet etmekte olduğunuzu sanıyorsunuz!?

Gaye İslamı övmekse, böyle ahmakların rağbet edeceği tarztan ara gaz verilmiş mide bulandırıcı şarlatanlıklara pirim vermek abestir!!!

Gaye densizleri alkışlamaksa, bundan daha eftal bir yazı bulnumazdı tebrik ederim sizi ve de bu yazıyı kaleme alan aklı kıt vatandaşı!!!

Hem yazıyı yazıyorsunuz; hem de yazanını saklıyorsunuz! Bari nereden aldığınızı not edin ki biz de kim bu saçma şiriri yazmıştır öğrenelim.

Öğrenelim ki yanlış olan yola sapmayalım.

Bileni var bilmeyeni var, anlayanı var anlamayanı var!??

Bu vatan, kızlarını tepside sunmaz; bu mide bulandırıcı yazıyı kaleme alabilecek bir vatan evladı da tanımıyorum!!!!!!

Uyanın yaa, aklınızı kullanın; iyiyi kötüden, kötüyü iyiden ayırın...

Benim sözüm üçünüze beşinize, başka da sesimi duyurabileceğim bir çoğunluk yoktur; sizler de işin özünü anlayın idrak edin de birilerine yol gösterin.

Aklın Yolu,
Kâzım Mızrak

Bu yazı, http://balbocegi.blogspot.com/2006/03/blog-post_25.html web sayfasına bıraktığım bir yorumdur...
Aşk-ı Muhabbete Davet Var, Gelmeyene Küs Değiliz Elhamdülillah :)

24 Mart 2006

Acı çekiyorsun; hani ölmek diyordun; demek ki hala yaşıyorsun?!

Dip Not: Burada, organik ölümden bahsedilmediğine dikkatinizi çekerim.

23 Mart 2006

"Ben yanmasam,
Sen yanmasan,
Biz yanmasak,
Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..."

Nâzım Hikmet
Aşk Ne Ola Diye Sual Edildi. Dedim, O Varken Sen Yoksundur....

22 Mart 2006

Problem: Sizi dost olarak gören insanlar ile karşılaşıyorken, aynı zamanda sizi düşman olarak gören insanlar ile de karşılaşırsınız...

Tespit: Siz tek başınıza ne bir dost, ne de bir düşman olabilirsiniz. Sizi dost ya da düşman kılan karşınızdaki insan ile olan münasebetinizdir...

Münasebet: (1) İlişik, ilişki, ilinti (2) İki şey arasındaki uygunluk:
- Okulu bırakıyorum :-/
- Öleceksin!

- Bırakırsam mı?
- Hayır.

- Bırakmazsam mı?
- Hayır.

- Ne anlatmak istedin?
- Her halikarda, öleceksin.

- O halde ders çalışmadan öleyim.
- Sen bilirsin.

- Ders çalışarak ölmek istemiyorum.
- Sen bilirsin, tercih senin!

- Anlaşılabilir bir cevap bekliyorum senden.
- En rezilini yaşa Kâzım, en rezilini! Dikkat et, sana rezillik yap demiyorum, zelil ol diyorum...

Zelil: Hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan...
Yenilgilere hazır olmalı insan,
kaybettiğinde üzülmemek için...

Ve hatta maça mağlup başlamalı,
zaferin tadına varmak için...

21 Mart 2006

Papatya gelicek beş çayına, gitme istersen (kal) !?

20 Mart 2006

Nedene Sebep Aramalarda Değilim, Özgürsün Artık...

Anonim Yorum Yazanlara Hususi Bir Uyarı!

Size cevap veriyorken bir yanlış anlaşılma yoktu, yorumlarınızı açık ve net bir şekilde anlaşılır olarak yazın.

"Oğlum oku baban gibi eşşek olma" sendromuna meydan bırakacak yorumlar bırakmaya devam ederseniz, emin olun sizi daha sert bir şekilde yanlış anlama ihtiyacı hissedeceğim.

***

Bu arada şu anonim yorum bırakma işinden vazgeçin de, size özel bir nick ile yorumlarınızı bırakın; ya da Blogger'dan bir hesap neyim açın.

Biz de kimi yanlış anlayıp kimi yanlış anlamayacağımıza karar verelim!

***

Hangi yorumu hangi Anonim Efendi bırakmıştır belli değil, önüne gelen anonim yorum bırakıyor.

Sizler hiç düşünmez miziniz beni başkaları ile karıştırmasınlar, şuraya da bir isim yazayım diye; biz sizin izinizi sürmek zorunda mıyız internette.

***

Hesap açmak istemiyorsanız, bari sizi tanıtan bir isim yazın yorum gönderirken.

Kim olduğunuza göre biz de sizi misafir olarak ağırlarız (zamanımızın yettiği ve aklımızın erdiği ölçüde)...

Bizde Böyle,
Kâzım Mızrak

Bu yazı, http://mizrak.web.tr/2006/03/ardna-bakma-demitim-sana.html adresine yazdığım bir yorumun kısmi parçasıdır. Mevzuyu önemli gördüğüm için ansayfaya taşımak istedim.

19 Mart 2006

Herkes Üstüne Alınabilir, Bence Bir Mahsuru Yok!

Bataklık kelimesi ile ifade etmiş olduğum manayı düşündüm.

Zambağa baktım, o tüm güzelliği ile çirkin bir bataklığı güzelleştirebiliyor.

Onun güzelliği kendisi olması mı, yoksa bir bataklığı güzelleştirmesi mi?

Zambak güllerin arasında ne kadar bir değere sahip olabilirdi?

Gül bahçesinde, bülbül zambağa rağbet eder miydi? Bu soruya vereceğim cevap, hayır olucak.

İşte öyle bir ortamda zambağın bir değeri yokken, bataklıkta baş tacı ediliyor; güzelliği ile insanları büyülüyor.

***

Demek ki, insanın değer gördüğü mekan çok önemli.

Siz alimlerin arasında bir kapının kolu bile olamazken; ahmakların doldurduğu bir ortanda alim gibi bir değer görebilirsiniz.

Bu bakımdan yaşıyor olduğumuz ortam, mutlu olabilmemiz için bir etkendir diyebiliriz.

***

Verdiğimiz örneği dikkate alarak, ahmakların yanında yaşamayı seçmenizi asla tavsiye etmem; bir süre sonra üzüm üzüme baka baka kararır, körle yatan şaşı kalkar hesabı siz de bir ahmak olur çıkarsınız ortaya.

***

Radikal kimliğim ile içinde yaşadığım ortamlarda hep sivrildim, ya aptalığımla ün saldım ya da detaylar üzerinde düşünen zekamla mimlendim.

Dışlandığım, sahiplenmediğim, kendimi yalnızlığa itilmiş olarak hissetiğim bir çok ortamda bulundum.

Düşüne düşüne bu yorum içeriğinde anlatmaya çalıştığım sonuçlara ulaştım.

***

Sizi olduğunuz gibi kabullenmeyen insanlar ile karşılaşıyorsunuz; sizi sevmiyorlar ve sizden kaçıyorlar.

Kendinizi kabul ettirmek adına ısrarla onların peşinden koşmanız hiç de mantıklı değildir.

Bakın o insanlar kendi akıl kapasitesindeki insanlar ile beraber olduklarında ancak mutlu olabilirler; siz onlardan daha zeki olabilirsiniz veya daha da aptal, nihayetinde bir kapasite farkı varsa iletişim kuramazsınız!

Sonuç olarak karşılıklı olarak birbirinizi üzersiniz.

***

Böyle bir problemi karşılıklı olarak birbirimize yaşatmayalım (ya da yaşatılmasın).

Yapılması gereken en mantıklı işi size söylüyorum.

İletişim konusunda problem yaşıyor olduğunuz insanları anlama konusunda ve de kendinizi anlatma konusunda limitler tanıyın.

Bu limitler dolduğunda o kimseyi kazanmak adına artık bir çaba harcamayın ve tabi o kimse de aynı şekilde size problem çıkarmaktan vazgeçsin.

***

İşte böyle bir gelişmeyi karşınızdaki kimseyle saygı sevgi çerçevesinde fiiliyata geçirdiğinizde; siz kendi kapasitenize hitap eden bir insanı aramaya bir adım atmış oluyorsunuz.

Aynı durum karşınızadaki birey için de geçerlidir tabi.

Hal böyle olunca mutluluğa doğru bir adım atan iki insan elde ediyoruz.

***

Sizi bilmem ama ben bu anlayışı benimsiyorum, birbirimizi üzmeyelim; sizi daha iyi anlayabilecek ve daha çok sevebilecek bir çok insan var, onları arayın ve bulun.

Sizin yüzünüzden ben kendisini dışlanmış hisseden bir deli rolünü oynamak istemiyorum.

Ben şunu çok iyi ve çok çok iyi biliyorum: Bana sizin veremediğiniz değeri verebilecek, sevebilecek bir çok insan var.

Benim nazarımda problem olarak görünen, o insanlara ulaşabilmem.

Aramaktan şikayetci bir insan gibi mi duruyorum, hayır...

Kendini Bulan,
Kâzım Mızrak

Bu yazı, http://mizrak.web.tr/2006/03/bataklkta-aan-zambak-yaad-yerden.html
sayfasına bıraktığım bir yorumdur. Konuyu önem arzetmesi bakımından anasayfaya taşımak istedim.

Tasarım ve Kostrüksiyon '05 - '06 Bahar Dönemi

Resim: Ders Programı.
Değişmeyen Tek Şey Değişimdir Demiştin...

Evet Haklısın, Başlayıp Bitmeyen Ne Var ki!?
Ne'den Diye Sorma, Ben de Bilmiyorum Ne'den!?
Bataklıkta açan zambak, yaşadığı yerden şikayetci olmaz.

Link:

http://images.ask.com/pictures?qsrc=1&o=0&q=Water%20Lily

Bu güzellikleri yaratan, ne güzeldir :)
Dün yorgun olabildiğine yorgundu, fakat Sabah onu uyandırdı...
Ardına Bakma Demiştim, Sana!

16 Mart 2006

Aşk-ı Muhabbet

Muhabbetin, yani ilgi ve alakanın yalnızca aşka karşı olduğu hallenmeye aşk-ı muhabbet denilir.

Böyle bir hallenme, sevginin cisme değil de manaya karşı duyulmasıdır. Mana ise cismin kişi tarafından algılanan suretidir.

Aş-ı muhabbetle kal derler: Bu ifade "sevgin ve muhabbetin aşka karşı olsun, zahire aldanma" anlamına gelir.

Sevginin cisme karşı hissedilmesi bir aldanılmışlık halidir ki, bugünü dün gibi görme isteği uyandırır kişide.

Oysa cisim sürekli olarak bir değişim içersindedir; bugün var olan yarına, dün olduğu gibi aynı şekilde kalarak varmaz...

TÜYAP - WIN 2006

WIN 2006Cuma gecesi Tasarım Bölümü öğrencileri olarak İstanbul'a doğru yola çıkıyoruz, hedefimiz TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi. Günübirlik olan bu gezide amacımız teknik bilgi birikimizin uygulamalarını gözlemleyebilmek; endüstrideki gelişmeleri takip edebilmek; günümüz piyasasının ne tür ihtiyaçları olduğunu bulgulamak ve aynı zamanda üreticilerin bu ihtiyaçları ne ölçüde cevap verebiliyor olduklarını tahlil etmek şeklinde olacaktır.

İhtisas alanımız: Tasarım ve Konstrüksiyon
Statümüz: Karaelmas Üniv. Karabük Tek. Eğ. Fak. 2. Sınıf

Kâzım Mızrak

İlgili Linkler: http://win-fair.com/
(Katılımcılar ilgili siteten ücretsiz olarak Katılımcı Formu temin edebilirler.)


Dip Not: Bu posta, konu hakkında ilgili olanlara bilgi vermek mahiyetiyle hazırlanmıştır.


15 Mart 2006

İnsan bu, su misali kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benin, öbür yanda Sakarya.

Necip Fazıl Kısakürek

Çaresiz Sevgi :-/

- Ölüm öyle bir anda gelir ki,
sen yaşamayı sevmeye
başlamışsındır.

- Ben de böyle bir ölümden
kaçıyorum ya!?

13 Mart 2006

Sanki Fani Olan Dünya'ya İlelebet Kök Salacaksın!?

Dostum Fuat'a Bir Gülümseyiş, Kâzım Mızrak.

Dostum Fuata Bir Gülümseyiş, Kâzım Mızrak

Doğru Bildiğinden Şaşmayan, Kâzım Mızrak.

Resim: Kâzım Mızrak, 2005

Bir Tutarsızlık mı, Yoksa Her Şey Olabilme Hali mi?

Mustafa Bey,

Size daha önce bir cevap yazacağımı söylemiştim, buraya yazdığınız ilk yorumu hatırlarsanız yazılarımı tutarsızlıkla eleştirmiştiniz.

Sizin ifade ettiğiniz mana ile bu tutarsızlık hali benim uslubumdur; tarzımdır, metodumdur.

Yorumunuza geniş izahatlı bir cevap verme arzusundaydım; lakin ihmale kaldı ve yazıyı kaleme alamadım. Bugün için de bir kaç satır ile yorumunuza cevap vermiş olabilme gayesindeyim.

***

Bu bloğun bir çok yerinde tutarsızlık diye anlamlandırabileceğiniz fikir savuncaları bulabilirsiniz.

Bundaki sebep de burasının bir blog olmasıdır.

Blog yazma kültürünü herkes işine geldiği gibi anlıyor, ben de işime geldiği gibi anlayıp; blog bir kimsenin gün boyunca veya hafta boyunca veya yıl boyunca düşünce sirkülasyonlarını yansıtıyor olduğu bir mekandır diyorum.

Hal böyle olunca insanın düşünce dünyası da sürekli olarak deviniyor.

Ben burada yazıyorken bazen futbol maçında hakemin yanlış kararına tepki duyan öfkeli bir taraftarım, bazen elinden oyuncağı çalınmış ağlayan bir çocuğum, bazen 89 yaşında karanlık bir odada yalnız başına yaşamaya mahkum edilmiş yaşlı bir adamım, bazen Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde kaderine terkedilmiş bir deliyim, bazen okyanusa tek başına yelken aşmış bir sandalım, bazen kafeste bir serçeyim, bazen Afrika'da bir aslanım, bazen uzayın derinliklerinde bir galaksiyim, bazen Mecnun'da bir aşkım, bazen ellerde bir nasırım, bazen tarlaya saçılan buğdayım, bazen yeldeğirmenlerine savaş açmış bir Don Kişot'um bazen bazen bazen.....

Şimdi beni ve yazılarımı yeniden değerlendirin; tutarsız olmadığımı ama her şey olduğumu lütfen vicdanızla karar verin.

Yazılarımın veya yorumlarımın sonuna attığım imzamın hemen üzerinde ruh hallerini ihtiva eden bir kaç kelimelik notlar bırakırım; o notlar benim kim veya ne olduğum üzere o yazıyı kaleme almış olduğumu bir nemze de olsun anlatır.

***

Bu halim yanlış veya doğru olabilir; zararlı veya kazançlı olabilir, bu durum benim meselemdir.

Siz düşüncenizi ifade ediniz ve düşünceniz ifade edildiği gibi kalsın; anlayan anlasın anlamayan da davul zurna çalsın.

***

Sizi davet ettiğim oyuna katılıp katılmadığınızı takip etmedim Mustafa Bey.

O postada sizden gıcık olduğum ve sevmediğim bir kimse olarak bahsetmiş ve de kendime göre sizi o şekilde tanımlamıştım.

Sevilmek iyi bişey değildir Mustafa Bey, bunu böyle bilirim ve böyle söylerim.

Sevmek ise uzaktan olunca güzel; sevdiğiniz varlık ile beraber olduğunuzda siz başınıza bir dert almışsınız demektir.

Sevilen kıskanılır, ölmek pahasına korunur, kaybetme korkusu uyutmaz.

Kısacası sevmek insanda huzur bırakmaz.

Sevilince de farklı şeyler yaşıyor olmazsınız...

Sevilen kimse, sevenini mutsuz edicek hal ve hareketlerden kaçınır; bu kaçınma hali sevilen kimsenin özgürlüğüne vurulan bir zircir gibidir.

Bu düşünceler içersindeyim ve sizinle de paylaşıyorum; benden farklı düşünebilirsiniz, ben de sizden farklı düşünebilirim.

Bu durum, düşüncelerimizin yanlış olduğu anlamına gelmez.

Ölümü Bekleyen,
Kâzım Mızrak

- Tartışmak İstemiyorum -


Blog dostlarımızdan Mustaf'a Bey'e bir cevap olması mahiyetiyle kaleme aldığım yorum tek kelime ile harika olmuş. Ben bu yazıyı tasvip edebileceğim şekilde beni ifade etmesi yönüyle beğendim ve yorumu anasayfaya taşımaya karar verdim. Yorum bir bütün olarak anlaşılamıyorsa ilgili postayı ve bırakılan yorumları okunması tavsiye edilir, ancak böyle bir zaruriyet mevzu bahis değildir, yani bir yerlere gönderme yapıyor değilim.

http://mizrak.web.tr/2006/03/iman-dildeyse-cennete-girecek-kafirler.html

Üşüyor Gibiyim.

Kazım Bey, neden üşüyor acaba?

@ Cenk Ünal

Üşümek fiili, soğuk karşısında insanın duyu organlarınca algıladığı bir tür acı halidir.

Argoda üşümenin daha da tesirlisi "donuyorum" şeklinde ifade edilir.

Bir sıcaklık karşısında üşüme hali, yerini ısınmış olma haline bırakır. Bu durumda insan rahattır ve huzur duyar. Aksi halde bir elem içersindedir, çile çeker.

Aşk-ı muhabbet ile bir varlığa karşı yüreğinde sevgi besleyen gönüller, manevi anlamdaki üşümenin pek ötelerinde gönül rahatlığı ve huzuru içersindedirler.

Muhterem Mustafa Bey'in yazısından anlaşıldığı üzere, yanlışta olduklarını düşünüp doğruyu arayan biçare kimseler bir üşüme hali içersinde ısdırap duyarlar.

Ne zaman akıl yanlışta olmadıklarını onlara söyler, o vakit bu kimselerin ısdırabı da azalır ve mutlu olurlar.

Demek ki üşüyerek ısdırap çekmek, yanlışta olanların bir kârıdır.

Gülümsemiş,
Kâzım Mızrak.


.:.: Dip Not :.:.

Ne elemsiz bir lezzet, ne de lezzetli bir elem görülesi değildir.


Bu yazı bir blogda yaptığım yarumdur, konuyu işlemekteki uslubu beğendim ve bloğumun anasayfasında yazıya yer vermek istedim.

http://salamut.blogspot.com/2006/03/dini-adan-baklrsa-amz-zellikle-genler.html

12 Mart 2006

Ne elemsiz bir lezzet, ne de lezzetli bir elem görülesi değildir.

7 Mart 2006

Gülümse Kaderine!

Artık okullu olduk,
Sınıfları doldurduk,
Sevinçliyiz hepimiz,
Yaşasın okulumuz.

:)

4 Mart 2006

Herkes Aynaya Baksın ve Kendisini Görsün.

Elhamdülillah Kardeşim,

Nazik yaklaşımız için teşekkür ederim Özdemir Bey,
zaman içersinde inanç konusundaki eksikliklerime
anlayabileceğim ve de anlatabileceğim cevaplar
bulabilirim diye ümit ediyorum.

Bu süreç içersindeyken eksik bilgilerimle başka kimseleri
içinden çıkamayacakları düşün bunalımlarına sürüklemek
isitemiyorum.

Hem bu durumda ben de zor durumda kalıyorum,
düşüncelerimi tam anlamıyla dile getirip anlatamıyor
olmam sebebiyle.

Saygılarımla.


.:.: Dip Not :.:.

Bu yazı, Kerbela.Net sitesinin forum sayfasına bıraktığım bir yorumdu. Buraya taşımımın benim için olumlu olabileceğine inandım.

http://www.kerbela.net/forum/viewtopic.php?t=1705&start=30

Eğer link çalışmıyorsa, Kerbela.Net/Forum sitesinin forum sayfasından Ateizm başlığını bulunuz, buradan Kader konusunun 4. sayfasına geliniz. İşte yorumun bırakıldığı yeri bulmuş oldunuz.
Toprağın seni yalnız başına kucaklayacağını düşün...
Ben Allah'ım, Ama Allah Ben Değil.

Nereye Kadar,
Kâzım Mızrak

2 Mart 2006

2005 - 2006 Bahar Dönemi

EGT202 - Öğretimde Planlama ve Değerlendirme
MAT202 - Analitik Geometri
TSK202 - Bilgisayar Destekli Çizim (2)
TSK242 - Ölçme Tekniği
TSK262 - İmal Usülleri
MKE202 - Dinamik
MKE204 - Cisimlerin Dayanımı
UPK202 - İşletme Ekonomisi
MKE286 - Mesleki Çeviri
TSK104 - Tasarı Geometri
TSK102 - Makine Resmi (1)
TBT182 - Temel Bilgisayar Bilimleri

İman Dildeyse, Cennete Girecek Kafirler Tanıyorum.

Kendimi inanmış bir kimse olarak tanıtmak istemediğim gibi, bu halde tanınmak da istemiyorum.

Zira hala küfrün içinde yaşayan bir kimseyim.

Bu bakımdan bizi inanmış bir kimse gibi tanıtıp, sonra yanlışlarımızı hatalarımızı işaret ederek alın size inanmış bir insan diyebilecek kadar geri zekalı insan müsvetteleri tanıdım tanıyorum!

Bu mevzu böyle bilinsin ve hiç kimse bizi inanmış veya inanmamış bir kimse olarak ona buna tanıtmasın tanımasın...

Dilde Müslüman çook, adamın edebine bakıyorsun hayvanlar bile onun yanında daha sevecen kalıyor.

Berideki diyor kardeş benim aklım Allah'ı idrak etmiyor ama ben insanları kırmam incitmem, hepsine yardım ederim; beni inançsız olmakla suçlayıp hakir görenler, utandıranlar var...

Hangi sonsuz kudret sahibi İlah, el ile veya dil ile mahlukatına zarar verme hakkını sizlere vermektedir?

Hz. Muhammed için sokaklara dökülen ahmak beyinli insanlar, siz şuna nefsi mudafa desenize; sevdiğimiz bir varlığa hakaret edildi de nefsimiz kabardı desenize!!!

Allah habibini korumaya muktedir değil midir, sizler böyle mi inanırsınız Allah'a; bu mudur yaa sizin Müslümanlığınız???

Tamam batı gaflettedir, yanlışlar yapmaktadırlar... Lakin onlar da seninle aynı türden insanlardır; seni yaratan Allah onları da yaratmıştır; kardeş kanına susamışlık hiç Allah rızası için olur mu?

Çıkın mertçe deyin ki, kültürümüze inancımıza hakaret edildi de biz ona kızıyoruz; öfkemize mağlup olduk!

Ama demeyin ki, güya Peygamberin onurunu koruyorsunuz, Allah'ı müdafa ediyorsunuz...

Sonsuz güç ve kudret sahibi Allah, üç beş zibidinin onu aşağlaması yüzünden Müslümanlara neden onları susturmadınız diye öfkelenecek midir yoksa?!

Böyle bir Allah da yoktur, böyle insan kuklası bir Allah'ı da tanımıyorum!!!

Allah ve Peygamberine inanmış olmanız sizi Allah'ın katında yüceltmekte midir?! Peki ya diğerleri, inanç konusunda tutunacak dalı olmayanlar; onlar da Allah'ın gazabını tadacaklar demek ki???

Ben, aciz insanı yaratıp sonra da üzerine gazap yağdıracak bir İlahı tanımıyorum arkadaş! Böyle bir Allah'tan bahsediyorsa Kur'an-ı Kerim onu da tanımıyorum!!!

Müslüman olduğunu söyleyip bu inancımdan dolayı beni yargılayıp ayıplayanlar, beni bir düşman bilip hakkımda kötü konuşanlar; sizler Allah denilene böyle inanıyorsunuz öyle mi!?...

Düşündükçe,
Kâzım Mızrak

Bu yazı, http://mizrak.web.tr/2006/02/yorum-ve-kaide-mevzularna-aklk.html sayfasında yazdığım bir yorumun düzenlenmiş halidir. İnandığı değerleri sanuna kadar savunan bir kimse olarak konuyu anasayfaya taşımaya değer gördüm.

Sobelendik :-/

Dertsiz başımıza dert aldık, aşağıdaki soru ve cevaplar Muhterem bir Kardeşimin kişilik haklarımı ihlilali ile zorla cevaplamam için tarafıma sorulmuş olan sorulardır; yani bu soruları da size sorabilir miyim diye önceden sual edilmemiştir.

Kendisini iyi tanırım, zaten benim bloğa bıraktığı ilk yorumda da ardı sıra gelen sorular vardı. İnsan tanıştığı kişiye ben de şuyum, şurdan geldim diye söylemez mi, söyler elbette!?

Ladybird
söylemiyor işte efendim...

# Yaptığım 4 İş,
1) Konya'da Bir Matbaanın Pazarlama işini yaptım, kapı kapı gezip kartvizit satıyordum.
2) Bizim büfede tezgahtarlık yaptım, ama bu işi bir meşguliyet olarak görüyorum.
3) Başka bir iş yapmamışsım :-/
4) Bir ara garsonluk yapmak istemiştim ama işe alınmadım.

# Defalarca İzleyebilecegim 4 Film veya Dizi,
1) Fight Club (Dövüş Kulübü, Filmin Felsefesi Hayatımın İdeolüdür)
2) Amelie (Hem Çok Gülmüş, Hem de Çok Duygulanmıştım)
3) Esaretin Bedeli (Bir Öğretmen'in Tavsiyesiyle İzlemiştim)
4) Shrek - Bölüm 1 (Güzellik Anlayışı Görecelidir)

# Yaşadığım 4 Yer,
1) İskenderum (Çocukluğum Bu Şehirdeki Bir Köyde Geçti)
2) Karabük (Memkleketim)
3) Gaziantep (Öğrencilik Hayatımın Bir Ara Durağı)
4) Konya (Kardeşimin Öğrenim Gördüğü Şehir)

# İzledigim 4 Televizyon Programı,
1) Spor (Yani Futbol, Fanatik Değilimdir))
2) Haber Programları (Denk Geldiği Sürece)
3) Belgeseller (Hayvanlı Olanlar Özellikle)
4) Avrupa Yakası (Beni Güldüren Dizi)

# Tatil İçin Gittigim 4 Yer,
1) Tatil İçin Hiç Bir Yere Gitmem Ben
2) ama bir kaç yer sıralayalım Eflani (Köyümüz),
3) İstanbul (Akraba Ziyareti)
4) Konya (Mevlana Türbesine Para Alıyorlar diye Girmemiştim)

# En Sevdigim 4 Yiyecek,
1) Yaz mevsiminde karpuz, peynir ve biraz da muhabbet
2) Pilav üzerine kuru fasülye veya nohut (Kırmızı pul biber şart)
3) Soğuk servislerden illa nanesi bol cacık (Koyu kıvamda)
4) Tatlılardan şerbeti az ve gevrek olan baklava

# Hemen Şimdi Olmak İstedigim 4 Yer,
1) Odam (Zaten hep burada olduğum için mutluyum)
2) Beni illa bir yerlere götürmek istiyorsanz Everest Zirvesi
3) Mariana Çukuru (Derin Denizlerdeki Yaşam Hep İlgimi Çekmiştir)
4) Amazon Ormanları tercihlerim arasında :)

# Sobelediğim 4 Blogcu,
1) Yüreğinde Sızı, Gözünde Yaş Olan Kimse (Şehnaz)
2) Neyin Zaten Olduğunu Düşündüren Düşünür (Erol Şimşek)
3) Sevmediğim ve Gıcık Olduğum Öğretmen (Mustafa)
4) Artık Nerede Yazdığı Belli Olmayan Muhterem İnsan (Ryu Kun)

1 Mart 2006

Kendini sevmeyi gerçek anlamda başarabildiğinde, kainatın her zerresine karşı sevgi ile bir muhabbet duyacaksın...