30 Kasım 2006

Domates Suyundan, Elma Hoşafı Olur mu?

Anlaşılamamış olmanın da bir güzel yanı vardır mutlaka. Ya da biz şuna anlaşılamamış olmak demeyelim, işimize gelmeyeni kabul etmek istemiyoruz diyelim. Anlaşılamamış olmanın güzel yanı da nedir derseniz, hakîkat derim ben de size! Yâni, gerçek ile fiilen yüzleşmektir. Hani çok meşhur bir söz de vardır, gerçekler acıtır gibi. Tarihe not düşeyim de, tarafımca unutulmasın bu mevzû.

Demek ki neymiş; beşiktaşım benim, biricik sevgilim, söyle senden başka kimim var benim..

Kâzım Mızrak

28 Kasım 2006

Tut Elimizden - Mustafa Cihat

Çağlar ötesine bir yolculuktur, Kur'an-ı Kerîm.

Papa 16'ncı Benedict'in Türkiye Ziyareti (Öncesi)

Konu üzerinde pek durmayacağım. Papa veya başka bir kimse elbette memleketi ziyarete gelebilir.

Bu hadiseyi büyütmeyelim, ve olay haline getirmeyelim!

***

Hem Türkiye'yi ve hem de Avrupa'yı düşman bilen güç odakları, yasal olmayan yollardan provakasyon girişimlerinde bulunabilirler.

Kimse oyuna gelmesin..

***

Diğer yönden siyasi kimliğe sahip kimi partiler - geçtiğimiz aylarda Papa'nın müslümanlık hakkındaki yanlı ve art niyetli mâlum söylevine binâen - yasal izinler ile bir takım protesto eylemlerinde bulunacaktır.

Bu gibi durumları da anlayışla karşılayalım.

***

Medya'nın halkı yansız bir şekilde bilgilendirmesi gerekiyor. Bu husus da çok önemli, kimi ticari kaygısı olan medya kuruluşları haberleri öyle bir çarpıtıyor ki, artık bu kadarı da olmaz dedirtiyor.

Halkımız medyayı takip ediyorken, tek bir kaynağa bağlı kalmamalıdır.

Aman dikkat diyorum..

27 Kasım 2006

Abese Sûresi - Kur'an-ı Kerîm Meâli

Mekke'de inmiştir. 42 ayet, 133 kelime, 533 harftir.
İlk
12 âyet meâlen şöyle der,

(1) Ekşidi (yüzünü ekşitti) ve döndü. (2) Ona âmâ geldi diye. (3) Ne bilirsin, belki o temizlenecek. (4) Veya öğüt alacak da öğüt kendisine fayda verecek. (5) Ama ihtiyaç duymayana gelince, (6) sen onun sesine özeniyorsun. (7) Onun temizlenmemesinden sana ne! (8) Ama sana can atarak gelen, (9) içinde saygı duyarak gelmişken, (10) sen ondan tegafül ediyor (ona ilgi göstermiyor) sun. (11) Hayır, hayır, sakın! Çünkü o (Kur'an) bir öğüttür. (12) Artık onu dileyen düşünsün!

[Kaynak]

40 Yaşındasın - Seher Çınar

Etiketler:

26 Kasım 2006

Gölün Altında Kalan Çanın Sesini, Dinliyoruz..

Önce sola, sonra sağa bak! Sonra karşıya geç.

Yani, dahili ve harici düşmanların olacaktır; var diye şaşırma, olmamasına şaşır esas..

Ve yani, burnunun dikine gitme, sağını solunu dinle; ama öyle bir dinle ki, geldikleri gibi gitsinler..

Sözümüze itimâd buyur çocuk, anlamadıysan tekrarlıyayım...

Kâzım Mızrak

Güneş

Karabük öyle güzel ki bugün, güneş tüm sıcaklığı ve aydınlığı ile hayat saçıyor. İnsanlar mutlu olmalı!? Şimdi ben de bu mutluluğun keşfine çıkıyorum, şahid olmalıyım gülümseyen yüzlerin şükrüne..

25 Kasım 2006

Eller Gülünce

Bir ahh ettim de,
bin ahh işittim derler ya;
işte öyle bişey..

Susacaksın çocuk,
susacaksın!

Sözümüze
itimâd buyur.

Yâ Sabr

24 Kasım 2006

Günlerden Bir Gün

Cuma'nın selâsı duyulmaya başlandı; abdest almalı; gitmeli, gitmeli çok uzaklara; ermeli vuslata; yükleri atmalı, ve huzûra kavuşmalı inşâallah..

(Âmin)

23 Kasım 2006

Esas kör kimse odur ki;
yalnızca kendisini ihtiyaç sahibi sanır,
fakat başkasının muhtaçlığını görmez...

22 Kasım 2006

İnsan(oğlu) er ya da geç,
lâyığını bulacaktır inşâallah!

(Âmin)

21 Kasım 2006

Hasret Gülleri - Eşref Ziya Terzi

Etiketler:

20 Kasım 2006

Cimâ - Eşsinsellik - Fuhûş

Cimâ: Cinsi Temas. / Eşcinsellik: Kişinin cinsel ilgi ve isteğinin kendisiyle ayni cinsten kişilere dönük olduğu cinsel yönelimin adıdır. / Fuhûş: Çirkin hareketler, büyük günahlar. Haddini aşma; kötülük; namusa aykırı hareket.

Kelime anlamlarını ifade ettikten sonra konuya başlayalım, zira neden bahsetiğimiz de daha bir anlaşılır olsun.

İnsan doğası, türün devamlılığını sağlamak adına özelleşmiş bir yaratıkdır. Bu konuda erkekler farklı ve bayanlar da farklı bir şekilde tasarlanmışlardır. Erkek birey sperm denilen hücrelerin üretimi, bayan birey ise yumurta denilen üreme hücrelerinin üretilmesinden sorumludur.

Üretilen hücreler cinsi temas münasebetiyle bir araya gelirler, nihayetinde her iki tarafın genetik kodları birleşir, ve yeni bir insanın fiziksel varoluşunun temelleri atılmış olunur.

Cinsi münasebet cimâ olarak bilinir.

İslâm bu eylemi helâl dairede meşrulaştırmıştır, harâm dairede ise gayri meşru olarak kabul etmiştir. Bu açıdan konuya yaklaştığımızda, cimânın yasaklanmamış olduğunu anlıyoruz. Çünkü türün devâmlılığını sağlamak bir bakıma ibadet şeklinde değerlendirilmektedir.

Cimâyı yasak hâlâ getiren sebepler de vardır. Gayri meşru ilişkiler bu grup içersinde ele alınır. Bir bayan ya da erkek; nikahı altında olmayan kimse ile cinsi münasebette bulunamaz; bırakın böyle bir eylemde bulunmayı göz ile taciz etmek dahi harâm kılınmıştır.

Toplumun düzeni, sağlığı, refahı düşünülünce gayet mantıklı görülüyor açıklama.

Şimdi cimâ ne için var onu düşünelim. Türün devâmlılığını sağlamak için!!! Zevk için mi, hayır!!! Peki zevk bu işin nesi??? Şükre vesile bir ikrâmıdır!!!!!!

Şimdi, eşcinselliğin konu ile alâkasını irdeleyelim.

Eşcinsellik bu işin fuhuş dairesindedir!!! Zira eylem tamamen nefsi bir yönelim ile gerçekleşmektedir, amaç türün devâmlılığı değildir!!! Zevk almak, haz duymaktır amaç!!!

Fuhuş denilince, akla halk dilindeki mana gelmesin diye yukarıya kelime anlamı yazılmıştır. Bi zahmet okuyun..

Konuyu kısa ve öz kesiyorum, soru gelirse kendi düşüncelerimi ifade etmek adına yanıtlarım. Ve şunu da ekliyorum; sataşma yok hiç kimseye; gayemiz bildiklerimizi paylaşmaktır...

Kâzım Mızrak

Yeniden Başlamak

İki haber ile bir gelen olur, der ki öleceksin. Güya iyi haberi söylemiştir öncelikle, sonra kötü haberin sorulmasını bekler.

Fakat ilgi bulamayınca - ki karşı taraf zaten iyi olduğu düşünülen bu haber ile yıkılmıştır - kötü olduğunu düşündüğü haberi söyler; öldükten sonra herşey bitmeyecek!

(İyi mi kötü mü, kişiye göre değişen bir soru işte. Yeniden başlamak! Kimisine göre iyi, kimisine göre ise kötü... Ben, kendi adıma endişe duyuyorum.)


18 Kasım 2006

(1) Ateizm - (2) Eşcinsellik

"Türkiye'nin yönetici elitleri ve zengin sınıfları; Batılılaşma, modernleşme, laiklik gibi değerleri öne çıkarırken; yönetilenler, dar gelirliler, fakirler İslam'a sarılmıştır."

@ Gay Kedi

Bu hususta, neden islâma sarınılmadığını da ifâde edelim.

Esasında Hristiyanlık da değil imâ edeceğim yönelilen taraf.

Tanrı tamızlık demek daha doğru ve gerçekci olacak!

Zira Tanrı tanımazlık, bir diğer anlatımla günümüzün meşhur dinsizlik dini Ateizm, insanlara paralarını gönüllerince harcayacak seçenekler sunuyor.

Oysa ilâhi dinler böyle değildir, ahlâki kural ve kaideleri vardır..

Bu durum, dinsizliğin meşrulaşmasında etken olurken; gariban halk ise varolma mücadelesinde değerlerini savunan İslamiyet gibi içeriğinde adalet barındıran inanç sistemlerine tutunmuşladır.

***

@ Herackles

Paylaşımın için teşekkürler Bay Herackles, sizinle hem fikiriz!

Benim konu hakkındaki savuncam malum olarak bu tercihi anormal bulmak yönünde.

Hormonlara bağlı olan bir nevi hastalık olarak görüyorum, bu insanlar da aslında hastadırlar. Fakat kabul etmiyorlar.

(Hastalık kelimesini kullanıyorken, endişe de duyuyorum; siz hastasınız demek değil amacım, sadece bir durum tespiti.)

Durumun kabul edilmeyişinin sebebi de, alışkanlıklar diyebilirim.

Bu da psikoloji ilmiyle saptanabilir kanımca.

Nihayetinde bir tercih olmuyor eşcinsellik, diye düşünüyorum. Kişi kendisini tedavi edebilmelidir, manevi olarak telkinler fayda sağlayabilir..

En nihayetinde yaşayan biz olmadığımız için, bilemeyiz tabi.

.:.: Bağlantı :.:.

http://gaykedi.blogspot.com/2006/11/dnya-deerler-aratrmas-demokrasiyle.html
Küçük insan(nım),
büyük söz söylemeye
ne de meraklı(yım).

16 Kasım 2006

Dünya

Link: Dünya

Sonsuzluk

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla başlarım,

-:- Sonsuzluk -:-

Onu anlamayı artık çok önceleri bıraktım, aklımın yetmediğini gördüm çünkü.

Sürekli O'nu düşünüyordum, nasıl bir şekli şemali olduğunu sorguluyor akıl terazimle onu tartmaya anlamaya çabalıyordum.

İsyan ediyordum; hem kendime, hem de aileme; hem de çevreme zararım dokunuyordu.

"Rabbim, bana niye bu kadar uzaksın? Sana şimdi ihtiyacım var, ama şimdi! Yarın çok geç olabilir..."

***

Sürekli O'nu konuşurdum; fırsat buldukça arkadaşlarımla hep onu tartışırdım. Bir ataist kimliği ile "Hani, o inanıp güvendiğiniz Allah nerede?" derdim.

Onlar, sadece "Evet, var." diyebiliyorlardı..

Ama, bu bana yetmiyordu.

Çok düşündüm, bu işe bir çare bulmalıydım; yaşamak bu kadar anlamsız olamazdı benim için.

Bir kelime imdadıma yetişti...

Sonsuzluk!

***

Ben sonsuz bir varlığı algılamaya, bulmaya, görmeye çalışıyormuşum meğerse. Sonsuz bir kudreti, şu zavallı aklım nasıl algılayabilirdi ki?

İşte tüyleri ürperten nokta, işte Sırat köprüsü!

O'nu lâyık olduğunca anlamak, ancak Allah olmayı gerektirir, ki bu vahdet-i vücut ilkesine göre yine kendisi tarafından mümkün olabilir.

İnsan ise cüzi aklıyla, Allah'ın isim ve sıfatlarını düşünmek suretiyle O'nu ancak ve ancak kısmen tanıyabilir.

***

İnsan insanlığından sıyrılmadıkça, Allah'ı idrak edemez. Ve insan, ene sıfatından kurtulsa bile; Allah'ı yine de tam anlamıyla idrak edemez!

Çünkü Allah (c.c.) sonsuzluğun matematiksel limitinde gizlidir, ve asla keşfi de mümkün değildir.

O'na yaklaştığımız her bir adım ile, O sınırsız ilim ve kudretiyle bizim buldu sandımıza bürünür..

Kâzım Mızrak


.:.: Kaynak :.:.

http://kainatamektup.blogspot.com/2006/11/sonsuzluk.html

15 Kasım 2006

Allahsız'lık Üzerine

Muhterem bir kardeşimiz bloğunda Allah'sızlar şeklinde bir ifade kullanarak yakıştırmada bulunuyor. İslâmi anlayış böyle bir ifadeyi kullanmaktan Müslüman kimseyi men eder, diye inanıyorum.

Allah'sız ifadesi, Allah'ın - bir şekilde izafi de olsa- olmadığı düşüncesi imâsında bulunur..

Pek çok kimse zeka zengini olmadığı için, Allah'a inanmayan anlamında kullanılmak istenen bu ifadeyi yanlış bir şekilde anlar; ve ilerleyen yaşam sürecinde, şuuraltında şekil şemal değiştiren bu masum ifade ateizme davetiye çıkarır.

Hem hiç bir insan, bu şekilde itham edilmemelidir.

Bu itikatı gösteren bir hâl de değildir, imân insanın kalbindedir. Öyle ben iyiyim de sen kötüsün muhabbeti yaparak anlaşılmaz. Bu bakımdan ona buna çamur atarak sözde cihad yapmak, ancak bir hezeyandır.

Don Kişot'luk oynamıyoruz efendim, Şeytan'a taş çıkartıyoruz!

Öyle İslâmiyet şudur budur fetvaları da, bir âlim kimseye düşmez. İsmine söz birliği ile değer verilen İslâm âlimleri, doğrusunu Allah ve Rasûlü bilir derken, bize sen cennetliksin sen cehennemliksin demek yakışmaz.

Kalbinde bir katre ışık kalan dostlarımıza, ve bizi dostluk makamına lâyık görebilecek olan kardeşlerimize selâm olsun.

Kâzım Mızrak

İslâmiyet, Böyle Yaşanır İşte!

@ Mr. Paradise

Allah râzı olsun kardeş,
İslamiyet'i çok güzel yaşıyor
ve de anlatıyorsun.

Senin gibi Allah dostları
eksik olmasın başımızdan;
sayende çok bâtıl düşkünü
hakkı bulacaktır.

Sen, böyle devâm et!


.:.: Bağlantı Adresi :.:.

http://pankaj-neocortex.blogspot.com/
2006/11/gaylar-bu-yaz-size-dikkatle-okuyun.html

12 Kasım 2006

İnternetin Zararları

Saymakla bitmez!

Yeri geldikçe göndermeler yaparak bu mevzuyu her daim işliyorum zaten. Bir de ayrı bir başlık açarak konuya karşı olan hassasiyetimi ifade etmek istedim.

Tabi uygun zeminde amacına yönelik olarak kullanılmasında faydaları da vardır internetin. Biz de işin bu yönünü görme noktasında çaba harcıyoruz aczimizle ve karınca kararınca.

Rabbim utandırmasın, hakkımızda hayırlısını tayin etsin inşâallah...

(Âmin)
Ne mal olduğu kavgada anlaşılır, adamın..

11 Kasım 2006

Kur'an-ı Kerîm - Tekvir Sûresi

Etiketler:

Üzüntün
menfî dairede
cereyân
ediyorsa,

(ey)vah de
nefsim!

10 Kasım 2006

Saatlerimizi Radyo Ribat'a Ayarlıyoruz

Kâinatın diline yaklaşmak istiyorsanız bir mektubunuz var:

Kâinata Mektup

Her Cuma 21:00- 23:00 arası Ribat Fm'de

Oku kelimesiyle değişen hayat ve silinen 23 yıl.

Her şey ikrâ ile başladı, şimdi 10 yaşında.
Elinde sadece 28 kelime ve 2835 sayfalık
10 günceden oluşan bir miras var.
Link: RibatFM.Com.TR





Neden Radyo Programı?

En güzel öğretici yaşanmış hayatlardır. Bu programda güzel yaşamlardan örnekler sunacağız. Mektup sıcaklığında ayakları yere sağlam basan, adımları ile iz bırakmış bizden birileri ile tanışacağız.

Makaleler, öyküler, şiirler, gezi yazıları, yaşanmış ve yaşanmaya devam eden hayatlar, güzel kitaplar ve kâinata bırakılmış mektuplar.

Hayatımıza düşen son kelime "Vuslat" . Vuslata ermenin yollarını ararken, geriye dönüşlerle diğer kelimeleri tekrar tekrar okuyorum. Biliyorum ki, hiçbir kelime hayatıma tesadüf eseri yazılmadı.

Kâinatı tekrar tekrar okuyorum içimden.

Size ulaşan sesin en önemli özelliği, içeriden geliyor olması.


# Bu yazı, http://kainatamektup.blogspot.com/ sayfasından alıntıdır.

Sıra Kimde?

İltifatın Yanında Gelen Felâket

Sevdiğimiz insanları belki bir kaç tatlı
güzel sözle takdir etmek isteriz.

O cemaat içerisinde, sözümüze muhatap
olmayan kimseler için bu tavrımız bir
eziyete dönüşebiliyor oysa.

İltifatta bulunmadan önce bir kez değil,
bir kaç kez düşünelim diyorum..

Hatâlı değil, Hatâ arıyoruz!

Fersah

Rabbin, sen beni dilediğin yola vuransın.

Lâkin yürüdüğüm yolda beni sevdiğim
kulların ile beraber tut, sevmeyip bî-zar
olduklarımı da benden fersah uzak eyle!

Mutlak kudret sendedir, ve sen duâlara
icabet edensin Rabbim...

(Âmin)

9 Kasım 2006

Tutsak Yüreğim - Yusuf Can

Etiketler:

Merhamet

Şeytân, Rabbine isyan etti;
zirâ Rabbi onun hakkında
böyle hüküm vermişti!

Bu sözü iyi anla çocuk, Şeytân
dediğin işine görevli bir memurdur.

O dahi kudretini Allah'tan (c.c.)
alandır, gayrısı hiçtir..

8 Kasım 2006

Fâniyim, Fâni Olanı İstemem!

Fâniyim, Fâni Olanı İstemem!

El Vurup Yâremi, İncit Tabib!

@ Kâinata Mektup

Dünden vazgeçip bugüne ermeyi istiyorsa insan, elbette er ya da geç anlaşma sağlanır abi...

İnşâallah!

***

Video içeriğindeki duâ da çok etkileyici bir uslup ile ifade edilmiş, gerçekci itiraflar ile bezeli.

Zikir sahnesi de tekrar tekrar izleme isteği uyandırıyor insanda, o huşuya katılma ve aşk'ı bir lisan ile ifade edebilme isteği...

K. Mızrak

[Yazının Bulunduğu Kaynak]

7 Kasım 2006

Bir vakit gelir ki, tüm düşler gerçeğe dönüşür.

Atıf: Kül Kedisi

5 Kasım 2006

Hijab a Religious Duty, Not Just a Symbol.

Eller yalan söylesin, sen doğru olanı söyle çocuk..

Ya Şundadır, Ya Bunda...

Kpss tercihine bakınıyorum. Nereye gitsem acaba; Edirne mi, Konya mı, Sivas mı, Tunceli mi, Trabzon mu, Adana mı, Denizli mi, Kars mı, Ankara mı!? Ne olsam acaba; memur mu, hizimetli mi, şoför mü, bekçi mi!? Elimi sallasam ellisi, denir misâli.

[Problem, ben'im.]

4 Kasım 2006

Birileri

Sözlerimiz bin bir parçaya bölünerek serpilir toprağa, ve bize cömert davranır Tanrı, her bir parça söz geri gelir gittiği gibi.

İşte bu anda hiç bir söz eskisi gibi değildir, yani bizden koptuğu halde! Artık yeni bir çehre kazanmışlardır..

Mi'de bulandıran fâhişe, bizim için mukaddes bir aşk olmuştur uğruna ölünebilecek; nefret sözcüğü, yerini sevgi kelimesine bırakmak zorunda kalmıştır ister istemez.

Çünkü Tanrı, nefreti sevmez.

Ölüm, sen de böyle yalansın işte; bir varsın, bir yoksun misâli...

Gece yarısı uykusundan uyandırılmak pahasına aranan dost insan, İstanbul sokaklarındaki bir arka mahallede toplanan Diyarbakır'lı gençlerin içki sofrasına daha başka nasıl meze yapılabilirdi ki!?

Ölüm korkusu mu bu, yoksa ölüme meydan okuyuş mu; hangisi daha bir gerçek, ölümden kaçış mı yoksa ona susayış mı?

Bir dostun özlenişi...

Kavgalar yalan oldu...

2 Kasım 2006

Bir hilal uğruna yâ Rab, ne güneşler batıyor!

Mehmet Akif Ersoy

***

Unutulmaması
gereken bir dize.

Ya da unutmamam,
gereken...

1 Kasım 2006

Bu Millet Var Yâ

Lütfen bilginize!

Posta içeriği, yazıda bahsi geçen kimse için cevap hakkı doğabileceği ve mümkün şartlarda kendisine haber verilemeyeceği sebebiyle silinmiştir.

İçerik, sonradan spekülâsyonlara yol açmaması için, orjinal hâli korunarak, bu postanın yorumlar köşesine taşınmıştır.

Saygılarımla...