13 Mart 2006

Bir Tutarsızlık mı, Yoksa Her Şey Olabilme Hali mi?

Mustafa Bey,

Size daha önce bir cevap yazacağımı söylemiştim, buraya yazdığınız ilk yorumu hatırlarsanız yazılarımı tutarsızlıkla eleştirmiştiniz.

Sizin ifade ettiğiniz mana ile bu tutarsızlık hali benim uslubumdur; tarzımdır, metodumdur.

Yorumunuza geniş izahatlı bir cevap verme arzusundaydım; lakin ihmale kaldı ve yazıyı kaleme alamadım. Bugün için de bir kaç satır ile yorumunuza cevap vermiş olabilme gayesindeyim.

***

Bu bloğun bir çok yerinde tutarsızlık diye anlamlandırabileceğiniz fikir savuncaları bulabilirsiniz.

Bundaki sebep de burasının bir blog olmasıdır.

Blog yazma kültürünü herkes işine geldiği gibi anlıyor, ben de işime geldiği gibi anlayıp; blog bir kimsenin gün boyunca veya hafta boyunca veya yıl boyunca düşünce sirkülasyonlarını yansıtıyor olduğu bir mekandır diyorum.

Hal böyle olunca insanın düşünce dünyası da sürekli olarak deviniyor.

Ben burada yazıyorken bazen futbol maçında hakemin yanlış kararına tepki duyan öfkeli bir taraftarım, bazen elinden oyuncağı çalınmış ağlayan bir çocuğum, bazen 89 yaşında karanlık bir odada yalnız başına yaşamaya mahkum edilmiş yaşlı bir adamım, bazen Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde kaderine terkedilmiş bir deliyim, bazen okyanusa tek başına yelken aşmış bir sandalım, bazen kafeste bir serçeyim, bazen Afrika'da bir aslanım, bazen uzayın derinliklerinde bir galaksiyim, bazen Mecnun'da bir aşkım, bazen ellerde bir nasırım, bazen tarlaya saçılan buğdayım, bazen yeldeğirmenlerine savaş açmış bir Don Kişot'um bazen bazen bazen.....

Şimdi beni ve yazılarımı yeniden değerlendirin; tutarsız olmadığımı ama her şey olduğumu lütfen vicdanızla karar verin.

Yazılarımın veya yorumlarımın sonuna attığım imzamın hemen üzerinde ruh hallerini ihtiva eden bir kaç kelimelik notlar bırakırım; o notlar benim kim veya ne olduğum üzere o yazıyı kaleme almış olduğumu bir nemze de olsun anlatır.

***

Bu halim yanlış veya doğru olabilir; zararlı veya kazançlı olabilir, bu durum benim meselemdir.

Siz düşüncenizi ifade ediniz ve düşünceniz ifade edildiği gibi kalsın; anlayan anlasın anlamayan da davul zurna çalsın.

***

Sizi davet ettiğim oyuna katılıp katılmadığınızı takip etmedim Mustafa Bey.

O postada sizden gıcık olduğum ve sevmediğim bir kimse olarak bahsetmiş ve de kendime göre sizi o şekilde tanımlamıştım.

Sevilmek iyi bişey değildir Mustafa Bey, bunu böyle bilirim ve böyle söylerim.

Sevmek ise uzaktan olunca güzel; sevdiğiniz varlık ile beraber olduğunuzda siz başınıza bir dert almışsınız demektir.

Sevilen kıskanılır, ölmek pahasına korunur, kaybetme korkusu uyutmaz.

Kısacası sevmek insanda huzur bırakmaz.

Sevilince de farklı şeyler yaşıyor olmazsınız...

Sevilen kimse, sevenini mutsuz edicek hal ve hareketlerden kaçınır; bu kaçınma hali sevilen kimsenin özgürlüğüne vurulan bir zircir gibidir.

Bu düşünceler içersindeyim ve sizinle de paylaşıyorum; benden farklı düşünebilirsiniz, ben de sizden farklı düşünebilirim.

Bu durum, düşüncelerimizin yanlış olduğu anlamına gelmez.

Ölümü Bekleyen,
Kâzım Mızrak

- Tartışmak İstemiyorum -


Blog dostlarımızdan Mustaf'a Bey'e bir cevap olması mahiyetiyle kaleme aldığım yorum tek kelime ile harika olmuş. Ben bu yazıyı tasvip edebileceğim şekilde beni ifade etmesi yönüyle beğendim ve yorumu anasayfaya taşımaya karar verdim. Yorum bir bütün olarak anlaşılamıyorsa ilgili postayı ve bırakılan yorumları okunması tavsiye edilir, ancak böyle bir zaruriyet mevzu bahis değildir, yani bir yerlere gönderme yapıyor değilim.

http://mizrak.web.tr/2006/03/iman-dildeyse-cennete-girecek-kafirler.html

4 Yorum:

Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Önceki yazıya göre dilbilgisi hataları kısmen düzeltilmiştir, anlatım bozuklukları gözden geçirilerek kısmen düzenlenmiştir.

Bilginize !

13 Mart 2006 00:57  
Blogger ladybird dedi ki...

Katiliyorum..harika bir yazi cikmis ortaya ;-)

Cok begendim..

13 Mart 2006 01:07  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

harika bir yazı mı?

keşke öyle olsa :-/
beğenmiyorum bana ait olanı!?
hep bir eksiklik ya da
fazlalık buluyorum.

yanlış yerde
yanlış zamanda
yaşıyormuşum gibi
bir his var işimde,

peki geçer mi,
geçmez mi?...

şu anı daha önce
yaşamış mıydım
sanki, evet!

İnadına Gülümse,
Kâzım Mızrak

15 Mart 2006 20:40  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

"işimde" ifadesi,
içimde "şeklinde" düzeltilmiştir...

19 Mart 2006 19:04  

Yorum Gönder