28 Aralık 2008

?

21 Aralık 2008

Lütfen Dikkat

Emniyet kemeri, hayat kurtarır.

Şimdi

Adı konmamış acılarım var benim. Biri bitiyorken, diğeri başlıyor. Ardı nereye kadar uzanıyor, merak ediyorum. Bir gün sona erecek mi acaba, hepsi ?

Burada mı kalsam, yoksa daha da ilerlesem mi ? Merak ediyorum, yolun sonunda ne var? Ne bekliyor beni ? Bilmek istiyorum Allah'ım. Bilmek istiyorum. Buna izin ver. Belki, hiç kimsenin bulunmadığı bir ülkedir orası. Kavganın, ve gürültünün olmadığı.

Rabbim. Burası niye böyle ? Sen yoksun diye mi ? Nerede nûrun ? Nerede huzûrun ? Ben mi uzak kaldım sana, yoksa sen mi beni istemiyorsun ?

Günler tükeniyor Rabbim. Yıllar tükeniyor. Az kaldı. Gel, ya da gideceğim. Hâlâ bekliyorum, seni. Şuân, şimdi.

M.K.M.
Bir tesadüfün, bu kadar güzel olması imkansızdır.. asla, ve kat'a.

Subhanallah

Masum Değiliz › Sezen Aksu

Etiketler:

20 Aralık 2008

İnsanlar

İsyan etmemek için kendimi zor tutuyorum, çocuk.

Bu kadere isyan etmemek için kendimi zor tutuyorum. İçinde bulunduğum şartlara öyle öfke doluyum ki, bir gün geri dönüşü olmayan bir kararla hepsini yıkacağım.

Korkuyorum.

Çevremde kendini bilen insan sayısı öyle az ki. Onlar.. benimle gurur duyacakları yerde, alay ediyorlar. Âdi insanlar. Bunu bir ben, bir de sen biliyorsun çocuk.

Tamam, susacağım. Kavga etmek, istemiyorum.

M.K.M.

"Kullan at" yaşamlarda kayboluyoruz

Kullan at: Popüler kültürü ayakta tutan ve hatta temelini oluşturan kelime ikilisi. İnsan rahata kolay alışır derler, acaba “kullan at”çı zihniyet rahatlık mı?

Yoksa yozlaşmanın en ciddi delili mi?

Aslında “Kullan at” kavramı Amerikalıların çok sevdiği bir kavram. Tüketimin pek çok alanına yedirdiler bu kavramı. Fotoğraf makinelerinden, kıyafetlere, mutfak gereçlerinden kırtasiyeye neredeyse her alanda tek kullanımlık ürünleri var.

Yakışır onlara. Temelleri güçlü bağlar kurmayı sevmeyen soğuk bir kültür çünkü onlarınki.

Belki daha saf daha duygusal bir anımda sorsanız, biz Türkler için de aynı şeyi söylerdim. Ama gerçekçi olmak gerekirse bizim durumumuz da en az onlar kadar vahim artık.

Üstelik biz başka türlü bir hızlı tüketimin içindeyiz. Biz sadece giysilerimizi, alet edevatlarımızı değil, sosyal ilişkilerimizi, kariyerlerimiz hatta evliliklerimizi bile bir kere kullanıp atma eğilimindeyiz artık.

Tek kullanımlık evlilik .:

Münir Nurettin Selçuk, Yahya Kemal’in “Dönülmez akşamın ufkundayız”ı 1950 yılının baharında bestelemiş. Yaklaşık altmış yıldır hâlâ aynı tazelikte ve aynı coşkuyla dinliyor, söylüyoruz.

Diğer yandan bundan çok değil altı ay önce yapılan onlarca besteden hafızalarımızda kalan tek bir tane bile yok.

Sizce neden?

Neden ninelerimiz dedelerimizin gözlerine, birlikte neredeyse bir asır devirdikten sonra bile sevgi dolu bakıyor da, yeni nesil gençlerimiz sosyal ağ (social network) sitelerinde yeni biri ile tanışana kadar yürütebiliyor ilişkilerini?

Çünkü biz artık kullan at hayatlar yaşıyoruz.

Evliliklerimiz bile tek kullanımlık. Bir yastıkta kocama devri çok eskide kaldı sanki. Şimdilerde eski bir aşkı unutmak, yeni bir çevreye karışmak veya iş hayatında ilerlemek için yapılan evlilikler daha çok gibi.

Kısaca kullan ve at.

Örnek vermek için Hande Ataizi’nin tek gecelik evliliği gibi uç bir örnekten yararlanmama gerek yok aslında. Geçtiğimiz yaz Önder Bekensir ile evlenip 3 ay sonra da boşanan Süreyya Yalçın’ı da örnek verebilirim aslında.

Artık gençler bir yastıkta bir ömür geçirmek için değil “olmazsa boşanırım” diyerek evleniyor. Çünkü kutsal evlilik bağı bile artık popüler kültürle çürüyor...

Dostluğun yeni adı .:

Dostluklara gelince. Artık dostluğun yeni bir adı var: Çıkar ilişkisi.

Etrafımızdakiler bizden faydalanabildikleri ölçüde varlar, fayda yoksa o faraza dostluk da yok. Çıkarların ömrü kadar dostlukların ömrü de. Kullanıldıktan sonra atılmalık yani yine. Yoksa eften püften sebeplerle araları açılmazdı onca sözüm ona dostun.

Bir de şu imaj meselesi var. Önce kötü kız, sonra çılgın en son masum. Tıpkı Yeşim Salkım gibi. Yıllarca vamp görüntüsü, seksi imajı ile karşımızda olan kadın bir gün bir baktık Pollyana görüntüsüyle karşımıza çıkmış. Uzun sürmez değişir.

Bu “Kullan at” kültüründe benim favorim “kullan at kariyerler”.

Geçen hafta manken bu hafta şarkıcı haftaya Allah izin verirse yazar olan modacılığın da mutlaka bir yerinden teğet geçen ünlülerimize bayılıyorum. Yıllarca emek sarf etmeye gerek yok. Eğitime, tecrübeye de öyle. Sen hele bir dene. Olmazsa bırakır yenisine geçersin. Helin Avşar alınmasın ama bu konuda sanırım en başarılı ünlü o.

Geçenlerde bir haberde tek kullanımlık fotoğraf makinelerinden, pantolonlardan sonra kullan at cep telefonlarının üretileceğini okudum.

Şimdi diyeceksiniz ki biz zaten bunları en fazla bir sene kullanıp atıyoruz. Yok, ondan bahsetmiyorum; kontörü bitince atılacak olanlardan bahsediyorum.

Tamam dedim. Kullan at aşklar, kariyerler ve “sanat” çalışmalarından sonra yakışır bize cep telefonunun da kullan at modeli.

Sabanur Kıraç

Muammâ

İstemekle, vaz geçmek arasında verilen mücâdeler. Karanlık, ve aydınlık arasında gidip gelmeler. Susmalı mı, kusmalı mı sancıyı?

Bir, muammâ.. .

19 Aralık 2008

Zaman

Ağla, ah-u zar. Akıp giden zamanın peşinden, ağla.
Ellerinin arasından kum gibi kayıp gidiyor, zaman.

Bir türlü tutamıyorsun onu, tutup durduramıyorsun.
Yakında, hiç kum tanesi de kalmayacak avucunda.

M.K.M.

18 Aralık 2008

Kaybedilen her savaş.. bize, nasıl kazanacağımızı öğretir.

M. Kâzım Mızrak

Suçlu Kim ?

Bu günlerim, öyle zor geçiyor ki.

Ben mi zorlaştırıyorum acaba diyorum, yaşamı. Lâkin, her şey benim elimde olsa idi; böyle bir duruma düşer miydim hiç ? Hayır. Artık, kendimi suçlamaktan vaz geçmeliyim.

Heyy, her nerede olduğu belli olmayan Tanrı. Senden, yollarıma kırmızı halılar açmanı beklemiyorum. Hatta hatta, kendim için de bir şey istemiyorum.

Kullarına.. biraz daha akıl ihsân eyle, ne olur.

O vakit, zâten; her şey kolay olacaktır benim için de.

16 Aralık 2008

Issız Sahil

Deniz kıyısında bir yürüyüşteyim.

Rüzgar lodostan esiyor.
Dalga dalga dövüyor sahili, sular.

Birazcık üşüyorum doğrusu.

Yengeçler, sahili istila etmiş.
Adım atacak yer yok, gibi.

Korkmuyorum onlardan.

Çekilin yolumdan yengeçler.
Bu ıssız sahil, hepimizin olamaz.

Ya siz, ya ben.

M.K.M.

14 Aralık 2008

Sevemedim

Bütün kapılar sırayla kapanıyorken, tek bir kapı açılıyordur ya en sonunda. İşte, o kapının açılmasını bekliyorum sabırla inatla umutla.. bir bir, her bir kapıyı kapatıyorken hışımla.

Zayıflık mı bu, tatminsizlik mi ? İsyân mı, korku mu, bir kaçış mı gerçeklerden ? Yoksa bir koşuş mu geldiğim doğduğum olduğum toprağa ? Buralar öksüz, buralar yetîm, buralar gârib.

Sevemedim ayrılığı.

M.K.M.

12 Aralık 2008

...

11 Aralık 2008

Bitiyorum

Ağlayışlarımdan kendinden.
Susturamıyorum, içimdeki isyanı.
Kimi zaman, haksızlığa uğradığımı düşünüyorum.
Hatta, çoğu zaman öyleyim ki.

Bir köşeye çekiliyorum.
Bakışlarım, donuklaşıyor.
Bırakıyorum kendimi.
Kapatıyorum gözlerimi.

Hayır, bu kadar da olmaz.

Artık, tutamıyorum göz yaşlarımı.
Hiç kimse umurumda değil.
Ağlamalıyım.
Ama, kimse görmesin.

Rabbime iltica ediyorum.
Şimdi, yalnız kalmaya ihtiyacım var.
Kimseler görmesin.
Kimseler bilmesin.

Ağlamalıyım.
Tutmayın beni.
Bu makus talihi, göz yaşım ile sulamalıyım.
Ellerden uzak.
Öylece, bitmeli bu hayat.

Hiç kimse bilmemeli, görmemeli.
Onların, merhamet dolu bakışlarına muhtaç değilim.

Hayır, Rabbim.. ne olur ?

Hiç kimse olmasın yanımda.
Bir tek, senden merhamet bekliyorum.
İnsanlardan değil.
Beni, bana düşman eden insanlardan değil.

Kapına geldim.. beni, yanına al.
Bırakma ellerimi, tut.

Bitiyorum.

M.K.M.

Şurada: www.esmalale.blogcu.com
Rabbim. Sana, emânetim. Yalnız sana. Son nefesimde, elimden tut. Beni, bana bırakma.

Âmin.

Omuzumda Ağla - Nazan Öncel

Etiketler:

Geliş & Gidiş

Gelişini, seviyorum.

Gözlerimi kapayıp açtığımda,
karşımda duruşunu.. orada;
bir yerlerde, oluşunu.

Ellerimi uzattığımda sana,
ellerime sarılışını seviyorum;
hani dudaklarınla buluşuyor ya,
avuç içlerim.

Gülüşünü seviyorum;
sen gülüyorken, sanki bütün
dünya yüreğimde.

Konuşmanı seviyorum,
kelimeler bitmeyecekmiş gibi.
Susmayı seviyorum.. sen,
söze başladığında.

Gidişini, sevmiyorum.

M.K.M.

10 Aralık 2008

Hâkim

Deseler ki.. buyur; senden önce söz alan, olmaz.
Deseler ki.. senden önce bir bilen, bulunmaz.
Ve dahi, deseler ki.. senden üstün kimse, kalmaz.
De ki, cân feryâd ederken.. her nefis, hâkimdir.

M.K.M.

9 Aralık 2008

Işığın Savaşcısı

Işığın savaşcısının.. savaşa girmekten korktuğu, olmuştur.

Işığın savaşcısının.. her hangi bir zaman yalan söylediği, ya da birisine ihânet ettiği olmuştur.

Işığın savaşcısının.. kendisine ait olmayan topraklara girdiği, olmuştur.

Işığın savaşcısının.. çok önemsiz nedenler yüzünden acı çektiği, olmuştur.

Işığın savaşcısının.. hiç değilse bir kez, ışığın savaşcısı olmadığını sandığı, olmuştur.

Işığın savaşcısının.. mânevi görevlerinde kusur işlediği, olmuştur.

Işığın savaşcısının.. "hayır" demek isterken, "evet" dediği olmuştur.

Işığın savaşcısının.. sevdiği birini kırdığı, olmuştur.

İşte bu yüzden ışığın savaşcısıdır o, bütün bunları yaşadığı, ama yine de; daha iyi biri olacağına ilişkin umudunu yitirmediği için.

Paulo Coelho
Âlemde herkes nefsî nefsî der.. ben ise bir hiçim, bir hiçim diyorum.

Mevlâna

8 Aralık 2008

Bir Kez Daha

Hadi anlat durma, bana.
Beni nasıl, niye sevdiğini.

Hiç susma, ne olur lütfen.
Yoruldum deme, bana sakın.

Karanlık çökse bile, gitme.
Güneş doğmaz belki, sensiz.

Söylemekten korkma, adımı.
Bir kez daha, bir kez daha.

M.K.M.

Kapılar

Kapılar vardır, ardına kadar açık tutulan;
kapılar vardır, üst üste kilit vurulmuş.

Kapılar da vardır.. bir açılan, bir kapanan.

Kimi kapılar, ha bire açılmaktan gevşemiştir;
önüne gelene buyur der, gireni çıkanı belirsiz.

Kimileriyse, açılmaya karşı mukavemetlidir;
önünde duranı bekletmeye, sanki yeminli.

Kapılar!

Kimisi pembedir, kimisi mavi, kimisi yeşil;
kimisi de kap kara olmuştur pislikten.

Temiz kalan kapılar vardır, mis gibi;
leş kadar kirlenmiş kapıların, yanı sıra.

Kimileri taş kadar sağlam duruyorken,
kimileri çürüyüp kokmaya başlamıştır.

Kapılar!

Dışarıdan kilitleneni vardır, çıkamazsınız..
içeriden açılanı vardır, giremezsiniz.

Tekmelersiniz; ne girip, ne de çıkamayınca.

Ve işte!

Her insanın da bir kapısı vardır, kalbine açılan;
ama kırılmış, ama yıkılmış, ama param parça.

Ya da, hâlâ.. henüz, hiç dokunulmamış.

M.K.M.

Bugün 'ün Bayramları

Bayram mı dediniz ? Hani, nerede : ))

6 Aralık 2008

Gerçekler

İnsanı yaşatan hayâllerdir, öldürense gerçekler.. demişti.

Sonra, gözden yitip gitti muamma bir akıbete. Onu son görmelerimde, yüzünde yalandan bir gülüş vardı.

Yalandandı. Anlaşılan, sindirememişti elinde olanları. Sahip olmak istedikleriyse, yanında değildi. İstemese ne çare, mecburdu.

Şimdi, ne hâldedir acaba..

Kim bilir?

1 Aralık 2008

Bu gece, gökyüzüne bakmalı.. ve; hilâl ile yıldızın lâtif birlikteliğini, görmelisin.