Mahur Beste'm
"Hayatını hiç düşünmüyorsun abi..."
***
Birileri neden yazmayı bıraktığımı sorguluyor olabilir, ya da muhakkak eminim ki bir gün bu veda sorgulanacaktır. Bloğa son günlerde bıraktığım yazılar kendi üzerimde görüp pek tasvip etmediğim acizliklerle dolu. Nasıl bir acizlik diye sual ederseniz, size cevabım şöyle olacaktır; zayıflığın öfke dolu bir çaresizlik ile dışavurumu.
Güç, asla öfkeye başvurmaz; güç asla boyun eğmez; güç asla kendisine denk olmayanlar ile tartışmada bulunmaz; güç, asla çamur atmaz; güç, asla va'd vermez...
Güç, eylemde bulunur!
Biz ise, bir tavuk gibi olduğumuz yerde gıdaklayıp duruyoruz; tabi, konuşmak da olacaktır, istişare ve tartışma da olacaktır illa ki; lâkin işi tadında bırakmak lâzım değil mi?!
Gördüklerim belki yetersiz, belki daha pişmedim tava gelmedim; belki daha ziyadesiyle düşünmüş olan değilim; fakat içinde bulunduğum durum dahasına da izin vermiyor; bunu da görebilmek, farkında olabilmek, nihayetinde olumsuz şartların varlığını kabullenebilmek de güzel olan değil midir ki?!
***
Bu web sitesi bundan böyle misyonunu bitirdi; hayata küsmüş olduğum bir dönemde beni yaşama bağlayan bir mağara oldu burası; şimdi dışarı çıkma zamanı; burası beni almıyor artık; dedim ya misyonunu tamam etti; bana yetmiyor artık; beni ifade etmiyor, beni anlatmıyor, beni kucaklamıyor...
Bu sözler ne manaya geliyor acaba?
Elbette herkes kendisine göre yorumlayacaktır yazılanı; herkesin kendi bakış açısı paradigması vardır, bir noktadan sonra ben sizlerin gördüğünü göremem, siz de benim gördüklerimi.
****
Bloglarda geziyorken veya internette, blog yazanlara ya da interneti kendisine mesken edinerek sağlığını harcayanlara hitaben yazılmış yazılar okumuşumdur. Bu eleştiri yazıları şunu sorguluyordu; kendinizi kandırıyorsunuz!
Sokakdaki yaşam esas olarak aranan olmalıdır; burada neyin peşindeyiz, tatminsizliklerimize çare aramanın yeri internet mi olmalı?!
Bu kaçınılmaz nokta olarak görünen buluş, eninde sonunda kendisini bitirmeye mahkumdur, ben böyle düşünüyorum; tabi evvelce ben de bu şekilde düşünenlerden değildim, ya da düşünüyor olsam bile söylemiyor, şu pencerenin başında olmaya bulunmaya bahaneler arıyordum.
Sokakdaki yaşamdan kaçıyordum; çünkü sokakda yaşaması bana zor geliyordu, orada gerçekler vardı, acı gerçekler. Burası ise kimlik arayışına en kolay bir şekilde cevap bulunabilecek bir ortamdı, oysa son raddesine varılarak matematiksel hesaba vurulduğunda sıfıra sıfır ve elde var sıfır dedirtiyor insana.
Siz nasıl bir âlemde yaşıyorsunuz, benimkisi kadar kirli mi? Temiz olduğunu mu düşünüyorsunuz yaşadığınız yerin. Yazık bana, artık ben göremiyorum temiz olanı.
Siz görün, ve yaşayın...
***
Bir arkadaşım şu mealdeki konuşmasını sıkıntılarıma ortak olma babında yapmıştı; sonu gelmeyen hiç bir yaşanılmışlık yoktur. Acılar!?. Acı denilen de, yaşandıkça tükenir. Başka çaresi yok, çekeceksin çileni; bitireceksin sana dert olanı; gözyaşı tükenir, geride kalan huzurdur; bekle, sabırlı ol; bir gün bitecek!..
Biz, siz, onlar; gördüklerimiz farklı farklı muhakkak; tok açın halinden anlamaz, aç tokun halinden anlamaz.
Hepimiz de ifade etmeye kortuğumuz ya da ifade etmeye lüzum görmediğimiz kişisel dertlere sıkıntılara sahibizdir, hepimizin de gerçekleşmesi azminde olduğumuz pembe hayalleri vardır.
Ben böyle konuşuyorken, siz yine kendi bildiğiniz yolda ilerlemeyi sürdürün; tamam eleştirmiyorum, kınamıyorum; adımlarınızın sonu gelmeden beni anlayamazsınız ki zaten, veya sona gelen sizsinizdir de belki ben emekliyorumdur hâlâ!.
***
Bir misafir bana yaşamıyorsun diyerek, yazdığım doğru sözlere karşı muhalefette bulunmuştu. Kendisini bilir, kim demişse bana yaşamıyorsun diye; tabiki de kendisini bilir, o kendisini bilen bir insandı.
İşte o sözü hep düşündüm, aylar geçti ardından. Yaşamıyor, âdeta uyuyordum!..
Boş sözlerin avuntusuna bırakmıştım kendimi; şu şöyle doğrudur da bu böyle yanlıştır diyerek hayatı yaşamaktan düpedüz kaçmak, ve nihâyeti meçhul hayallerin peşine bir kör edâsıyla takılmaktı benimkisi.
Doğru olanı bilmek, sadece hedeflere ulaşma yolunda yeterli olmuyormuş efendim...
Nereye Kadar,
Kâzım Mızrak