1 Ağustos 2006

Harâma Giden Yolda Yapılan Duâ.

Bedelini gelecek zamanda ödeyecek olduğum
bir takım yanlış davranışlarda bulundum
yaşamım boyunca.

Hemen hemen her an, bu hesap içersindeyim.

Pişmanlık diz boyu, her zaman zihnimde şu
düşünce; bir geri dönüş yolu olmalı...

Bir bataklık misali, yaşadıkça daha da
beni sarıp donatıyor yanlışlarım. Bir gün
çıkamayacağım işin içinden, hepten çamura
bulanıp yok olacağım; ben, kendi kimliğim
ile görünmez bir hale geleceğim..

Bu endişe gelip beni bulduğunda, bu da
bir şükre vesiledir diyorum; zira geçmişin
bedelini ödemek anlamına geliyor bu yokoluş
gözümde.

Ölmeden bedelini ödemeliyim geçmiş'in. Böyle
bir hâlde güle oynaya Azrâil'in karşısına
çıkmak istemiyorum.

İnşâallah, harama yakın durduğumda, Rabbim
beni o yalda adım atmaktan alıkoyacak bahaneleri
çıkarır önüme..

Ya çıkarmazsa!?

8 Yorum:

Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

...tek kelime ile, korkuyorum.

Mühim bir konu da, bu gidişe dur diyecek önlemlerin alınabilmesine yönelik.

Korku, gidişatın bu şekilde sürmesi yönünde değil yalnızca.

Dilde Allah diyerek, yaşamda Allah'ı tanımazdan gelerek yaşıyor olmam beni daha da korkutuyor.

Bu halde, yalancı bir sahtekar olarak değerlendirilmem söz konusu ilahi yasalar çerçevesinde.

Böyle bir kişiliğe söyleyecek bir söz bulamıyorum, tiksintinin dik âlâsı..

1 Ağustos 2006 22:54  
Blogger İbn-i Sina dedi ki...

siz o bahanelerin çıkmasını gerçekten istiyorsanız, Allah da çıkarır önünüze.
Bir de:
Kendinizden niye tiksiniyorsunuz, anlamadım?
Her ne kadar kendinizden memnun olmasanız da, Allah'a hamd etmelisiniz. Müslüman olduğunuz için.
Bir de günahsız kul yoktur, önemli olan tevbe etmek.
Biliyorsunuz, değil mi? Allah-u Teala bir ayetinde mealen şöyle buyuruyor: Eğer kullarım günah işlemeseydi, onları helak eder yerine günah işleyip de tevbe eden kullar yaratırdım
(hangi ayetti hatırlamıyorum).
Günahlar bizim için ama tevbe de bizim için...

1 Ağustos 2006 23:09  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Buranın itiraf siteleri gibi bir ortama sahip olmasını istemem, lâkin yine de bloğun bir çok yerinde kendimi al aşağı rezil ettiğim bir çok yazı var gibi.

Bu bir teferruâttı.

Hem üstelik açıkcası, bundan da haz duyuyorum; insanların beni ben yapan değerlere yüz çevirmelerinden kaçmıyorum.

Ve zaten ki, olduğum hâlden de gurur duyduğumu söylemiyor, kendimi yeriyorum.

İşte böyle olun diye bir örnek olma merakımız da yoktur.

Bu bakış açısında çok çok ince detaylar var, elbette boş değildir; bilinçli bir hesap üzerine konumlanmıştır.

***

Bugün beni kendime karşı öfkenlendiren konuya gelince.

Uzun aradan sonra yine bahis oynadım; kazanamadım, kazanamadığım gibi de kendimden iğrendim.

Başka söyleyecek söz bulamıyorum, anlayışlı olacağınıza inanıyorum bu ifadeler için.

Bu yazı uzar gider, kararında bırakalım.

***

İnşâallah, hatalarımızı tamir edebileceğimiz gücü inancı yüreğimizde bulabiliriz.

Kendimi Allah'a havale ediyorum, o beni aydınlığa çıkaracak olandır.

Çamura sürükleyen de yine O'dur, bu bakımdan aslında şikayet etmemek de gerekiyor bir bakıma..

Vahdet-i Vücûd ilkesine göre O'nun varlığı söz konusudur, biz insanların değil.

***

Vahdet-i Vücûd hakkında bakınız:

http://www.sevde.de/
islam_Ans/V/12.htm


http://sourtimes.org/
show.asp?t=vahdet+i+vucud

1 Ağustos 2006 23:48  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Vahdet-i Vücûd konusunda, şu yazı da okumaya değer cinsten.


-:- Vahdet-i Vücud ve İbn-i Arabi -:-

İsmail Fenni Ertuğrul bu eseriyle geçmişten bugüne kadar vahdet-i vücud konusunda düşülen hataları göstererek mutasavvıfların yolunun iddia edildiği gibi bir küfür mezhebi ve mülhidlikten ibaret olmadığını; aksine, kalpleri hakikat nurlarının tecelligâhı olan bir grup büyük evliyanın sahih keşiflerine dayanan aklî ve naklî delillerle kuvvetlenmiş, bir yüce irfan mezhebi olduğunu ortaya koymak amacını gütmekte ve ümmeti bu yoldan giden büyüklerini küfür ve dalalete nisbet etme faciasından muhafaza etmektedir.


.:.: Kaynak :.:.

http://www.akabe.com.tr/?q=node/115

1 Ağustos 2006 23:59  
Blogger İbn-i Sina dedi ki...

tahin'in dediği gibi: alemsiniz valla!
söyleyecek başka söz bulamıyorum :)

2 Ağustos 2006 00:09  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

...ben de bulamıyorum,
hepsini söyledim ;-)

Allah huzûr versin kalbinize,
sağolun.

2 Ağustos 2006 00:16  
Anonymous Adsız dedi ki...

Secenek..

Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hayırlısı vardır. Kim de bir kötülük getirirse, bilsin ki, kötülük işleyenler ancak yapmakta olduklarının cezasına çarptırılırlar.
Kasas (Kissalar) 84

Korku..

Boşuna özür dilemeyin! Çünkü siz, (sözde) iman ettikten sonra küfrünüzü açığa vurdunuz. İçinizden (tövbe eden) bir zümreyi affetsek bile, suçlarında ısrar etmeleri sebebiyle, diğer bir zümreye azap edeceğiz.
Tevbe 66

Gaflet..

Diğer bir kısmı ise, günahlarını itiraf ettiler. Bunlar salih amelle kötü ameli birbirine karıştırmışlardır. Umulur ki Allah tövbelerini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.
Tevbe 102

Umit..

Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar (lanetlenmekten) kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim.
Bakara (Sigir) 160

Rehber..

Allah katında (makbul) tövbe, ancak bilmeyerek günah işleyip sonra çok geçmeden tövbe edenlerin tövbesidir. İşte Allah bunların tövbelerini kabul buyurur. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Nisa (Kadinlar) 17

3 Ağustos 2006 14:12  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ MK

Teşekür ederim, düşündüğüm adımı atmışsınız..

Böyle bir adım bekliyordum sorduğum sorunun muhatap alınmasıyla beraber. Bu yorumun devamı gelmeyebilir; bloğunuzu faydalı bir kaynak olarak görüyorum, İnşâallah oradan da istifade edebiliriz.

Bu yorumunuzda değindiğiniz konuları düşüneceğim, az değil çok şey ifade ediyor; tefekkürümüze vesile olacaktır diye ümit ediyorum.

Sağolun..

3 Ağustos 2006 23:16  

Yorum Gönder