29 Eylül 2006

Memur Olmak ya da Olamamak, İşte Bütün Mesele.

Zaman zaman Memurlar.Net'e takılıyorum, malum KPSS ile ilgili gelişmeleri takip ediyoruz ucundan başından. Biz güç bela 120 net'i bulduk, lakin Memurlar.Net forumunu okudukça hemen hemen herkesin bu net dolayında gezdiğini görmekteyim.

Diğer yönden bir orta öğrenim mezunu olarak ne iş yapabileceğime bakımdım; mesela bir şöför olabiliyorum, hizmetli personel, zabıta memuru ve sair meslekler..

Beş sene Fizik oku, üstüne dersaneye git, dersane üstüne iki sene tasarım oku; sonra gel zabıta memuru ol. Aklım isyan ediyor. Hoş, fiziği bitiremedikse de o kadar sene okul yollarında ömür tüketmek insana "Allah'ım neydi günahım" dedirtiyor.

Yine de şikayete meydan vermemek lâzım; kızıyorum kendime, öyle yapma şöyle konuşma diye sürekli telkinlerde bulunuyorum. Ama ne fayda, testide ne varsa dışana o sızıyor.

Yâ sabr, sükûn et nefsim..
Merhaba ben, günaydın olsun sana...

Davulun Sesi, Uzaktan Hoş Gelir.

Geceyi bu kadar erken bitirmek istemiyordum, üzerleri toz tutmuş kitaplarımın arasından önceden gözüme kestirmiş olduğum "Alıklar Birliği'ni" çektim.

Sayfa 6:

"Dünyada gerçek bir dâhi varsa, bunu anlamak kolaydır, çünkü bütün alıklar ona karşı birlik oluştururlar."

Jonathan Swift

***

Bu sözü kim söylemiş olabilir diye düşünmekteydim. Vay be, ne söz ama! Ekşi sözlüğü karıştırırken, şu söz ile karşılaştım:

"Bir şeyi istediğimiz zaman,
hep onun çekici yanlarını görürüz.
Onu elde ettikten sonra da,
hep kötü yanlarını buluruz."

Jonathan Swift

***

Birinci söz ile, ikinci söz arasında bir bağlantı kuralım şimdi: Dâhi olduğunuzu düşünüp yanınıza gelen insanlar, aynı zamanda sizi dünyanın en aptalı îlân etmeye aday olan kimselerdir.

Tespit düşüldü, peki olması gereken midir bu; yoksa sadece durum bundan mı ibarettir?! Bir gerçek, istisnaları sayılarak red edilebilir mi?!

Hayır.

Bence tabi...

________________
Kitap: Alıklar Birliği
Yazar: John Kennedy Toole
Yayınevi: Can

Uzun Zaman Sonra, Sevdim Kendimi.

...kimselere sataşmaya niyetim yok, öfkem kendime, bir bakıma sözün muhatabı da ben oluyorum.

> Bu kadar mı bencillik?

- Bu kadar efendim.

> Arada birileri de nasiplense?

- Cık, olmaz; nimkansızz..

***

Demek ki, öyle ota samana üzülmek iyi değilmiş; üç günlük dünyada eninde sonunda gidilen yer kara toprak olmuyor mu?.

- Beyazı yok zaten, merak etme..

***

Hâl böyleyken, ısdırabını duyacağımız esas meselelere sayfa açmalı işte. Bizde biraz geç kalınmışlık var ama, hem de az buz değilki; beyağ!

***

Bir noktadan sonra, insan insana çok oluyor. Hakkaten de!?..

Tecrübe ile sabittir (ne yazık ki), yaşadıkça anlıyorsunuz; ne kadar ihtiyarsan o kadar aklı selimsin, âlimlerden âlimsin.

Lâkin haksız olan da çok gelen olsa gerek?! Az gelse aranacak.. Çok geldiği için elde kalıyor ya zaten, illaki hebâ olacak!

Beş Kuruşa,
Kâzım Mızrak

28 Eylül 2006

Üzüntü

Kaybetmek
ya da
kazanmak
vardır
işin sonunda.

Ve ahmak olan
üzüntüsüyle
belli eder
kendisini,
kazanan
olamayınca..

K.Mızrak

Gecikmiş Bir Çalışma

Link: http://www.tdk.gov.tr/Türk Dil Kurumu'nun yeni tasarımını görmek için tıklayın.

Sayfanın eski hâli berbattı, şimdiki kırmızı renk tonuyla bayrağı çağrıştırır olmuş, ehh işte diyesim geliyor, içten içe de bir beğeni hâsıl oldu açıkcası.

Atatürk resmini her resmi kuruluş sahiplenmeli mi diye de sormadan edemiyorum, derin konu, ve üzerinde tartışmaktan kaçındığım bir yumuşak nokta. Konuyu bilgi birikimi yetersizliği nedeniyle sağlıklı tahlil edemediğimi düşünüyorum.

Diğer yönden bu site ile resim uyumlu olmuş, bunu da kabullenmek lâzım; TDK temellerinin Mustafa Kemal zamanında atıldığını biliyoruz, hatırlayalım...

27 Eylül 2006

Tevâzu?!

- 1 -

Sizin ilk adımı atan olmanız küçüklüğünüzü gösterir, evet siz o kimsenin yanına gidiyorsunuz, neden yalnız kalmıyorsunuz, sizin zayıflığınızdır bu...

- 2 -

Eğer muhatabınız gerçekten de güçlü ise, sizi küçük görmez. Zira büyüklüğün karşısındakini küçüksemek anlamına gelmediğini bilir.

- 3 -

Büyük olduğunu sanan bir küçük ise, sizi haliyle ağırlayamayacaktır. Yani havada kalacaksınız ne yazık ki, utanmayın yüzünüz kızarmasın. O kimseye de kızmayın, buna hakkınız yok çünkü, ilk adımı atan siz olmadınız mıydı?

- 4 -

Şimdi kendinize mi söyleniyorsunuz? Hayır, şuan için gerekli olan bu hâdiseden ders çıkarmaktır, ve durup takıntı yapmadan yola devâm etmektir!...

26 Eylül 2006

Karın Ağrısı

- Herşey güzel olacaktı?!
> Ama, kolay olmayacaktı da!..

23 Eylül 2006

Kalmaz Yarın'a

Bugün yalnızca sahnelerden bir sahnedir, görünüre
aldanma; daha yolun sonu gelmedi, sözde yitirdiklerine
dövünüp ağlama; sabret, bekle ve bekle..

Vardakiler, yoktakilere bir silgi misalidir dostum!

22 Eylül 2006

Aklı evveller, halvet'e lâyık olabilirler mi!?

Buradaki amaç, aklı evvel kimselerin halvet'i gereğince ihyâ edemeyeceklerini anlatabilmektir. Bu kimseler, ihyâsına erişemedikleri bir mertebeden ne derece bereket bekleyebilirler ki, sonra da şekvaya düşmekteler; olmuyor, yazık ediyorlar harcadıkları emeğe. Halvet'i bir nimet olarak görebilmeli insan, şikayet yerine şükre yönelmeli. Zira kabir yalnızlığı idrakına ulaşabilmekte bir adımdır halvet hâli; o dipsiz kuyuya salınmak ve hiç bir zaman sona ulaşamamak, düşmek ve hep düşmek ilelebet...

Gülme, Ağla Gönül.

Bir garibsin şu dünyada,
Gülme gülme ağla gönül.
Derdin dahi çoktur senin,
Gülme gülme ağla gönül.

Ebû Bekir sıddık veli,
O'dur Peygamberin yâri,
Hani Ömer, Osman, Ali..
Gülme gülme ağla gönül.

Birgün ola ecel gele,
Kullar kulluğunda kala,
Cümle mahluk toprak ola,
Gülme gülme ağla gönül.

İşi gücü cevru cefa,
Dünya kime kıldı vefa,
Hani Muhammed Mustafa?
Gülme gülme ağla gönü.

Onlar cihana geldiler,
Hep gittiler kalmadılar,
Gülmediler ağladılar,
Gülme gülme ağla gönül.

Aşık Yunus söyler sözü,
Kanlı yaşlar döker gözü,
Eğer yazın eğer gözün,
Gülme gülme ağla gönül.


.:.: Dinle :.:.

[Boğaziçi İlahi Grubu,
Bir Garipsin Şu Dünyada]

20 Eylül 2006

Çok Uzaklarda Bir Ülke Varmış

Çok uzaklarda bir ülke varmış, bu ülkede huzûr refah hadsiz sınırdaymış. İnsanlar birbirine karşı saygıda kusur etmezmiş; büyükler küçüklerine karşı şefkatli, küçükler büyüklerine karşı pek hörmetkârmış. Herkes vazifesini bilir, emeksiz mal mülk edinmeye utanırmış; azda olan çoğa bakmaz, çokta olan da aza beklentisizce ikramda bulunurmuş. Düşmanlık nedir bilmezmiş bu ülke halkı, hep bir sevgi varmış kalplerinde, doğrulukta ve adalette önde olma yarışında koşarlarmış, hakları olmayana dil uzatmaz göz koymazlarmış...

19 Eylül 2006

Değerli Olunma Hâli

İki türlü değer vardır.

Bir, sana verilen değer;
iki, layık olduğun değer.

Birincisi bol keseden dağıtılır,
herkes sana layık olmadığın
veya hak etmediğin şekilde
bir değer verir.

Bu durum geçicidir, eğer verilen
değeri karşılayabiliyorsan sorun
yoktur.

Peki, ya karşılayamıyorsan?!

İşte orada problemin
adı olmaya başlarsın..

İkinci durum, aklı selim
kimseler içindir. O kimseler
kaç kuruş ettiklerini bilirler.

Ve konuşmamaları gereken
yerde sükut ederler..

Kâzım Mızrak

18 Eylül 2006

Web Sunucusu İyileştirme Çalışmaları..

Sayın Misafirler,

Web sunucusu iyileştirme çalışmaları sebebiyle,
bir süredir sitemize bağlantı kurulamıyordu.

Şuan için sunucu yeniden aktif hale getirilmiş
durumdadır. Teknik hizmetlerin düzenli bir şekilde
sağlanabilmesi adına, bu kesintilerin yaşanmasını
olağan karşılamanızı beklerim.

Konu ile ilgili olarak, web sitesine erişim problemi
hakkında sizleri bilgilendirmem gerektiğine inanmam
sebebiyle bu postayı hazırladım.

Saygılarımla,
Kâzım Mızrak

***

Alkame.Net yetkililerine
sağladıkları hizmet ve
imkanlar için teşekkür
eder,
çalışmalarında
başarılar dilerim.

11 Eylül 2006

Güneş, Karanlığa Doğar.

Takvim yaprakları bir bir dökülüyor, kahpe ölüm hâlâ kapımı çalmadı, kim bilir nerede sürtüyor. Evet biliyorum bir gün gelicek, bu sebeple zaman zaman korkuyorum; ona karşı duyduğum öfkeyi hissettiğinde (fark ettiğinde), ruhumu daha bir hoyratca Azrail'in eline teslim edicek.

- & -

Yağmurlu bir Karabük akşamı karşıladı ondokuz otuz'u, ben de özlediğim kış mevsimine kavuşmuş olduğumu düşünerek mutlu oldum. Sonra en iyi yaptığım şeyi yaptım, yani düşünmeyi; neden mutlu olduğumu düşünmeye başladım, acaba gelen kış değil de yaz'ın bitmesi miydi beni mutlu eden şey!?

- & -

Kaybettikçe, kaybetmelere alıştı; her alışılmışlık önceki hazlara karşı bir özleme sebep oluyordu, öncekileri yaşamamalı mıydı, zaten geçmiş'e neden öfke duyuyordu ki..

- & -

Bir karanlık olup güneşin doğuşunu beklemek var, ya da güneş olup karanlığa doğmak var. Hangi rolü oynamayı isterdiniz, karanlıkta kalmak korkutucu, ve bekleyen olmak acınası; bu pek sarmadı gibi. Öyleyse güneş rolünü verelim size, beklenen olun..

Yıkılmış bir kentin üzerine doğan güneş olalım en iyisi, hepimiz de. Köşe bucak karanlığı arayalım; ölümü bekleyen yüzlerde bulalım onu, ağlayan bakışlarda ve zır cahil kafalarda...

- & -

Müslüman bir kimse, genç ihtiyar her yaratılmışa şefkatle muhabbet eder ve kardeş nazarıyla bakar, gayrısı aldanılmışlık halidir. Edebiyat denilen sanat da, bu gayrı fuzuliyatı kendisine kaynak edinmiştir.

Bizler edebiyat ile değil hakikat ile meşgul olmalıyız, nefse cazip görünen fânî arzuların peşinden koşmamalıyız.

Böyle bir şefkati kalbine mühür edinebilmiş kimse, muhatabını şu gurbet aleminde misafir olarak gören bir kimsedir, ki misafir kalıcı değil gidicidir. Gurbete düçar olup vuslata ermeyi bekleyene de merhamet etmek esastır.

Birbirimize hayırlar dileyerek duâlarda bulunmak dururken, zaten zor ve sıkıntı ile dolu dünya yaşantımızı birbirimize çirkin sözler söyleyerek daha da çekilmez hale getirmemeliyiz.

Kâzım Mızrak