3 Ağustos 2005

Ezan-ı Muhammediye Böyle mi Okunur?

Az önce Yatsı Ezanı okundu. Bazen değil ama çoğu zaman harbiden bir aptal olasım geliyor. Düşünme özürlü, ya da diğer bir tabirle düşünememe özürlü birisi olsaydım; bu kadar başı ağrıyan bir kimse olmazdım. Ve hatta şimdi askerden gelmiş bir Fizik Mühendisi bile olabilirdim. Ama hala okumaya çalışıyorum, ne güzel ne güzel.

Yatsı ezanı okundu demiştim. İmam efendi sağolsun öylesine huşu içinde okudu ki ezanı, uyuyasım geldi; hiç duymayanda ne bu yas diyesi gelir! Öyle uyuşuk, öyle yüreksiz işte. İmamın şahsını tanımam, belki karşısına geçsem saygımdan da konuşamam, lakin içim acıyor yaa. Bu millete böyle uyuşuk uyuşuk ezan okuyan bir insan imamlık yapıyor!

Her zaman böyle değildir burada ezanlar, bazen böyle teselli ikaramiye çıkıyor ve ben de Estağfurullah diyorum sinirimi almak için. Aksi halde çıkıp müftülüğün çatısını başlarına geçiresim geliyor; sizin ne işiniz var bu memlekette, ne işe yararsınız siz diye.

Yaparmıyım? Yapmam inşallah! O vakit sorunu çözen insan olmak yerine sorun çıkaran kimse olmuş olurum, bize düşen sabır tesbihini çekmek; geldik gidiyoruz...

2 Yorum:

Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Merhaba Şekerpare,

Teselli verme ruhaniyeti içersindesin sanırım, sağol.

Belki biraz da Bosnayı, Orta Doğuyu hatırlayarak halimize şükretmemiz gerektiği inancıdasın.

Esasen düşüncene katılıyorum; lakin şuan kendi olma ve yalanlar zırvalayıp şirin görünme tavrı içersinde olma ikilemi içersindeyim.

Şimdi de sonra da ben "ben" olayım ve sen şirin göründüğümde o an öyle davranmaya gerçekten ihtiyacım olduğunu bil! Veya ters bişeyler yazdığımda, dertlerimden ihtiva olmuş öfkemi dışa vurduğumu düşün.

Belki sanadır öfkem; azıyla yetinme felsefesini bu millete aşılayan zihniyetin bir örneğini sergilediğin için.

Şükür şükürde, şu müslüman Arapların haline bakarmısın!?

Bu mu şimdi Huzur Yolu İslamiyet? Batıya bir türlü hakikati anlatamıyor gösteremiyoruz.

Afganistan, Irak, İran, Filistin sefalet içersinde. Orada yaşayanlar da ona buna şükür deyip bilimle uğraşmadılar.

Mevlâ var deyip sual sormadılar; sistemi anlama gayreti yerine, her şey Allah'tandır deyip yan gelip yattılar.

Alim kimsenin tefekkürü, cahilin eşşek misali kıldığı namaza yeğdir benim nazarımda.

Ağır üslubumu çocukluk edipde gücenmeyin, neysek o olalım yahu!

Dermişim,
Kâzım Mızrak

6 Ağustos 2005 02:27  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

"ZIT FİKİR lerinle gelen üsluba gücenmem fakat kim olursa olsun saygı da duymam"

Bilmediklerimi elbette başkalarından öğrenmeye çalışıyorum. Kendi düşüncelerinizi ifade etmekten çekinmeyin, ben de bilmediklerimi öğrenerek yanlışlarımı düzelteyim.

Sefalet içersinde olan ülkeler konusundaki tespitiniz hem benim için, hem de buraya geliyor - gelecek olan misafirler için aydınlatıcı olduğunu söyleyebilirim.

Bir imtahan içersindeyiz; ve onlar bu dert ve sıkıntı karşısında hala inançlarında samimiyetli olabilirlerse imtahanın anlamına varabileceklerdir.

Aksi halde "Allah olsaydı bizi kurtarırdı" polemiğine girerelerse, işte o zaman inançlarının ne ölçüde "tek yönlü menfaatler prensibine" dayandığını anlamış oluruz.

Ben daha bunalımlı günler yaşadım ve kendimi öldürme arzusu içersinde yaşadığım günleri geride bıraktım.

Beni hayata bağlayan tek unsur bir Tanrının olması gerektiği inancı oldu. Bu sistem sahipsiz olamaz diyerek kendimi, dini anlamaya verdim. Bu yolda Cemaat ve Tarikat ortamlarında bulundum.

Gaye bana acı ve gözyaşından başka bir çey vermeyen dünyayı arkama alıp, Hakikati aramak ve yaşamaktı.

Bugünlerde bu ortamlardan uzaklaştımsa da kalbim onlarla. Nefsimi uslandırmaya, yanlışlarımı düzeltmeye çalışıyorum.

İkilemlerde de olabilirim, üçlemlerde de! Bu sizin algı dünyanızın size söylediğidir; ben yazınızdan alacağım kadarını alabilir ve anlayabilirim. Sonra da aklım kadar bildiklerimi yaşarım!

Sizin ya da başkalarının hakkımdaki yorumları üzerinde düşünüyor olsam da; asla bana bağlayıcı sınırlar çizemez olduğunu kesin bir dille burada ifade edeyim

Siz edep çerçevesinde içinizden geldiği gibi yazın, izin verin ben de öyle yazayım.

Burada birbirimizi mutlu etmek durumunda değiliz, ancak faydalı olmak konusunda yazılarımızla birbirimizi düşündürelim diğer bir anlamda tefekkür kapılarını aralayacak şeyler yazalım.

Benim uslubum budur, temennim de budur; ama sizi size bırakıyorum. Herkes içinden geleni yapsın Şekerpare, demi ama!

Ve lütfen kırıcı olmayalım, ben esasen çok hassas bir yapıdayımdır; sanmayın ki odunun birisiyim!

Kalın Sağlıcakla,
Kazım Mızrak

6 Ağustos 2005 15:17  

Yorum Gönder