20 Temmuz 2005

Gerçek, Bu Resmin İçinde Saklı

Benim için yorucu bir gündü; sevdiğim bir insanın ölüm haberini aldım, annem hala hastanede, dükkana gitmediğim için kardeşlerim beni istenmeyen adam ilan etti, babam bulaşıkları yıkayıp yıkamadığım konusanda bana iyi bi fırça çekdi.

Şimdi, sabah erken kalkma niyetiyle yatıcam; ve dükkana giderek temizlik işlerine başlayacağım. Annem geri döndüğünde dükkanı pırıl pırıl temiz bir şekilde görsün. "Arkamda koç gibi oğullarım var!" deyip mutlu olsun...

Görüyorsunuz ya, ben de sizler gibi sıradan bir insanım işte!?

İçsel Kavgam, Kâzım Mızrak

8 Yorum:

Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Dükkan Meselesi!

Belki biri çıkar da şirinlik edeyim derken, gereksizlik eder diye;
ben sorulmadan söyleyeyim dedim.

Karabük'de, çarşıda bir büfemiz var.

İsteksiz ve gönülsüz de olsak, boş vakitlerimizde, babamız tarafından orada çalıştırılmak üzere esir tutuluyoruz :)

Sırtında Çufal,
Kâzım Mızrak

20 Temmuz 2005 03:17  
Blogger mer dedi ki...

"Belki biri çıkar da şirinlik edeyim derken, gereksizlik eder diye;
ben sorulmadan söyleyeyim dedim."

ayıp böyle denmez ki...

ben başka bir noktaya parmak basacaktım...

"görüyorsunuz ya, ben de sizler gibi sıradan bir insanım işte.."

e tabi ki de öylesin. hepimiz insanız... hiç bir fazla özelliğimiz yok birbirimizden. zaten bazılarının parası,aklı vb. birşeyi varsa o onun bile değil.yapan o değil,alan o değil. Kul değilmiyiz.. yanılıyoruz işte bazen... neyse... çok fazla karıştırayalım misafirliğe geldiğimiz bloğu. sonra burda bari temizlik işin olmasın...
kalınız sağlıcakla...

21 Temmuz 2005 00:46  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Önemle Bilginize!

20 Temmuz 3005 Tarihli 03:17 saat itibariyle yazılan yorum içeriğinde, incitici ve üzücü etmenlerin olduğu ifade edilmiş olması nedeniyle, üzerinde değişiklik yapılması kararı alınmıştır. Düzeltme metni aşağıdaki gibidir.

Saygılarımla,
Kâzım Mızrak



Dükkan Meselesi!

Karabük'de, çarşıda bir büfemiz var.

İsteksiz ve gönülsüz de olsak, boş vakitlerimizde, babamız tarafından orada çalıştırılmak üzere esir tutuluyoruz :)

Sırtında Çufal,
Kâzım Mızrak

21 Temmuz 2005 02:13  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Merhaba Mercan, Hoşgeldin!

Beni aşağlamalarla kişisel dünyalarından dışlayanlara göderme yapıyordum yazımda, ya da ben dışlanmış olarak görüyordum ki kendimi sitem ediyordum insanlara.

Yorumunla beraber güzel şeyler düşünmeye başladım; o insanlar beni üzerlerken aslında yaradanın sesini dinliyorlardı, öyle değil mi?

O halde yapan da, eden de Mevlâ ise bize sükût etmek düşer.

"...zaten bazılarının parası,aklı vb. birşeyi varsa o onun bile değil.yapan o değil,alan o değil."

Keşke herkes bahsettiğin düşüncenin çevresinde kenetlenebilse; o zaman meydanda aç da kalmaz, açık da.

Olup biten herşeye imtahan gözüyle bakıp, sabradebilmesini öğrenmiş göze ne mutlu...

Sineye Çeken,
Kâzım Mızrak

21 Temmuz 2005 02:32  
Blogger mer dedi ki...

teşekkür ederim... :)

bi arkadaşım var.bizlerden dışlanmış görüyor kendini.yada bazen esiyor,farklı bir anına geliyor beni neden dışlıyorsunuz diyor.
nasıl kimse kendini büyük görmemeli diyorsak,aynı şekilde kimse kendini küçük görmemeli başkalarından. dediğimiz gibi Sayın Mızrak ;
TEK büyük "O"...

21 Temmuz 2005 02:50  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Herkese Merhaba,

O yazıyı inanmayan bir insanın gözüyle de okumanızı tavsiye ederim.

Evrim Teorisi dedikleri hikaye ile nasıl dalga geçildiğini o zaman göreceksiniz ve ateist bir insan olarak yazının üzerinizde bıraktığı etki üzerine kızarıp bozaracaksınız; "burada yazılanlara inanacak kadar salak olamam" diye.

Belki bu yorumu akıllı bir ateist de okuyordur; o halde çıksın anlatsın işin doğrusunu da biz de cahil kalmayalım de mi ama?!

Benim meselem inancı olmayan zavallılar ile kafa bulmak değil; inançlı geçinen canım milletimin insanlarına bu vatan toprağına kanını akıtmış atalarımın bir torunu olarak "Ne bu şaşkın haliniz?!" diye soru sormak!

Tanrıyı tanıyıp onu görmezden gelen bir insan, Tanrı tanımaz bir insandan daha masum olamaz.

Anlamayan sorsun anlatalım, yok ben iğreniyorum, yok efendim tiksiniyorum diye sümkürüp gitmesin!

Millet anlayamıyorsa; anlatamayanlardan sual sorulur, bu davada hiç kimsenin tuzu kuru değil!

Eğer sokakda tinerci çocuklar varsa, iki lokma ekmek derdine düşen fahişeler köşe başlarını tutmuşsa, aç evsizler kuru ekmek derdine düşmüşse bu ayıp hepimizindir!

İsteyen salaklık ayaklarına yatıp bizi anlamazdan gelsin; isteyen de davul zurna çalıp bizi susturmaya yeltensin!

Ben doğru bildiğim yoldan dönmem arkadaş!

Bu arada bizi elinde tespih olan bir hacı sananlarınız varsa yanıldıklarını bilsinler; yirmibeş yaşında hala baba parasıyla okumaya çalışan serseri evladın birisiyim.

Ancak ölümün hakikat olduğunu anlayacak kadar da yaşadım, gerisi boş benim için.

Bir gün nasip olursa Hac vazifesini de yerine getiririm, napalım biz de buyuz işte :)

Yobaz ve Eyyamcı,
Kâzım Mızrak

21 Temmuz 2005 23:52  
Blogger Erol dedi ki...

Tanrıyı tanıyıp onu görmezden gelen bir insan, Tanrı tanımaz bir insandan daha masum olamaz.


Merhaba,

Bi önceki post una yorum yaptım ve buraya girdim ki konu taşınmış bir nevi.

Yukarıdaki söz gayet yerinde bir söz..

Yorum yapmak istedim buraya da fakat kopyala yapıştır yapmak yerine bu oldu tercih sebebim.

Artık baktığım her yerde seni görüyorum, Ey Rahman!

Saygılar,
Erol Simsek

22 Temmuz 2005 16:15  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Merhaba Erol,

Şahsen ben, bir yaratıcının olduğu konusunda şüphe duymuyorum.

Adı konusunda hala emin değilim; yeri geliyor Kuran-ı Kerim'i, Peygamber'i sorguluyorum. Ancak yine de onlara inanıyorum; hepden bi inançsızlık yok.

Yaşamak öyle zor ki, jileti bileğime çalıp öleyim dediğim yerde dur diyorum kendime; bir yaradan varsa onun bir bildiği de vardır diyorum.

Yanlışlar yapmış olabilirim; şu aklın almadığı sonsuzluk karşısında hangi yanlışın telafisi olamaz ki!?

Dert ve keder boşuna verilmez kula; bir hikmeti vardır diye ümitle anlamayı bekliyorum...

Sevgi ve Muhabbetle,
Kâzım Mızrak

23 Temmuz 2005 03:17  

Yorum Gönder