19 Şubat 2009

Küsmek

Bazen, umutlarını yitirdiğin olur.

Elini uzattığında, dokunamayacağın güneşi düşün. Hele hele, soğuk bir kış mevsiminde isen. Güneşi kucaklamayı istersin. Ona, gücünün yettiğince uzanırsın. Evet, orada bir yerlerdedir. Hemen gözünün önünde. Lâkin, sana uzak mı uzaktır. Çok istesen de, ona dokunamazsın.

Ve, küsersin.

6 Yorum:

Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Ve lâkin. Küstüğün, sana küsmez ki. Sen onu gitti sanırsın da her akşam, o bıkmaz usanmaz yine gelir her sabah.

Ve, ben bilirim ki.

Sen, küs demiş olsan da. İçin yanar tutuşur, özlem duyarsın vuslata. Her sabah güneş sana selâm durunca, yine elini uzatırsın ona; umutla.

Tefekkür
K. Mızrak

19 Şubat 2009 23:25  
Anonymous Adsız dedi ki...

AYNEN..

20 Şubat 2009 00:02  
Anonymous Adsız dedi ki...

vuslatı özleyenler
hakkı hakka teslim edenler
özlemi sevmekte keyfe varanlar;
ne gittim diyebilirler
ne kaldım diyebilirler
en güzeli
varolmanın huzurunda
helal yolu sakin sakin gözlemekte
huşuya varanda...

narsu

20 Şubat 2009 17:11  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

AYNEN..

@ Adsız

Ben de sana katılıyorum adsız.

Aynen, ve aynen. İnsan, aslına rücû etmeye mahkumdur. Gerçeğinden kaçamaz. O kaçsa.. kaderi, onu kazaya çağırır.

Kim, güneşe küsebilir ! Kim, rabbine küsebilir ! Kim, bunlara muktedir olup güç yetirebilir !

Çok kereler, ümitzilik tuzağına düştüm. Her şey bitti dedim !

Nasıl olur ? Her şeyin bitmesine kim karar veriyor ! Ben mi, yoksa rabbim mi ?

İşte adsız.

Beni anlıyorsun ya !

Düşündüm. Ben aciz bir kulum. Belki de, her şey bitmemiştir dedim.

Sabretttim.

Ey rabbim dedim.. sana inanıyor, sana güveniyorum. Benim için hayırlı olanı var et, hakkımda hayırsız olanı da defet !

Ağlamadık mı ! Ayıp mı ? Ağladık. Ağlamayanlar utansın.

İşte adsız.

Böyle konuşup da vaktini almak istemem. Belki seni ilgilendirmeyen şeylerden söz ediyorumdur.

Hakkını helal et.

Sana bunları söylüyorken, içinde bulunduğun duruma sabr et diyorum. Pes etme.

Olur ya.. belki sen de bizim düştüğümüz ümitsizlik kuyularından birisine düşmüş, feryad ediyorsundur.

Kim duyar seni adsız ? Kim duyar ? Düşün bir..

Aciz-i mutlak olan insan mı ? Yoksa hakim-i âlem olan Allah mı !

Rabbim geceyi, ve gündüzü size hayırlı kılsın. Derdinize derman, hastalarınıza şifa ihsan eylesin.

Âmin.

.: Dipnot :.

Sabrediniz diyorum da.. sabır ne demektir, nasıl sabr edilir konusunu araştırmayı size bırakıyorum aciziyetle.

Sabır ! nasıl olsa çarpıp düşmem diyerek, gözü kapalı yolda yürümek değildir mukabilinden meseleyi tetkik ediniz.

Vaktim, ve ahvalim bu kadarına yetiyor.

Hakkınızı helal ediniz.

...

20 Şubat 2009 23:37  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

"helal yolu sakin sakin gözlemekte"

@ Narsu

Vuslata kavuşmayı meşru dairede beklemeli aramalı Narsu, değil mi !

Helal daire keyfe kafidir denilir ya, öyle bir şey. Bilmiyorsak öğrenelim, bilmeyenleri ikâz edelim. Öyle ki, haramda helal aranmasın.

Arzu ve isteklerin tatmini, her yolu kendine mubah gören makyevelist bir anlayış ile mümkün olmaz. Bu tatmin arayışı, altı delik bir testiye su doldurmaya benzer; biz testi doluyor sanırız da, testi asla suya doymaz, dolup tatmaz.

İşte.. tatminsizlik de buna denir. Çağın en büyük hastalığı benim gözümde. Mala, mülke, eğlenceye, rahata, keyfe, kadına, erkeğe, şöhrete, gösterişe karşı bir tatminsizlik sendromu hakim toplumlara.

İnsanlar doymuyor, daha da istiyor, bulduğunu beğenmiyor, aza az, çoğa çok diyor, kanaat etmiyor, tevekkül kılmıyor, ene diyor enaniyetlik yapıyor, hadi oradan diyor, git diyor, gel diyor, çıldırıyor, ve ama mutlu olamıyor.

Neyin peşinden koştuysa.. aradığı, istediği, hayâlini kurduğu varlığa ulaşamıyor. Dolayısıyla da tahayyül ettiği, tasavvurunda olduğu vuslata eremiyor.

Demek ki !

Şu sözün ne denli esaslı olduğunu.. bizim burada, meseleyi işlemiş olmamıza isdinaden kolaylıkla idrak edebiliriz 'dir inşâ Allah.

Dost istersen Allah (c.c.) yeter. Evet o dost ise, herşey dosttur.

Yârân istersen Kur'an yeter. Evet ondaki enbiya ve melaike ile hayalen görüşür ve vukuatlarını seyredip ünsiyet eder.

Mal istersen kanaat yeter. Evet kanaat eden, iktisad eder; iktisad eden, bereket bulur.

Düşman istersen nefis yeter. Evet kendini beğenen, belayı bulur zahmete düşer; kendini beğenmeyen, safayı bulur, rahmete gider.

Nasihat istersen ölüm yeter. Evet ölümü düşünen, hubb-u dünyadan kurtulur ve ahiretine ciddî çalışır.

Bediüzzaman Said Nursi


Acaba, alakasız mı görünmektedir mukabelem diye bir sual geldi aklıma efendim. Siz ne dediniz de, ben böyle yazdım diye düşündünüz mü hiç ?

Bence.. hem siz de takdir edersiniz ki, cevabımızın bırakılan yorumlar ile alakalı görünmesine dair bir gerektiri yok zâten. S

iz bir ışık yaktınız önümüze, biz de ilham olunduğu nisbetinde bunları gördük vesselâm.

Vesile olduğunuz için teşekkür ederim. İnşâ Allah.. hem sizin için, hem bizim için, hem de sayfayı ziyaret edecek olanlar için faydalı olur.

Saygılarımla.

21 Şubat 2009 00:08  
Anonymous Adsız dedi ki...

"Olur ya.. belki sen de bizim düştüğümüz ümitsizlik kuyularından birisine düşmüş, feryad ediyorsundur."

hayır kazım bey,
feryat etmiyorum. bekliyorum.. feryat etmem için kuyunun dışında yaşamam lazım. o güzelliklere nail olmadım henüz.. şu ana kadar..
kuyunun dışındaki hayatı yaşayıp atılsaydım eğer: belki sizin gibi feryadım olurdu mevlaya..
şu an sadece istekte bulunup beklemekteyim. şükür ki inandığım bir şey var: kuyunun dışındaki o güzelliklerin bir gün bana da sunulabilir olabileceği. ve inanıyorum ki bu da olacak..
sizde hakınızı helal edin inş..şu kısa yoruma uzun bir açıklama yaptığınız için ..zamanınızı çaldık..:(

21 Şubat 2009 10:24  

Yorum Gönder