13 Nisan 2008

İlâhî bir nîmet: Korku.

Denilebilir ki..

korku, insanı insan yapan en kutsal duygudur. Korku olmasaydı, ilâhi kudret karşısındaki âcizliğimizi idrak edemez; Firâvun misâli Tanrıya meydan okumaya kalkışırdık. Bu bakımdan.. böyle bir nîmetin kıymeti bilinmeli; mutlak mânâda korkusuz olmaya, özenilmemelidir.

Korkunun azı, kişiyi günah 'a haram 'a kolaylıkla, ve iştahla sürükleyebilmesi yönüyle tehlikelidir; fazlası ise.. Mevlâya duyulan güven, ve îmân zayıflığına bir delîl sayılabilir cihetiyle Müslüman kimse için sahip olunması makbûl görülmez.

Anlaşılacağı üzere: Bir insanda korku hissi.. ne az, ne de fazla bulunmalıdır. Bu dengeyi yakalayabilmek de, akıl ile mümkün olabiliyordur kanımca.

K. Mızrak

5 Yorum:

Anonymous Adsız dedi ki...

Korkusuzluk cahillikten kaynaklanıyor diye düşünüyorum.
Allaha en yakın olan ondan en çok korkandır. Yaradanı bilme, alimlere özgüdür. Alim olan korkar..

16 Nisan 2008 12:23  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Nil

Hoş geldiniz..

yoruma mukabelede bulunmadan önce, bu siteye nasıl ulaştığınızı sormak isterim; bir anket çalışması bu !

Google 'dan mı ulaştınız, yoksa bir blog sayfasındaki bağlantı adresi sayesinde mi (ise, hangi site :)

Diğer yönden; ilk ziyaretiniz mi bu, daha önce de ziyarette bulunmuş muydunuz?

Son olarak..

bu blog hakkındaki genel bir yorum; beğendiniz mi, tasarım yönü ile nasıl buldunuz; sade, duru, ve ilk bakışta huzur veriyor mu?

Ve sair.. neler düşünüyorsunuz efendim.. . benim için önemli bir konu bu, iştirak ederseniz memnun olurum.

Cevaplarınızı buraya alabilirim, lütfen; var olduğunca, olumsuz düşüncelerinizi esirgemeyin.

* * *

Yorumunuza gelince...

Ben de aynen sizin gibi düşünüyordum, yazıyı hazırladığımdan beridir; sizin işaret buyurduğunuz husus, zihnimi meşgul ediyordu.

Allah'a en yakın olan, O'ndan en çok korkandır.. ifâdeniz, dinimizde bir düstur hâlini almıştır. Evet, biliyorum.

Bu bakımdan..

Sizinle muhalif düşüncelerde bulunduğumuzu sanmıyorum, size katılmakla beraber; Allah'tan bilinçsizce korkmanın da.. O'nun rahmetinden bi haber olan kimselere özgü olabileceğini düşünüyorum.

Nasıl bir korku bu sizin işaret ettiniz; şöyle söyliyeyim.. Bir insan, nasıl sevgilinin sevgisinden mahrum olmaya korkar ya; işte öyle bişey.

Âlim kimse, bilir ki.. kainatın var oluşunda esas olan; îlahî aşktır, ondan da muhrûm olunursa.. gerisi hüsrandır.

Katkıda bulunduğunuz için teşekkür ederim, önemli bir husûsa dikkat çekmiş oldunuz.. inancındayım.

16 Nisan 2008 14:53  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

# Düzeltme

"îlahî aşktır" ifadesi,
"ilâhî aşktır" şeklinde düzenlenmiştir.

Yumuşatma işâreti..
i'nin değil,
a'nın üzerinde olacaktı :-)

17 Nisan 2008 14:45  
Anonymous Adsız dedi ki...

Tekrar merhaba..
Sitenizi resim ararken google dan buldum. Genelde yazı ve şiirlerimin başına resimler ekliyorum. Hangi konu ile ilgili olduğunu hatırlamıyorum. Aslında resim ararken girdiğim sitenin yazılarını okuyup yorum yapmak adetim değildir. Ancak site ve tarzınız bana yakın geldi. En azından kendi fikirlerini yazan bir site diye düşündüm. Ben de zaman zaman başka yazarların düşüncelerine yer versemde , üreten olma yanlısıyım.

Site genel anlamda güzel. Çok koyu renklerin içinde kaybolmuyoruz. Siyah zemin kullananların bunu neden yaptığını merak etmiyor değilim. Gözlerimiz mahvoluyor.

Son olarak bu ilk ziyaretimdi. Yani yorum yaptığım gün ...

Korku konusuna dönecek olursak , pek çok şekilde korku yaşayabilir insan. Sevginin içinde yer aldığı kadar saygının içindede yer alır. Örnekleri çoğaltabiliriz. Sahip olduğunuzu düşündüğünüz herşeyi kaybetme tehlikesi karşısında da korku duyulur. İşlenen bir suçtan ötürü ceza alma korkusuda olabilir. Vs.Vs.
Konu Allah'tan korkmaksa durum değişir.
Her insanın yaradanını bir algılayış biçimi vardır. Bu algılayışa görede korkunun manası değişime uğrar.
Kendimden örnek vereyim. Dini ilk öğrenmeye anlamaya çalıştığım sıralarda bunu korktuğum için yapmadım. Zaten çok çok korkuyor olsa insanlar çoğu ibadetinde olsun hayat tarzında olsun bambaşka yerlerde olur. Oysa şöyle bir dönüp bakın, kimsenin ne gelecek korkusu var (ölüm ötesi anlamında) ne de paniği.. Çünkü bilmiyorlar. Ne yaradandan ne de sisteminden haberdarlar.(Bu da takdirdendir , ayrı mevzu)
Devam edeceğim. Kısa bir ara.. :)

19 Nisan 2008 10:38  
Anonymous Adsız dedi ki...

Evet devam ediyorum;
İnsanların çoğu bu tarz bir korku duymuyorlar. Duydukları sadece sahip oldukları şeyleri , mutluluk, evlat ,makam ,para vs kaybetme korkusu.
Şimdi burda şöyle bir çıkmaza giriyoruz. Korkmayanlar kendi hayrına birşey yapmadıkları için de sonları hüsran oluyor. Hadi bu insanlara gerçeklerden bahsedip birazda korkutalım dedik , bu seferde hepten inançtan ,dinden kaçma ihtimalleri var. Kaldı ki daha dün haberlerde din kültürü öğretmeni bir bayan, öğrencilerine korku filmi tarzında bir video seyrettirmiş. Öğrencilerin ruh sağlığını bozmuş diye duyduk. Demekki bu şekilde korkutarakta dine yakınlık elde edilmesi oldukça anlamsız. Benzeri bir din kültürü öğretmeni benim okulumda da mevcuttu.
Sizinde değindiğiniz gibi , Korku konusunda çok hassas dengeler olmalı. Aşırısı ya da azlığı aynı sonucu verir. Yani bir işe yaramaz.
Temelde yapılan yanlış , insanları Allahtan korkmaları gerektiğine inandırmak. Benim anlayışıma göre , Allahı bir cezalandırıcı gibi göstererek korkutmak asıl sorun olan. Oysa şu öğretilmeli . İnsan kendi elleri ile yaptıklarının sonuçlarından korksun eğer illada korkması gerekiyorsa. İnsan kendinden korksun. Bu anlatılsın körpe beyinlere en başta. Zaten ayette de demiyor mu ! 'ALLAH , kullarına zulmedici değildir. ' diye. Demek ki kendi kuyumuzu kendimiz kazıyoruz. İşte iş kuyunun başına gelmeden olacakları insanlara anlatabilmek. Cehalet konusuna geldik. Ne yaparsam sonucu ne oluru bilmeme cehaleti. Burda korkmanız gereken yegane şey cahil kalmak.
Cahil olanlar korkmaz demiştik , çünkü bilmezler. Bilseler ne tür bir korku duyacaklar konusuna geçelim. İnsan birdenbire alim olmaz. Cehalet azaldıkça gerçekler gün gibi ışımaya başlar . Bilgi yavaş yavaş tedirginliğe sebep olur. Bu tedirginlik önlem almayı gerektirir , önlem aldıkça ve yapmanız gerekenleri yaptıkça ilk anlarda duyulan korku ya da tedirginlik yerini yavaş yavaş sevgiye, hayranlığa bırakır. Bu hayranlık ve aşk öyle bir noktaya gelir ki , bu anı kaybetmek sevgiliyi kaybetmek gibi korku verir.. Burdaki korku ile ötelerde birisinden bir zarara uğrarım korkusu tamamen farklı korkulardır. Karıştırmamak lazım. Bu konu daha çok tasavvufun alanına giriyor. Bu yüzden soyut düşünme yetisine sahip olmayanlarca bilinmez. Birde Allahın lütfettiği kulları dışındakilerce..
Bu noktadan yansıyan bunlar..
Allah hazmıyla ilim versin. Yaşamayı kolaylaştırsın.
...nil

19 Nisan 2008 11:34  

Yorum Gönder