24 Aralık 2006

Bir Çorbanın 40 Yıl Hatırı Vardır

Şimdi bir çorba içme zamanı, hadi bana kendini anlat, bir çorba içmek ne kadar da değerli önemli senin için! Dünya'dan kopmaya var mısın? Bırakalım, onlar kavga etsin.. Biz çorbamızı kaşıklayalım..

Rabbim, seni anlamak istiyorum.. Seninle konuşuyorum farkındayım, güneş ay ve yıldızlar seninledir. Sana nasıl davranıyorum.. Görüyorsun, seni üzmeyeceğim..

Aklımı muhafaza et, beni yanlışın eline düşürme, sevgiden ve şefkatten uzak tutma.. Hatâlarımı, ve çevremdeki insanların hatâlarını affedebilme gücüne sahip olmaktan beni mahrum bırakma..

(Âmin)

(Dip Not: Bu bloğu IQ sevisesi düşük kimselerin takip etmemelerini tavsiye ederim, tüm iyi niyetimle bu bir uyarı ve ricâdır. Gidin televizyon izleyin meselâ..)

14 Yorum:

Anonymous Adsız dedi ki...

evet ya! olsa da sıcak, sıcak içilse. şu an soğuk kış aylarındayız ama, nedense uzun zamandır istediğim gibi sıcak bir çorba içemedim.
dualarınız için AMİN diyorum.....

yapmış olduğunuz uyarıya, zeka seviyem düşük olduğundan anlayıp uyamadım ve yazdıklarınızı okudum, hakkınızı helal edin.
bırakın da, yazdıklarınızdan zeka seviyesi düşük insanlar da yararlansın.
normal insanlara, bir şeyler öğretmek kolaydır.
önemli olan zeka seviyesi düşük insanları da topluma kazandırmak değil mi?
yanlış düşünmüşsünüz, uyarıyı yayınlamakta.
gerçi yine işe yaramamış, benim gibi seviyesi düşük insanlar, uyarıyı dinlemezler ki:)
bloğunuzu kirletmemek adına hemen silebilirsiniz.
kırılmam bilesiniz.
saygılar...

24 Aralık 2006 14:32  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

(Cevap, bekletiliyor..)

24 Aralık 2006 15:32  
Anonymous Adsız dedi ki...

Tandır çorbası olurmuş genelde..

24 Aralık 2006 22:40  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Esin

Esas problem, zeki insanlar ile yaşanıyor. Cahil dediğiniz kesim, daha insaflı; kavgacı değiller en azından :)

Siz de öylesiniz mi, cahil ama barışcı?

[ Devâm edecek ]

***

@ Sayın Ece

Tandır çorbası mı :) nasıl yani? Olurmuş mu? Genelde mi?

Neye isdinaden konuştunuz efendim, anlaşılamadınız :o)

24 Aralık 2006 23:31  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Esin

Dün, sabahın dördü beşi gibiydi, arkadaş MSN'den meseleye intikal ediyor, hadi çorba içmeye gidiyoruz :)

Karabük'te 24 saat açık olan bir çorbacıya gittik biz de, aslında hadise bundan ibaret..

Benim için, mutlu olduğum bir zaman dilimiydi :o)

Dilerim ki, tez zamanda size de şöyle sıcak bir mevsim çorbası içmek nasip olur.

Eğer işkembe, paça sevmiyorsanız; tarhana olsun, mercimek olsun :)

***

Duâlar acziyetimizin ifadesi, hani diyor ya düşünür; bilmediğimi öğrendim, bundan mütevellid bildireni gördüm :)

***

Uyarıya gelelim :)

İyi ki değinmişsiniz mevzuya. Yoksa şimdi nefsiniz size öyle bir musallat olurdu ki; bana mı dedi, niye dedi, keşke demeseydi diye vesveselere kapılırsınız.

Oysa alakası yok, sizin baktığınız açıdan bakmıyorum konuya çünkü :)

***

"tüm iyi niyetimle bu bir uyarı ve ricâdır."

Bakın ne kadar da sakinim :o)

Amacım siz blog sakinlerini müdafaa etmek, korumak, sakındırmak..

Beğenilmemek yerine, hiç tanınmamak daha iyi. Beğenilmemek, aslında anlaşılamamak oluyo :(

***

"bırakın da, yazdıklarınızdan zeka seviyesi düşük insanlar da yararlansın."

Tamam, kabul ediyorum.. Gelecekte bu yorumu delil olarak gösteririm öyleyse.. Bakın derim, Esin sizin haklarınızı savunmuştu bir zamanlar :)

***

"önemli olan zeka seviyesi düşük insanları da topluma kazandırmak değil mi?"

Tabi öyle, size katılıyorum efendim. Bu da gerekçemiz olsun delil'e..

***

"yanlış düşünmüşsünüz, uyarıyı yayınlamakta."

Yoo, iyi ki yayınlamışım. Sizinle farklı düşündüğümü anlamış oldum böylelikle :D

(yine de, yanlış bir yerde, veya yanlış bir zamanda yayınlanmış olabilir diyorum :)

***

"benim gibi seviyesi düşük insanlar, uyarıyı dinlemezler ki :)"

Size inanıyorum :) evet seviyeniz çok düşük efendim :o) Napalım, sizi de böyle kabulleneceğiz..

Kendinizi inkar etmiyorsunuz, hem bizim gibi enaniyete bağlı hastalıklarınız da yok.. Bunlar da artı değerleriniz :)

***

"bloğunuzu kirletmemek adına hemen silebilirsiniz."

Daha önce böyle bir vak'a yaşanmıştı, hatırlarsınız. "Çare Sizsiniz." konu başlığında :)

Bir daha yaşanmasını istemiyorum, herşey yerinde kalsın efendim..

***

+ Plus Edition (Ek Olarak)

İnsanların bizi nasıl gördükleri önemli değildir; önemli olan bizim kendimize kendi iç dünyamızda atfettiğimiz değerlerdir.

Öyle ki, kendimizi cahil bir kimse olarak tanıtıyor olsak bile; biz kendi içimizde gerçek değerimizi biliyor olduktan sonra, bırakalım bizi cahil bilsinler.

Kimisi bizi ulvi bir insan, kimisi de alçak görebilir. Hangisi haklı söyler misiniz, ya da hangisi yalancı? Öyle ya, bir insan ancak iki şeyden birisi olabilir..

Bu tür sen şusun da ben buyum, etiketlerini geçelim.

Pek önemli olana gelelim, bir diyaloğa başlarken nasıl söze başladığımıza, nasıl konuştuğumuza mesela!

Konuşma süresince örneklemeler yapılıyor mu, kaynak gösteriliyor mu, sonuç nasıl bağlanıyor, empati kuruluyor mu?..

Ulvi insan bunları yapmıyorsa, o saat belki de morali iyi değildir; onu alçak ilan edemeyiz.

Alçak şahsiyetli bir kimse de, pekala ulviyetli bir şahsiyetin mertebesine erişebilir.

Yani ki, bu beyhude konuyu geçelim Esin kardeş :)

Hiç bişey göründüğü gibi değil; her şey ölü aslında. Yazılı bir senaryo var elimizde, filmin adı da "Kader" :)

Tanrı için zaman kavramı yoktur, O (Allah) zaman öte ve zaman beridir. Her şeyi O (Allah) kurguladı.. Böyle bir sistemde, hepimiz bir yanılgıyız..

Öldükten sonra, boyut değiştireceğiz. Bu şuna benziyor; rüya görüyorken, yaşamla olan biliçli bağlantımız kopuyor. Rüya gördüğümüzü, güya uyanınca anlıyoruz..

Ve öldükten sonra da, senaryo metninde (Kur'an-ı Kerîm) beyân edildiği üzere uyuyor olduğumuzun farkına varacağız inşâallah.

Sevgiyle,

-:- Hayata gülümse, sırf gıcıklık olsun diye :o)

25 Aralık 2006 07:29  
Blogger suveyda dedi ki...

dikkat ettiniz mi?

çorbalar her yerde aynı.yörelere göre yemek çeşitleri değişiyor ama çorbalar Kars'ta da aynı, İzmir'de de, Antalya'da da, Diyarbakır'da da.
hepimiz aynı çorbaya kaşık atıyoruz.

farklar ise, kaşık atışımızda, kaşığı tutuşumuzda, yerken ses çıkarışımızda, tabağımızın renginde vs vs vs...

hayatı yaşayışımız misali işte...

....

birde Kazım bey yorumda link nasıl veriyorsunuz?Anlatabilir misiniz?

25 Aralık 2006 10:56  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Süveydâ

Bir çorba kültürü var Anadolu'da, en güzeli de tarhana :D

***

Sen şimdi ne demek istedin Süveydâ; Kars'ı, İzmir'i Antalya'yı Diyarbakır'ı gezdim gördüm mü demek istiyorsun, biz görmedik yâni öyle mi :o)

***

Her yörenin kendisine göre temsil edilmiş bir halk oyunu vardır; farklar konusunu işlerken bu aklıma geldi..

Zeybek, horon, yeşil ördek, ankara...

- & -

Link için aşağıdaki bağlantiya tıklayın efendim..

Burada kodlar görünmüyor, çünkü IE ya da Firefox kodları yorumluyor okuyor..

[ Yorumlarda Bağlantı Düzenleme ]

Aslinda bu kodu biliyorsun, bloğundaki linkler bölümündeki kod ile aynı :)

Şimdi ben aynı desem, sen nasıl yani diyecektin. Bu sebeple, açık kodu gör istedim.

İlk denemeyi burada yapın lütfen, bakalım yapabilecekmisiniz. Meselâ Süveydâ'nın bloğuna bir link düzenleyin.

***

Bloğunuzdaki liklerin yeni ve başka bir sayfada açılması için, target="_blank" şeklinde bir kod eklemelisiniz.

Nereye eklemeniz gerektiğini de şu resimden anlamaya çalışın.

Şu resim :)

25 Aralık 2006 18:41  
Blogger suveyda dedi ki...

teşekkür ederim Kazım bey bilgi ve açıklamalar için, bişey daha öğrenmiş olduk.

dipnot: görmedim oraları.sadece Diyarbakır'ı gördüm.

26 Aralık 2006 08:45  
Anonymous Adsız dedi ki...

"Esas problem, zeki insanlar ile yaşanıyor."

zoru seviyorsunuz... "

"Cahil dediğiniz kesim, daha insaflı; kavgacı değiller en azından :)
Siz de öylesiniz mi, cahil ama barışcı?"

evet aynen.
teşşekür ederim.
cahaletimi kabul ettiniz.
zeka düzeyimin de eksik olduğunu da anladınız.
ortada bir gerçek var.
her cahilin benim gibi zeka düzeği eksik olmayabilir toplum zeki ve cahil insanlarla dolu..

harika ,iyi bir düşünce tarzı
cahil ama zeka düzeyi eksik insanların topluma kazandıracayı ne olabilir ki?
cahil ama zeki insanları bir düşünün. eğitilmiş durumunu yani. Başarılar size..

"Dilerim ki, tez zamanda size de şöyle sıcak bir mevsim çorbası içmek nasip olur."
AMİN inş...

"+ Plus Edition (Ek Olarak)"

harika bir eklenti oldu, benim için teşşekürler.

"Hayata gülümse, sırf gıcıklık olsun diye :o)"

Şu an hayata gülümsedim gıcıklık olsun diye değil, belki bir yarar sağlar diye. olmaz mı?:)
saygılar

26 Aralık 2006 16:37  
Anonymous Adsız dedi ki...

"(yine de, yanlış bir yerde, veya yanlış bir zamanda yayınlanmış olabilir diyorum :)"

Bu sözler bana yabancı gelmedi..

26 Aralık 2006 20:23  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Süveydâ

Ricâ ederim, basit bir yardımdı. Muhtemelen anlaşılmıştır mevzu. Dip nota düştüğünüz açıklama için teşekkürler..

- & -

@ Esin

Bi İsmi Allah,

Bu blogdaki yeriniz şu güne kadar ap ayrıdır, bundan sonrasını bilemeyiz ama. Belki birbirimize düşman oluruz yarın bir gün, kim bilir :)

Keşke herkes sizin gibi cahil olsa :o) Hem ben bir ön kabulde bulundum, umut ederim ki bu ince ayrıntıyı farketmişsinizdir, yine de bir açıklama yapayım dedim.

Yâni bir ön kabulde bulunduk ki; siz hem cahilsiniz, hem de zeki değilsiniz :)

Kendinizi böyle tanıtınca, bize de nezaketen kabul etmek düşüyor efendim :D

Şöyle derim, sizi bizi geçelim; inşâallah bizlerden daha önemli meseleler var, onları konuşalım :)

Selamun aleykum, ve rahmetullah..

Dip Not: Başarı temennisinde bulunmuşsunuz; kabul edilmiştir, sağolun ;)

- & -

@ Anonymous

Aslında, hepimiz de doğru zamanda ve doğru yerde yaşıyoruzdur :) Kaçamak cevap bunlar ;) Sonu gelmez illâ ki..

Birbirimize karşı hoş görü ve anlayışı elden bırakmayalım.. Hatâmız, noksanımız, eksiğimiz, yanlışımız her zaman olabilir. İnsanız, kimi yerde yetemiyor yıkılıyoruz ne çare ki..

Dostlukları sorgu sual etmeden tek kalemde çizersek, bir süre sonra kağıtta bir hatır çizgisi için bile yer kalmaz :)

Gün gelir kefen sarılır, toprak başa dökülür efendim. Gelip duâ eden durmaz gider de, biz kendi yanlızlığımıza kalırız.

Eğer bu sözümüz sizi ürküttüyse, yazın :o) Biraz rahatlarsınız, beni bir ürperti korku sardı da, o bakımdan dedim :)

27 Aralık 2006 06:04  
Anonymous Adsız dedi ki...

Kâzım bey,
tandır çorbası tasavvuf ehlinin ve özellikle Mevlana mekanında semazenlerin tercih ettiği ve paylaştığı bir çorbaymış..

saygılarımla

27 Aralık 2006 20:53  
Anonymous Adsız dedi ki...

Bi İsmi Allah,

hayırlı bayramlar nice sağlam ve tam anlamıyla teslimiyetli yıllar.
doslara sunulan bolca dualı yılllar.

Bu önemli gecede bizler de dualarda unutulmamak umuduyla.


saygılar

31 Aralık 2006 02:42  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Ece

Açıklama için teşekkür ederim efendim, demek öyle :)

Bilmiyordum, veya bugüne kadar dikkatimden kaçmıştı belki de. Bu anlatımı daha önce duyduğumu hatırlamıyorum..

- & -

@ Esin

Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah'adır..

Hayr ve şer ondan gelir. O (Allah) , dilediğine hayr ihsan eder ve dilediğine de şer!

İnşâallah, nasıl bizler sevdiklerimizi zor ile imtahana tabi tutarsak; Rabbimiz de sevdiklerini zor ile imtahan eder..

Öyle ki, seven derde ızdıraba katlanır da sevdiğine muhabbeti elden bırakmaz. Böylelikle, sevgisi daha bir değerli mânâ kazanır..

Lütfun da hoş, kahrın da hoş yâ Rabbi..

Senden gelen, yine sana dönecektir. Bizi, sabırda olan kulların zümresinden ayırma.

(Âmin)

Esin kardeş, seni gördüğüme pek memnun oldum, sevindim..

Kalbin huzûrla, aklın şükürle dolup taşsın. Sevgi ve selâmlarımla efendim. Yolunda, hidayeti şaşıranlardan olmayalım..

Selamu aleykum, ve rahmetullah!

31 Aralık 2006 17:14  

Yorum Gönder