19 Aralık 2006

Yâ Sabûr

Ey kanaatsız hırslı ve iktisadsız israflı ve haksız şekvâlı gafil insan! Kat'iyyen bil ki : Kanaat, ticaretli bir şükrandır; hırs, hasâretli bir küfrandır. Ve iktisad, ni'mete güzel ve menfaatli bir ikramdır. İsraf ise, ni'mete çirkin ve zararlı istihfafdır. Eğer aklın varsa, kanaata alış ve rızaya çalış. Tahammül etmezsen "Yâ Sabûr" de ve sabır iste; hakkına râzı ol, teşekkî etme. Kimden kime şekvâ ettiğini bil, sus. Her halde şekvâ etmek istersen; nefsini, Cenâb-ı Hakka şekvâ et; çünki kusur ondadır.

(Risale-i Nûr, Mektûbat, 24. Mektub'dan bir alıntıdır.)

4 Yorum:

Anonymous Adsız dedi ki...

SABIR VE KANAAT

Cebab-I Hakk'ın her işi, hikmet ve rahmet iledir. İnsanları dünyaya göndermiş, belli bir süre ile hayat yolculuğuna çıkarmış fakat, yolunu tehlikeli virajlardan, yüksek dağlardan, derin vadilerden geçirmiş. Yol üzerinde insanlara musallat olan dertler, kederler, hastalıklar, ve daha bir çok muzır varlıklar halketmiş. Buna karşılık da insanı savunmasız bırakmamış. Dert vermiş, dermanını da yaratmış, "ara,bul" demiş. Sıkıntı vermiş, buna karşı sabır duygusu da vermiş. Fakirlik vermiş, çare olarak kanaat gibi bir servet bahşetmiş. Bunları yerinde ve yeteri kadar kullanmayı sağlacak akıl bir de kontrol merkezi vermiş. Rabbim insana öyle bir istidat vermiş ki, istidatlarını imanla inkişaf ettirenler, melekleri bile geride bırakacak bir makama yükselmişler.
İşte sabır ve kanaatte, çeşitli sıkıntılara karşı kullanabileceğimiz iki büyük etkili silahtır. İman ve ibadetle talim edersek, bu silahları kullanmasını öğreniriz. O zaman ne elem ve kederler, ne dertler ve sıkıntılar, ne fakirlik, ne hastalık, ne gaflet ve dalalet kurtları bize zarar veremez.
Rabbim cümlemize sabır ve kanaat gibi bir silah, şükür ve tevekkül gibi bir teçhizat versin bunları ömür boyu yanımızdan ayırmasın.

20 Aralık 2006 21:52  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Ehlen ve sehlen :o)

Efendim, siz yorum bırakınca zihnime ilham oldu ki, böyle değerli bir mektubu (post) küçük font ile yazmış olmakla yanlış yapmışız.

Hemen büyük fonta çevirip yeniden yayınladım (publish:)

Sayın sevgi değer büyüğüm, ne iyi yapmışım değil mi, böyle kalbimizdeki hastalıklara deva bir reçeteyi ne kadar el üstünde tutsak az gelir.

Ölüme giden yoldan, dipsiz kuyulardan, çaresizlikten, bunalımlardan, paranoyalardan bize el uzatan bu risale nasıl da hürmete layıktır :)

***

"Cebab-I Hakk'ın her işi, hikmet ve rahmet iledir."

Allah (c.c.) râzı olsun, ne güzel bir müjdedir bu böyle; yüzümde çiçekler açtı, kalbim ferahladı okuyunca :)

***

"fakat, yolunu tehlikeli virajlardan, yüksek dağlardan, derin vadilerden geçirmiş."

Şükürler olsun, ne günler yaşadık da, hep geride kaldı. Yine bitmeyecek biliyorum, şu imân var ya efendim, bizi ayakta tutuyor. Yoksa, çoktan harama bulanmıştık.

Rabbbim bizleri bahaneler ile koruyor, muhafaza ediyor inşâallah..

***

"Yol üzerinde insanlara musallat olan dertler, kederler, hastalıklar, ve daha bir çok muzır varlıklar halketmiş."

Olmaz mı efendim, olmaz mı; sizi bize, bizi size musallat ediyor ya işte, yetmez mi :o) Bu örnek bile çok bize :)

(âlimlerin birbirine nasıl iltifatta bulunduklarını gördün mü? onlar güzel sözlere yüz çevirilerken, nefislerini yeren sözlere tebesüm ederler)

***

"Sıkıntı vermiş, buna karşı sabır duygusu da vermiş."

Bunun ne anlama geldiğini biliyorum efendim, ülfet duygusuymuş bu dediğiniz. Musibetin o can yakıcı tesirine alışmak.. Sonra öyle bir duyarsızlaşıyoruz ki derde çileye, vın geliyor tırız gidiyor :)

Bilirim, bilirim :o)

***

"melekleri bile geride bırakacak bir makama yükselmişler."

Melekler bile Âdem'e hizmet ederler efendim, elhamdülillah.. Demek ki Âdem Allah (c.c.) indinde öyle bir muhabbete muhatap alınmış ki, mutlu olup şen gülmemek ahmaklıktır :) Af buyurun, sözüm bize, tas tamam meclise :)

***

"İman ve ibadetle talim edersek, bu silahları kullanmasını öğreniriz."

Allah (c.c.) râzı olsun efendim, reçetemiz eksik olmuş diyecektim ki, hemen eklemişsiniz en lâzım olanı.

Son model arabamız çizilmesin tozlanmasın bozulmasın diye üstüne titriyoruz; işte baki saadetimiz için de ibadetlerimizi ihmal etmeden takip edebilmeliyiz değil mi :) ben biraz ihmal ediyorum ama :(

Yâ Sabr :)

Elhamdülillah, henüz Marifetullah'ın keşfi için koşturuyorum; bir gün Muhabbetullah'a da varırsam deymeyin keyfime :)

***

"O zaman ne elem ve kederler, ne dertler ve sıkıntılar, ne fakirlik, ne hastalık, ne gaflet ve dalalet kurtları bize zarar veremez."

La ilahe illallah, sayın büyüğüm; bu sözünüz var ya, öyle mubarektir ki, değerini damdan düşen bilir :) Allah (c.c.) râzı olsun..

Beni seven sayan tüm kardeşlerim ile paylaşıyorum; tefekkür edelim, istifade edelim hep beraber.

Şeytan öyle nüfûz ediyor ki kalplerimize, bizleri birbirimize düşman ediyor bir anda :(

Oysa hepimiz Âdem neslinden kardeşiz :( Nereye kadar düşmanlık..

İşte bu sebeple, bu mubarek sözü herkes ile paylaşıyorum, yalnızca ben istifade eden olmayayım.

La ilahe illallahhhh....

***

"Rabbim cümlemize sabır ve kanaat gibi bir silah, şükür ve tevekkül gibi bir teçhizat versin bunları ömür boyu yanımızdan ayırmasın."

Not alıyorum efendim; Sabır, Kanaat, Şükür, Tevekkül :)

Âmin, Âmin, Âmin...

Selâmu aleykum, ve rahmetullah :o)

21 Aralık 2006 01:14  
Anonymous Adsız dedi ki...

Allah'ın selâmı üzerine olsun Kâzım Kardeşim.
Bloguna bıraktğım yoruma getirdiğiniz yorum için teşekkür ediyorum. Keşke iltifatlarınıza layık olabilsem diye düşünüyorum. Ayrıca, blogunuz vasıtasıyla böyle bir sohbet imkânı bulduğum için çok memnunum.
Bu blog komşuluğu ve sanal arkadaşlık inşallah her birimiz için hayırlara vesile olur. İletişim teknolojisinin en yaygın vasıtası olan internet gibi bir nimeti Rabbim bizlere nasip ettiği için ne kadar şükretsek azdır. Her ne kadar bazıları teknik icadların akıl ve bilim işi olduğunu, bunu da genellikle gavurların ortaya çıkardığını ileri sürseler de, teknik de bir nimettir. Metalleri, molekülleri, atomları ve galaksileri yaratan Allah'tır. (cc) Bunlar arasındaki ilişkilerin kanunlarını da O koymuştur. Neyse bu mevzu ayrıca ve uzunca bir dosya konusudur. Benim burada meramım başkaydı.
Yani bu nimetleri Allah yolunda kullanmak O'nun rızasını kazanmak yolunda sarf etmek gibi bir yükümlülüğümüz var. Bu sohbet ve yazışmalar da inşallah bu amaca hizmet etmektedir.
Her insanın bir başksından öğreneceği bir şeyler vardır. Ehli dünya, " hayat bir mücadeledir" der. Yani insan hayatta kalabilmek için bir çok şeyle mücadele etmek, onları alt ederek kazanmak zorundadır. Bu görüş, hayatı sadece menfaat, güç ve kuvvet üzerine kurulu bir düzen olarak algılar. Halbu ki İslam'a göre hayat, bir mücadele değil, bir muavenettir. Yani yardımlaşmadır. İnsan kendisi dışındaki varlıklarla mücadele ederek değil, onlarla yardımlaşarak, paylaşarak hayattan zevk alır. Barış ve huzur içinde yaşar. Bu kural diğer canlılar için de geçerlidir.
Her canlı, bir başka canlının hayatını kolaylaştırmak için vardır. Bitkiler hayvanlara hizmet eder, hayvanlar insanlara yardımcı olur, insan da buna karşı Rabbine iman ve şükürle mükelleftir.
Demek o ki, biz burada bir fikri ve zihinsel yardımlaşma ve paylaşma içindeyiz. Bunu da Allah rızası için yaptıktan sonra bu sohbetlerin tadına doyum olmaz. Ben de sizlerden çok şeyler alıyorum. Sadece dostluk duyguları beslemek ve bir yerlerde bir dostumuzun olduğunu düşünmek bile çok büyük bir kazançtır.
Bir de bir birimize dua ederek manevi bir şirkete ortak olursak, kazancımız birden bine çıkar inşallah.
Allah cümlenizden razı olsun ve dostluğumuz ebedî olsun diliyorum efendim.

21 Aralık 2006 20:30  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

"Halbu ki İslam'a göre hayat, bir mücadele değil, bir muavenettir. Yani yardımlaşmadır. İnsan kendisi dışındaki varlıklarla mücadele ederek değil, onlarla yardımlaşarak, paylaşarak hayattan zevk alır. Barış ve huzur içinde yaşar. Bu kural diğer canlılar için de geçerlidir."

@ Gönül Pınarı

Hoşgeldiniz efendim, değinmiş olduğunuz mevzuyu gördüm şükürler olsun, iyi dilekleriniz ile gücümüz yettiğince :) beraberim inşâallah.

Duâlarınıza acizane âmin diyerek mukabele etmek istiyorum, sevgi ve muhabbetle..

Elhamdülillahi rabbil âlemin,

23 Aralık 2006 23:29  

Yorum Gönder