9 Haziran 2006

Çokluğun, Tekliğe Olan Seyâhati.

"İkinizin de mutlu olabilmesi için, ikiniz de yalnızca aynı olan bir tek varlığı (mânâyı) isteyecek, dileyecek ve de talep edeceksiniz."

Eğer sen beni seversen, ve eğer ben seni seversem; eğer sen beni sevip de beni yanında bulamazsan, ve eğer ben seni sevip de seni yanımda bulamazsam!?, işte böyle bir durumda sen ya da ben mutsuz oluruz.

İkimizin de, birbirimizin yanında değilken dahi mutlu olabilmesi; Allah denileni yaşamayı istiyor olmamız ile mümkündür..

Allah denileni yaşamak istiyor olduğumuzu dil ile ifade etmemiz biririmizi ikna etmeye yetecek değilidir.

Bunu ben de bilmiyorum, nasıl şeydir (iştir) bu?

Ben senin Allah'ı isteyip istemediğini bilemem de, anlayamam da; ama kendimden (neyi istiyor olduğumdan) haberim olabilir; aynı şekilde senin de kendinden (neyi istiyor olduğundan) haberin olabilir.

Bu bir çözüm mü?!

Evet diyelim; sen kendi özünde Allah'ı arayıp, bulup yaşa ve ben de kendi özümde Allah'ı arayıp, bulup yaşayayım; nihayetinde sen ve ben kendiliğimizi terk edip O'nda birliğe karışalım!

Not: Sen! Beni bu yolda yanlış bulan kimse (nefsim). Sen şimdi gül, sözlerimi sekerât vakti hatırlayacaksın...

3 Yorum:

Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

- Bu yazı 09 Haziran 2006 01:46 tarihinde hazırlanmıştı. Bugün yayınlamak nasip oldu...

10 Haziran 2006 02:48  
Anonymous Adsız dedi ki...

"kendiliğimizi terk edip O'nda birliğe karışalım!


inş..

5 Ekim 2007 21:23  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ İsimsiz

Muhterem insan..

düşüncenizi paylaşmış olmanıza memnuniyet duyuyorum, ancak.. isimsiz yorum bırakmamanızı ricâ ediyorum sizden.

Sizin için önemli değil ise, bunu benim için yapın; bilesiniz ki.. gözümde önemli olana değer verdiğiniz görmek, beni sevindirir.

* * *

# Kaş Yaparken Göz Çıkaranlar

Kendiliğimiz diye bir kavram ile, bir 'liğe ulaşamayız.. diye düşünüyorum.

Örneğin,

Tarikat ehli de, bu düstûr üzere yaşayıp benliklerinden sıyrılmak yolunda bir nefs mücadelesi verirler.

Kimi entellektüel zavallı insan müsvetteleri de.. bu garipleri yobaz olmakla suçlarlar.

Evet.. tarikat ehlinden kimileri hakkında, yozdur yobazdır diye söyleyebiliriz;

bunda sebep, cehalet ve eğitimsizliktir..

ayrıca; çok hurafe, safsata din diye yutturulmaktadır; yutturulmuştur; yutulmaktadır.

* * *

Âlimlerin işi de..

bu tarz yanlışların keşfi adına.. dinde olmayan örf, âdet, gelenek, görenek, töre gibi kültür kaynaklarını denetlemektir.

Bu işi keyfince yapan.. kimi âlim müsvetteleri de yok değildir.

Meselâ,

bu müsvette bilim adamlarının yaptıkları en iyi iş de.. . dini kurtarmak adına, dindarlık kisvesi altına bürünerek;

Fethullah Gülen'e, onun şahsında Cemaate, Risale-i Nur kitaplarına saldırmaktır.

Bu rezil insancıklar.. akıl sahibi olsalar; destur yâ hû.. biz ne yanlış bir yoldayız diye irkilirler.

Oysa..

müsvette oldukları için, ve dolayısıyla asaletten yoksun oldukları için; bırakın bu erdemi görmeyi onlarda.. aksine, daha da alçalırlar.

Netice itibarıyla da.. kaş yapalım derken, göz çıkarırlar.

* * *

( İnanıyorum ki.. yeri geliyor, biz de böyle bir duruma düşebiliyoruzdur; önemli olan da, ve dikkat edilmesi gereken de.. yapanın kim olduğuna değil, yapılanın ne olduğuna bakmaktır.

Doğaldır ki.. her insan, bilerek ya da bilmeyerek yanlışa düşebilir; hiç bir mahlûk, tek başına kanun koyucu olamaz.. olmamalıdır.

Demem o ki; sağa sola çamur atacağına.. insan, önce kendini tanımalıdır da ve bilmelidir de.. kendini bilen, rabbini bilir düstûru ilen. )


[ rab kelimesi özel isim olmadığı için, küçük harfle yazılmıştır. ]

* * *

Birliğe olan seyâhat.. posta içeriğinde işlenmişti; bu yorum ile de, yöntem konusunu eleştirmiş olduk.

Saygılarımla,

5 Ekim 2007 23:45  

Yorum Gönder