4 Haziran 2006

Şüphe Yoktur, Allah Vardır.

Allah dediğiniz nedir?

Allah dediğiniz bir kanundur, bir düzendir!

Allah bir kütle çekim kanunudur; sana der ki, bak kulum, sen şu binadan atarsan kendini ben senin canını alırım.

Allah bir su damlasıdır; yağmur olup yağar; bir sebze meyve olur. Kulum der, sen benden rızıklan, hayat bul, can bul; beni kendine çok bulduğunda; kardeşine de ver benden.

Allah topraktır; kulum der, sen bilirsin ki, benden geldin ve yine bana döneceksin; bunda şüphe yoktur!

Allah sestir, ışıktır. Allah Güneştir. Gökyüzünde dünyayı ısıtır ve ışıtırken; kulum der; bak kapına geldim, ben seninim; sen de benimsin; biz birbirimize aitiz; benden uzak olursan karanlıkta kalırsın.

Allah, gecedir. Kulum der, bak ben geceyim; beni gündüz beğenmedin; sana gece oldum geldim; hadi şimdi beğen artık beni.

Allah, kulu ile konuşur. Kulum der, ben seni güneş olup sevdim; beni beğenmedin! Kulum der, ben sana gece olup geldim; şimdi sana güneşi kim getirecek.

Kul, konuşur.

Ey rabbim, ben bana bildirdiğin kadarını düşünebildim. Beni gecende bırakma!

Allah, şöyle der kuluna; ey kulum; sen benden varoldun; ben sendeyim; sen bendesin; sen neyi irade edersen ben sana öyle gelirim.

Sen şimdi güneşi irade et, bunu tüm kalbinle iste; ben sana güneş olup döneceğim...

-:- Dün, Dün'de Kaldı. -:-

8 Yorum:

Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

...teşekkür ederim Ahsen, beni düşündürdün. Allah gerçekten de yaratandır ve ben de yaratılanım.

Ama yaratan ve yaratılan ayrı öğeler ise Allah'ın birliği nerede kalır; ben de bunu anlayamamaktayım.

Netice itibariyle böyle bir sonuca ulaştım. Her mahluk, Allah'tan gelmiştir ve yine O'na dönecektir.

Şu yazı esasen buradaki yazının alt yapısını oluşturuyor.

Link:

http://mizrak.web.tr/2006/06/
islmiyet-teslimiyet-demekmi-peki-nasl.html


Buradaki anlama ulaşmak için, linkini verdiğim yazının da tahlil edilmesi yerinde olur.

İnsan kendisini Alah'ın dışında bir öğe olarak görmemesi lazım, diye inanıyorum.

Hörmetler.

4 Haziran 2006 15:05  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

- Hay'dan gelen Huu'ya gider ya, işte öyle bişey galiba :o)

4 Haziran 2006 15:10  
Anonymous Adsız dedi ki...

Kur-an'da Allah'ı

4 Haziran 2006 23:32  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Anonymous

- Demek istediğiniz anlaşılmıyor efendim, sözünüz yarım kalmış sanırsam...

5 Haziran 2006 00:21  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Ahsen

Hoşgelgeldiniz efendim, bloğa bırakılan her yorum; e-posta ile bana haber veriliyor.

Blogger'ın bu uygulamasından siz de haberdarsınızdır; ben de kullanıyorum bu uygulamayı, yani geçmiş yazıların yorumlarını takip ediyorum merak etmeyiniz :o)

***

Bu blogda inancıma deliller arıyor ve çevremden inancıma karşı gelebilecek olan eleştirilere cevap vermeye çalışıyorum.

Gaye, inancımı layık olduğu gibi yaşayabilmemdir.

Katkınız için teşekkür ederim, sağolunuz :)

***

"O'ndan bir parça koptu,sonra tekrar parçalar birleşecek alamında değil..."

...bu savuncanıza ben de katılıyorum, bu şekilde düşünelim tabi ve bu şekilde anlatalım.

Fakat, Allah ne ezeli ve ne de ebedidir. İşte bu bilgi ile, diyoruz ki; insan Allah'ın dışında olamaz, içinde de olamaz. Çünkü Allah'da iç ve dış kavramı yoktur; o heryerdedir.

Eğer insan Allah'ın içinde ise; Allah da insanın dışındadır, hâl böyleyken Allah insanın içinde olamaz mıdır? Ve bu durumda, Allah neyin içindedir?

Eğer insan Allah'ın dışında ise; Allah da insanın dışındadır, hâl böyleyken Allah insanın içinde olamaz mıdır? Ve bu durumda Allah ve insan esasen neyin içindedir?

Bakın bu iki ifade bir kelime oyunu değildir. Bu iki soru insana Allah'ın sonsuzluğa hükümran olduğunu anlamasını sağlar, Allah için iç veya dış şeklinde bir mekan tayin edilemez.

Dünyadaki en necis halleri yaratan bir başka varlık mı vardır? YAni iyiliği yaratan Allah da kötülüğü yaratan Şeytan mıdır?

Anlayacağınız; Peygamber efendimizi ve de Firavun'u yaratan aynı kaynaktır :)

Ben böyle düşünüyorum, lakin hatalı düşünüyor da olabilirim, araştıralım düşünelim diyorum.

***

"Allah kendisini cezalandırıp, kendisine mi ödül verecek??"

...işte burası hala kafamı karıştıran bir konudur; Ateistce düşündüğüm zamanlarda bu şekilde itirazlarda bulunuyordum bana İslam'ı anlatanlara. (Bu arada İslamiyet kelimesinin, Teslimiyet anlamına geldiğini de hatırlayalım)

Şimdi de nefsim hala beni bu konuda kışkırtıyor; ama Allah'ın varlığına dair bir şüphe kalmadı aklımda; aklım da kalbimi dizginliyor, şükürler olsun.

Allah, hem gecedir hem de gündüzdür. Gecede Allah yoktur diyemeyiz; bu bakımdan her kötülüğü irade eden yine Allahtır; her iyiliği de irade eden yine Allahtır.

Yalnız pek ehemmiyetli olan konu şudur.

İnsan Allah'ın halifesi olma konumunda olarak, ne irade ederse onu yaratan (halk eden) Allah'tır; insan irade eder diler ister, ama yaratamaz.

Bu bakımdan Allah'ın kendi kendisini cezalandırması; insanın kendi kendisini cezalandırması anlamına gelmektedir :)

İşte bu sebeple de denilir ki; insan Alalh'ı nasıl bilirse tasavvur ederse, o şekilde Allah'ı muhatap alır.

Bu bakış açısında nefsi olunmaması için Kur'an-ı Kerim insanlık âlemine gönderilmiştir.

Dolayısıyla Rabbini çok çok günaha teşvik eden bir varlık olarak hayal eden bir insan, elbette ki Kur'an-ı Kerim'de anlatılan Allah kavramından uzaklaşmış olması münasebetiyle zarar edecektir.

Şüphe yok ki insan Cehenneme gittiğiinde, neden ben buradayım diye soramayacaktır; zira cehennemini kendi elleri ile inşaa etmiştir.

Allah, gülün güzelliğinde kokmayı; bülbülün sesinde duyulmayı, rüzgarda esmeyi, yağmurda yağmayı, depremde yıkmayı irade etmiştir.

Lütfun da hoş, kahrın da hoş ifadesine kulak verelim. Lütfu veren Allah, kahrı da yaratandır, fani iyi ve kötü Allah'ın kudretiyle yaratılır; ben böyle düşünür böyel inanırım.

Ve inandığımı da, yaşamak için mücadele veriyorum :(

***

"Ben onunla aynı kategoride değilimki, benim varlığım O'nun birliğine gölge düşürsün..."

Bir uyarıda bulunmuş oldunuz, burayı okuyanların dikkatini çekelim de onları şirk'e davet eden olmayalım, demi ama :o)

Elbette biz onunla denk değiliz, asla da olamayız. Allah'ı biz insanlar hiç bir zaman anlayamayacağız.

Bu gerçeği farketmek de güzeldir, işte âlim kimse olmak da burada başlıyor sanırım.

İnsan acizliğini itiraf etmelidir kendisine.

Allah ezeli ve ebedi olmayandı demiştik, işte böyle bir sonsuzluğun anlaşılablmesi için; insan da insanlığından çıkmalıdır ki sonsuzluk yolunda seyahat edebilmek adına zaman ve mekan kavramlarından sıyrılabilsin.

Ve buna rağmen yine de Allah'ı layıkı ile anlayamaz İnsan; çünkü her anladığını sandığında Allah sonsuzluğunda bir adım daha öteye gider ve insan için bir adım daha anlaşılmaz olur :o)

Elbette, yaratılmışlar O'nunla denk değildir.

Bu konuda ifade edebileceklerim bunlardır; çok söz söyleme merakımızla yanlışa düşmeyelim efendim.

Allah korusun, laf anlatalım derken fesatlık yapmayalım; günaha girmeyelim; imânımızdan olmayalım...

Bizim şu yaptığımız tefekkür olsun; kazanılıp kaybedilecek bir yarışma değil bu bizim için.

Herkes anlayabildiği kadarıyla istifade etsin, diyorum...

Kâzım Mızrak

5 Haziran 2006 15:56  
Anonymous Adsız dedi ki...

merhaba...
insan Allah'tan geldiği için Allah'tan bir varlık taşımaktadır. Keza bu yüzden yanlış anlaşılmış olsa dahi Hallac-ı Mansur; "En-el hakk" demiştir. Hallac-ı Mansur'dan yeterince etkilenmiş olan Feridüttin Attar ise Mantık'ut Tayr'ı yazmıştır, kendini aradığın zaman, kendini Yaratan'da bulmalısın bence... İnsan kendi varlığını kaybedebilmekle ilahi varlığına dönebilir. Muhabbet'e daha da yakınlaşır. Eskiden insanlar buna ulaşabilmek için çilehanelere kapatırlarmış kendilerini, nefslerini herşeyden arındırıp sadece Yaratan'la beraber olabilmek için... insanın kendinden geçmesi, kendini unutması, varlığının farkında olmaması gerekir yani fena fillah. İbadet edebildiğimiz müddetçe de "Beka billah"
yani aslında fena fillah, beka billah felsefesine yoğunlaşmamız lazım gerektiğini düşünüyorum. belki vazgeçmek, dünyadan...
Eğer okumayan var ise; İbn-i Arabi'nin Fena Risalesi adlı kitabını ve Attar'dan bahsettiğim eserleri okumanızı tavsiye ederim.

5 Haziran 2006 17:53  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Anonymous

Paylaşımınız için teşekkür ederim; değerli bir birikim olarak görüyorum yazdıklarınızı, değindiğiniz konuları da önemsiyorum.

İstifade edelim efendim, sağolun.

***

İbn-i Arabi, Fena Risalesi
Feridüttin Attar,Mantık'ut


Bahsetmiş olduğunuz kitaplar aklımızda bulunsun, belki bir gün elimizin altında olur da okuruz inşallah.

***

"belki vazgeçmek, dünyadan..."

Bu söz konuya yabancı olanlar için pek bir anlam ifade etmediği gibi, ürkütücü de olabilmekte :(

Lakin bu söz zaten Tasavvuf'un özünde olan bir mânâdır.

Anlamak için çaba sarfedilmeli, önyargılar ile kötüye yorulmamalıdır diye düşünüyorum.

5 Haziran 2006 18:12  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Ahsen

Buraya notumuzu alalım:

# Mustafa İslamoğlu,
Alemlerin Rabbi ALLAH(cc)
Bilmek Tanımak Anlamak


Tavsiyen için teşekkür ederim, bu isim bana yabancı gelmedi; Zaman Gazetesinde mi yazıyordu acaba, öyle aklımda kalmış...

***

"Allah'ı aklımızla anlamak mümkün değil... Tecellilerine bakarak onu tanıyabiliriz ancak... Allah ile aklımıza gelen her ne ise, Allah muhakkak ondan çok başkadır..."

- Şükürler olsun, demek ki düşüncelerimde yanılmıyorum; ben de bu şekilde inanıyorum.

Yorumunuzun altına ben de imzamı atarım...

6 Haziran 2006 17:24  

Yorum Gönder