5 Haziran 2006

Link: Derviş Gönülsüz Gerek.Dövene Elsiz Gerek,
Sövene Dilsiz Gerek.

Sen Derviş Olamazsın,
Derviş Gönülsüz Gerek.

Yunus Emre

5 Yorum:

Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Size iki ayrı mânâyı ihtiva eden bir cevap yazayım.

Bakın siz bildiğinizi paylaşıyorsunuz ben de bildiğimi paylaşıyorum.

Şükürler olsun, kimin haklı olduğu önemli değildir; aklımız yettiğince birbirimizi anlamaya gayret edelim.

***

Bu yazıyı uzun tutmayayım; okuması nefse zor geliyor; farkındayım :)

Bir önceki yorumum bir hayli uzun oldu, ne diyeyim hakkınızı helal ediniz :o)

***

Şimdi elbette dövene el kaldırmayacağız; zira döven ne yaptığını düşünsün ve tefekkür etsin, elbette Rabbim durumumuza şefkat eder ve o kimseye bir pişmanlık verir.

Hem zaten döven de söven de Allah'ın bir kuludur.

Derviş olma bilinci de burada başlar; tasavvuf burada başlar; her bir mahlukat Allah'ın tecellisidir.

Böyle bir biliçdeki insan yolda duran bir taşa asla ve asla ayağının tersi ile vuramaz.

Ne güzel bir imândır bu; benim yaşamayı arzu ettiğim imân da bu işte, her bir yaratılmışa sonsuz sevgi anlayış hörmet :o)

Şükürler olsun, yaşayamıyoruz ama düşünebiliyoruz.

***

Bakın bu anlattığım bakış açısı, her nefis için biçilen bir elbise değildir.

Herkesin bu şekilde düşünmesini bekleyemeyiz; ama bu durum anlattığım hususun yanlış bir anlayış olduğunu da göstermez.

Dilerim ki nefsime, kendisine karşı edilen her türlü hakareti Rabbimden bilsin ve isyan etmesin; insanların kalplerini kırmak incitmek için köpürmesin.

Ve dilerim ki Rabbim hepimize de böyle bir imânı nasip eder, inşallah.

***

İkinci bakış açısı bir ölçü imâna sahip olanlar içindir; ve normal olarak çevremizdeki insanlarda görünen ruh hali de bu şekildedir.

Bu anlayış, insanın kendisini, düşünce ve değerlerini savunması gerektiğini söyler.

Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır der; nerde bir haksızlık varsa hemen orada biter insan; ve gücü yettiğince haksızlık ile mücadele eder.

Irak'ın düştüğü durum bunun bir örneğidir; Afganistan'ın düştüğü durum bunun bir örneğidir...

Bu gibi durumlarda, insan var gücüyle mücadelesini verecektir ve davasına sahip çıkacaktır.

Böyle günlerde insanın herşey Allah'tandır diyerek haksızlığa râzı kalması da doğru değildir; zira ortada işlenen bir günah vardır ve müdahale edilmesi gerekmektedir..

***

Birinci durumda dahi, haksızlığa susmak yoktur; burada esas mesele, insanın sıkıntı ve zorlukları tahammül edebildiği kadar sabırla sukunetle karşılayabilmesidir.

Son raddede zaten, nefs-i müdafa ile zalime anlayabileceği lisan ile cevap verilir.

***

Dövene elbette elsiz gerektir; sövene elbette dilsiz gerektir...

Lakin bakınız, insan güçlü olmakla mükelleftir. İnsan, düşmanlarının iştahını kabartacak kadar mülayim ve boynu bükük duramaz; yeri gelince tavrını ortaya koyacaktır.

Bu tavır koyma işinde hiç şüphe yoktur ki; çevremizdeki insanların kendilerini değil, nefislerini hedef alıyoruzdur..

Aksi halde, zayıflığımızı ön plana çıkarmak suretiyle çevremizdeki insanların bize yanlış yapmalarına davetiye çıkarmış oluruz.

***

İşte bir müslümanın vazifelerinden birisi de; güçlü olmak adına çalışmaktır, ve bu gücünü şefkatle adaletle yönetmektir.

Böyle durumda, güçlü bir müslümana hiç bir nefis el kaldırmaya, dil uzatmaya yeltenmez.

Anlaşılacağı üzere bu halimizle hem kendi nefsimizi terbiye etmiş oluruz, hem de çevremizdeki insanların bize karşı nefsi davranmalarına mani olmuş oluruz.

***
Aman dikkat!

Birinci durumdaki gibi bir imâna sahip olunmak için; dünyevi değerlerden; şeref namus gibi insani güzellikliklerden ödün verilmemelidir.

Kişi ne olduğunu düşünsün; bedelini ödeyemeyeceği heves ve meraka atılıp hem dünyasını hem de ahiretini zayi etmesin.

Şükürler olsun, bu konuyu da bu şekilde işlemiş olalım.

Kâzım Mızrak

5 Haziran 2006 16:57  
Anonymous Adsız dedi ki...

herkezin imanının kemalatıyla doğru orantılıdır, incitmek veya incinmemek. insanın tavırlarıyla bile hiç bir mahlukatı incitmemesi gerekir. aleme merhamet nazarıyla bakmak bu işin anahtarıdır. zalimi zulmünden usulünce alıkoymak da zalime olan merhamettendendir.

yani büyüklerin dediği sövene dilsiz gerek. dövene elsiz gerek.
amiyane tabirlee ota b.... kızmamak
sabırlı olmak toleranslı olmak. çağımızın insanlarının. annesine babasına komşusuna tahammülü yok bu babdan, anlatabildimmi? :)

12 Mart 2010 09:23  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

"herkezin imanının kemalatıyla doğru orantılıdır, incitmek veya incinmemek."

@ Adsız

Siz böyle söyleyince aklımıza bir ışık yandı.

İncitmek ve incinmemek.

İnsan-ı kâmil incinmez de değil mi.!

Zâten incitmez, yaratılanı yaratandan ötürü hoş görür.

Hem incinmez, yaratılanı yaratandan ötürü hoş görür.

Allah râzı olsun.

Sabır diyorum..!

12 Mart 2010 10:46  
Anonymous Adsız dedi ki...

Allah (C.C) sizin gibi insanları eksik etmesin başımızdan şu internette ne kadar çok gereksiz yazılar resimler hayasızca olan bir sürü yazılar var Allah onların şerriden bizi korusun. Size selamlar .....

11 Mayıs 2011 10:02  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Adsız

Allah c.c. sizden de razı olsun, bazı hakikatleri hatırlattığınzı için.. .

Ve aleykum selâm,

11 Mayıs 2011 12:57  

Yorum Gönder