31 Aralık 2005

"Bana Felsefe Yapma" Sendromu

Tartışma ortamı oluşan ortamlarda duymaya alıştığım "bana felsefe yapma" ifadesine bozuluyorum. İşte bu yontulma ihtiyacı duyan cümleyi duymamla beraber ben de ani bir reaksiyonla değişiyor agresifleşiyorum.

Ne yani şimdi, karşınızda bir filozof duruyorken, sizinle sıradan ve basit konuşmasını mı bekliyorsunuz.

Bu şekilde düşünmekle kendinizi kandırmaktasınız. Eğer felsefe yapamıyor (ya da yapmıyor), doğruya ulaşma konusunda akıl yürütme yöntemlerini kullanamıyor (ya da kullanmıyor), varolan dogmalara kendinizi esir bırakıyorsanız hangi haklı mantıkla böylesi kimseler ile konuşurken onlardan, konuya yüzeysel bakmalarını isteyebilirsiniz ki.

Hadi konuşuyorsunuz, bari empati yapın da karşınızdaki insanı onun içinde bulunduğu şartlar ile değerlendirmeye çalışın ve öyle yargılayın!

Filozof: Her türlü bilginin, her türlü kaynağa göre doğruluğunu sorgulayan kimse.
Empati: Duygu ve düşünce yönüyle özdeşim kurarak, kişinin kendisini karşısındaki kimsenin yerine koyabilmesi.

8 Yorum:

Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Eğer İstemiyorsa;
Kendisine Biçilen Rolü
Asla Oynamaz.

Mesele, İnanmak!

Gece ve Gündüz,
Kâzım Mızrak

31 Aralık 2005 16:07  
Anonymous Adsız dedi ki...

Gercekten bu dünyadaki siradan insanlarin sayisi cok fazla.Düsünebildiğim fikirleri baskalri ile paylaşmak istiyorum cunkü bazen harika enstastane yakalayabiliyorum.Ve ayni sekilde bende baskasinin düsünceleri duymak isterim cünkü gerceğin ne olduğunu bilmiyoruz ki insanlar bu dünyaya neden geldiklerini bilmek iel istiyorlar ki belki bilseydik cok aci duyabilirdik.Asil anlatmak istediğim felsefeden anlamayanalara sende siradan ol.Bu onun kaybidir seninde zaman kaybın olur.Ama ben yeni tanistiğim arkadaşlara "bana nasilsin "diye sorduklarina "bu dünyada vakit doldurmaya calisiyorum"diyorum.Anliyorsa felsefe akar anlamiyorsa siradan geveze tekarür muhabbetleri daliyorum.Size tavsiyemde budur.Onlaari sinayin sonra konusun
Fikirlerin için tesekkürler
M.CAN

15 Kasım 2006 09:42  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ M.CAN

Hoşgeldiniz,

Bu güzel yazıyı sayenizde yeniden okuma fırsatı buldum. Sitem dolu ve öğretici, dert paylaşıcı...

Bu konuda işlenen mesele hayatımızın dört bir yanını sarmış durumda.

Kendisine göre kaçış noktaları, çözüm yolları geliştiriyor insan..

"Asil anlatmak istediğim felsefeden anlamayanalara sende siradan ol. Bu onun kaybidir seninde zaman kaybın olur."

Zaman zaman kullandığımız metodlar... Kişiye, yerine göre bir ayna gibi davranabilme meselâ!

Tavsiyeleriniz ve alçak gönüllü paylaşımınız için ben de teşekkür ediyorum efendim..

Sağolun,

15 Kasım 2006 20:15  
Anonymous Adsız dedi ki...

hayırlı sabahlar.
"Ne yani şimdi, karşınızda bir filozof duruyorken, sizinle sıradan ve basit konuşmasını mı bekliyorsunuz."

"filozof"u tanıyan ve anlamını bilen bana felsefe yapma demez ki:)


M.CAN a
"Asil anlatmak istediğim felsefeden anlamayanalara sende siradan ol. Bu onun kaybidir seninde zaman kaybın olur."

öyle düşünmemek gerek kazanç ta olabilir..

3 Ekim 2007 08:19  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Melih

Hayırlı sabahlar Melih bey.. görüşünüze değer veriyorum efendim, paylaşımınız için teşekkür ederim.

İlk tespitiniz bende tebessüm uyandırdı.. ikinci tespiniz de, akılcı doğrusu. Kazanç sağlandığı zamanlar muhakkak vardır, oluyordur..

hem, zaman kıstasına bağlı kalmamak lazım yalnızca; kimi zaman, veya kimi yerde diyelim.. bir bebek bile bize gülmeyi öğretebiliyor.

oysa, o bebek ki.. olmadık şeylere budalaca gümektedir. Yine de, mutlu olabiliyoruz; onu, o halde.. "korkocak bişey yok, endişe duyma, üzülme" dercesine görünce..

* * *

# Karşı Duruş

neredeyse tüm gün - geceden sabaha - bloğun şablon kodları arasına gömdüm kafayı.. kardeşimin, abi uyu, sitemleri, her ne kadar şefkat doluysa da, keşke yatabilsem diye de iç geçiriyordum. yatıp, uyuyamamaktan korkmaktı mazeretim. yatmayıp, uykumun gelmesini beklemeye alıştırdım kendimi; şimdi de, hani o sınır doz vardır ya; uykun gelir, sen farkına varmazsın, bir kaç saat sonra, artık bir kaç günü uykusuz geçirebileceğini sana düşündüren bir uyumasam da olur yanılsaması tebelleş olur. ve bir türlü yatağın yolunu bulamazsın. ama, ne de olsa, bu bir insan kadavrasıdır, yorulmuştur artık, uykusu olmasa da, gözünü kapattığında; dünyayı, uçurumun öbür ucunda görmeye başlıyorsa da.. artık, ayakta duracak gücü kalmamıştır. bir de, uyananamamak var; uyanınca unutulup, tatı bir daha bulunamayan rüyalar olmasa, belki uyumanın da cazibesi kalmayacaktı. ama mesele cazibe değil işte, bu bir karşı konulamazlık. yine de, karşı konulabilir bu cazibeye.. bir yerde, bir ışık; bu karanlığı aydınlatmak için, var olmalı. eksinin karşısındaki artı gibi.. bölmenin karşısındaki çarpı gibi. karanlığımızın da bir aydınlığı olmalı.

3 Ekim 2007 12:41  
Anonymous Adsız dedi ki...

kaç yıl olmuş? kısa bir ömrün içerisinde geçen uzun bir süreç olmuş! değişen ne oldu acaba? :)

23 Mart 2013 22:31  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Adsız

Basit bir hesapla 2007 - 2013 = 6 sene yapıyor.. dile kolay..! Yanımda kaldığın için mutluyum ve gitmediğim için, belki de gidemediğim için bir türlü... ve lâkin bir gün göçücem buralardan, biliyorsun değil mi.?! Nasıl da gitme meraklısıymışım.. Duâ et, senin duâların şifâdır; inşâ Allah.

25 Mart 2013 17:49  
Anonymous Adsız dedi ki...

;(

11 Ocak 2015 02:58  

Yorum Gönder