19 Temmuz 2008

C e h â l e t , m u t l u l u k ' t u r .

9 Yorum:

Anonymous Adsız dedi ki...

çok haklısınız; cahaletin mutluluk getirdiği doğru olabilir.

melih

19 Temmuz 2008 21:11  
Anonymous Adsız dedi ki...

ama neresi için, onu bilebilmek lazim dimi ?
melih

19 Temmuz 2008 21:13  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Melih

Haklı olan ben değilim, Cypher :) The Matrix filiminin, dazlak kafalı jönü :P

"Ignorance is bliss."

yâni,

"Cehalet, mutluluktur."

* * *

Şöyle ki,

Cypher: You know, I know that this steak doesn't exist.

I know when I put it in my mouth, The Matrix is telling my brain that it is juicy and delicious.

After nine years, do you know what I've realized ?

Cypher: Ignorance is bliss.

Agent Smith: Than we have a deal?

Cypher: I don't want to remember nothing. Nothing!

You understand?

And I want to be rich. Someone important. Like an actor.

You can do that, right?

Agent Smith: Whatever you want, Mr. Reagen.

[ Kaynak: What is The matrix ]

* * *

- "ama neresi için, onu bilebilmek lazim dimi ?"

Akıllı olup, akılsızların arasında isen; akıllı olduğunu.. asla, belli etmeyeceksin.

..derim ;-)

20 Temmuz 2008 12:51  
Anonymous Adsız dedi ki...

şu yabancı dilden, bir de ben anlasam. malesef hiç bir şey anlamadım.

"Akıllı olup, akılsızların arasında isen; akıllı olduğunu.. asla, belli etmeyeceksin."

bu söz demi, size ait değil ?

zor bir uygulama. helede kendini akıllı sananlar için.

bir zaman, kendimi akılılardan sanardanken, ağabeğim bunu uygulamamı istemişti.
malesef başarılı olamamıştım. başarıyı nasıl elde edebiliriz onu araştırmaktayım.

sanırım diyeceğiniz söz şu olacaktır "kendini akllı sanmaktan vazgeçtiğiniz an" değil mi ?
ve o an, ne zaman gelecek, beklemekteğim.

21 Temmuz 2008 11:51  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

# Yukarıdaki.. İngilizce diyaloğun, Türkçe çevirisi.

Cypher: Elbette, Biliyorum ki, bu et gerçek değil. (Çatalında, ağzına götürmekte olduğu bir dilim kızarmış biftek vardır.)

Biliyorum ki, onu ağzıma aldığımda; Matrix.. beynime, onun sulu ve lezzetli olduğunu söyleyecek.

Dokuz sene sonra, neyin farkına vardım biliyor musun ?

Cypher: Cehalet, mutluluktur.

Agent Smith: Öyleyse, sizinle anlaşabileceğimizi umuyorum ? (Ajan Smith, Matrix'in sanal gerçeklik olduğunun bilincine varan Neo'nun peşindedir, ve Neo'nun misyon arkadaşı olan Cypher'ı, Neo'u ele geçirmek için kullanmak istemektedir. Görüldüğü üzere, Cypher da, arkadaşını satmak üzeredir.)

Cypher: Geçmişe dair hiç bir şey hatırlamak istemiyorum. Hiç bir şey!

Anladın mı ?

Ve, zengin olmak istiyorum. Önemli birisi. Bir aktör gibi meselâ.

Bunu yapabilirsin değil mi?

(Ajan Smith, Matrix'in hesabına çalışmaktadır.. elbette, isterse; Cypher, dünyanın en zengin ve meşhur insanı olabilir. Matrix, sanal gerçekliğinde; Cypher, ne olması isteniyorsa.. o, olur! Ne düşünmesi isteniyorsa, onu düşünür. Neye inanması isteniyorsa, ona inanır. Matrix, böyle bir âlemdir.)

Agent Smith: Her ne isterseniz, bay Reagen.

* * *

# Kâzım Mızrak'ın diyalog hakkındaki görüşü.

Cypher.. cehalet mutluluktur diyerek; acıyı red etmiştir.

Kimi zaman bizler de, acıyı red ederek; mutlu olabiliriz.

Zor olanı terk edersek, diyorum yâni.

TOplum içinde, akıllı insanların nasıl çileler çektiğini görüyor olmalıyız.

Hz. Muhammed, kendi zamanında; doğru olanı anlatmakla; toplum içinde bir bilge idi. peki, çektiği zorluklar, bilgeliğinin karşılığı mıydı?

Galilei Galileo.. kendi devrinin akıllı insanlarından idi: Kilise otoritesine meydan okumuş, dünyanın yuvarlak olduğunu, ve kendi ekseni etrafında döndüğünü söylemişti. Ama, idam edilmek ile yargılandı.

Bu insanlar..

Bildikleri için, akıllı oldukları için; bulundukları toplum içinde aykırı kimsler olarak görüldüler.

Ve, yargılandılar.

Onlar.. inandıkları değerleri red edip; mutlu olabilirlerdi. Yâni, cehaleti seçebilirlerdi! Ama, kendi inançlarına sırt çevirmedilr; doğru olanı seçtiler. Karşılığında da, acıyı buldular.

Ahmak insanların yanında, akıllı davranırsanız.. sizinle alay ederler. Bu, başınıza gelmiş olmalı..

* * *

@ İsimsiz

İşte dostum. Meselemiz de bu.. şu zamanda; aptal takliti yaparsak.. mutlu oluruz.

Aksi halde.. mutsuz olmamız içten bile değil.

Ancak.. .

Morpheus 'un Neo'ya uzattığı mavi ve kırmızı hapı düşünüyorum da, ve şu sözünü: "Sana, sadece gerçeği vaadediyorum."

Aptal taklidi yaparak, sadece mutlu oluruz. Fakat.. gerçek, bizden uzak olur.

Neo, kırmızı hapı tercih etti.. yani, gerçek ile yüzleşmeyi !!!

* * *

Şöyle ki:

Morpheus: Mavi hapı alırsın ve hikaye burada biter. Sabah yatağında uyanırsın ve neye inanmak istiyorsan ona inanırsın. Eğer kırmızı hapı seçersen harikalar diyarında kalmaya devam edersin ve sana tavşan deliğinin ne kadar derin olduğunu gösteririm.

(Neo kırmızı hapa doğru uzanır)

Morpheus: Sana sadece doğruyu vaad ediyorum fazlasını değil.

[ Kaynak ]

* * *

Biz, hangi hapı seçeceğiz ?

İşte, bu; herkesin, kendi kendine cevaplayabileceği bir soru.

Birileri.. sizi, işe yaramaz görüyor olabilir; salak olduğunuzu hissetmeye başlamışsınızdır; sizi, toplum dışı ederler; dışlanırsınız; kötü birisi olduğunuzu düşünmeyue başlarsanız; ya da, birileri sizi poh pohlar, ayaklarınız yerden kesilir; birileri tarafından çok sevildiğinizi sanırsınız; eviniz, arabanız, işiniz vardır, paranızın da hesabını yapamazsınız; herkes size saygı duyar; bir gün.. her şey biter. VE ölürsünüz !

Her şeyin, yalan olduğunu; o, son saniyelerde anlarız.

Hangi hapı seçeceğiz !

Matrix, bize.. ne olduğumuzu telkin edip duruyor. Nedir bu Matrix..

Tanrı mı ?

Yoksa.. başka, bişey mi.. .

Onun, dediklerine inanacak mıyız ? İnanmalı mıyız.. .

İnanırsak, mutlu oluruz.. .

Bizileri.. size; ne olduğunuzu söylüyor.

Onlara, inanmaya devam edin !!!

İşte, cehalet mutluluktur !!!

Budur !!!!!!!!!!!!!!!

23 Temmuz 2008 18:53  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

# Önemli Hatırlatma

Bu blogda, isim yazmadan yorum bırakmak; blog sahibi tarafından yasaklanmıştır.

Bırakılan yorumların kime ait oldukları belli olmadığı için; yorumlar arasındaki koordinasyon bozulmaktadır.

Blog sahibi.. kiminle konuştuğunu bilmediği için; isim bırakmayan yorum yazarına, nasıl mukabelede bulunabileceğini hesab edememektedir.

Misafirlerin.. bu hususa dikkat etmelerini hatırlatırız.

Saygılarımla.

23 Temmuz 2008 19:00  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Melih

Cevabımı okuduğunuzda, buraya bir not bırakın lütfen.

Okuduğunuzu haber veren bir iki satır sadece, fazla bişey beklemiyorum; artık, her ne zaman okursanız.

Teşekkür ederim..

Bu arada, yorumu gönderirken; lütfen, adınızı yazmayı unutmayın.

24 Temmuz 2008 18:39  
Anonymous Adsız dedi ki...

özür dilerim yorumlarıma cevap beklediğim kadar cevap verme bilincindeyim. malesef problemlerle baş başayım. onları aşmam lazım. şimdilik sadece okuyorum .


ayrıca; ismimi belirtmekte olan unutkanlığım içinse, özür dilerim.
melih

26 Temmuz 2008 12:05  
Anonymous Adsız dedi ki...

İnsanlar helâk olur, ancak bilenler kurtulur. Bilenler de helâk olur, ancak bildiklerini yaşayanlar kurtulur. Bildiklerini yaşayanlar da helâk olur, ancak ihlâslı olanlar kurtulur. İhlâslı olanlar da her an onu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar."

(Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2/312)

o kadar felsefi diyaloğa gerek yoktu sanırım hadis olayı özetliyor.teemmel

Selam Hakka Tabi Olanlara Olsun

8 Ağustos 2008 16:43  

Yorum Gönder