26 Eylül 2007

Yüksek Ruh

@ Ecemsu

Efendim.. niçin yazımıza mukabelede bulunmazsınız, merak ederim.. üzüntü duyuyorum. Bir merhaba, bir hoşgeldiniz bekliyorum.. bir yanlış söz mü söyledik ki diye kendimde hata kusur arıyorum. Fikir ve düşüncelerimizde muhalif olduğunuz yerleri işaret edebilirseniz memnuniyet duyacağım.

Mesele bir sobe oyununa mı iştirak etmektir yalnızca, oysa hasbihal arıyorum.. cevap bulursa bu talebim, mutlu olacağım. Yazamayacak kadar meşgul iseniz, bundan haberdar ediniz en azından. Husnü zandayım, düşüncelerimi ifade ediyorum ki; buna göre burada ağırlanalım.. eğer, ille yazmayacak iseniz.. bunu da bir şekilde anlayışla karşılarım.

Hazırlayacağımı söylediğim yazıya gelince.. şu günlerde severim diyebileceğimden ziyade.. hayır sevmiyorum hiç bir şeyi diyebilecek kadar neşem yok.. gecikmeyi buna bağlayınız.

Bir sebep çıka gelir ki, ben de o anki eşref saati vesilesi ile kaleme kağıda sarılabilirim. Severim demek sözde kolaysa da, hayata küskünken rafadan yumurta yapması bile zulüm geliyor insana.

Buyrun.. yukarıdaki yazımıza bir mukabele bekliyorum.. . hoşgörmüşüz diyebilmek imkanını bulabilirmiyim lütfen (?)

[ Şuraya yazmışım: www.ecemsu.blogcu.com ]

5 Yorum:

Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

# Erdem

Bu yazıyı buraya alı(ntılı)yorum ki.. bir yüksek ruhun davranışına örnek teşkil etsin.. (bence tabii).

Ruhun yüksekliği konusu, tartışılabilir; kimisine göre bir yanlış karşısında köprüleri yıkmak daha asil bir davranıştır..

kimisine göre ise, anlayıp sorgulamak erdemin ta kendisidir.

Kâzım Mızrak

26 Eylül 2007 21:31  
Anonymous Adsız dedi ki...

Kesinlikle katılıyorum,olur ya insan bazen kendisini çağıran sese bile bakamaz..mecali yoktur,hali yoktur,keyifsizdir...

Bundan doğal birşey yok Sevgili Kazım Mızrak.Ben sobe oyunlarını çok sevmiyorum ama birşeyler yazmaya başladığımda kendime de şaşırıyorum..aa demek ben bunu da seviyormuşum gibi...daha önceki sobemi zaman zaman okudğumda bunu ben mi yazmışım diyorum,insanlık işte...

Keyfiniz,neşeniz yerinde olduğunda siz de keşfe çıkarsınız en kısa zamanda...

Sevgiler,

26 Eylül 2007 22:31  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

#

İletiniz.. 28 Eylül 2007 Cuma tarihinde, saat 00:55 sularında yayınlanmıştır.

* * *

"Kesinlikle katılıyorum, olur ya insan bazen kendisini çağıran sese bile bakamaz.. mecali yoktur, hali yoktur, keyifsizdir..."

@ Ecemsu

Öyle bişey olsa gerek :´)

* * *

"Bir nisan ayında çisil çisil yağan yağmur var ya, onu seviyorum; mis gibi toprak kokusu sayesinde gözümü kapatsam bile görebiliyorum damla damla toprağa düşen yağmur tanelerini. Arada bir şimşek çakar da gök gürüler hani; korkmak ne kelime, kollarımı açıp beni de sarıp sarmalayın bulutlar diyesim geliyor. Bir de gökkuşağı yok mu yağmur sonrası, kuşağın bir ucunda gömülü hazine olduğuna inandığım; o da bir başka güzeldir; onu da ayrı seviyorum. Ama en çok da, kuş cıvıltılarını; mutlu olduklarını düşündüğüm için olsa gerek bu.. su birikintilerinde kanatlarını çırparak yıkanıyorlar.. ."

K. Mızrak

Bu betimlemeyi.. sobe oyunlarını niye sevmediğimi anlatmak için yazdım gibi; diğer türlü, olmuyor.. ancak böyle.

Böyle bir yazı yazmak için (de) hep erteliyorum sanki, o günü. Yazının sonunu getiremeyeceğimden korkarak.

İşte bir parağraf çıktı ortaya şimdiden, devâm edebilir miyim ki (a) efendim.

* * *

"Keyfiniz, neşeniz yerinde olduğunda siz de keşfe çıkarsınız en kısa zamanda..."

Bakalım, bekleyip görelim; gün ola, harman ola.. .

28 Eylül 2007 01:21  
Anonymous Adsız dedi ki...

"Arada bir şimşek çakar da gök gürüler hani; korkmak ne kelime, kollarımı açıp beni de sarıp sarmalayın bulutlar diyesim geliyor"

benimde

Allah'(cc) gazabından çok sevgisinin bizde tecelli olduğunun farkında olduğumuzdanmıdır süre gelen hataları devam ettirmemiz..

bahsetiğiniz gök görültüsü ve şimşek çakması da olmasa, gazabından bir haber olup hatalardan birazda olsa vazgeçemezdim her halde. korkumdan dolayı, hamdolsun demeye dilim varmasada, demem lazım gerektiğinin bilincindeyim.

esin

24 Ekim 2007 00:10  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Esin

Bir gün akşamı..

köyden şehre geliyordum bir yolcu minübüsü ile; sanki gök yarılmışcasına yağmur yağıyor, ve birbiri ardına şimşekler çakıyordu.. .

böyle bir manzara karşısındaki aczimi düşünerek, tefekkürde bulunmuştum.

Bu gibi doğa hadiseleri, yaradanın kudreti hakkında bize küçük bir fikir verebilir.. şeklinde düşünebiliriz.

Deprem, volkan gibi doğa olayları örneğinde olduğu gibi; 17 Ağustos '99 Gölcük depremi örneğinde olduğu gibi..

Bütün bunları var edebilmek, güç kudret sahibi olmayı geektirir; ki, bu güç kudret sahibi.. bize haksızlık da yapmaz :)

Haksızlığa uğradığımız da ise; hakkımızı, zulmedenlere karşı korur :o)

Böyle bir durum varsa, huzûr duyalım Esin..

* * *

Çok güzel bir konuyu işlemiş olduk bence.. mahrum olduğumuz pek çok yoksunluğu, ahiret hayatımızda sahip olacağız inşâ Allah.

Hem öyle ki, bu dünya nimetlerine yüzümüzü çevirip bakmayacağız 'dır bile :)

24 Ekim 2007 18:20  

Yorum Gönder