5 Kasım 2005

Nereye Bu Gidiş, Nereye Kadar?!

Bugün bloğuma birşeyler yazma isteği uyandı içimde.

Birşeyleri paylaşma ihtiyacı hissediğinizde, kalemi defteri elinize almanız en iyi çözüm olabiliyor kimi zaman; her zaman değil tabi. Gözlerinizin içine bakıp, hakkınızda olumlu şeyler söyleyen birilerini görmek çok daha iç ısıtıcı olabiliyor.

Hakkımda olumsuz şeyler söyleyen (ama düşünen değil) kimseleri yanımda istemiyorum artık. Daha düne kadar, sabır niyeti ile böylesi insanlara anlayışla sukun ediyordum...

Cav cav konuşup kötü ve istenmeyen insan olmaktansa; herkes yoluna deyip "bir bildiği varmış" şeklindeki bilge insan olmayı tercih eder duruma geldiğimi düşünüyorum. Bu hallenme, elbette zamanın üzerimizdeki tekamülü sayesinde olmuştur.

Benimle alıp veremediği olan kimselere sesleniyorum, siz kendi bildiğiniz yolda ilerlemeye devam ediniz, "kendi olmak" insanın kendi inandığı değerleri yaşamasıyla mümkün olabilir ancak. İşte o değerler, eşsizdir, benzeri yoktur!

Toplumun tek düze sistemler üreten zihniyetine karşıdır benim savaşım. Ahmet'in Mehmet gibi olmasını bekleyen ve aynı zamanda Mehmet'in de Ahmet gibi olması konusunda Ahmet'e dayatmalar yapan komik ve özgünlükten uzak anlayış, her bir bireye aynı tarz hedefler gösteriyor....

Söz gelimi, belediyede çöpçü olduğunu söyleyen bir gence insanların acıyan gözlerle bakmaları bu zihniyetin bir mahsülüdür. O zavallı kardeşim de, bu anlayış ile yetiştiği için, çaresizce belediye başkanı olamadığına içi yanarak boynunu büküyor.

Böylesi sahnelere hiç mi şahit olmadınız, ben her gün yaşıyorum.

Akranları askerliklerini bitirip aile sahibi olurlarken; ben 25 yaşında elinde defter kitap hala öğrencilik mesleğini icra ediyorum. "Öğrenciyim abi..." diye söylediğimde, kimisi bana aptal muamelesi yapıyor da kaale almıyor adamlığımızı; kimisi de acıyıp "okumanın yaşı yoktur evlat" diyor, ben de hikayeyi yemiş gibi davranıp "öyle abi" diyorum.

İşin en çekilmez yanı da, bu halde olmamın yegane sebebi olarak benim gösterilmem! Sanki, böyle eşşek gibi okula gidip gelmekten büyük zevk alıyorum?!

Okulu bitirmemi aileme, ailemin çevresine, bu millete söyleyip dayatan, o yukarda bahsettiğim zihniyetdir. O zihniyet ki, milleti aç ve açık kalmakla tehdit eder!!!

Ve ne acı ki ben de, okulu bitiremeyince içine düşeceğim zelil durumdan korkuyorum.

Beni tanıyan insanların gözünde bir köpek kadar değerim olmayacak, beni yıllarca devletin başına bela olmuş bir bit gibi görüp, "o kadar sene para yedin, kör mü okusaydın diyecekler" ve sıvışıp gidecekler yanımdan, ben yine bana kalacam...

Okuyunca da, aynı insanlar yanıma gelip sırtımı sıvazlayacaklar, "helal olsun, işte sen busun" diyeceklerdir!

Mücadelemin bir anlamı olsun, ama birilerinden afferin kazanmak için olmasın bu mücadele.

Mücadelemin bir anlamı olsun, ama bugün bana aptal diyenlerin yarın akıllı demeleri için olmasın bu mücadele.

Mücadelenin bir anlamı da olmasın !!!

Ben, topraktan gelip yine toprağa gideceğimi bileyim. Ve benim çevremdeki insanlar bunu bilsinler. Ve hiç kimse, okul okuyup mezun olamadım diye bana kahreden gözlerle bakmasın!!!

Beş Parasız ve de Salak,
Madrup Kazım Mızrak

5 Yorum:

Blogger Erol dedi ki...

dostum,
bunlar sahte doğrular.
sen sen ol, "SEN" ol.
mücadelenin anlamı da anlamsızlığa eşit olsun.

salaklığa ortak,
erol

5 Kasım 2005 03:48  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

sahte doğrular mı ?!

6 Kasım 2005 22:05  
Anonymous Adsız dedi ki...

Bu satırları 37 yaşında ve öğrenci ve evli bir çocuk babası birisi yazıyor.Bilmeni isterimki 25 yaşında öğrenci ve bekar birisi olarak zorluk yaşaman bana komik geliyor.Komik gelmesi sıkıntı yaşıyor olmandan kaynaklanmıyor yanlış anlama.Muhakkak sıkıntın büyük.Bana komik gelen Türkiye'de insanlarımızın hala birey olmayı becerememeleri ve birey olmaya çalışnaları hiç hakları yokken eleştirmeleri.Ben çok geç yaşta birey olmanın ve özgürlüğün tadını alan birisi olarak sana ancak şunları söyleyebilirim"Yaşam senin,doğrular senin ve bedel ödenecekse ödeyecek olan gene sensin.Onun için bencede olumsuz insanlardan uzak dur.Ben öyle yaparak çok şeyler kazandığımı düşünüyorum.Başarılar.

15 Kasım 2005 00:53  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

"Yaşam senin,doğrular senin ve bedel ödenecekse ödeyecek olan gene sensin."

Sevgili Gökhan,

Bu alıntıyı nasihatlere pek meraklı olan kimse olma münasebetiyle buraya almadım.

Konuya karşı getirmiş olduğunuz yorum, menfi anlamda düşünce ve değerlerime paralel bir anlayışı dile getiriyor.

Keşke diyorum, bu düşünceyi özümsemiş insanlar çevremde sayıca fazla olsaydı.

Böylelikle, yaşam mücadelesinde bir birey olarak dünyada yalnız olduğumun bilincine daha anlamlı bir şekilde varabilirdim.

Yalnızlık bilinci demekle; bireyin seçebilme ve seçtiğini hiç kimsenin şunu yapıyosun da neden bunu yapmıyosun şeklinde müdahalesi olmadığı bir halde özgürce yaşayabileceği hakkından bahsediyorum.

Öğretim metodlarının, en berbatı ve de karşı taraf için çekilmezi nasihat etme metodudur.

Bu metodun uygulanan kimse üzerinde ne denli verimsiz olduğunu aklı selim olanlar bilirler ve boş dil ile nasihat yerine örnek davranışlar sergileme metodunu uygularlar.

Yıllardır, milletin akıl verme hevesatına kurban olmuş bir düşün gazisi var karşınızda.

Her selam verdiğimden teselli niyetine laf dinlemek beni yaşamaya küstürür oldu (yakın geçmişe kadar böyleydi, şimdi değil).

Artık, Necip Fazıl (Kısakürek) gibi çilemi doldurmak istiyorum kendi köşemde !!!

DipNot: Bu yorum, akıl sahiplerini muhattab alır...

15 Kasım 2005 02:09  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

....inşallah bi gün, şu sigara illetinden biz de kurtuluruz :)

15 Kasım 2005 02:25  

Yorum Gönder