30 Eylül 2009

Nefes › Uyursan Ölürsün

Etiketler:

12 Yorum:

Anonymous Adsız dedi ki...

"uyursak ölürüz"ölürken de öldürüz. "ölmesin diye öleceksin."

içerisinde surumluluklarımızın en büyüğünü taşıyan bir görev "asker" olmak ..

çoğumuz bu görevi kutsal bilmiş ve kabul etmişizdir.. rabbin askerleri olmuşuz(yada olduğumuzu zan etmişizdir)

belkide uyuyarak çoktan ölmüş ve öldürtmüş olmuşuzdur. bir umut;inşaâllah az da olsa, bir hayat belirtimiz kalmıştır da, silkelenip kalkar ve "öldürmemek" için ölmeyiz..

büyüklerimizin önerilerini dinliyor ve uyguluyor askerlerimiz başarılı olacaklardır inş..buna emin olabiriz.. ;)

bize de, önerilen bu öneri hayatta en çok ders aldığım, korktuğum ve hayatan ilişkimi kesebilmede büyük başarı sağladığı çok önemli bir öneri bu öneri.

korkumdan mı ya da nefsimden mi bilmiyorum;çoğu zaman uygulamada kaçmışımdır bu öneriden..:(
sabah sabah düşündürücü faideli bir film kesitiğdi bu kesit.. bu gece bu kadar uykudan sonra dahada faideli geldi inanın..;)
sizin hakınızda tahmin edilse dahi beyinde oluşan "neden uyumuyorsunuz" sorularıda böylelikle son buldu..:)

uzuuuuun, yorumlar yazılabilecek bir kasitti ki bu kesit .. kalemim o muazzam düşünen düşüncenizle, eklediğiniz bu kesitin yanında zayıf kalacağından bırakmayı düşünüyorum kazim bey..


not; öldürmemek için uyumayınız...ölmesin diye de ölmeyiniz inş..:( rabbim uzun ve hayırlı ömürler bahşetsin askerlerimize.. 45 saniyelik kahramanlıklar değil.de, ebedi olan kahramanlıklardır dileğimiz..

eyvallah

abdullah

30 Eylül 2009 10:41  
Anonymous Adsız dedi ki...

askerlerimiz dikatli olurcaklardır ve eğitim zaiyatı olmayacaklardır inş...

30 Eylül 2009 11:14  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Bismi Hû.

@ Abdullah

Film önümüzdeki günlerde vizyonla tanışıyor Abdullah bey, ben de merakla bekliyorum.

Siz de takdir edersiniz ki, askerliğini yapmış kimselere böylesi sahneler tanıdık gelecektir.

Şahsen benim kanım depreşti, büyük bir heyecan ile izledim videoyu.

Film hakkında daha ayrıntılı bilgi için şöyle bir adres verelim.

Nefesfilm.Com

İlginize teşekkür ederim.

Satır aralarında değindiğiniz bazı meseleleri anlıyorum. Hakkımızdaki hoş düşünceler için de ayrıca teşekkür ederim.

Göz vardır göre dikeni, göz vardır göre gülü.

! Yunus Emre'ye nâziredir.

Duâlarınızla beraberiz inşâ Allah.

Sevgiyle.

30 Eylül 2009 12:25  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Adsız

Her, şey, vatan, için..

Askerdeyken, vakti gelip canımı dişime taktığım günlerde bu sözleri düşünür tefekkür ederdim.

Vatan, sana, canım, fedâ..

Çekilen çile namus borcuydu, vatan uğrunaydı; biliyordum.

Allah c.c. askerlerimize imân sabrı versin.

Âmin.

30 Eylül 2009 12:30  
Anonymous Adsız dedi ki...

"Hayata en çok değer verdiğim adam öyle öldü buraya daha erken gelelim diye böyle öldüler"

gerçekten çok anlamlıydı.. bir daha izleyerek ve içime akıtarak anlamaya çalışıyorum. ne kadar çok anlam çıkarırsam bir o kadar daha verimli olur diye düşünmekteğim..

30 Eylül 2009 13:22  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Adsız

Bizim taburda bir yarbay vardı, videodaki komutanı izlerken o aklıma geliyor. Tam bir asker babasıydı, mertti cesurdu, aynen böyle konuşurdu; yüreğinden. Asker için, görev için elinden geleni ardına koymazdı. O zamanlar bunları takdir edebilecek psikolojide değildim tabii, şimdi ise bulup ellerini öpesim geliyor.

"Ölmenizi yasaklıyorum."

Sevgiyle.

30 Eylül 2009 13:40  
Anonymous Adsız dedi ki...

bağaşlananın boyun büküşünü: günlerdir izliyorum kazim bey..

yerinde olmamak için günlerce dua ettim..

bağışlanmanın verdiği ızdırap,zannedersem yaptığı hatanın bin misli olmuştur.

birde ardında komutanın verdiği emir "Ölmenizi yasaklıyorum"emri..
büyük bir yük..!

becerebilecek mi? o ızrırap ve verilen emir arasında kalmak..!ne alemdesin diye soran olur mu ki? emreden teftiş eder.. olur büyük bir ihtimalle..

umarım itaat aşkı ızdıraptan üstün olur da ölmeyerek emri yerine getirir.

Allah(cc) yardımcısı olsun inşaâllah..
abdullah

19 Ekim 2009 15:39  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Bismillâhirrahmânirrahîm.

@ Abdullah

Bağışlanmak ne kadar güzeldi. Hepimiz bağışlansak keşke.

Filmi henüz izleyemedim, önümüzdeki günlerde bir fırsat bulursam izlemek istiyorum.

Filmden öte konuşuyorum.

Bağışlanmak ne kadar güzeldir. Bağırmadan çağırmadan bağışlanmak. Hani, umursamadan değil ama. Önemsenerek bağışlanmak.

Sevecen bir edâyla, sana güveniyorum sözünü işitebilmek !

Gözler içine bakılarak, affedilmek ne kadar güzeldir.

Fimden öte konuşuyorum.

Affetmeyi bilmeyen, hiç insan olabilir mi !!

Evet, affedilesi olmayan cürümler de yok değildir.

Bu ayrı bir mesele kuşkusuz.

Affetmek Abdullah bey, yüce bir makamdır. Herkes affedemez ki.

Affedebilir derûn gönüllere sahip olabilsek.

Biz kimiz, neyiz hüküm sahibi olalım..

O'na c.c. sığınıyorum, kazâdan beladan musibetten her daim.

Affedildiğinizde boynunuz bükük kalmasın inşâ Allah, eğer öyle oluyorsa affeden taraf bilmiyordur affı!

Affedilmenin dayanılmaz bir sevinci vardır, affetmenin de kezâ öyle olsa gerek.

Hem affeden mutlu, hem de affedilen.

Âcizane sevgiyle.

K.M.

19 Ekim 2009 22:21  
Anonymous Adsız dedi ki...

"Affedilmenin dayanılmaz bir sevinci vardır, "

sevincin yanında acısıda yok olmuyor. yani karma karışık bir şey bu.

affedilmeyi bekleyen yaptığı hatanın bilincindedir. ha tabii beklemeyenlerde vardır insanoğlunun affettiği ve "onla mı uğraşacağım" diyerekten. ordaki öyle değildi tabii ki.boynunu bükmüş: "boynum kıdan incedir" dercesine affedilmeyi bekleyen bir askerdi bu asker.

ben bir hata yaptığımda ve bunun bilincine varıp, affedilmeği bekleyip olumlu sonuç aldığımdaysa, o an işlediğim hatanın bilincine vardığımın iki katı acı hissederim..

sevgiler
abdullah

20 Ekim 2009 01:51  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

"ben bir hata yaptığımda ve bunun bilincine varıp, affedilmeği bekleyip olumlu sonuç aldığımdaysa, o an işlediğim hatanın bilincine vardığımın iki katı acı hissederim.."

@

Elhamdülillah.

Kimileri affedilmeyi güçsüzlük alâmeti olarak görüyor olmalı Abdullah bey.

Oysa siz, hatâlı olduğunuz bir konuda mahcûbiyet duyuyorsunuz.

Bendeniz de, kendimi affettirmek için yerlere kapanırım neredeyse :)

Bu konuda bazen abarttığımı düşünüp, kendimi suçladığım da olur.

Yine de..

İnsan olan el uzatır diyorum !

Gözü yükseklerde olan, göresi değil ki yere kapananı.

Yere kapanmak gururdan geçmek değil midir !

Bence hiç bir şey fazla değildir, mevzû insan olunca.

Az bile kalır yerine göre yere kapanmak !

Kalpler, Hz. Allah'ın evi olduktan sonra; onu imâr etmek için harcanan her emek kutsaldır.

Ne varki, böyle düşünen kimseler ile karşılaşmalı.

Aksi hâlde, kıymet bilinmiyor.

Farklı fikirlere sahip kimseler olabilir pekâlâ, âcizane ben böyle inanıyorum.

İnşâ Allah yanılmıyorumdur.

Âmin.

Allah'ın sevdiği bir kulu rızâ göstermeden, Cennet kapıları açılmaz Abdullah bey.

Selâm, ve duâ ile efendim.

Sabır ediniz, sabır ile göze görünmeyen yollar kalbe görünür olur.

Lütfen efendim !

Yâ Kayyûm.

K.M.

20 Ekim 2009 20:28  
Anonymous Adsız dedi ki...

"Gözü yükseklerde olan" göresi değil ki yere kapananı.

şanslısınız işte netcen görmesin "Gözü yükseklerde olan" yere kapananı.. rabbimin iki kez yerin dibine girmeni istemeyişindendir belkide görmeyişi "Gözü yükseklerde olan"nın.

"Kalpler, Hz. Allah'ın evi olduktan sonra; onu imâr etmek için harcanan her emek kutsaldır."

bunu az önce bir dergide okumuş ve "işte bu kadar kolay aslında" dedirtmişti bana bu yazı:

Kabe’yi Halil İbrahim Peygamber inşa etmiştir. Ona dostun yaptığı ev manasına gelen “Beyt-i Halili” denir. Müminin gönül Kabe’sini ise Allah Teala nurlarıyla kuşatıp, aşk ve sevgisiyle süslemiştir. Ona da Cenab-ı Hakk’ın yaptığı ev manasına “Beyt-i Celili” denir. İkisinin de hakkı ve adabı vardır, ancak müminin hatırı daima öndedir. Bu konuda Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v), Kabe’yi tavaf ederken şöyle buyurmuştur: “Sen ne güzelsin, kokun da ne hoştur! Sen ne kadar büyüksün; hürmetin de çok büyüktür! Allah’a yemin olsun ki, müminin hürmet ve kıymeti senin hürmetinden daha büyüktür. Şüphesiz Allah Teala sende bir şeyi haram kıldı; seni haram bölgesi yaptı. Fakat müminin üç şeyini haram kıldı; malını, kanını ve şerefini... Bir de müminin hakkında kötü zan beslemeyi yasakladı.” (İbnu Mace, Tabarani, Beyhaki, Heysemi) Bunun için bir gönüle girmek Yunus’un dediği gibi bin hacdan evla olduğu gibi, bir müminin gönlünü kırmak da Kabe’yi yıkmaktan daha kötü görülmüştür."

ve imkansızlıklardan dolayı gidilemeyen o kutsal mekanlara olan üzüntüm biraz olsun hafifledi. o kapıdan girebilme imkansızlığım varsa; rabimin diyer kapısını neden görmüyorum diyede hayıflandım doğrusu;)

aslında param yok, malım yok, imkanım yok denmemeli hepsi bahane.. o her zaman gerekli olmayabilir.. o olmadan da gidile bilinir..

rabbim daima sevdiği kulların kavuşabilmesi için kolaylıklar sağlamıştır, diye düşünürüm..

"seviliyoruz ki seviyoruz"diye de avunurum..

rabbim Allah'ın sevdiği ve rıza gösteren kularından eyler inşaâllah..

""mevlam sabırlar ihsan eyleye" demeye de korkuyorum.

bir yazınızda yanlış hatırlamıyorsam
; sabır dilemek sabır gerektiren olayları dilemektir denmişti. yanılıyormuyum acaba?

Abdullah

20 Ekim 2009 23:27  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@

İyi ki sabır var Abdullah bey, adalet er ya da geç tezahür eder elbette.

Haksızlığa, ve zulüme karşı sabırla ayakta duruyoruz.

O da olmasa ?!.

Adalet isterken de dikkatli olmalıyız derim. Adalet yerini bulursa, taş taş üstünde kalmayabilir.

Allah diyen masum bir kalbi incitmenin faturası pek ağır olsa gerek.

Bunu mu istiyoruz acaba !

Ben adaletten vazgeçtim, merhamet umuyorum Mevlâ'dan. Yaralı gönüller imâr olsun diye, zalimler hatâsını anlasın diye.

Adalet iki tarafı keskin kılıca benzer; en az suçlu kadar suçlu isek, vay hâlimize.

Sabır üstüne sabır Abdullah bey. Adalet tecelli etsin diye sabrederken, sadece merhamet umuyorum.

Ben de masum değilim çünkü, biliyorum.

K.M.

Yâ Fettâh.

Dipnot .1

Allah râzı olsun sizden, bu fakirhaneyi duâlarınızla şenlendirmektesiniz.

Âmin, âmin, âmin.

Dipnot .2

Sabır dilemekten korkmayalım. Dünya mü'minin Cehennem'idir. Şüphesiz sabır lâzımdır her dâim.

Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah.

21 Ekim 2009 22:52  

Yorum Gönder