2 Ekim 2008

!

13 Yorum:

Anonymous Adsız dedi ki...

merhaba,
Ünlemler tek başına kullanıldıklarında genelde bir anlam ifade etmezler.Sevinç, üzüntü, kızgınlık, korku, şaşkınlık gibi duyguları belirtirler...
...sen ortaya bir ünlem koydun. şimdi seni düşünenler / düşünmeye başladılar;sen hangi duygudasın diye_?

sevinçli bir cümle kurup, sonuna ünlem koyman dileğiyle...
------------------
heyyy! mutluluk ; bayramda kimseyi sensiz bırakma.
------------------
sevgiyle kal,
KeLeBeK...

2 Ekim 2008 18:31  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ KeLeBeK

Öyle derinlerde olurum ki, önce önce; neden, niye, niçin diye yazarım: Sonra da yazdıklarım üzerine düşünürüm :) Ben de, az düşünceye dalmıştım bu ünlem işareti hakkında :)

-:- -:- -:-

Hâlâ da düşünüyorum tabii :) önümüzdeki günlerde, makul bir neticeye ulaşırsam, sizlerle paylaşırım. Belki de, hiç bir zaman ne anlama geldiğini çözemeyeceğim bir ünlemdir bu (?)

-:- -:- -:-

Bazen.. bir yolculuğa çıkmak için, nereye gittiğimizin önemi olmuyor KeLeBeK. Sadece, ve sadece bulunduğumuz yerden uzaklaşmak istiyoruz 'dur.

-:- -:- -:-

Bizi kimsenin bilmediği, tanımadığı.. sessiz, sükûna ermiş bir ülke keşfetmek için midir acaba bu elîm kaçış (!)

2 Ekim 2008 18:51  
Anonymous Adsız dedi ki...

..bizi kimsenin tanımadğı yerlerde de bir gün tanınacağız..
klasik olacak ama, herkesten kaçabilirsin ;kendinden asla.önemli olan yer, mekan deil
-senin tabirinle- içsel kavgandır. insanın içindeki o dili 5 karış şey her neyse o susmadığı müddetçe huzuru bulmak zor...
enteresan olan ne biliyor musun; bir ünlem üzerine konuşmak.daha önceleri de üç nokta ile başlayan bir sohbetini okurken ; "vay be , üç noktadan nerelere uzamış muhabbet" demiştim.şimdi ünlemle başlayan bir muhabbete şahitlik etmek beni şaşırttı.bence buraya da bir ünlem koyalım:)
hayırlı sonuçlara ulaşman dileğiyle...
KeLeBeK...

2 Ekim 2008 19:06  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ KeLeBeK

Günaydın.. .

Dün aceleyle yazmış olduğum yorumun ilk parağrafında bir gariplik sezdim.

-:- -:- -:-

Doğrusu
şöyle bir şey
olmalı:

-:- Öyle derinlerde olurum ki, önce yazarım: Sonra da yazdıklarım üzerine neden, niye, niçin diye düşünürüm.

Şimdi oldu ;)

-:- -:- -:-

Birileri bizi tanır elbette :) tanımasınlar istemeyiz. İsteriz ki, kavgalar bitsin.. .

Öyle bir yer var mı ki bu dünyada. Yok değil mi! Bana öyle geliyor.. İki günde, bir bahane; kavga sebebi oluveriyor :))

-:- -:- -:-

İçsel kavga !!!

Herkesten kaçıp, uzaklaşsak: Öylesi bir kendini arayış var içimizde :) Ondan kaçıp, kurtulamıyoruz :) o hâlde, onu ehlileştirmeli: Dizgine vurmalı !

Dili 5 karış şey :) betimlemesi pek yerinde görünüyor ;) hakkaten de öyle :))

-:- -:- -:-

Ben de enterasan, diyorum :) Bir üç nokta nelere kâdirmiş !!! Ünlemin de ondan aşağı kalır yanı yokmuş, hani :D

-:- -:- -:-

Ps .1

"Bir avuç toprak için yor kendini, dünyada ölümden başkası yalan."

Mete Özgencil

Ps .2

Çok mu gülüyorum acaba ?

Öyle bir noktaya geliyorsunuz ki yaşamda; artık, olup biten saçmalıklara şaşırmıyorsunuz.

Ben biliyordum böyle olacağını diyerek, gülüyor tebessüm ediyorsunuz :)

O raddeye gelmek için de; biraz sabretmek gerekiyor, değil mi (!)

Ps .3

"Dünya hissedenler için trajedi, düşünenler için ise komedidir."

Hugh Walpole

3 Ekim 2008 10:14  
Anonymous Adsız dedi ki...

"Öyle derinlerde olurum ki, önce yazarım: Sonra da yazdıklarım üzerine neden, niye, niçin diye düşünürüm."

pek sevdik bunu... :)
aslında bi nevide iyi bir kaçamak cevabı...
Olaki yazdıklarımızdan yargılanacak olursak bu cevap çok isabetli olur :P

3 Ekim 2008 16:38  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

"Ola ki yazdıklarımızdan yargılanacak olursak bu cevap çok isabetli olur"

@ EsMaLâLe

Şöyle deriz: Ahh.. neyin nesi bu, kim yazmış bu yazıyı :)

-:- -:- -:-

Ps .1

Yorum gönderiyorken, web sayfanızın adresini doğru bir şekilde girmiş olduğunuzu görüyorum.

Bu kez, başarılı ;)

Daha öncekilerin geneli hatâlıydı, isminize tıklandığı zaman; web sayfanız açılmıyordu.

Örneğin, şu sayfada bulunan yorumlarınızdaki bağlantı adresleri, sitenize açılmıyordu.

Pür Dikkat
K. Mızrak


-:- -:- -:-

"Öyle derinlerde olurum ki, önce yazarım: Sonra da yazdıklarım üzerine neden, niye, niçin diye düşünürüm."

Ps .2

Bazen.. bir adım atıyorken; düşünmek, ve hesap yapmak için yeterli zamanımız olmaz.

Bir adım atılması gerekiyordur yalnızca. O adımı attıktan sonra, "ben, ne yapıyorum" diyebilmelidir insan.

Belki, bir geri dönüş yapılması gerekiyordur.

Atılan yanlış bir adımın, alınan yanlış bir kararın acı faturası; bir ömür boyu ödenmemeli (!)

3 Ekim 2008 17:05  
Anonymous Adsız dedi ki...

basarmısız ne mutlu :)

Boşuna dememişler karar veririken vicdanını duymamazlıktan gelme...
~~
Yorumunuza cevap eyledik
buyurmazmısınız blogumuza...

3 Ekim 2008 19:10  
Anonymous Adsız dedi ki...

merhaba,
"Çok mu gülüyorum acaba ?"
gülmek güzeldir...resimlerinizde gülümsemeyen -ciddi, sert ifadeli- bir Kâzım Mızrak görüyorum, eğer gülümseyişe vesile olabildiysek ne mutlu.
sevgiyle..
KeLeBeK...

4 Ekim 2008 12:33  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

"Boşuna dememişler karar veririken vicdanını duymamazlıktan gelme..."

@ EsMaLâLe

Vicdânın ızdırabı, insanı sessizliğe götürüyor. Düşünceye sevk ediyor önceleri insanı; sonra sustuyor, küstüyor bir yerde konuşmaya.

Bu durum da, mânevîyâtı ağır basan kimselere özgü bir şey olsa gerek.

Maddî dünyaya meyl etmiş kalpler, vicdân muhâkemesini de yitiriyorlar zamanla.

Onlar için, bir yanlış; doğru görünebiliyor. Bu hâlde, onlardan; nasıl bir vicdân muhakemesi beklenebilir ki (!)

-:- -:- -:-

Vicdânın Sesi

Kimileyin, susmanın (Bu posta içeriğinde işlediğim üzere, kaçıp uzaklaşmanın.) gerekli olduğu süreçler yaşarız.

Mücadele etmek, anlamsızlaşır böylesi zamanlarda. Anlamsızlaşan savaşın, bir kutsallığı da kalmaz gözümüzde.

Na yapılabilir ki başka (!)

İnsan, en şefkatli sesi; sinesinde buluyor. İçine kapanıyor. Dışarısı ise, korku verici.

* * *

Her nefs, kendi derdinin peşinde koşturuyor. Ben, ya da biz bile. Sinelerimizde, adı konulmamış bir huzûr arıyoruz.

Dışarıda, kavga var (!)

* * *

Kaybettiklerime değmeyecek savaşlar verdim, artık; yoruldum. Gerçekten yoruldum. Şimdi.. getirdiğinden fazla götüren bu geçmişe; üzülüyorum.

Yine de, neden diye sormaya cesaretim var. Hatâlarımı anlamak için: Yanlışlarımla, yüzleşmeliyim (!)

* * *

Biliyorsunuz: Bazen.. bir hatâ, sadece yanlış yapmış olmaktan kaynaklanmaz; doğru olanı yapmamak da, hatâya sebebiyet verir (!)

* * *

Doğru olanı yaşadım diyemiyorum.. evet; doğru düşünebiliriz, peki, doğru bir şekilde mi yaşıyoruz acaba (?)

İşte.. sinemizde, cevabını arayacağımız bir soru: Yaşıyor muyuz, doğru olduğuna inandıklarımızı (?)

Bu sorunun cevabı hayır ise, vicdânımız; bizi, rahat bırakmayacaktır. O hâlde, susarız:

Çünkü, acı duyuyoruzdur.

İçsel Kavgam
Kâzım Mızrak

4 Ekim 2008 14:19  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ KeLeBeK

Yorumlayabildiğim kadarıyla: Kararlı, sükûn bulmuş bir yüz ifadesi var resimlerde.

Ben de, kendimi gördükçe; huzûr duyarım.. dünya yansa kimin umurunda der gibi, bakışlar.

-:- -:- -:-

Sabret gönül sabret, sakın isyan etme; bir gün elbet bitecek bu çile, isyan etme.

Dört kitaptan başlayalım istersen gel söze: Orda, öyle bir isim var ki.. kuldan öte, kuldan ziyâde.

O'nu düşün.. O'na sığın; O senden öte, benden ziyâde.

Bir ben var ki, benim içimde; benden öte benden ziyâde.

Bir sen var ki senin içinde; senden öte, senden ziyâde.

Barış Manço

4 Ekim 2008 18:34  
Anonymous Adsız dedi ki...

Aklıma cok küçükken okuduğum belkide ilk okuduğum kitaplardan biri olan "Vicdan Azabı" geldi (E.Ö.S)

Kitabın arkasında hâlâ etkileyici bulduğum bir not vardı:

"Vicdan. O giderse insanda gider!"

..

5 Ekim 2008 01:59  
Anonymous Adsız dedi ki...

"
Herkesten kaçıp, uzaklaşsak: Öylesi bir kendini arayış var içimizde :) "

bırakalım şu nefse kolay gelen herkesten kaçmayı. rabbin ve Allah doslarının mesleği olan kendini tanıtma yolunu deniyeleim. bize bahşedilen o muhteşem hediyeyi kabul edelim. bir insan olarak.

tabii ki kolay olmayacak.
şunu da biliyoruz ki,O'nlarda bize ulaştırana kadar bir çok aşamalar kat ettiler.
O'nların istediği ölçülerde olmasak bile, bir kötü olarak insanların iyiyi tanıması için, kötüyü de tanıması gerektiğinden, büyük bir ölçüde yardımcı olacağımızı düşünüyorum:) öyle değil mi?

Ps.1 :)
kötü kelimesi anca şahsıma ait olabilir.. üstünüze alınmayın lütfen.

semih

5 Ekim 2008 11:09  
Anonymous Adsız dedi ki...

merhaba,
"benden öte benden ziyade..."
bu akşam defalarca dinledim.
hala da dinlemeye de devam ediyorum.
insanın ruhu huzura mı eriyor sorguya mı düşüyor kestiremedim.../halbuki bu şarkıyı daha önce de defalarca dinlemiştim/
hayat böyle işte...
birşeyi gerçekten görebilmek için birisinin kafanızı o yöne çevirip "sadece bakma - gör" demesi gerekiyor...
hayat işte...
bakmak / görmek,
duymak/ dinlemek,
aslında ne kadar farklı şeyler değil mi?

yeni postanızı da okudum.o konuda da söylenecek çok şey var ama benim için çok karışık bir konu, ne kadar ifade edebilirim bilemiyorum.susmak da bazen işe yarar...
ben hala ünlemde kaldım galiba...

not: "dünya yansa kimin umurunda der gibi, bakışlar." bence böyle bakmıyorsunuz, "ateş nereye düşerse düşsün, beni de yakar" der gibi bakıyorsunuz..

sevgiyle kalın..
KeLeBeK...

5 Ekim 2008 21:26  

Yorum Gönder