10 Aralık 2009

Zikir



















By
Madrup

12 Yorum:

Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Sabır.

10 Aralık 2009 18:24  
Anonymous Adsız dedi ki...

dua...

10 Aralık 2009 20:20  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Adsız

Kul, ne zaman dara sıkışırsa hep rabbini hatırlar. Aman edecek kimse bulamadığını görüp, ehli dünyaya küser. Rabbiyle barışır.

İşte hastalıkların hikmeti de bu minvalde anlaşılır.

Darlık, fakirlik, musibet zamanları da kulun rabbi ile barıştığı zamanlardır.

Bu münasebetle darlık zamanında kul isyandan ziyade, rabbine teveccüh göstermelidir.

Rabbimiz merhametiyle kudretiyle, o kulunu kimseye muhtaç bırakmayacaktır inşâ Allah.

Çünkü, ne günahı olursa olsun, kendisine sığınanı yarı yolda mahcub bırakmaz mevlâm.

Rabbim ,bize bolluğu zenginliği Cennette yaşatsın. Dünyada bulup azmaktan daha iyi değil mi..!

Bu dünya sadece bir numunedir, çabuk gelip geçicek zaman. Dağlar taşlar bizim olsa ne olur, olmasa ne olur..

İçin sıkıştığında, ki bu şeytanın nefsin kışkırtmasıyla olmaktadır, ölümü düşün. Buna rabıta-i mevt diyoruz.

Gözünde gönlünde büyüyen dert, bu terbiyeyi alışkanlık haline getirdikçe küçülecektir.

Bi iznillah.

10 Aralık 2009 23:45  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Adsız

Kaside-i Bürde'yi dinlemek bizi teskin ediyordu. Size de âcizane tavsiye ederiz :) İnşâ Allah sizin de yüreğiniz rahatlar, huzûr duyar.

Âmin...

11 Aralık 2009 01:19  
Blogger nadarû dedi ki...

Sabır, acı bir meyve (imiş); şifası acılığında gizli olan...

Bu şifayı tadanlardan olabilme duasıyla inşaAllah...

Hayırlı cumalar efendim...

11 Aralık 2009 13:09  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Sayfayı açarken 4 yorum görünüyordu :)

Sadece iki dakika önce gelen bir yorumu okumak çok güzelmiş (:

Teşekkür ederiz efendim. Size de hayırlı bir Cuma dileriz. Duâlarda hatırlananlardan olabilmek dileğindeğim.

Haftaya, Hicri yılbaşını kutlayacağız :)

Perşembe günü olması lâzım, Fahri Kainat efendimizin Mekke'den Medine'ye hicretinin yıl dönümü.

Bizim de hicret edeceğimiz gönüller vardır illâki. Nerelerden göçmek icap ediyor acep..!

Hicretimiz şimdiden mübarek olsun Name-i Nûr.. .

Hoş geldiniz, sefâlar getirdiniz vesselâm.

K.M.

11 Aralık 2009 13:18  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Adsız, senin de Cuma'n hayırlı ola :)

Hicretimizi beraber kutlayacağız inşâ Allah, bekliyorum (:

Dünya bizim Mekke'miz, çile gam hüzün ve zülûm dolu.

Rabbimiz, bizi Medine'ye dâvet ediyor Adsız :)

Hicretimiz mübarek olsun, biz de göçelim o kutlu beldeye..!

Bi iznillah.

11 Aralık 2009 13:27  
Anonymous Adsız dedi ki...

bu güne kadar hep dardayız. rabbi hatırlıyoruz. ehli dünyaya küsüp rabble barışıyoruz. bir gün sonra bir bakıyoruz ki; biz halen dünyaya küsmemiş rabb den uzağız. rabbim bize yakın biz ona uzağız..

inşaâllah.. sizlerin de kutlu olsun..
hicreti bir de sevdiği kularıyla yapabilmek ne güzel olurdu değil mi? nerde o şans..
dünya da mekke de olmak zor olsa da, ahirette medine de olmak güzel bir müjde:) hele de davet; daha bi güzel.

hani davetsiz güzel bir mekana gidersin de; mekan sahibi rahatsız olsa da nezaketten kovamaz bazan seni. sen de onun verdiği rahatlıkla huzursuz olsan da, o güzel mekanı terketmek istemezsin..işine gelmez.
bir de davet edilirsen; işte zaman gururla oturursun o mekana .. öyle bir şey işte.

rabden gelen medine ise burdaki mekkeyi ne edeceğiz ki? :)( ama yine de korkuyorum...! hadi o kutlu beldeye halen layık değilsem ne olacak?)
eyvallah..

11 Aralık 2009 17:54  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Adsız

Dünya telaşı hepimizi bir şekilde günaha sürüklüyor Adsız. Senin gibi düşünüyorum ben de. Ancak; biz günahkarız, bizim yüzümüze bakılmaz diye bir şey söz konusu olmamalı.

Mevlâna hazretlerinin dediği gibi, ister bir kere, ister bin kere, ister yüz bin kere tövbeni bozmuş olsan da gel diyor.

Bu kapı ümitsizlik kapısı değildir..!

Her şeyden önce, ve sonra bunu kalbimize yerleştirmeliyiz. Kişisel dairede işlenen hatâları rabbimiz affediyor.

Kazayı, belayı, musibeti, hastalığı vesile ederek günahlarımızın sadakasını ödüyoruz bir şekilde.

Ancak sana hakikaden de kork diyebileceğim kul hakkı var ki, rabbimiz bana kul hakkı ile gelmeyin buyurmakta.

İşte bundan korkmalı..!

Eğer senin de geçmişten kalan üstü kapanmamış hesapların varsa, sana önemle tavsiye ederim ki, bu hesapları kapat.

Gücün ve imkanın yoksa da, eğer hâlden anlayabilecek birileri ise muhatapların özür dile, ve kabahatli olduğun bir konuda helallik al.

Naçizane önerimdir, illâ böyle bir şeyler vardır diye söylemiyorum inan.

Diğer yönden, yeryüzünde Nemrut gibi insanlar da vardır.

Bakarsın ki müslümandır; elinden tesbih düşmez, dilinden zikir eksilmez. Ancak islam sadece bu değildir.

İslam, baştan ayağa edeptir..!! !!! !!!! !!!!!

Bir müslüman hakkında sû-i zânda bulunmak diğer müslümanlara haram kılınmıştır. Namaz niyaz var, ama efradına karşı sürekli art niyet besleyen kimsenin hâli ne yamandır.

Eğer kalpler kararmış ise, namaz ve diğer ibadetler bir işe yaramaz. İnsanı günahtan alıkoymayan namaz da tamam değildir zâten.

Sana özenle ve önemle tavsiyem, bu tarz insanların sen hatânı kabul edip af dilenmiş olmana rağmen hâlâ üzerinde hak idda etmelerini ciddiye alma.

Samimi bir şekilde özür dileyen kimseyi affetmemek, kibirden enaniyetten ileri gelir.

Meseleyi çok yönlü incelemek mümkün, ben şifâen üzerindeki tozu almış olayım Adsız.

Hülasa ile kul hakkına dikkat edelim, diğer günahlarımız rabbimizin merhametiyle affolunacaktır inşâ Allah.

Konu açılmışken, küçük günahlarda ısrar da büyük günahlardan birisidir. Ne olacak ki diye içki içmek, ve sair kötü alışkanlıklara devâm etmek büyük günahlardandır.

Ancak, küçük günahlardan vazgeçmesi de zaman alır. Niyet bir gün işlenen cürümden vazgeçmek ise, rabbim inşâ Allah bir gün bu niyeti kabul eder ve küçük günahlardan da vazgeçilir.

Mü'minin niyeti, amelinden hayırlıdır Adsız.

Söz gelimi mü'min kulun aklına bir kötülük düştü, ama yapmadı. Sol taraftaki melek buna sevinir. Kötülüğü işledi, sol taraftaki melek bunu deftere kaydeder. Sonra kalbine pişmanlık düştü, sol taraftaki melek bu günahın üzerine bir çizik atar.

Diğer yönden mü'min kul bir iyilik yapmak istedi. Ama bir türlü fırsat bulamadı; ne imkan, ne de derman bulabildi. Sağ taraftaki melek hiç durmaz, hemen bu iyiliği sevaplar hanesine yazar.

Niyetler halistir inşâ Allah.

Sen iyilik dile, işlemediğin günahlardan da korkma. Bunlar nefsin ve şeytanın vesveseleri fısıltılarıdır.

Allahu Teâla bizlere son nefesimize kadar mühlet vermiştir.

Ümitvar ol her daim.

Diğer yönden, şunu şimdiden düşün.

Şeytan, cahil insanlara çabuk yanaşır. Cahil kalma, oku, düşün, tefekkür et bolca.

Yaşlılığında, şeytan can damarından imân evine saldıracaktır çünkü.

Bunu çevrendeki kimi yaşlı insanlara bakarak daha iyi tahlil edebilirsin. Kimi yaşlıların yüzüne nûr yağar, kimileri ise yüzüne bakılası değildir.

Şeytan, kalbi kararmış kimseye müdafaa görmeden yanaşır.

Hayat, imânı kurtarma mücadelesinden başka bir şey değilidir.

Hepimiz günahın içindeyiz.

Bunu bilmek ve itiraf etmek dahi, güzel bir ahlak örneğidir derim.

Sende ahlakın, imânın çok güzel yansımalarını görüyorum. Ve ben de, bundan güç alıyorum Adsız.

Allah vardır..!

Sen nasıl varsan, ben nasıl varsam, onun yok olduğunu söylemek aldanmışlıktır.

Aldananlardan olmayalım...

Âmin.

Bi iznillah.

Sabır, sabır, sabır vesselâm... .. .

12 Aralık 2009 00:23  
Anonymous Adsız dedi ki...

bu uzun yorumunuza ayırdığınız vakit için,Allah (cc)razı olsun kazım bey..!!! bu yorumunuzdan sonra uzun bir yoruma daha lüzüm duymadım.
yazmaya kalksam, içten dökülenler, günler aylar sürer..! işte ozaman kul hakına girmiş olurum ki, oda benim için büyük bir kayıp olur..

kul hakkın dan bahsetmişsiniz ya bildiğim kadarıyla arkamdan "hak helal etmiyorum" diyen kullar bırakmıyorum" (bırakmamaya çalışıyorum) ama şu da varki; ufak teffek hakları affetmiyen hiç bir insan olmamalı.gibime geliyor. o şekil de kalmadığını sanıyorum. yine de korkularım,ve huzursuzluğum da var.
rabbin hoşnutsuzluğundan korkarım..
müminin defterindeki siyah bir noktadan bile mevla hoşnut olmazmış bunu onu bilirim..

"
Sende ahlakın, imânın çok güzel yansımalarını görüyorum. "

onun için gayretimizi yoğunlaştırıyoruz.. var mı? bilmiyorum ama; sizler gibi şahitler bırakmakta bizim için büyük bir kazanç olmalı.
rabbim bizlere, çevremizdekilere ve tüm müminlere; güzel ahlak ve güçlü bir iman nasib eyleye inşaâllah.


güzel öğütlerdi inanın..! önerdiğiniz öğütlerinizi hayatıma geçirmeye gayret ediyorum.. hepsine gücüm yetmez ise de, bir çoğunda başarılı olmaya çalışıyorum.
Allah'a emanet olun.

12 Aralık 2009 10:57  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Adsız

Bizden yana, ben hakkımızı size helâl ediyorum efendim. Sayenizde biz de pek çok şeyi yeniden düşünme fırsatı bulduk. Bunu asla yadsıyamam.

Bize büyüklerimiz yalnız kalmayın diyor. Hz Peygamberin de bu konuda sözü vardır hatırladığım kadarıyla.

Meâlen şöyleydi: Yalnız kalanın dostu şeytandır. İki kişiye bir şeytan musallat olur. Üç kişi artık bir cemaattir, onları şeytan yoldan çıkaramaz.

İki kişiden birisi sû-i niyete düşse, diğeri onu aymakta muvaffak olamayabilir.

Ve lâkin üç kişi iken, bir kişiyi iki kişi yola getirebilir.

Kişi yalnız kalınca, nefsi ile şeytanı ile başbaşadır. Bu da oldukça zor sıkıntılı bir hâldir.

Böylesi zamanlarda kişi buhranlı, bunalımlı, melankolik bir ruh haline bürünebilir. Şeytanın bu kimseleri kandırması kolay olur.

Naçizane size önemli bir tavsiyemiz de, yalnız kalmamak için kendinize meşguliyet icat etmenizdir.

Söz gelimi bir kitap bile, insanı müzmin yalnızlıktan kurtarabilir. Allah'ı ise her daim yanımızda düşünürsek, edebimizi Kur'an ahlakı ile süslemiş oluruz.

Tavsiyelerimiz aynı zamanda, kendimizedir. Biz de âcizane şu üç günlük dünyada dardayız, sıkıntılıyız. Size anlatırken, aslında bir mânâda kendimize sesleniyoruz.

Rabbim sonumuzu hayr eyleye Adsız.

Amin...

13 Aralık 2009 00:05  
Anonymous Adsız dedi ki...

AMİN..

13 Aralık 2009 00:28  

Yorum Gönder