8 Aralık 2009

Tâlib, sâdık olan insan demekdir. Allahü teâlânın sevgisi ile ve Onun sevgisine kavuşmak arzusu ile yanmakdadır. Bilmediği, anlıyamadığı bir aşk ile şaşkın hâldedir. Uykusu kaçar, gözyaşları dinmez. Geçmişdeki günâhlarından utanarak başını kaldıramaz. Her işinde Allah'dan korkar, titrer. Allahü teâlânın sevgisine kavuşduracak işleri yapmak için çırpınır. Her işinde sabr ve afv eder. Her geçimsizlikde, sıkıntıda kusuru kendisinde görür. Her nefesde Allah'ını düşünür. Gaflet ile yaşamaz. Kimseyle münâkaşa etmez. Bir kalbi incitmekden korkar. Kalbleri Allahü teâlânın evi bilir.

Hüseyin Hilmi Işık
Se'âdet-i Ebediyye
S. 767

5 Yorum:

Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Kul, dünya hayatı boyunca görür ve anlar ki, bâkî mahbub yâni sevgili, yine kendisini yaratandır, yâni Allahtır.

Bu münasebetle, fânî mahbublara, yâni sevgililere yüz çevirip, onu bâkî hayatta da sarıp kuşatacak olan hakikî bir dosta meyleder.

Çünkü, fânî mahbublar ona fânî hayatı boyunca yoldaşlık edeceklerdir.

Oysa kul artık nefsine kabul ettirmiştir ki, şu fânî hayat bâkî bir hayatın yalnızca küçük bir tohumdur.

K.M.

Bi iznillah.

8 Aralık 2009 09:33  
Anonymous Adsız dedi ki...

"Bu münasebetle, fânî mahbublara, yâni sevgililere yüz çevirip, onu bâkî hayatta da sarıp kuşatacak olan hakikî bir dosta meyleder. "

ne kadar huzur verici ve rahatlatıcı bir sözdü bu kazım bey. rabbim o dostların sayılarını arttırsın ve o dostların daimi hizmetkarı eylesin. bizleri de o daire içerisinde haşreylesin. rabbini bilen ve bilmeyen tüm alemi onlarla karşılaştırsın inş..

bilenin ilim rehberi.. bilmeyenin tanıtım rehberi eylesin inş..
meddah

8 Aralık 2009 11:59  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Derin kuyulardan ses gelmez Meddahım. Bir taş salla içine, o taş düşer ha düşer.

İşte bizim kalbimiz de öyle olmalıdır. Fânî dünyanın ne sefâsı, ne de cefâsı kalbimizde yankı bulmalıdır.

Bunu başarmak zor değil, işte yaptık bile, kalbimiz düşünebildiğimiz kadar derin. İşin oluru bir fikre, bir zikre bakıyor Meddahım.

Her şey güzel..! Güzel olacak demiyorum. Zâten her şey olması gerektiği gibi latif, ziyâde makbûl.. .

Kaldı ki sînelerimiz türlü türlü derdi ıztırâbı yakacak kadar donanımlıdır inşâ Allah. Korku ve endişeye lüzûm yoktur.

Kün fe yekûn.

Allah böyle istedi..!

K.M.

Bi iznillah.

8 Aralık 2009 13:37  
Anonymous Adsız dedi ki...

"Allah böyle istedi..!"

onun isteğine amenna ...! O hep güzeli ister.. O hep iyiyi ister..
O olması gerekeni oldurandır. O rahmandır. O rahimdir.sineler ne kadar yara bere içinde kalsada O ağrı kesici gibi imdada koşar. O bir uyuşturucudur; ağrının hisini hemen alır vucutdan. rahatlatır seni ..

tamda yorumuma yorumunu takip edeyim derken o yine tattırdı varlığının o muazzam güzelliğini..

bir yakınım; bir kaç gündür sıkıntılı bir dönem geçiriyordu.. istenilen dualarla ve önerilen iman ve teslimiyetle inanıp teslim oldu. ardından büyük bir başarıya şahit oldu. rabbin izniyle bir mucize eseri o üzüntüler ve sorunlar aşıldı. bu haberi sayfayı açmaya çalışırken telefondan aldım.öyle büyük bir mutlulukla sayfayı açtım ki ve ardından böyle güzel cümlelerle karşılaştım.. sevinç çığlıkları attım. ardından hayıflandım kendime.. acılar içinde döküldü gözyaşları; "neden ben imanda noksanım. neden ben teslimiyette zayıfım. neden ben tüm bunlara şahit olup inanıyorken kendim zayıf not alıyorum..iman edin emin olun hiç bir dileğiniz reddedilmez derken ve bunda başarılı olup o insanların imanında ve teslimiyetinde güzel bir katkıda bulunduğumun zannını taşırken ,rabbim de onaylayıp o kişiye tam teslimiyeti ve imanı bahşedip çok güzel olaylar yaşatırken, ben neden zayıf kalıyorum? bana neden vermiyor?.. istemiyorum demek ki vermiyor..:( neden ben halen burdayım neden,yerimde saymayı bırak her geçen gün geriliğimi farkediyorum? bu güzel olayların bana, ilerde olduğumu göstermesini isterdim oysa.. yine de şükür yine de hamd O na.

şununla da avunayım; en azından ben dile getirirken; imanın ve teslimiyetin neler getirebileceğini ve onların da inanıp bu güzel olaylara şahit oluduğunu görüp benim de var mı acaba bir katkım muhasebesi bana mutluluk vermeli.

umarım bir gün öğretmen yerine öğrenci olup tam bir teslimiyetle o güzel olaylara ben de, daha çok şahit olurum.. kim bilir?..
Allah a emanet olun inş..
meddah

8 Aralık 2009 18:53  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Adsız

Sultanın bahçesine giriyoruz, kurumuş otları temizliyoruz. Bahçe o denli güzel ki, temiz havasını her çekişimizde ruhumuz bayram ediyor neredeyse.

O denli büyük bir devletki ki bu bahçede bulunmak, küçük bir emek karşılığı, bahçenin hasadından lezzetler nimetler ikram olunuyor önümüze.

İşte Allahu Teâla sultanın kendisi, dünya da sultanın bahçesidir. Bir bakıma, bahçeyi; gönül evimiz olan kalp diye kabul etmek de mümkündür.

Bize yakışan, bu bahçeyi temiz ve diri tutmaktır. Sultanımız ihsanı pek sever, sabırlı ve ihlaslı gördüğü kullarına daha zor işler vermektedir ki, onların ücretlerini yüksek tutmayı murat etmiştir.

Bi iznillah.

10 Aralık 2009 23:28  

Yorum Gönder