15 Mayıs 2009

Su olduğunu, düşün.

Şimdi sen “su” olduğunu düşün. Su kadar özel, su kadar faydalı ve su kadar çok, tükenmez... İnanıyorum ki gerçekten de öylesin. Ama ister çeşmelerden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak; dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın. Yani seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın...

Unutma; daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin... Gürültünün parçası olursun sadece!.. Suyun yanında olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü; “Su nasılsa burada, lüzum yok ki suyu kana kana içmeye” diye düşünürler... Aynen, sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi!

Ormandaki hiç bir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden su içmeye çalışmadı şimdiye kadar. Hepsi, hep sabahın en sakin anını bekledi; suyun durgun yerlerini bulabilmek için gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarını giderdiler; onlar için en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda...

Sen, hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi vazgeçilmez... Ve su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi yaşatıcı ol; su gibi yıkıcı, sürükleyici ve öldürücü değil!.. Sen bir su ol... Ama rahmet ol; âfet değil! Su isen tarlalarını basma insanların, yuvalarını yıkma, ocaklarını söndürme; sana “felaket” denmesin! Su isen bir bardağa sığabil ki; damarlara giresin!..

Su; yüce Tanrı’nın insanlar için yarattığı en büyük nimetlerden biri... Ve suya benzediğini unutma! Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi faydalı, su gibi lüzumlu ve su gibi bitmez tükenmez olduğunu da unutma.

Ayrıca su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi de “kıyâmetler” koparıcı olabileceğini unutma...

Unutma; senin işin rahmet olmak, âfet değil! Vadiler varken önünde ve ovalar varken yayılabileceğin; küçük ırmaklara ayırabiliyorsan kendini ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene. Ve yaşayabilirsin dünya dönmesine devam ettiği müddetçe... Yoksa hep duyulmayan, dinlenmeyen; korkulan ve kaçılan olursun seller, âfetler gibi... Tercih elindeydi hep ve hep de “senin” ellerinde olacak...

Ya tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan konuştuğun için, sadece bomboş ve anlamsız sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara! Ama yapman gereken şu değil mi?

Düşüneceksin ne zaman ne söyleyeceğini. Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini, kimin anlayıp anlamadığını. Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını anlatabildiğini... Hatta anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu düşüneceksin... Ve konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az ama en uygun kelimeleri seçmeye çalışacaksın...

Ahmak olmayan yolcuların, önceden aldıkları biletleri ceplerinde olduğu halde, saatlerini kontrol ederek, vakit yaklaştığında, vapurun kalkacağı iskelede hazır olmaları gibi, sen de fikrini bildireceğin kişinin “kıyıya yanaşmasını” bekleyeceksin !.. Demeyeceksin; “Ben canım isteyince giderim iskeleye, vapur da o saniyede gelmek zorunda!..”

Demeyeceksin; “Ben aklıma geleni aklıma geldiği biçimde söylerim. Karşımdaki de değil duymak, değil dinlemek, anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda!..”

Keşke öyle olsaydı. Keşke haklı olsaydın, ama maalesef değil... Ağzını açıp “Şelaleden dökülen suyu” içmeye çalışan bir tavşan gördün mü hiç?.. Veya önüne çıkan ağaçları dahi sürükleyen bir selden susuzluk gidermeye uğraşan bir ceylan gördün mü? Kaplanlar bile içebilmek için suyun durulmasını bekler; beyni olan her yaratık gibi!

Hadi... Sen şimdi “su olduğunu” düşün, ve kendini “su gibi” hisset...
Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı...
Su gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez tükenmez olduğunu hatırla... Ama yine su gibi “bir küçük bardağın içine” sığdır ki kendini; girebilmeyi öğren insanların damarlarına.
Hayat ver... Vazgeçilmez ol !..

Muammer Erkul

4 Yorum:

Anonymous Esmalâle dedi ki...

Su olmakta ne demek?
Su kadar özel ve faydalı..
Su kadar saf ve temiz..
Zormu su olmak?
Hayır hayır olmamalı. Su çok hafif, ağır olan insanoğlu onun rolüne bürünse daha da kolay olmazmıydı herşey..
~

Tekrar okumak güzeldi..

16 Mayıs 2009 02:32  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Anti tez üretmeyeceğim EsmâLâle, doğru söylüyorsunuz vesselâm :)

İnsan olmaktan kaçıyor; kelebek, papatya, lale, aslan, kedi, keçi oluyoruz. Fakat, insan olamıyor olmuyoruz bir türlü :)

&

Ben yine de diyorum, izlinizle su olacağım :) Özendim ben su 'ya. Sevdim onu çok.

Su gibi aziz ol denildiğinde, üzerime alınacağım her sözü.

Su gibi ömrün olsun denildiğinde, biteceğim hemen orada.

&

Su olayım ben efendim.

Bu devirde insan olmak çok zor gerçekten, çok zor.

Hadi diyelim siz insansınız da; karşınıza insan bulmak çok zor efendim, çok zor.

16 Mayıs 2009 21:38  
Anonymous Esmalâle dedi ki...

Fuzûlî'ye göre de sözün az söyleneni makbuldür.

O halde;
Su gibi aziz olmak dileğile :)

22 Mayıs 2009 01:54  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Su olmaktan memnun, ve mutlu olduğumu düşünüyorum Esmâlâle :)

Ya da siz buna motivasyon diyin, bir kendini kandırma çabası, veya her ne ise ;)

İzin verdiğiniz için teşekkür ediyorum :)

Su gibi yıkıcı olabileceğimi biliyorum. Ama, onun kadar saf ve duru da olabilirim değil mi ?

Evet, bunu yapabilirim.

...

24 Mayıs 2009 23:23  

Yorum Gönder