6 Mayıs 2006

Makine Resmi Sınavından Notlar...

Kağıdımı erken teslim ettim, yapamayacağıma ya da yapmayacağıma kanaat getirmiştim o vakit.

Hocam şaşkın, üzgün, sitemkar ve bir ölçü anlayışla gülümsüyordu. Sıkıntılı halimi görüyordu, bu yaşa gelmiş bir insan için ne söz söylesindi ki?!

Alınan bir karar var veya bu çocuğun gücü yetmiyor resmi çizmeye veya da bu çocuk inancını yitirmiş, kendisini başarısız olmaya kilitlemiş. Onu kurtaracak tek güç yine kendi içinde, başka bir odak noktası tesir etmiyor ne yazık ki...

Sınav kağıdımı teslim ediyorken hocama; "her kaptan kendi gemisinde batar" diye söylendim, amacım manen veya madden batıyor oluşuma içerlenip üzülmemesini sağlamaktı. Bir öğretmen öğrencisine yetemediği ya da yardımcı olamadığı için elbette içten içe üzülür diye düşünüyordum o sıra.

Sözümü söyleyip çekip gidecektim; lakin hocam o an susmamayı tercih etti; veya konuşabilecek olgunluğu gösterdi, veya da zaten o sözler zihninde bir yerlerde bana söylenmek için hazır bekliyordu.

- O geminin yolcuları var, ve o geminin bir sahibi de var, ve o gemiye kaptan olacak başka kimseler de vardı; ama seçilen sen oldun!

Hocam bu sözlerin anlaşılmayacak kadar zor olmadığını düşünüyor olsa gerek, tebessümkâr bir şekilde gözlerimin içine bakıyordu; söylenenleri amlamamı ümit ederek.

O'na düşüneceğimi söyledim; daha önceleri kendime ait olan bir geminin kaptanlığını yapıyor olduğuma inanmaktaydım. Lakin bu gemide kardeşlerim de vardı; annem, babam; amcalarım, onların çocukları; babannem, rahmetli dedem... Evet, babamın çocukluğunda vefat eden dedem şu halimi görseydi o da üzülürdü ve benim gemimle beraber batacak olduğunu düşünerek bana kızardı.

Mesele, yetersiz olup kaybetmem değildi; sorumluluklarıma aldırış etmeden basitce bir intahar edişti benimkisi; başarısızlığıma masumane bir kılıf uydurup aklım çalışmıyor diyordum...

Bu gemi bana ait değil, ama benim yönetimimde; eğer batarsa, tüm insanlık zarar edecek gibi!

Nereye Kadar,
Kâzım Mızrak

***

Tüm insanlığın umrunda olmadığını biliyorum, hem de bundan eminim. İşte o umursamazlık külli yalandır, benim yalanım değil tabi; yaşayanların yalanıdır o, bir nevi kendi gerçeklerinden kaçmak içindir bu düşünce ifadesi. Ölüm anı gelip çattığında, her kimse elini uzatacak ya da sesini duyuracak birilerini arar yanı başında!

Diyorum ki, acizane sana ümit bağlayanlar var hayatta; onların gülüşlerini seyredip kendini mutlu etmek adına bir adım at. O kimselerin gülüşlerini gördüğünde, bütün ısdırabın bitecektir ve gözlerini huzurla dünyaya kapatacaksındır o gün.

Allah'ın olması veya olmaması ile ilgilenmiyorum şuan, seni maddeci olmaya davet ediyorum ve kâinata bir de bu gözle bak; kendini evrensel kanunlara teslim et, bir elmanın yere düşmesi için nasıl bir kütle çekimi gerekiyorsa; senin de bu sistem içersinde amaçlarına ulaşabilmen için çalışmak sureti ilet bir bedel ödemen gerekiyor.

İşte bu düşünce, özde Allah olanı da yaşamaktır zaten!

İçsel Kavgam,
Kâzım Mızrak

- Teslimiyet, Oyunu Kuralına Göre Oynamaktır. -

1 Yorum:

Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Pencere Yazıları

Sistemin kuralları var, elimiz mahkum; oyunu kuralına göe oynayacağız ve inşallah kazanacağız.

Biraz daha sabır, diyorum!

***

Başarısızlıklarıma üzülüp bana sitem edenlere tavsiyem; benim için üzülmesinler. Çünkü ben çektiğim sıkıntıları özümsüyorum, şikayetci olmuyorum artık.

Dertler, acılar, beklenmedik olumsuz hadiseler Rabbimin benim için bir ihsanıdır; diye düşünüyorum ve sîneye çekiyorum.

Ama beni seven insanları, benim yüzümden üzgün gördüğümde; elimde olmadan ben de dertleniyor üzülüyorum, ve ister istemez agresifleşiyorum kendime kızarak :)

Su akar yolunu bulur diyelim, herkesler suküt etsin; ve tevekkül ederek bekleyelim.

Bakalım neler olacak...

Kendini Bilen,
Kâzım Mızrak

7 Mayıs 2006 15:50  

Yorum Gönder