25 Mayıs 2013

15 Yorum:

Anonymous Adsız dedi ki...

oraya, yakınına: küçücük bir yavru da yerleştirseydin ya? :( gökyüzünü delip geçselerdi birlikte!

27 Mayıs 2013 10:39  
Blogger nadarû dedi ki...

@bad-ı saba

hayat kısa..kuşlar uçuyor...

27 Mayıs 2013 10:50  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ can Adsız

Oooo, sen görmüyorsun.. o kuş var ya, yalnız değil, arkasında bir sürü kuş vardı, ama fotoğraf makinem biraz eski olduğu için alamadı onları da içine... Biraz sonra gözden kaybolacaklar, kim bilir ne güzel yerlere gidiyorlardır; belki bir gün biz de gideriz inşâ Allah olur mu... Şimdi bekleyecekmişiz, öyle söyledi o uşan kuş bana.. "Az daha bekleyin" dedi, "sizin de kanatlarınız olacak bir gün"...!

27 Mayıs 2013 22:58  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Derin

Aklıma Richard Bach ve "Martı Jonathan Livingston" geldi..! Okumuş muydun..?

Sürü psikolojisini eleştiren küçük ince bir kitap. Bir martının hayat öyküsünü anlatıyor. İnan diyor, yeter ki inan; başarırsın..! Zaten asıl sorun da bu değil midir, inanmak ya da inanmamak.?

Bir insan olarak hayata ne verdik, ki ondan ne bekliyoruz.!? Neye inandık biz, neyi riske ettik.! Yoksa konforu rahatı mı seçtik, bütün budalalar gibi..!

Biz neye inandık inanıyoruz diye düşünüyorum, biz niye biz değiliz..! Biz niye başkasıyız, ya da başka insanların gözünden bakıyoruz hayata... Zor sorular bunlar..!

En iyisi, uslu çocuk olup söz dinlemesi sanırım; zaten öyle değil midir, hep dayağı yaramaz çocuklar yemez mi...

Ben mi.!?

Ben.. kem küm, falan filan, bilmiyorum yâni :) Hayatım boyunca uslu çocuk olmayı hiç başaramadım galiba :)

Şöyle biraz uslu efendi söz dinleyen mülayim bi çocuk oluvereydim ya :P Şimdiye başbakan neyim olmuştum bile :)

27 Mayıs 2013 23:57  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@

"En yüksekten uçan martı, en uzağı görendir."

"Artık yaşamak için bir nedenimiz olmalı; öğrenmek, keşfetmek, özgür olmak gibi."

"Bizi sınırlayan her şeyi bir tarafa atmalıyız."

"Düşüncelerinizin zincirlerinden kurtulun, bedenlerinizin zincirlerini kırın."

"Görünenlerin hepsi sınırlıdır. Anlayarak bakmaya, bildiklerinin ötesine geçmeye çalış."

"Düşündüğün en son hızda herhangi bir yere uçabilmek için daha şimdiden oraya vardığını kabul etmelisin."

Martı Jonathan Livingston
Richard Bach

28 Mayıs 2013 00:09  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

"hayat kısa..kuşlar uçuyor..."

@ Derin

Sanırım, şimdi en iyisi susmak; çünkü bazen sözler pek anlamsız ve gereksiz. Allahu âlem...

28 Mayıs 2013 01:38  
Anonymous Adsız dedi ki...

inşaellah .. olur elbet de neden bekletiliyoruz? :(

28 Mayıs 2013 01:57  
Blogger nadarû dedi ki...

@bad-ı saba

yok okumadım o kitabı ama güzel bir kitap olduğunu duymuştum.

martı; ismi bile hoş:)


"Biz neye inandık inanıyoruz diye düşünüyorum, biz niye biz değiliz..! Biz niye başkasıyız, ya da başka insanların gözünden bakıyoruz hayata... Zor sorular bunlar.."

biz niye mi başkasıyız?
biz, biz olamadık çünkü, buna izin vermediler. başkası olmaya zorlandık hep. çünkü insanları kırmak istemedik. çünkü yanlış anlaşılırız diye düşündük..
hata ettik..

belki de böylesi kolayımıza geldi.
sürü psikolojisine inandırıldık belki de bilemiyorum ki..

uslu çocuk...
dışardan belki uslu gibi görünüyorduk ama
içimiz kapı zillerini çalıp kaçan çocuklar gibi yaramazdı..koşup oynayan, ağlayıp zırlayan, ara sıra mızıkçılık yapan..yalansız, dolansız...sahici..ümit dolu..


o bildiğimiz o uslu çocuklar hepsi bi yerlere geldi şimdi..benim bildiklerim en azından öyleler...

gerçi çocuk dediğin uslu olmaz ki değil mi ama:))

biz hep biraz çocuk kalacağız ve hiç bi zaman uslanmayacağız sanırım,öyle görünüyor :))
bu saatten sonra değişebilir miyiz ki sizce? bilemiyorum, çok zor galiba..hatta imkansıza yakın gibi:)


neyse.. konuyu uzatmayayaım diyorum ama..üzüm üzüma baka baka kararırmış..sizden geçti sanırım böylesi uzun yorum yapmalarım da:)
yoksa kısa ve tek cümlelik hallerimizle yaşayıp gidiyorduk işte ne güzel :p

öyle işte :)

susmak demişsiniz ya..
susmak en hayırlısı belki de evet..
susalım ve duaya duralım..

dua ile inş..

28 Mayıs 2013 11:07  
Blogger nadarû dedi ki...

@bad-ı saba

'üzüm üzüme' olacaktı o tabi ki. bakıyorum da,yazım hataları da giderek çoğalıyor bende:)

a'lar zaten şapkasız geziyor şapka yok...
harfler yer değiştiriyor sürekli..
büyük harfler desen,zaten rafa kaldırılmış hiç ortada yok:)
falan filan işte..gibi gibi :P

28 Mayıs 2013 16:46  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Derin

Evet, üzüm üzüma olur mu hiç.. Çok kabasınız efendim, hıh işte :) Oysa ben sizi ne kadar zarif görüyordum, nasıl naif ve kibar bir insan diyordum; sadece nezakette mi, ahh o düşünceli incelikler fikirler.. Kaç kişide böyle bir ferâset anlayış idrak kabiliyeti gördüm ki..! Hele o merhamet, şefkat kabiliyeti. Sizin yanınızdayken şımarıyorum, hata yaparım yanlış söylerim azar işitirim diye korkmuyorum, ne kadar güzel.. işte çocuk olmak, gülmek, şımarmak, susmak biraz ve tebessüm etmek, ceee diye gülmek..! Ahh yaa, oysa ben neler hayâl ediyordum..! Demek gerçekler başkaymış :) Sen kalk Üzüm üzüma de, olacak şey mi :P Derin işte ne olacak :) Bir günde, dört mevsimlik güzel insan...

29 Mayıs 2013 22:32  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ can Adsız

Bunu ancak Allah c.c. bilir desem, biz bilemeyiz, nasıl bilelim; biz yaratılmış, o ise yaratan. Bilmeden bekliyoruz, onun merhametine insafına boyun bükmüşüz gibi..! Bekliyoruz... Eğer bilseydik, işin esrarı gizemi kaçardı; bu denli heyecanlı olmazdı. Oysa, rabbim nimetlerini bir sürprizler silsilesi ardına saklamış. Bir cefâyı, öyle bir sefâ takip ediyor ki; çekilen cefâ unutuluyor neredeyse.

O gün de öyle olur inşâ Allah, şu hayat da bir masal gibi gelip geçti olucak. Hem sıkıntılar dertler bizi nisyana düşmekten alıkoyuyor, sürekli ölümü ve ahireti düşünüyoruz. Elhamdülillah, ne zaman canımız yansa canı yananlar aklımıza geliyor. Rabbimizin merhamet ve rahmet nazarı üzerimize yağıyor..! Geçer inşâ Allah, bugünler de geçer... Sayılı gün değil mi, geçer inşâ Allah. Can Adsız, sabırlı olasın...

Biraz daha, sabır.!

29 Mayıs 2013 22:53  
Blogger nadarû dedi ki...

@bad-ı saba
estğ. efenim hak etmedğimiz sözler bunlar..
bak şimdi,yine mahcup durumlara düştük işte :)
çok teşekkür ederiz güzel sözleriniz için,teveccüh gösteriyorsunuz efenim, eksik olmayınız,sağolunuz:)

üzüm üzüma...hakkaten de bir harf ne kadar kabalaştırıyor cümleyi :)
kabayım ben yaa, kınıyorum kendimi:P

30 Mayıs 2013 00:28  
Anonymous Adsız dedi ki...

sabırla büyüdük. sabırla yaşlandık ve zanedersem sabırla gideceğizde. bize sunulan nimet de sabır galiba. payımıza düşen o!yanlız çocuk iken "tamam nasıl olsa akşam olacak.." akşam olduğunda ise "nasıl olsa sabah olacak" değip kısa zamana kanar idik. şimdilerde ise "nasıl olsa geçecek hayat" değip teselli bulmaya çalışıyoruz.. ama olmuyor: uzun zamana kanamıyoruz. çocuk ruhlarla ve kısa mesafelerle zamanı tüketir iken. büyük ruhlarla zamanı aşmak zor imiş meğer.. :(

30 Mayıs 2013 00:50  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Derin, can Adsız

Bugünlerde biraz suskunum, biraz susuyorum.. merak edip üzülmeyin; iyiyim. Siz de iyi olun inşâ Allah, belki yine gelirim.. yine söyleşiriz, yine şiirler okuruz birbirimize..! Yine güleriz, merhamet ederiz birbirimize; duâlarda buluşuruz.. Göğe bakarız, kuşlar gibi göçüp gitmeceler oynarız bu diyarlardan..! Kim bilir daha neler neler, ne güzellikler...

1 Haziran 2013 23:09  
Anonymous Adsız dedi ki...

hı hı öyle ..güzel günler idi acıda olsa güzel.ne güzel kapışır idik. tehdidler bile savurur idik.cımbızla kusurlar arar,her n kadar tanımasak da yine de korkmaz idik birbirimizden.şimdiler de ise yine acı var. ama ona benzer acı değil bu!güzel günler desem hiç değil..kabulenişin verdiği bir rahatlık sadece .eskisi gibi bu bir sevinç olamıyor tabii! :( eskisi gibi bilinmezlikle ilgili huzursuzluğum yok tabii ama mutluluğumda.gel yine şiirler okuyalım.. yine dualarda buluşalım.göye bakalım. kuşlar gibi göçüp gitmeceler oynayalım bu diyarlardan. :(

2 Haziran 2013 02:35  

Yorum Gönder