14 Eylül 2010

Sabır, bazen sessiz kalmamaktı; haykırmaktı gerçeği.

2 Yorum:

Blogger içimdekieylül dedi ki...

sükunet sabrın yandaşıdır ama ... haykırmak 'sabrı' telaşlandırır ...ama çok cesurca kabul etmek gerekir

14 Eylül 2010 02:05  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Susmalarımız haykırışların devâmıdır genellikle, düşün ki dünyaya geliyorken bir çığlık ile teşrif ediyoruz, sonra sonra susuyoruz.

En güzel seslenişlerimiz çocukluk zamanlarımızdı, kırmızıya maviye hayranlık güderken.

Sonra Siyah ile tanışınca, gündüzlerimize bile karalar sarılınca, susmasını öğrendik.

Ancak içimizdeki çocuk, eğer hala yaşıyorsa, ben buradayım dercesine kıpırdanıyordur huysuzca kimi zaman.

İçimizdeki çocuk.

Sessizliğin perdesini yırtmak istiyor; göze alıyor açlığı susuzluğu ve kimsesizliği.

Çünkü o bağımsız değişkendir.

Sevmediği oyunu bozar.

Boyun bükmek acıyı kabullenmekse, gerçeğe baş kaldırmak acıya meydan okumaktır.

İşte en güzel sabıra ihtiyaç duyduğumuz an da , bu andır.

Kanatlanırken gerçeğe, geri dönüp dönemeyeceğimizi bilemeyiz.

Ardımıza baksak önümüzü göremeyiz, önümüze baksak dönüş yolunu kaybederiz.

Ama düşün ki, şimdi bulunduğumuz yere bir daha geri dönmek istemiyoruz.

O halde, içimizdeki çocuğa biraz cesaret verelim.

İhtiyacı olacak.

Peki biz buna yola çıkmaya hazırmıyız acaba.?

Korku mu desem, alışkanlık mı desem, bizi içinde bulunduğumuz âna bağlıyor.

Öyle ki, içimizdeki çocuk susmaya devâm ediyor..!

K.M.

14 Eylül 2010 08:38  

Yorum Gönder