25 Kasım 2009

Serçenin Aşkı ve Akasya Ağacı

Yavru serçe güzel bir havanın olduğu gün daldan dala konmak için uçuş yapmak istemiş. İlk defa uzaklara uçacakmış. Uçmuş, çeşitli meyve ağaçlarının çiçek açtığını görmüş, her bir ağaçta birkaç dakika kalarak uçmaya devam etmiş.

Derken bir ağaca konmuş ki, o ağacın çiçeği mest etmiş serçeyi. Öylesine güzel kokuyormuş ki, kokusu serçeyi serhoş etmiş. Doya doya koklamış. Bu çiçek akasyaymış.

Akşam olunca mecburen yuvasına dönmüş. Kimseye anlatamamış kendisini serhoş eden çiçeği, kimseler anlayamaz onu, demiş. Ertesi gün yine gitmiş akasyanın yanına. Onu hiç incitmeyecek şekilde dalına konmuş.

Koklamış koklamış kendinden geçene kadar koklamış. Renginin güzelliğine de bakmaya doyamıyormuş. Akasyaya bakarken, onu koklarken olduğu yerde uyumuş kalmış. Bir uyanmış ki hava kararmak üzere hemen "hoşça kal sevgili çiçek", deyip yine yuvasına dönmüş.

Geceleri gözüne uyku girmiyor, devamlı aşık olduğu akasya çiçeğini düşünüyormuş. Günlerce hep aynı dala konup aynı akasyayı koklarmış, ona güzel sözler söylemiş.

"Senin güzel rengin, muhteşem kokun bana öyle zevk veriyor ki, birkaç gagalık yiyecek bulunca, onu yer yemez sana geliyorum. Benim dünyam seninle renklendi, ben artık seni görmeden duramıyorum. Seni çok özlüyorum. Sensiz içimde bir ateş oluşuyor. Hasretin gözlerimi bile göremez hale getiriyor. Seni gördüğüm günden beri sensiz yaşayamıyorum akasyam." diyormuş. Her gelişinde güzel diller döküp dönüyormuş.

Bir gün bir çocuk o serçeyi yakalayıp kafese koymuş. Serçe "Annem, kardeşlerim, illâ da akasyamı görmeden ben nasıl yaşarım", der der ağlarmış.

Kafeste günler geçtikçe o hep aynı sözü tekrar edermiş. "Kim bilir, akasya beni ne kadar özlemiştir? Şu kafesten bir çıksam, hemen koşup konsam akasyama, koklasam onu doyasıya ve görsem. Kim bilir ben onu bu kadar özlediğime göre, o beni ne kadar özlemiştir? Allah'ım! Beni akasyama kavuştur. Onun rengini, kokusunu özledim. Bu hasrete daha fazla dayanamayacağım. Hele akasya, artık benim hasretimle iyice solmuştur." diye duaya başlamış.

Aradan on gün geçmiş. On gün geçmiş ama serçeye bu on gün on yıl kadar uzun gelmiş.

On gün sonra evde hiç kimse yokken evin kedisi serçeye göz dikmiş, kafesini açmaya çalışmış çalışmış ve kafesini açmış.

Serçeyi yakalamak istemiş, serçe de bu arada kaçmış. Doğruca akasyasına koşmuş. Sevinçten kalbi duracak gibi olmuş. Akasyanın yanına gelmiş konmuş. Heyecanla sormuş: "Beni özledin mi? Ben kaç gündür senden ayrı olmamın üzüntüsünü yaşarken nerdeyse ölüyordum." demiş.

Her gün dalına onlarca serçe konan akasya cevap vermiş: "Aaa? Seni tanıyamadım, sen kimsin?" diye sormuş?

Emine Şenlikoğlu

Harcandık isimli kitabından.

6 Yorum:

Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

"Ben mahzûn bir serçe,
sen mağrur bir akasya."


dedi şâir.

25 Kasım 2009 00:49  
Anonymous Esmalâle dedi ki...

Çok uzun yıllar oldu bu kitabı okuyalı..
sevmiştim beğenmiştim güzeldi kitap..

şimdi ise karşımda o kitaptan bir alıntı görüyorum.. kim derdi kimm..

25 Kasım 2009 00:58  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Demek ki siz bizden yıllar yılı büyükmüşsünüz. Yaz mevsimi okudum ben, çok geç olmuş değil mi :)

Serçe kuşu ile akasya ağacı arasında geçen hikâye hep aklımızdadır.

Dünya da öyle değil mi, vefa etmiyor hiç kimseye..! Sen de kimsin deyiveriyor bir gün (:

Ben.. Hz. Allah'ın kuluyum, asıl sen kimsin desek nasıl olur :)

Bi iznillah.

Dipnot .:

Kitabı bir ilköğretim öğrencisine hediye etmeye karar verdim, rafta yeterince tozlandı diye düşünüyorum :)

Sevdiğim bir kitapdı, yine de onu hediye etmekten dolayı mutlu olacağım. Buna, zahiren vesile olduğunuz için de teşekkür ederim.

25 Kasım 2009 01:17  
Anonymous Adsız dedi ki...

gönüllü öğrenci ilköğretim öğrencisi olabilirim..

"Ben.. Hz. Allah'ın kuluyum, asıl sen kimsin desek nasıl olur :)"

bazan detirtiyorlar değil mi? :(

25 Kasım 2009 02:09  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Adsız

Niye üzülüyorsun Adsız kardeş :)

Dedirtsinler tabii, biz de Hz. Allah'ın kulu olduğumuzu hatırlayalım her daim :)

Ne güzel işte (:

Ölsek kalsak, bitsek tükensek; bizim bir sahibimiz var. O bizi bizden daha evla düşünmez mi :)

Üzülme, sabırlı ol.

Sabır metanet getirir, dayınıklığını arttırır, umudunu ziyadeleştirir, şeytanın fısıltılarına katlanma gücü verir :)

Bir usta, nasıl usta olmuştur Adsız kardeş? Her gün, her an amacına çalışarak, eğitim ve talim yaparak değil mi :)

Biz de karşılaştığımız zorluklara eyvallah deyip geçeceğiz (:

Her şey güzel olacak.

Ancak mükafatı bu dünyada beklemek acelecilik olmaz mı :) Hem dünya müminin cehenemidir ;) Bu dünyada biraz meşekkat ile, bâkî bir zenginliğe sahip olacağız.

Lütfen, biraz daha sabır (:

K.M.

Dipnot .:

"gönüllü öğrenci ilköğretim öğrencisi olabilirim.. "

Nasıl anlamadım? Kitabı mı istiyorsunuz :) Peki nereye ve kime göndereceğim konusunda bir fikriniz var mı acaba (:

25 Kasım 2009 02:45  
Anonymous Antalya Çiçek dedi ki...

Çok duygu yüklü bir şiir. teşekkür ederiz paylaştığınız için.

11 Ekim 2010 16:33  

Yorum Gönder