25 Mart 2009

Herkese ve her şeye rağmen.

Küllerimden doğmayı seviyorum, ben.
Herkesin bir bir gittiğinde, kalıp ellerimi semâya kaldırmayı seviyorum.
Hiç kimsenin, beni anlamamasını seviyorum.
Sen, hiç bir şeye lâyık değilsin sözlerini seviyorum.
Utanmayı seviyorum.
Herkesin, bir yol bulup yürüdüğü yerde.. düşüp, iki büklüm ağlamayı seviyorum.
Bütün ışıkların söndüğü o karanlık ayazda, üşümeyi seviyorum.
Rabbimin, bana yazdığı kaderi seviyorum.
Ölüm bir adım yakınımdayken, hayata gülümsemeyi seviyorum.
Gurursuz olmayı, affetmeyi seviyorum.
Affedilmemeyi, yalnız bırakılmayı seviyorum.
Ama demeyi, bir şey daha var demeyi seviyorum.
Hiç bitmeyen noktalarımı, seviyorum.
Olmadı mı, bir daha demeyi seviyorum.
Üzerinden geçilip ezildiğimde, yeniden dirilmeyi seviyorum.
Dirildiğim gün, çiçekler açıp.. yağmura, rüzgara, toza toprağa karışmayı seviyorum.
Hiç kimse yoksa, Rabbim var demeyi seviyorum ben.
Zamana meydan okumayı, bir şarap gibi olgunlaşmayı seviyorum.
Anlaşılmamayı seviyorum, ne kadar zor olsa da.
Anlatmayı seviyorum, sonuna kadar.
Anlaşılmasa da sözlerim, belki bir duyan olur diye söylemeyi seviyorum.
Bittim dediğimde, yettim diyeni seviyorum.
İşte orada, demeyi seviyorum.
Az kaldı, ha gayret demeyi seviyorum.
Bitmeyen türkümü dinlemeyi, dinlemeyi, dinlemeyi seviyorum.
Niye böyle oluyor demesini, şöyle olsa daha iyi olmaz mıydı demesini seviyorum.
Birisinin karşısında iken, çocuk gibi ağlamasını seviyorum.
Bir yanlış yaptığımda, onurumun ayaklar altına alınmasını seviyorum.
Susmasını seviyorum konuşuyorken.
Sonra yine konuşmasını, seviyorum.
Bayat bir ekmek olmasını seviyorum.
Her şey olduğumda, hiç bir şey olamayacağımı bilmeyi seviyorum.
Yokum dediğimde, var olmasını seviyorum.
Pişman olmasını seviyorum.
Pişman olup, keşke demesini özellikle seviyorum.
Yalnız olmayı, uzaklarda kaf dağının ardı sıra gelecek olan yolcuyu beklemeyi seviyorum.
Elimden tutulmasını, ağlama denilmesini seviyorum.
Değmez diyen bir sözü duymayı seviyorum.
Yanlışların içinde bir doğru aramasını seviyorum.
Kelimelerimi, cümlelerimi seviyorum.. kalp kırsalar da, ömür harcasalar da.
Bağırıp çağırdığımda, hâlâ yaşıyor olduğumu görüp, bir şansın daha var çocuk demesini seviyorum.
Dağları, taşları, kuşları, böcekleri, hatta kaktüs çiçeğini bile seviyorum.
Hiç suçu yokken, duvarı yumruklamayı seviyorum.
Sonra özür dilemeyi seviyorum en çok da, o duvarı gördüğümde.
El vefa deyişini, beni severken harcadıklarımın.
Sen ettin, bizde kalsın büyüklük diye bana bakmalarını seviyorum.
Onların karşısnda küçülmeyi, küçülmeyi, ve küçülmeyi seviyorum.
Ağlatılmayı seviyorum.
Her şey tükendiğinde, bir umut olmalı diye dalıp giden bakışlarımı seviyorum.
Bir günahım olduğunda, günahımı seviyorum.
Hatâm olduğunda, hatâmı seviyorum.
Kusurum olduğunda, kusurumu seviyorum çok.
Noksanım mı var, aman ne güzel diyebiliyorum sevgiyle.
Sevmeyi seviyorum, herkese ve her şeye rağmen.
Çünkü inanıyorum ki, ancak seven insan hiçliğin mânâsına vâkıf olabilir.

MKM

5 Yorum:

Anonymous Adsız dedi ki...

insanlık için çok güzel haller ama neden bilmem şu an dökülen gözyaşımın nedeni..

insan olduğumuzun farkında olmak. Onun emri üzeri insanı ve kendini sevmek. çok büyük bir mutluluk olmalı? sizin için.

bizde seviyoruz; sizde bulunan bütün bu halleri.. de; ardından şundan emin olmak istiyoruz (kendimizden) sizinki gibi fiiilide sevilen bir sevgi mi,yoksa "düşüncede mi kalıyor fiilide seviyormuyuz" biz bu hallerimizi.. hiçliğe vakıf olabilecek olanlardan olabilecekmiğiz acaba? . inş.. diyerek dua edelim kendimize.. anahtarı deneyelim belki tutar.. ;)

25 Mart 2009 12:22  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Sonra cevaplarım sizi, olur mu :) bi düşüneyim bakalım, fiilî mi seviyor muşum, yoksa laf ebeliği mi yapıyor muşum ;) Şu günler için Allah'a hamd olsun.. olsun mu, olsun efendim :P

Dipnot: Zor bir soru sormuşsunuz, ama.. cık cık cık :)

Herşeye Rağmen
Kâzım Mızrak

25 Mart 2009 12:52  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Hâlâ düşünüyorum..

25 Mart 2009 15:47  
Anonymous Adsız dedi ki...

aklıma su gelıyor;
soru belkıde kurgu !
neden ınsanlar dusun dusun yaparlarda
dusunmenın yarısı eylemın baslangıcı oldugunu kabul etmezde koselerınde sayarlar...
eylemsız hıc bır adım dusunsellıgı kabul eder mı !

Allah(c.c.)' a emanet yasıyor ve hayatı tadıyoruz;
yanı dusunuyor sorguluyor eylem farz degılmıdır !

bende zor sordum mu ?

Narsu.

25 Mart 2009 17:08  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Adsız

İçimde bir çocuk var, onun dünyası bu. Kah ağlıyor, kah gülüyor. Kah seviniyor, kah üzülüyor. Kah düşünüyor, kah konuşuyor.

Bense.. ona yaklaşmaya çabalayan bir insanım. Denizin orta yerinde, boğulmak üzereyken, çırpınıyorum.

Yıllardır bu böyleydi.

Fiilî mi, yoksa başka bir şey mi, artık siz düşünün. Aslında her şey güzel gibi görünüyor dışarıdan. Ama, maalesef..

Saygılarımla.

* * *

@ Narsu

Eylem senin de imâ ettiğin gibi farzdır Narsu.

Yâni, nasıl secdeye kapanmadan namaz olmuyorsa; eylem olmadan da, durduğumuz yerde sayarız.

Bunun farkında olmalıyız tabi ki.

Ancak.

Bilemiyorum.

Bunu başaramayan insanların sorunu ne acaba. Bu konu derin işte.

Sadece düşünmekle mi yetiniyorlar, yoksa eyleme geçmeye güç ve cesaretleri mi yok acaba ?

Sorular, sorular, sorular..

Dibi görünmeyen bir kuyu bu Narsu. Neticesi nereye varır, bir muallak bu..

Eyleme geçmeli, ama doğru zamanda doğru yerde geçmeli sanırım.

Bu arada, yıllardır.. bu konuda, bir zaafiyet gösterdiğimi kabul etmek zorundayım sanırım.

Suçlu muyum, günahkar mıyım (?)

Cezası var mı (?)

Ölmeli mi, yaşamalı mı her şeye rağmen... .

Bilmiyorum.

25 Mart 2009 18:56  

Yorum Gönder