21 Temmuz 2006

"What CNN Never Shows You"

Link: What CNN Never Shows You

.:.: Bağlantı :.:.

http://fromisraeltolebanon.info/

Eğer yukardaki bağlantıya ulaşamazsanız,
21 Temmuz 2006 tarihinde arşive aldığım
resimlere şu linkten ulaşabilirsiniz.

.:.: Bağlantı :.:.

http://mizrak.web.tr/fromisraeltolebanon.info/

20 Yorum:

Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Bağlıntıya tıkladığınızda daha bir çok işgal manzarası ile karşı karşıya kalacaksınız.

Fakat web sitesine ulaşma sorunları yaşanıyor, kimi zaman bağlantı kurulamayabilir.

***

Web sitesinde şöyle bri ifade var.

Watch Out - Sensitive Pictures Below
Website New Address www.fromisraeltolebanon.info
Over Half a Million visitors in 3 days!
The traffic on the site needs a special server and service and costing us a lot
We need your support to keep the site online


İfadeye göre üç gün içersinde yarım milyon kez sayfa görüntülenmiş.

Zaten site yeni açılmış; Domain Name 19 Temmuz 2006 tarihinde kayıt edilmiş görünüyor.

***

Açıklamaya göre, site editörleri Paypal.Com ile bağışta bulunulması talebindeler.

Bu sayede yeni bir server kiralayabilecekler, böylelikle web sitese daha hızlı bir erişim sağlanılabilecek..

***

İnşâallah bir grup kendini bilmezin işi değildir bu fikir; maksat bu işten rant sağlamaksa, ne kadar çirkince!

Olumsuz ihtimalleri düşünmeden edemiyorum; üç beş kuruşluk bir yatırımla web sitesi kurabiliyorsunuz; onlarca yüzlerce hatta binlerce dolar ile ne yapacaklar anlamıyorum.

Ümit ederim parayı hizmet etmek için kulanırlar.

Bu resimleri temin etmek, web sitesini dünyaya tanıtmak; orada olup bitenlerden bizleri haberdar etmek ve haksızlığa dikkat çekmek için..

***

Paypal.Com hesabımda para yoktur; olsaydı bir kaç dolar göndermeyi isterdim; o kadar parayı nerelere harcamıyorum ki.

Ya gerçekten ihtiyaçları varsa, gerçekten de bu zulmü insanlığa duyurmak için canla başla mücadele veriyorlarsa!?

21 Temmuz 2006 23:13  
Blogger tahin dedi ki...

Allahim!
Israil neyi hak ediyorsa, sen ona onu ver!

Nasil biliyorsan oyle yap Allahim!

Su alemi yuzu suyu hurmetine yarattigin habibinin hatiri icin, bu muslumanlarin, bu mazlumlarin kanini intikamini dusmanda birakma Allahim!

Bu katillerin uzerine inecek hak kilicinda, bir toz zerresi kadar da olsa yer edinmeyi bizlere de nasip et Allahim!

22 Temmuz 2006 00:59  
Blogger İbn-i Sina dedi ki...

tahin'in duasına Amin diyorum: Amiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiiinnn!

22 Temmuz 2006 02:36  
Blogger cenkunal dedi ki...

Dünya İslamiyet'e muhta.
Kapkaranlık dönemlerden geçmekteyiz.
Dua edelim hep beraber inşallah.

22 Temmuz 2006 08:17  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Haber portalları:

http://www.freespeech.org/

http://satellite.indymedia.org/index.html

***

Fallujah
Producer: Deep Dish TV
Length: 29m 12s

http://www.freespeech.org/fscm2/
contentviewer.php?content_id=1120


***

Videoyu izleyebilmeniz için, bilgisayarınızda Real Player kurulu olması gerekiyor.

Size Freeware yazılım olan Real Alternative version 1.49 programını tavsiye ederim; ben de kullanıyorum bu programı, güvenebilirsiniz!

.:.: Bağlantı :.:.

http://www.softpedia.com/progDownload/
Real-Alternative-Download-14790.html


***

Video dördüncü dakikasında bir sıcak çarpışmaya sahne oluyor, ben henüz sonuna kadar izlemedim.

Yıllar önce Bosna'da, Çeçenistan'da, Afganistan'da, Azerbaycan'da, Irak'da yaşanan trajedi; bugün Lübnan'da yaşanıyor.

Filistin'i zaten hatırlatmaya gerek yok...

***

Bu vahşet kokan savaş sahnelerini, İsrail'e sessiz kalan Amerikan askerleri gücüne hediye ediyorum:

(ve tabi Ortadoğuya barış ve özgürlük getirme heveslisi Amerika Birleşik Devletleri başkanına!)

Bu insanlar paralı asker, kendilerine ne emir verilirse onu yapıyorlar!

Sizleri muhatap alıyorum, askeriz diye geçinen kimseler.

Paradan daha kıymetli değerler vardır, askerlik ile alakası olmayan ailenize bu şekilde davranılmasını sizler kabul edebiliyor musunuz?!

Benim umudum Amerikan halkı, İsrail halkı,

Ve Ortadoğuda katliama seyirci kalıp aslı astarı olmayan Ermeni Soykırımı iddaalarında Türkiye aleyhtarı tutum davranış sergileyen Avrupa halkı tabi...

Devletinize ve geleceğinize sahip çıkın!

Farkındasınız ya da değilsiniz, açık bir ifade ile şunu söylemiş olayım; adım adım kendi sonunuzu hazırlıyorsunuz.

Kâzım Mızrak

22 Temmuz 2006 16:16  
Blogger divân dedi ki...

zalimler icin yasasin cehennem!!

korkunc, tek kelimeyle korkunc..
onlarin bir hesabi varsa, Allah´in da vardir elbet, biz rahmetinden ne kadar eminsek Allah´in, onlarin da gazabindan o kadar emin olmalari gerekir...

23 Temmuz 2006 01:51  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Divân

Zaman zaman ben de sizin gibi öfkeli olabiliyorum olanlara. Ancak öfkenin bir çare olmadığını görüyorum sonra, daha da üzülüyorum; hem öfkelendiğime hem de çaresiz oluşumu anlamış olmama...

İnşâallah buraya bırakmış olduğunuz yorum sizi iyi hissetmeye sevketmiştir.

Öyle anlaşılıyor ki, elimizden bir şey gelmemesi nedeniyle en azından düşünce olarak çorbada bizim de tuzumuz olsun diyor ve konuşuyoruz haksız yağmalamaya işgale vahşete dair..

Blog dostlarımızı ben bu şekilde anlıyor ve hepsini de hoşgörü ile karşılıyorum; zaman zaman öfkenin sınırlarını kaçırıyor olsak da.

Lütfen, hiç kimseler cehennem ateşinde yanmasın; yazık ki hepimizin atası aynı kimse bizim inanca göre.

Şöyle ya da böyle ortadoğuda kardeş kardeşe zulmediyor; ben bunu bilir bunu söylerim.

Biz müslümanlar öyle duyarlı olabilelim ki, yanağımıza bir tokat atıldığında diğer yanağımızı dönebilelim.

Biraz ütopik bir yaklaşım gibi değil mi, ama işin aslı böyle Divân.

Bu yorum da bir bakış açısı işte, öfke ile kan dökmek de bir bakış açısı İsrail için.

Onlar, masum insanları yerlerinden yurtlarından ettiler.

Kimileri kurşun ve bomba ile öldüler ya da telafisi mümkün olmayan yaralar aldılar. Hayatta kalanlar ise yiyecek, giyecek sıkıntısı içersinde bir yaşam mücadelesi veriyorlar.

Ya açlıktan, ya hastalıktan hayatlarını kaybedecek olanlar da var bu işgal sonrasında.

Gelecek olan barış, bu gerçekleri asla unutturmayacak geride kalanlara.

Rabbim bize yardım etsin, olup biten onun rızası ile tecelli buluyor ne de olsa.

Demek ki anlaşılması gereken bir ders var insanlık adına, diye düşünüyor ve sözümü bağlıyorum.

***

Savaş henüz bitmedi, düşünelim; Allah neden böyle bir sistem yaratmış olabilir?

Yoksa anlatıldığı gibi o hiç olmadı mı, yok mu yani?

Varsa nerede peki, sevenlerini böyle sefalete sürükleyen bir Tanrıyı tanımıyorum ben!

Bana verilen akıl ile ben de onu kınıyor, ayıplıyorum; yazıklar olsun büyüklüğüne şanına...

Kâzım Mızrak

24 Temmuz 2006 21:13  
Blogger İbn-i Sina dedi ki...

@kazım mızrak, yazdıklarınıza genel olarak katılıyorum, ama "Biz müslümanlar öyle duyarlı olabilelim ki, yanağımıza bir tokat atıldığında diğer yanağımızı dönebilelim." diyorsunuz. İslamda bu varmıdır? Peygamber efendimiz (s.a.v.)'e Hz. Ali'yi neden bu kadar sevdiğini sorduklarında, Peygamberimizin sorusu ğzerine Hz. Ali, kendisine kötülük yapana iyilik yapacağını söyler (hemde 7 defa). Peygamberimiz de: İşte bunun için demiştir. Ama bunlar ayrı şeylerdir bence. "Merhamet etmeyene merhamet edilmez" hadisini de hatırlatırım.
Selametle..

25 Temmuz 2006 02:24  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

"Ama bunlar ayrı şeylerdir bence. "Merhamet etmeyene merhamet edilmez" hadisini de hatırlatırım."

@ İbn-i Sina

Çok çok ince ve hassas bir konu, meseleyi tartışmayalım; eksik kalır hep.

İnşâallah, taslak olarak yanlış düşünüyor değilsiniz merak etmeyin.

En iyisi net bir yargı ifade etmeyelim ikimiz de; zira yerine göre merhamet vardır ya da yoktur elbette.

O tokat meselesi de bir benzetmedir, mubalağa yapılmış; teşbihde hata olmaz diyelim.

Dikkat çektiğiniz için teşekkür ederim, durumu yeniden değerlendirmiş oldum; mevzu hakkında daha da düşüneceğim..


.:.: Dip Not :.:.

Bu yorum, saatler süren düşün muhasebesi neticesinde yazılmıştır.

25 Temmuz 2006 05:45  
Blogger İbn-i Sina dedi ki...

Rabbim zalimleri bildiği gibi yapsın, dersek herhalde uzlaşmış oluruz :)

25 Temmuz 2006 16:43  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Eve yeni geldim İbn-i Sina. Çarşıdan arabayla geldim; ve bir kaç saniye fark ile bir trafik kazasından kurtuldum.

Ya bir kaç insanın canına mâl olacaktı bu kaza, ya da ben ölecek gibiydim.

Çevre yolunda kavşağa yaklaşıyordum, az kalmıştı ve sarı sinyal yanıp sönmeye başladı. Bu şu anlama geliyordu; şimdi kırmızı yanacak, yavaşla ve dur.

Ben dursam duramazdım, çünkü hızlı geliyordum sol şeritte.

Gaza bastım, bari geçip gideyim dedim. Ama düşündüğüm gibi olmadı, ve kavşakta bekleyen bir otobüsün arkasında duran araba yola çıktı; içinde bir aile vardı; çarpmam an meselesiydi ki kornaya basmamla durdu; ben de bankete çarpmaktan kurtuldum; çok şükür takla da atmadan bir manevra ile yoluma devam ettim.

An meselesiydi, ölüm bu kadar yakın; ben kendi ölümüme üzülmem de; eğer o arabanın içinden birilerini yaralasam veya kazara ölümlerine sebep olsam kahrolurdum.

Üzgünüm, üzgünüm, üzgünüm; yine de şükürler olsun diyorum; bundan böyle daha dikkatli olmaya gayret edeceğim.

Kimden özür dilesem ki; arabanın içindeki aileden mi, yoksa bu canı bana veren Allah'tan mı?!

Canım sıkıldı bu işe, keşke olmasaydı :(

Sen de yeni ehliyet almışsın sanırım, bu olay senin için de bir ibret olsun dilerim.

***

Diğer mesele de, zalim olmaya dairdi değil mi!?

Önerini kabul ediyorum, irade yaratıcınındır; bakma sen benim sorgulamalarıma, Allah nerede diyorsam da, bir tesadüf ile meydana gelmediğime inanıyorum.

Bu dünyayı yaratan ve olup biteni sürekli düzenleyip kontrol eden bir güç var; buna inanmaktayım, o güç de Allah denilendir!

Merhamet etmek kabiliyet meselesidir; her kimse bu kabiliyet ile donanmış değil; bizler zayıfız, aciziz ve iman konusunda tam değiliz diye düşünüyorum.

Nemrut da Allah'ın bir kuludur; onun zulmüne katlanmak Allah'ın zulmüne katlanmaktır bir nevi.

Kötü huylu bir eşin zulmü de vardır, o da Allah'tandır.

Açlık, sefalet, hastalık, sakat kalmak, evsiz kalıp sokaklara düşmek de zulümdür; bunlar da Allah'ın kulu için zulmüdür, ki bu konu hikmet-i ilahi olarak tanımlanır, böyle bir durumda sebeplere ulaşmak için tefekkür gerektir!

Kâmil insan, her bir belanın derdin sıkıntının musibetin Allah'ın rızasıyla olduğunu bilir ve sabır eder; tabi bu sabır şeref onur haysiyet namus kavramlarına zarar vermeye başlaması noktasına kadardır.

İşte bu nokta ile Allah'ın adaletine binaen; kul gereken önlemleri almakla yükümlüdür; aksi halde karşısındakini günaha teşvik etme konusunda tahrik unsuru oluşturacaktır.

Eğer zulme tahrik varsa, burada zulmedene merhamet gerektir; aksi halde, zulmeden masuma durduk yerde musallat oluyorsa, orada meşru mudafa denilen mekanizma işler, bu tepki de adalet olarak bilirinir.

Kul hakkı gasbedilmekte ise, adaleti sağlamak adına; zulmeden taraf ceza görür; ki bu ceza o kimsnein nefsi ile mücadele etmesi adınadır; yani yine günah içinde olan kimsenin menfaati içindir.

İsrail için nasıl bir ceza bulunabilir; tahrik unsuru var mıdır, iki askerin kaçırılması kışkırtıcı bir etken sayılabilir mi, İsrail'in masumları öldürmesi gerekçeyi karşılayabiliyor mu.

Soru soru üzerine, fıkıh konusunda yeterli bir birikimim yoktur; en iyisi biz de zalim olup yargısız infaz yapmayalım; yoksa biz de zalimlerden oluruz; hadi İsrail'e gününü gösterelim demek, bir çılgınlık; o halde bizim onlardan bir farkımız kalmaz.

Ben müdahil sıfatına sahip olmadığım sebebiyle beklemedeyim, sizi bilmem.

Şu soruyu da dikkatle sorgulamalıyız, Filistin, Irak ya da Lübnan ne ölçüde müslümanlığı yaşamaktadır ya da yaşamaktaydı?

Müslümanlığı peçenin altında yaşayanlara töleransım yoktur; bu konu üzerinde çok kafa yordum; islamiyet bu değildir! Arap kültürüne İslamiyet demek, dinin anlaşılmamış olduğunu gösterir; din Arapların tekelinde midir, hayır!?

Müsüman olmanın bir kuralı mıdır şu zamanda bir üçüncü dünya ülkesi olarak yaşamak?

Türkiye! Müslüman bir ülke olarak hâlâ teknolojiyi dışardan satın alıyor ve takip ediyor, sonra adı da Müslüman ülke oluyor.

Müslüman ülkelerin geneline şöyle bir baktığımızda, kanaatimce din kavramı hâlâ anlaşılmamış; bolluk içine düşen toplumlar da maalesef dinden sapmışlar sapmaktalar.

Bu ince çizgi, bizi dünya ve ahiret arasında bırakıyor; teknolojiyi üreterek İslamiyeti yaşamak çok zor gibi görünmekte; işte bunu beceremiyor maddenin büyüleyici gücüne ve güzelliğine kaptırıyoruz kendimizi.

Bu mevzu üzerinde dikkatle durun, on yıllar sonra durumu yeniden değerlendirin; bakalım ne olacak? Müslüman geçinip, Allah'ın adaletini bekleyenler, acaba umduklarını bulabilecekler mi; yoksa ilahi sistemin adaleti umulmadık bir şekilde mi insanlığa kendisini gösterecek?!

Ortadoğu bir bedel ödüyor, Lübnan bir bedel ödüyor!? Filistin kan ağlarken, oradaki insanlar ne haldeydiler acaba?

Suriye, Irak, İran, Pakistan, Arabistan, Mısır, Türkiye...

Bu ülkeler, Filistin göz yaşı akıtırken acaba ne haldeydi?

Bosna, Azarbaycan, Çeçenistan, Afganistan göz yaşı döküyorken Müslüman geçinen ülkeler zulme hangi ilahi kanunu delil göstererek sustular?

Yoksa, Müslüman olduları için yoksulluk derdine mi düşmüştüler; işte görüyorsunuz ya; karşımıza yine dine bağlı sebepler ile çaresiz kalma durumu geliyor!?

Bana İslamiyetin yaşandığını söylüyorlar, ben de zaman zaman durup soruyorum, nerede peki?!!!

Lübnan'ı bugün savunanlar var, ben de oh olsun demiyorum; sadece dikkat çekiyor ve diyorum ki, Türkiye nereye gittiğini sanıyor!?

Bu yazıda şu konu da kendisini bir ölçüde hissettiriyor; din sadece ve sadece özgür bir inanç sistemidir, her birey aklına estiği gibi dini yaşayabilir.

Tartışması bitmeyen bir konu bu, evrensel bir din tanımı yapılamıyor; her kültür coğrafi yaşam şartlarının getirilerine göre bir din edinmiş durumda ve her kültür kendi inanç sistemini gerçek doğru kabul ediyor.

Ben de bu karmaşa içersinde çoğu zaman yönünü kaybeden bir insan olarak buluyorum kendimi.

Bitmeyen Kavga,
Kâzım Mızrak



.:.: Dip Not :.:.

Bu yorum 20:00 sularında yazılmış,
23:00 sularında düzenlenmiştir.

25 Temmuz 2006 23:10  
Blogger İbn-i Sina dedi ki...

Öncelikle çok geçmiş olsun. Verilecek sadakanız varmış gerçekten. Ama Rabbim isterse koruyor işte, bir de ecel gelmeyince...
Dediğiniz gibi ibret almalı.

yazınızın ikinci bölümünü ilgiyle okudum, fikirlerimizin çok yakın olduğunu anladım. Okurken aklıma "Siz nasıl iseniz, öyle idare edilirsiniz" mealindeki Hadis geldi. Eğer Filistin bugün bu hale geldiyse, zamanında yaptığı hatalardan dolayıdır. Allah adaletli tabi. Eğer bazı güçler de şu an dünyayı yönlendirebiliyorsa veya yönetiyorsa, bunu davalarına olan bağlılıklarına ve birlik duygularına borçlular. Allah adaletli. Herkese dünyada müslüman- gayri müslim demeden hakettiğini, yaptığının karşılığını veriyor.

Hmm, ama açıkcası kafama takılan birşey var (yinemi? dediğinizi duyar gibiyim :)): Allah'ın zulmünden bahsetmek doğru mudur acaba? Allah'ın zulmünden bahsettiğimiz zaman Allah'a Zalim sıfatını vermiş olmazmıyız? Yani Adilin tersini. Allah'ın zulmü derken neyi kastettiğinizi anladım, yanlış anlamayın lütfen, ama zulüm kelimesi o verdiğiniz manayı taşımaz bence. Allah gazab eder, ama zulmetmez. İsterse helak eder, bütün belaları yağdırır, ama zulmetmez. Aynı fikirde olmayabiliriz tabi, saygı duyarım.

Bu arada nefsimden başkasıyla kavga ettiğim yok :)

Dip Not:
Böyle teferruatlı bir cevap için teşekkür ederim. Kelimelerinizi seçerek yazdığınız besbelli de yalnız Siz hep böyle zaman mı tutarsınız?...

26 Temmuz 2006 01:40  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

Aşağıdaki link, yukarıda süre gelen tartışma konusu içindir.

Onu da, şunu da bunu da okurum diyenler için bir kaynak.

Ben yukarda dünya Müslüman ülkelerinin, İslamiyeti tam anlamıyla yaşayamadıklarından şikayetci olmuştum.

Bu yazıda ise, öne sürdüğüm düşünce çürütülmeye çalışılmış.

Ne güzel işte, eleştiriye açığız; yanlışlarımızı kabul edebilmeliyiz değil mi?!

.:.: Bağlantı :.:.

Müslümanlar İslam Yüzünden mi Geri Kaldı?

.:.: Alıntı :.:.

"Bu ve benzeri örnekler Müslümanların geri kalmasının nedeninin din olmadığını ve batının da gelişmesinin temelindeki motivasyonun yine dinden kaynaklanmadığını ortaya koymaktadır."

26 Temmuz 2006 23:02  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ İbn-i Sina

Merhaba efendim, dün yorum yazma günüm değildi; sizin yorum bugüne tehir edildi.

***

Yine mi diye bir ifade kullanılmış, gözümden kaçmadı; ben de kendi içimde şöyle bir korkuyu yaşıyorum, yine uzun uzadıya bir yorum gelecek diye mi düşünüyorsun acaba :o)

Korku demişken, şu izafiyet teorisi aklıma geldi; ama konumuz bu değil şimdi.

***

Bizim buralarda şöyle bir söz daha vardır İbn-i Sina, verilmiş sadakan varmış diye; sen bizi borçlu çıkardın, öyle olsun napalım.

***

İkinci parağrafta ifade ettiğiniz düşünceleri hoşnutlukla karşılıyorum; duygusallıktan arındırılmış, kanaatimce salt gerçekleri görebilen bir göz edasıyla yazılmış.

Her zaman, böyle olmayabilir tabi, ilk yorumda söylendiği gibi; uslubunuza sınırlar çizmek istemem.

***

Zulüm konusunda düşüncelerim değişmez gibi.

Bakın değişmesi Allah inancımın değişmesine bağlı. Ben sonsuzlukta Allah'tan başka bir öğenin varlığını tanımlamayanlardanım; mesela birisi beni üzünce, kendi içimde bir kavgaya tutuşup Rabbim beni üzüyorsun diyorum.

Bu arada, bu çilenin sebepleri ne olabilir ki diye tefeküre salıyorum aklımı.

Allah izin vermese, sen bir tek nefes dahi alamayacağın gibi; Allah rıza göstermese hiç kimsenin sana zararı da dokunamaz!

İman konusunda aşmış insanlara özeniyorum bu hususta; ben söylediklerimi yapamıyorum ki :(

Siz düşüncelerinize bağlı kalın, bizimle de paylaşmış olun burada; zaman içersinde inşâallah daha güzel çıkarımlar elde eder, bilginize bilgi katarsınız.

***

Teferruatlı bir cevap olmuş evet; itiraf ediyorum, kelimeleri seçerek yazdım, ard arda tekrarlayan kerlimeleri eleyip eş anlamlılarını aradım dakikalarca ;-)

Blog yazmak benim için bir sanat, resim yapmak gibi; aylardır bana huzur veriyor burada olmak. Amma ve lakin, insan ilişkileri konusunda yıpranmak da var; sık sık iletişim kazaları yaşanıyor bloglarda.

Sabır edip, altı üstü sanal âlem diyerek sineye çekiliyor bu tatsızlıklar..

İşin sosyo kültürel yanını da düşünmeye başladım şu blog meselesinin; Messenger (Instant Message) illetinin yaygınlaşması da gün geçtikçe ürkütmekte beni.

Gelişen teknolojiyle birlikte, yeni nesil şu dört köşeli kutuya mı hapsolunacak acaba diye endişe duymadan edemiyorum.

***

Zaman tutma konusundaki soruya muhalefetim İbn-i Sina.

Can sıkıntısına çare olsun diye saat tutmaya heves etmek gibi bir takıntım yoktur, cevaplandırmıyorum soruyu.

Alın size bir paradoks örneği :)

26 Temmuz 2006 23:39  
Blogger İbn-i Sina dedi ki...

"Yine mi diye bir ifade kullanılmış, gözümden kaçmadı; ben de kendi içimde şöyle bir korkuyu yaşıyorum, yine uzun uzadıya bir yorum gelecek diye mi düşünüyorsun acaba"

Hayır öyle düşünmüyorum, öyle düşünmüş olsaydım yorumunuzu kısa tutmanız için kendi yorumumu kısa tutardım herhalde. Aksine, yorumuma uzun uzun cevap vermeniz fikirlerimi es geçmediğinizi gösteriyor. Bu konuda hiç bir "korkunuz" olmasın.

"Bizim buralarda şöyle bir söz daha vardır İbn-i Sina, verilmiş sadakan varmış diye; sen bizi borçlu çıkardın, öyle olsun napalım."

Allah söylettirdi veya yazdırttı demek ki, yoksa o sözün öyle olmadığını ben de biliyorum. Gurbette yaşıyor olsak da, o kadar türkçemiz var çok şükür :)

"mesela birisi beni üzünce, kendi içimde bir kavgaya tutuşup Rabbim beni üzüyorsun diyorum."

Hmm, üzmek olabilir belki, bu konuda emin değilim, ama zulmetmek ayrı birşeydir. Hala Allah'ın zulmetmediği fikrindeyim.

"Gelişen teknolojiyle birlikte, yeni nesil şu dört köşeli kutuya mı hapsolunacak acaba diye endişe duymadan edemiyorum."

Bunu düşünen tek insan olmadığınızdan emin olabilirsiniz.

"Can sıkıntısına çare olsun diye saat tutmaya heves etmek gibi bir takıntım yoktur, cevaplandırmıyorum soruyu."

Şaka niyetiyle yazılan bu sözleri bu kadar ciddiye alacağınızı tahmin edemedim doğrusu. Bundan sonra daha dikkatli olacağım kendimce şaka yaparken, ama siz de herşeyi öyle ciddiye almayın lütfen.
Açıkcası soruma cevap beklemiyordum zaten...

"Alın size bir paradoks örneği"

Yorumsuz...

Dikkatimi çekti:
Dip Not yok mu bu sefer? :))
(Alın size bir şaka daha)

vesselam..

27 Temmuz 2006 01:01  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

.Yine tank sesleri geliyor, sanki pek yakınlarda,
.Meyve yerine kanlar bürünmüş, ağaçlarında,
.Ve, insan parçaları sallanıyor, ağaç dallarında,
.Yine vahşet işleniyor, yine acı, FİLİSTİN topraklarında.

.Yine tank sesleri geliyor yanı başımızdan,
.Çocuklar öldürülmüş gömülüyor, belli tabutlarından,
.Analar, bacılar, çocuklar, sokaklara atılmış yuvalarından,
.Yine kanlar akıyor su yerine, FİLİSTİN topraklarından.

Selahattin Ölmez

***

Bu şiiri, posta içeriğindeki resimde görünen ve daha doğmadan öldürülmüş olan bebeğe atfediyorum.

Estağfirullah,
Kâzım Mızrak

27 Temmuz 2006 02:19  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ İbn-i Sina

Zaman ve dip not konusunda üslubumuza nazar ile lâtife ediyorsunuz efendim, farkındayım; beni incitmiş değilsiniz, her dâim sulh olalım.

Ben de nezâket ve anlayışınızı ümit ediyorum..

27 Temmuz 2006 22:21  
Anonymous Adsız dedi ki...

israili şiddetle kınamaktan başka çarem yok keşke elimde bir tek fırsat olsa israilin etrafını kalın tellerle kaplayıp kımseye zarar vermelerini engellerdim bir kümes gibi yani
aslında tüm acımasız gaddar katilleri bır kümeste toplamak gerek birbirlerını yesınler diye mahsum dünya insanlarıda huzur ve barış içinde yaşardı böylece.tüm dünya insanlarını barışa birliğe davet edıyorum dunyamızı sevelım.

9 Nisan 2007 23:14  
Anonymous Adsız dedi ki...

israili şiddetle kınamaktan başka çarem yok keşke elimde bir tek fırsat olsa israilin etrafını kalın tellerle kaplayıp kımseye zarar vermelerini engellerdim bir kümes gibi yani
aslında tüm acımasız gaddar katilleri bır kümeste toplamak gerek birbirlerını yesınler diye mahsum dünya insanlarıda huzur ve barış içinde yaşardı böylece.tüm dünya insanlarını barışa birliğe davet edıyorum dunyamızı sevelım.

9 Nisan 2007 23:23  
Blogger Bâd-ı Sabâ dedi ki...

@ Hülya Sözen

Düşüncelerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederim..

Keşke savaşmak zorunda kalmasaydık, mutluluğa ulaşmak yolunda.

Derin bir konu, dinler bile kendi uğrunda savaşmayı kabul ediyorken!?

Araştırıyoruz, kâinatı anlamaya çalışıyoruz efendim...

Allah râzı olsun.. selâm, ve duâ ile ! . . .

9 Nisan 2007 23:54  

Yorum Gönder