31 Ekim 2008

Balık Burcu 'nun Doğası (?)

Şükürler olsun ki, yorucu bir günün ardından yine klavyem ile birlikteyim.

Benim için, bloğumla baş başa kalmak, iç alemime bir yolculuk yapmak anlamına geliyor. Ve, bundan büyük keyif alıyorum.

Hımmm.. bir, balık burcu olduğumu söylemiş miydim acaba :) ya da, aslında belki de söylemeye gerek kalmıyor 'dur ?

Dışarıdan bakıldığında, ne denli derin düşünebilen, ve hayal gücü engin bir kimse olduğum gözlemleniyordur muhtemelen.

Balık burcu yalnızlığı sever. Şehrin kirli gürültüsünden uzak, bir ağacın gölgesinde; uçuşan kuşları izlemek onun için bulunmaz bir keyiftir.

Hele hele, bir göl kenarındaysa; balıklar, suyun üzerinde dans ediyorsa.. değmeyin keyfine. Havanın tazeleği, çam ağaçlarında dolanan sincapların bitmek bilmeyen koşuşturması.. .

Ne güzel bir huzûr (!) Kavga yok, gürültü yok. Ama, akşam çökerken ufka, bu manzarayı terk edip şehire dönmesi var ya, bir ızdırâp :(

Sir Isaac Newton da bir balık burcu muydu acaba (?) Bi bakalım, balık burcu ünlülerine :) Daha önce böyle bir araştırmam olmamıştı :P

Evet.. .

[ Şurada ] balık burcu ile ilgili bazı isimler var 'mış.. .

- Albert Einstein 14.03.1879 Bilim İnsanı
- Antonio Vivaldi 04.03.1678 Müzisyen
- Bobby Fischer 09.03.1943 Satranç Ustası
- Bruce Willis 19.03.1955 Sanatcı
- Copernicus 19.02.1473 Bilim İnsanı
- George Washington 22.02.1732 Siyasetci
- Graham Bell 03.03.1847 Bilim İnsanı
- Mikhail Gorbaçov 02.03.1931 Siyasetci
- Montaigne 28.02.1553 Yazar
- Shaquille O’Neal 06.03.1986 Sporcu
- Victor Hugo 26.02.1802 Yazar
- Yuri Gagarin 09.03.1934 Astronot
- R. Tayyip Erdoğan 26.o2.1954 Siyasetci

Diğer burçlara nazire yapmadığımı da, şimdiden söyliyeyim. Elbette, her burcun kendisine has güzellkleri vardır, değil mi ?

Mühim olan, bu güzelliklerin inkişaf edebilmesine yardım etmemizdir. Aksi halde, yitirilir ?

Bir çiçek, bakımsızlıktan nasıl soluyorsa; insan da, sahip olduğu Allah (c.c.) vergisi meziyetlerini kulanmadıkça, onları kademe kademe kaybeder.

Hâl böyleyken.. insan, küsme(me)lidir hayata: Eğer öyle olursa.. ona kim yardım etmek ister ki; kendisi de istemiyorsa, yaşamı (!)

İleri İnsanlık
Kâzım Mızrak

29 Ekim 2008

Tükeniş

Biter. Bitmeyen ne var, hepsi biter. Bitmez diye, güvenme. O da biter, bu da biter; hepsi biter: Görürsün, günden güne tükendiğini.

İllâ Tefekkür

19 Ekim 2008

Michael Jackson - They Don't Care About Us

Etiketler:

Ergonomi (?)

Tanrı, ergonomiyi insandan önce îcad etti.

İnsanı yaratıyorken.. ellerini, kollarına; kollarını, vücûduna; vücûdunu, başına; başını da, tüm bedenine uyumlu yarattı. Böylelikle, insan; yürürken, koşarken, otururken, yüzerken, yatarken, kalkarken.. mekanik anlamda mükemmel bir makine hâline geldi.

İnsanın gözleri.. üç boyutlu görsün diye iki adet yaratıldı; ve her ikisi de başta bulunuyor. Yukarıdan baktıklarında, uzakları görebiliyorlar. Görünen mesafe otomatik olarak algılanmakta, böylelikle, göz merceği kendisine bildirilen uzaklığa göre odaklanmakta.

Soğuk havadan akciğerler etkilenmesin diye, burun sistemi bir klima gibi çalışarak solunan havayı nemlendirip ısıtmakta. Burnun içerisinde yoğunlaşmış tüyler, havada asılı olan tozları süzmekte.

Bedeni çepe çevre saran deri.. terleme yoluyla sıcak havalarda bedeni serinletmekte, aynı zamanda; terleme yoluyla, kanın kimyasının düzenlenmesine yardımcı olmakta. Deri üzerindeki kıllar sayesinde; hava, ve sıvı kanalları daima açık tutulmakta.

Kulaklar sahip oldukları aerodinamik duruşla, ses dalgalarının yakalanıp, orta kulak yoluyla kulak zarına iletilmesinde önemli bir görev üstlenmiş.

Orta kulakta yer alan sert kemik dokusundan oluşmuş bir mekanizma, daha güvenli bir konumda bulunan iç kulağa, ses titreşimlerinin iletimini kayıpsızca temin etmekte.

Tanrı, ergonomiyi insandan önce îcad etti.

Bir tesadüf olduğunu düşünen insan.. herkesten, ve herşeyden çok bildiğini mi sanıyor (!)

Nayır, nolamaz.

Just, want.

I believe, there is a happiness smile somewhere. We all are waiting, and looking for it. Doubtless.. we'll find, too. Just, let's want.

Try Again
K. Mizrak

Özgür İnsan Komedisi

İnsan kendisini özgür mü sanıyor ? Nassıl yâni ? Özgür müdür insan ? Nassıl yâni ? Bir influenza virüsüne boyun eğen insan, kendisini nassıl özgür görebiliyor ? Yoksa, insan kendisini mi kandırıyor !

Nayır, nolamaz.. .

Bir gün daha !

Bugün, öyle ki, bana, sanki hiç yoktan verildi. Dün, uykuya daldığımda, benim için, ömür bitmişti.

Atıf: http://balbocegi.blogspot.com/

17 Ekim 2008

Ben, Sen, ve İkimiz.

(1) Değer mi.. bir avuç toprak için can yakmaya, kalp kırmaya? Seninle mi gelecek mezara, malın mülkün? Hepsi birer yolcuydu, dünya ise bir durak: Söyle değer mi kalmaya, bu zahir durakta ebedî?

(2) Değer mi.. kaybedilenin arkasından üzülüp dövünmeye.? Eninde sonunda yitip gitmeyecek miydi ? O seni bırakmasa, sen onu bırakmayacak mıydın, bir soluk nefes ile? Değer mi, o benim diyerek sahiplenmeye? Sanıyor musun ki, sen sana aitsin? Söyle, başkası sana nasıl ait olsun?

(3) Değer mi.. sevinmeye, galib gelince bir savaşta? Kaybeden olmayacak mı sen kazanınca? Bir ocak sönüyorken, başkaları yanıyorsa; değer mi, kazanması? Senin gülüşün, başkaları için azap oluyorsa; değer mi mutlu olmaya?

(4) Değer mi.. zinâ yolunda harcanan zamana? Hayvanların da yaptığı bu değil mi? İnsan gibi hak hukuk gözeterek yaşamak varken, hayvanlar gibi edepsiz olmaya değer mi? Yine acıkmayacak mısın, kendini doyurunca? Değer mi, yürek aç duruyorken; bedenin yarım kalmış tokluğuna?

Madrup K. Mızrak

16 Ekim 2008

Karşılıksız sev(e)mez, insan.

Vefa diye bir şey..

Anıl bey, 23 Nisan 2007 tarihindeki bir mevzû ile ilgili bloğuma ileti bırakmış :) görünce iletiyi, doğrusu biraz afalladım; Maidis kimdi (?)

İletiyi okudukça, zamanda bir yolculuk yaptım geçmişe doğru. Bir yerde, bir yazı okumuş olduğumu; ve bu yazıyı fevkalade beğenmiş olduğumu hatırladım.

Kazım Bey, günlüğüme yazdığınız yorum ve günlüğünüzdeki tanıtım için teşekkür ederim.

Yazdığınız yorum günlüğümdeki ilk yorumlardan biriydi, çok sevinmiştim, ama bir türlü cevap yazmaya fırsatım olmadı, zaman geçtikçe bir cevap yazmak daha da güçleşti.

Sonunda böyle biraz saçma da olsa bir şeyler yazmak istedim.

İyi günler,
Anıl

Kaynak: http://mizrak.web.tr/


Özbek'in sevinci, ötelerden bize yol bulmuş aylar sonra. Biz de sevindik, elhamdülillah. Demek ki, vefa diye bir şey varmış: Hâlâ.. .

Kâzım Mızrak

14 Ekim 2008

Düş

Düşünce, tekrar kalk. Ve tekrar düş; düşmekten, korkma. Düştükçe, düşmeyi öğreneceksin; ve, nasıl düşülmeyeceğini de.

Zıddını biliyorsan, aslını da bilirsin; aslını biliyorsan, zıddını da bilirsin !

Mızrak

12 Ekim 2008

Tekvir Sûresi - Abdulbasit Abdussamed

11 Ekim 2008

Ahmet Altan, denilince.

@ Deepness

Ahmet Altan'ın bir kaç kitabını okumuştum. O'nun hikâye üslûbunu sezinledim yazınızda.

Bir yerde, kahramanın duygu yoğunluğu kederli bir hâl alıyor: Dönüşü olmayan yollara giriliyor.

Öyle ki, bu süreç içerisinde; sonun başlangıcına değin.. umut duygusu ile meşgul olan kapı açık. Sonra, birden bire kapanıyor bu kapı.

İşte o vakit: Kahramanı hayâllerine bağlayan umut kırıntıları da, tükeniyor.

Keder, yerini; kabullenişin sükûnetine bırakıyor.

K. Mızrak

Şurada: www.sifirnoktasi.blogspot.com

8 Ekim 2008

Suskunluğum

~ Niçin susuyorsun ?
~ Konuşmam için bir sebep, yok ki..

5 Ekim 2008

Çetin Yollar

"Ey Kâbe seni bin sefer yıksam yine yapabilirim. Ama kırık bir kalbi asla!" Hz. Ömer

@ EsMaLâLe

Yıkılan Kâbe'yi tekrar tekrar yapabiliriz. Ama, bir kalp incindin mi: Onu geri kazanması gerçekten de zor oluyor. Ve şu çağda, onu geri kazanması hemen hemen imkansız gibi. Çünkü.. hiç kimse, başka birisini vazgeçilmez bir kıymette görmüyor: Vazgeçilmez, ve kıymetli olan kendisi!

Bir de benim dikkatimi çeken konu şu: Cehâlet!

Cahil insanımız, öncelikle kendi hatâlarını görmekten ziyâde, karşıyı suçlu görüyor. Artık, birilerine; ben de, hatâlarını göstermek yerine.. onları kendi hâline bırakıyorum. Çünkü.. geçmişte, bu tarz insanlar için o kadar zaman harcadım ki; ve, maalesef sonuç alamadım ki; ben de usandım. Anlamak istemiyorlarsa, zâten anlamazlar (!) Bu meâldeki bir sözü, Zinnure yazmıştı bloğuma.

Yâni. Bazı kalpler kırılmaya müstehaktır efendim. Bunu bilir, bunu söylerim. Evet, teoride; sağ yanağımıza tokat atana, diğer yanağımızı dönelim diyoruz. Lâkin.. muhafaza etmek zorunda olduğumuz bir onurumuz var. Müslüman kimse.. şerefini, nâmusunu, onurunu, haysiyetini düşünen kimsedir aynı zamanda. "Kibre karşı kibir, sadakadır." şeklinde bir hadis olduğunu duymuştum.

Birileri bizim kalbimizi kırmaya kast ediyorsa, düşüncesiz davranışlarda bulunuyorsa: Bizim de kendimizi korumak durumunda olduğumuzu, hatırlatırım ! Aman da ayıp olacak, arkadaşın kalbi kırılacak diye hareket edersek: Sonumuzun hayra ereceğinden şüphe duyarım.

Kitabî bilgiden haberdar olalım.. ancak, pratik yaşamdan habersiz kalmayalım. Yaşam çok acımasız, bugün yanımızda olan bir kimse; yarın karşımıza geçebiliyor. Bu üzüntü verici duruma, gayri ihtiyarî olarak; kimi zaman bizler de düşebiliyoruz.

Şu hadîs ne güzeldir: "Allah'ım.. sevgini, ve seni sevenin sevgisini, ve seni sevmeye beni yaklaştıranın sevgisini bana nasip et." Böylesi sevgilerin incinmesinden korkuyorum. Dünyevî menfaatler üzerine kurulu sevgiler ise, bana kalıcı görünmüyorlar. Bitmeleri an meselesi; ve ardı sıra üzülmeye değmiyorlar.

Diğer bir konu da.. özür dilemenin, kimi insanlarca hakîr görülmesi. Bir özür mâzeretiyle karşımıza geleni, bin pişman bırakıyoruz. Öfkemizi yenip, o kimseyi affedemiyoruz. Yenemediğimiz öfkemiz mi, yoksa; o kimseden bir tehlike gelmesinden mi korkuyoruz acaba ? Ya da, artık; umurumuzda olmuyordur muhâtabımız: Ne hâli varsa görsün, diyoruzdur.. sitem ettiğimizi düşünerek.

Doğru olanın hangi tavır olduğunu buradan söylemek zor. Çünkü, insan davranışları o kadar karmaşık ki; bir kişinin, neler düşündüğünü anlayabilmemiz için, onunla aynı hayatı yaşamamız gerekmekte. Hangi sebeplerin, bizi; bir insanın kalbini kırmaya ittiğini, bir tek kendimiz biliyoruzdur. Vicdânımız ile, kendi aramızda olan bir hesaplaşma bu: Eğer, mâkûl bir açıklamamız varsa; ne âla.. aksi hâlde, pişmanlık duymak bir kaçınılmaz (!)

Kalp kırgınlıkları konusunu inceledik.

İçinden çıkılması güç bir konu olduğu âşikâr. Bendeniz karalanmış sayfaları çeviriyorum şu günlerde. Umut ediyorum ki, bir sayfada dâim kalayım artık. Günler geçiyor, elimdeki temiz sayfalar da bitmek üzere. Bir yandan, yorgunluk çöktü üzerime. Fakat.. henüz erken, pes etmek için! Güçlü olmalıyım. Hüseyin Nihâl Atsız'ın dediği gibi: "Yufka yüreklilerle, çetin yollar aşılmaz."

Kalpler kırılabilir, eğer öyle gerekiyorsa. Bir kalp de kırılabiliyorsa, zâten; olgunlaşmış değildir. Olgunlaşmamış ise, onu dikkate değer de bulamayız.. demek ki, daha; öğrenmesi gereken çok şey vardır.

M. Kâzım Mızrak

Şurada: www.esmalale.blogcu.com

2 Ekim 2008

!

1 Ekim 2008

Deneyim

~ Biliyorsun,
kanatların olmadan
uçamazsın (?)

~ Bilmiyorum,
bunu sen söylüyorsun;
dene 'meliyim (!)