31 Mayıs 2007

Nereye Kadar (?)

Son günlerde yanıt 'layamadığım yorumlar konusunda sizlerden anlayış temenni ediyorum.. güya (köy 'ümde) tatildeyim, akıl ve beden sağlığımı gözeterek mümkün mertebe net 'ten uzak kalmaya çabalıyorum.

Gündemi kendi mahalimde tahlil ediyor, değerlendirmesini yapıyorum. Bloğumda, güncel gelişmelere ilişkin düşün 'celerimi paylaşmak istediğim bir çok konu varsa da.. şu zaman mevki 'sinde sükûnet 'i tercih ediyorum.

Saygılarımla,

Eyvah, Namaz !

Şu manzaraya bir bakın muhterem insanlar.. bir devlet okulunda öğrenciler namaz kılıyorlar, ne kadar da çağ dışı. İşte gençlerimiz böyle zehirleniyorlar, Atatürk 'ün kemikleri sızlıyordur.. . Bu yobazlığın üstesinden gelmeliyiz sevgili dostlar Mustafa Kemal 'in hedef gözterdiği çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmalıyız.

[ http://mizrak.web.tr/uploaded_images/namaz-758002.jpg ]

Namaz, ve Kur'an-ı Kerim ile toplum 'un beyni yıkanıyor.. irtica faaliyetlerine özendiriliyor. ilim ve bilim yuvası olan okullarımızda bu tür gericilik hareketlerine göz yummamalıyız. Sorumluların mutlaka cezalandırılması gerekmektedir.. Cumhuriyetin, ve Laik rejimin korunması bu karanlık güçlerin yok edilmesine bağlıdır.

Dipnot 1: Yazı içeriğinde geçen Atatürk kelimesi, Mustafa Kemal 'in şahsını imâ etmiyor. Gunümüz kemalist ideolojisinin, kendi uydurduğu bir ismi niteliyor! Nereye çekerseniz oraya uzayan bir Atatürkçü zihniyet var meydanda; bu zihnyetin Kemal Atatürk ile alakası da yok diye düşünüyorum.. kemalist geçinen tebâ, işine menfaatine geldiği gibi anlıyor ilke ve inkilapları.

Din düşmanlığı yapmak konusunda azim eden bu ideoloji odakları, kendilerini de Müslüman sanıyorlar. Şöyle bir ifade okudum geçenlerde; dinime küfreden, bari müslüman olsa.

Mevzu derin.. muhalif düşünceli arkadaşlar şimdi itiraz edecekler. Okul namaz kılmak yeri değildir diye. Bunu biz de biliyoruz.. ama, İslâmiyet 'i karalamak için bu haberi yorumlayıp milletin inanç değerlerine küfretmeye kalkarsanız işin rengi değişir. Bu işin adı habercilik değil, kepazelik olur.

Dipnot 2: Haberi bugünün Posta gazetesinde gördüm, bir de internet 'te
şu sayfada buldum.

22 Mayıs 2007

Şikâyet Defteri

Sitemizle ilgili karşılaştığınız, yaşadığınız, fark ettiğiniz, gördüğünüz, duyduğunuz problem ve şikâyetlerinizi buraya yazabilirsiniz.. bu sayfayı bir nevî şikâyet defteri olsun niyetiyle açıyorum. İyi dilek, tebrik, kutlama, öneri, tavsiye, rahatsızlık, teknik sorun ve benzeri konulu yorumlarınızı dikkate alarak çalışmalarıma yön tâyin edeceğim 'dir inşâ Allah. İllâ ki dediğiniz olacak da değil ama, lütfen bu hatırlatmayı göz önünde bulundurun. Emr-i vâki 'de kalmak istemiyorum.

Saygılarımla,

21 Mayıs 2007

Yâni, Türk'sün.. ama dinin yok !

"arkadaşlar ben arkadaşlarımla bu konuyu çok tartıştım sizede sormak istedim bütün herkezin yorumunu bekliyorum bence alpaslan türgeş bizim için atattürkten önce gelir çünkü onun sayesinde türkiyede adam yerine konduk sizce düşüncem dogrumu herkezin yorumunu bekliyorum mutlaka yazın şimdiden teşekürler"

@ Cem

Kardeş.. böyle düşünmeye devâm etmeyecek birikime ulaş derim; köşe yazarlarını oku, kitap oku, büyüklerinle sohbet et. Böyle bir meseleyi tartışmaya açmış olman da yerinde olmuş.

Öncelikle sana yanlış düşündüğünü söyliyeyim. Ne Atatürk, ne Türkeş.. onlar bize bir çığır aştı; eğer onların yaptıklarına aynen devâm edersek, bu çığırdan çıkamaz yükselemeyiz.

İnsan haklarına saygıyla, bayrağın hatırını bilerek, ve İslam dininin adelet 'iyle bu çığırdan yükseleceğiz inşâ Allah. Önce ümmet bilinci; Atatürkçülük, Türkeşcilik, Erbakancılık, Demirelcilik, Ecevitcilik bize zarar verir.

Her şeyden önce adem oğluyuz, ve insanız.. hiç kimsenin gölgesinde yaşamak zorunda değiliz. Günümüzde Mustaf Kemal'i sahiplenmeye çalışan bir laik anlayış akımı var.

Bu laik akım, din ve inanç hürriyetine sahip çıkıp koruması gereken yerde; saldırmakta, hak hukuk tanımayarak inanç özgürlüğüne müdahale etmektedir. Özgür seçim hakları ihlal edilmektedir.

Böyle bir Atatürk anlayışı yoktur.. 21. Yüzyılın materyalist varoluş anlayışı, Mustafa Kemal'in ilke ve inkilaplarını bireylere dayatmayla kabul ettirme yoluna gitmiştir.

Malumunuz, zorla güzellik olmaz. İnsanları zorla, kasten, güç kuvvet kullanarak dini anlayışlarına müdahale edemezsiniz. Günümüzde, bu tür sorunları yaşıyoruz.

Bu arada, Alpaslan Türkeş; günümüz içi kof kemalist anlayıştan farklı olarak Müslüman Türk sentezini ortaya koyar. Bu bakımdan, toplumumuz için... kendisini değerli bir şahsiyet olarak kabul ederim.

Lâkin.. yukarıda bahsettiğim üzere, Mustafa Kemal üzerinden ideoloji savuncaları üreten ADD gibi 'lerin, Müslüman Türk sentezine muhalif olduklarını gözlemliyorum. Onlar, daha çok Laik Türk sentezini benimsiyorlar. Yâni, Türk'sün.. ama dinin yok !

Benim penceremden bunlar görünüyor.. saygılarımla,

[ Şuraya yazmışım: www.klip.wordpress.com ]

20 Mayıs 2007

Cumhuriyet Halk Partisi'ni Nasıl Bilir(di)niz ?

@ Knz

[ Pragmatizm ] kavramı, ve [ Makyavelizm ] kavramı arasındaki farklara dikkatinizi çekerim. AKP siyaseti ile, CHP siyaseti arasındaki farkları bu iki kavramın ışığında biraz daha açık seçik görebileceğiniz anlayabileceğiniz, tarafımızca ümit edilmektedir.

* * *

(1) CHP zihniyeti.. iktidara giden yolda her türlü hareket söylev mubahtır caizdir dedi, ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini kilitledi.
(2) Tehlikenin farkında mısınız, Türkiye karışabilir gibi tehditler ile; anayasa mahkemesinin 367 Yeter Sayısı konusunu değerlendirdiği süreci zan altında bıraktı.
(3) Sivil bir toplum derneği olması yönüyle ADD ile işbirliği içerisine girdi, ve bu derneğin halk üzerindeki tarafsız olması icab eden etkisini gücünü siyasete alet etti.
(4) Hiç bir icraat ve proje ortaya koymadan cumhuriyet değeri üzerinden milletin inançlarını kullandı suistimal etti. Laikliğin savunuculuğu rolünü üstlenerek, AK Parti hükümetini laikliğin düşmanı ilan etti.
(5) Rejimin tehdit altında olduğu karalamalarıyla iftiralarıyla toplum bireylerini devlete karşı kışkırttı. Ordunun siyasete karışmasına zemin hazırladı.. ve demokrasiyi tehlikeye atttı, itibarını sarstı.
(6) Birlik ve beraberliğe gölge düşürecek şekilde kutuplaşmalara yol açtı; toplumu cumhuriyetci, şeriatcı - ümmetci, milliyetci, atatürkçü - sağcı, solcu - laik, dinci olmak üzere sınıflara bölen provakasyonlara göz yumdu.
(7) Cumhurbaşkanı seçimlerinde meclis seçemez şeklinde diretti, halkın iradesine havale edilmesini eleştirdi.. demokrasiyi tanımadı, cumhuriyet yönetiminin devlet için zararlı olabileceğini savundu.
(8) Dostlar alışverişte görsün anlayışıyla DSP ile bir araya geldi.. %10 'luk barajı aşabilme kaygısıyla, vekil pazarlığına soyundu.
(9) Meclise girebilmeyi ölüm kalım hâline getirerek.. tabanına, yeri gelince kaba kuvvetin kullanılabileceği sinyallerini verdi.

Devâm etmek isteyen varsa, buyursun :)

[ Şuraya yazmışım: www.mustafaakyol.org ]

Hijab Cruelty in Turkey

19 Mayıs 2007

Ankara'lı Kadınlardan Çağırı..

Ankara'da başörtüsü yasağını protesto amacıyla Abdi İpekçi Parkı'nda yapılan basın açıklamasında yarın İzmir'de yapılacak mitigne katılacaklara "korkmayın" dediler ve farklı bir çağrıda bulundular.

Dernek Başkanı Özden Sönmez, sivil toplum kuruluşlarının destek verdiği açıklamasında 11 yıldır devam eden yasağı kınadı. Sönmez, İzmir'de düzenlenecek Cumhuriyet Mitingi katılımcılarına seslendi. "Korkmayın, biz yanınızdayız" mesajını farklı bir dille verdi.

İşte o basın açıklaması...

Türkiye'nin utanç sayfalarına yeni bir not düşmek için buradayız. Yüzde 99'u Müslüman olan ülkemizde başörtüsü yasağının üzerinden 11 yıl geçti. Yeni nesil, üniversite kapılarının başörtülülere açık olduğu günleri hatırlamıyor bile.

Ancak geçen yıllar, bizim başörtüsü mücadelemizi azaltmaya yetmedi. Çünkü biz, başörtülerimizi yasaklarla, baskılarla, emirlerle örtmedik. Ve hiçbir yasak, hiçbir baskı, hiçbir emir bizi ondan vazgeçiremeyecektir.

Bugün ülkemiz çok farklı bir siyasi atmosferi soluyor. Seçim öncesinde, bu güne kadar birbirine düşman olan partilerin, ceylan derisi koltuklar uğruna yaptığı ilginç ortaklıkları hep birlikte izliyoruz.

Türkiye, at izinin it izine en çok karıştığı günleri yaşıyor belki de... Yine bu dönemde, siyasi manevraların, din karşıtı söylemlere dönüşmesine hep birlikte şahit oluyoruz. Bunun örneklerini, Tandoğan'da, Çağlayan'da, Denizli'de, Çanakkale'de birlikte izledik.

Bu mitinglerden yükselen ses; tek bir korkudan kaynaklanıyor. Bu korku; alanları dolduran kalabalıkların; istediği gibi yaşayamama korkusu... Arzu ettiği kıyafeti giyememekten, saçlarını istedikleri modellerde yaptıramamaktan, plajlarda bikiniyle gezememekten korkan kadınları gördük orada.

O kadınları yalnızca biz anlayabiliriz Türkiye'de. Çünkü onların korkuları, bizim gerçeğimiz... Onların karşılaşmaktan bile korktuğu bu baskıyı, biz yıllardır bilfiil yaşıyoruz.

Biz üniversite kapılarından kovulurken seslerini çıkarmayanlar, sokaklarda uğradığımız saldırıları umursamayanlar, memuriyetten atılan, işsiz kalan başörtülü hemcinslerine sırt çevirenler şimdi korkuyorlar.

Korkuları yersiz de olsa; biz onları çok iyi anlıyoruz. Ve buradan sesleniyoruz... "Korkmayın! Bir gün benzer baskılara uğrarsanız, yanınızda olacağız" Siz bizim uğradığımız baskıları görmezden gelseniz de, miting meydanlarında demokrasiyi hiçe saysanız da, ikna odaları kuranları alkışlamaktan çekinmeseniz de korkmayın.

Çünkü biz, "zulme sessiz kalmanın zalime ortaklık anlamına geldiği" bir dine inanıyoruz. Mazlumun kimliğine bakmaksızın uzatırız yardım elimizi. Ama bugün mazlum hâlâ biziz. Başörtüsü yasağına sessiz kalanlar, bu utanca ortaklık etmenin hesabını tarih önünde verecektir.

Son sözümüz; bu yasağın kaldırılması için kılını bile kıpırdatmayan siyasilere?

İsterse bütün adaylarınız kadın olsun. Başörtüsü yasağı sürdükçe, bu ülkenin çileli kadınlarının, parlamentoda seçilme hakkı gasp edilen başörtülü kadının, üniversite kapılarından çevrilen kızların, onların annelerinin, teyzelerinin, kardeşlerinin ve komşularının oylarına asla sahip olamayacaksınız.

Kadına verilen değer, meclise kadın vekil sokmakla değil, kadının gasp edilen insanca yaşam hakkının geri verilmesiyle olur.

Yarın anneler günü...

Biz; tüketim şölenine dönüştürülen bu anneler gününü de, medyanın çocukları nasıl reklâm malzemesi yaptığını izleyerek, annelere verilen değerin, cep yakacak hediyelerle ölçüldüğüne şahit olarak geçireceğiz.

Anneler gününün, tüketim toplumu oluşturma fırsatı olarak görülmesini şiddetle kınıyor; İnanç Özgürlüğü Platformu'ndaki anneler olarak, devletimizden küçücük bir anneler günü hediyesi talep ediyoruz:

Sözde değil Özde DEMOKRASİ!!!
Sözde değil Özde ÖZGÜRLÜK!!!
Özgür bir Türkiye temennisiye...

[ Şu sayfadan alıntı: www.hisse.net/forum ]

Şimdi, 23 Temmuz senaryoları yazılıyor.

AKP partizanı değil hiç kimse diye düşünüyorum, sadece büyük ve sinsi bir Tehlikenin Farkında 'lar. Gelecek kaygısını yaşıyorlar.. son 4 yıldır Türkiye dünyaya açılıyordu, ağır aksak medeniyet yolunda yürüyorduk.

Yine beş sene önceki 28 şubat senaryosunu oynamaya başladılar. Bu partileri meclise gönderen halk olmasına rağmen, iradeye saygısızlık var. Bir de TBMM'ye "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diye koca koca yazmışlar.

Anayasa mahkemesinin hukuk kurallarına taraf olarak karar alması, bu toplumun hukuk anlayışını da dinamitleyebilir. Kimi köşe yazarları ve de aydınların, halk 'a örnek olacakları yerde.. seçim sonrasında orduya iş düşebilir imâlarında bulunmaları da bu felaketin ayak sesleridir.

Herkes hukuku kendisi yazmaya başlarsa Erkan Mumcu - Deniz Baykal - Mehmet Ağar üçlüsünü bulamazsınız yarın sokaklarda. Çak kipriti, samanlığı ateşe ver.. suçu da karşıya at.. ohh ne âlâ ne âlâ.

Karmaşayı arzulayan ve bu karmaşadan medet uman bir kasıt vardır. Kaostan rant sağlamayı düşünenler, sözde cumhuriyet mitinglerini düzenlediler ve arka çıktılar, kenardan köşeden sahiplendiler; kendilerini cumhuriyetin ve laikliğin yegane bekçisi ilan ettiler, şeriata hayır sloganlarıyla iktidar olan AKP hükümetini hedef hâline getirdiler.

Benim izlenimlerim de bunlar.. umarım, 23 Temmuz sabahı 70 milyon olarak sonuçları sindirebiliriz. Ankara - İstanbul - İzmir mitinglerinde gövde gösterisi yapanların karşısında.. isyan etmeye bahane bekleyen muhafazakar bir kesim olduğu unutulmamalı.

Bu belirsizlik problemi ile mücadele edilmesi gerekir.. seçim sonuçları kaale alınmaz ise, 22 Temmuz 'un da bir anlamı kalmaz. Belirsizlik, devâm eder. Böyle olunca.. ordu, siyasi istikrarsızlığı bahane ederek yine bir darbe girişiminde bulunabilir.

Muhtemelen CHP yöneticileri ve taraftarları.. halk 'ı sükunete davet etmek yerine, (Deniz Baykal'a deli gömleğini giydirerek) Türkiye Karışabilir Karışacaktır Tehlikenin Farkında mısınız laf oyunlarıyla hileler ile medya 'yı - kapital sahiplerini - dernek ve sivil teşkilatlanmaları - toplumu ayaklandıracaklar.. benim olmuyorsa, hiç kimsenin olamaz mantığı ile; Türkiye'yi siyasi bir bunalıma sürükleyerek, orduyu darbeye dâvet edecekler.

Görünen köy kılavuz istemez.. 27 Nisan günü ben görmem gerekenleri gördüm. Yine de umudum, böylesi çirkinliklerin yaşanmamasına dair.

Mustafa Yürekli imzasını taşıyan ve "Türkiye yarınlara gerici CHP ile değil, demokratik AK Parti'yle yola çıkacak." sözüyle biten bir makaleyi de şu adresten inceleyebilirsiniz. [ Demokrasiyle darbe arasındaki Türkiye'de seçim atmosferi ]
[ Şuraya yazmışım: www.mustafaakyol.org ]

Onüç Sene Sonra

Blogda güncelleme çalışması yapıldı.. orası şurası burası güncellendi gibi oldu. Daha güncellenmeyen, çok orası şurası burası varsa da.. şimdilik bu kadar yeter. Bir anda bütün bloğu güncellemek zorunda değilim ki. Nasıl olsa günü gelince çaresiz öleceğim.. kefeni giydikten onüç sene sonra da, Google bile tanımayacak beni.

18 Mayıs 2007

Keyfimin Kahyası Müslümanlığı

"Ne mutlu Türk'üm diyene.."

Bu sözü söylerken, Türk olmayanların gözüne sokmayın. Ayıptır ayıp.. adam Ermeni, mutlu olmasın mı?! Türk 'lük gurur duyulacak bir meziyet veya yetenek değildir.. sen ne yaptın da Türk oldun, bir sor bakalım kendine?! Bebek olurken, ne bedel ödedin? Aklını kullan, akıllsızlık yapma.

Bak bunları düşün diye yazıyorum, hiç tartışmaya gelemem. Anladın anladın, size ayıracak vaktim yok. Bıktım, ve bıktırdınız..

* * *

Şu yazıdaki konuya geleyim..

İslamiyet 'te Kur'an - Sünnet - İcma - Kıyas ilimleri vardır. Bu ilimler ışığında kimin müslüman kimin müslüman olmadığı söylenebilir. Yâni, imân kalptedir derken.. o kadar da bilinmedik, görünmedik bir yerde olduğu söylenemez.

Laikliği ölüm kalım meselesi haline getiren ve bu işten geçinen zevat.. harbiden Müslümanlık düşmanıdır, ya da Müslümanlık ile pek alakası olmayan kimselerdir. Bunların Hristiyanlık ile de pek bi alakası yoktur diye düşünüyorum, ve sanmıyorum ki Budist de olsunlar. Materyalist çağın, materyalist bireyleridir.

Ve onların tanımladığı laiklik, aslında; dini kendi kafasına göre yorumlayan, ve ideolojik menfaatlere hizmet etmesi için kullanılan bir maşadır.

Müslümanlığı.. kamu alanında yok sayan bir zihniyetin Müslümanlık savuncasını yapmasın kimse bana, yapamaz da zaten. Kanımca biz Müslüman değiliz, dindar değiliz, dinsiz kimseleriz demeleri daha mert ve insanflı olur. En azından, ne yapmak istediklerini anlarız.

Bir de şeriat karşıtları var.. adam zır cahil ki, şeriatın islamiyet demek olduğunu bilmiyor. Ya da doğrudan doğruya İslamiyet düşmanı ki, bilerek kasten yapıyor.

Şeriat.. Kur'an-ı Kerim demektir. Şeriata hayır diye slogan atanlar, sonra da kendisini müslüman olarak atfediyorlar. Bunun adı da modern Müslümanlık... ha haa haaa, keyfimin kahyası müslümanlığı diyorum ben bu duruma.

Laikliği.. dinsizlik olarak algılayabildiklerine göre. Bu insanlar uslanmaz bir derecede uyuyorlar diyebiliriz. Oysa.. din ve devlet işlerini ayıran laiklik, devletin dini olamaz derken.. siyasetcilerin de dinsiz imansız olması gerekir demez.

Bunlar diyor işte..

Rejim tehlikede muhabbeti de, pire için yorgan yakmaya benziyor. Ülkemizi tehdit eden, barışımızı ve huzurumuzu istemeyen dış kaynaklı güçlerin güdümünde bir takım provakavatif olaylar cereyan edebilir. Ama bu tür hadiseleri, hepten ülkemiz insanına mâl etmek nahoştur yanlıştır.

Kısmen öyle olduğu bile görülse tespit edilse.. insanlarımızı bilinçlendirmek, eğitim kalitesini arttırmak için faaliyetlerde icraatlarda bulunmak gerekmektedir. İHL kapatarak, milleti eğitimsiz öğretimsiz bırakarak, üniversite kapılarına kilit vurularak rejim korunmaz.

Bu manzarayı görerek bile, rejim ve laik düzen tehdit altındadır diyenlere gülmek lâzım. Kendi kendilerine çalıp oynuyorlar. Memleketi ve insanımızı rezil rüsva ediyorlar.. Ne rejim tehlikede, ne de laik düzen. Korku dedikleri de edepsizliklikten ibarettir.. diye düşünüyorum.

Kâzım Mızrak


[ Şuraya yazmışım: www.milliyetcihareket.wordpress.com ]

17 Mayıs 2007

Allah bize yeter.. .

Al-i İmran Sûresinin 173. âyeti meâlen şu şekildedir: "Onlar öyle kimselerdir ki, insanlar onlara "Düşman size karşı büyük bir kuvvet topladı; onlardan korkun" dedikleri zaman, onların imanı ziyadeleşti ve "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" dediler."

Büyüklerimizden sık sık "Hasbünallahü ve ni'mel-vekil" sözünü işitiriz. İşte âyetin son kısmındaki bu cümle üzerinde biraz durmak istiyorum.

Zaman su gibi akıp geçiyor. Bir de bakmışız ki ömrümüzün çoğu geçip gitmiş. Yarına çıkmaya kimsenin garantisi yok, lâkin eğer Allah ömür vermişse bir yirmi sene yaşama ihtimali ya var, ya da yok.

Yahu zaman nasıl bu kadar hızlı akıp gider, daha dün çocukluğumuzu hatırlar gibiyim. Hemen hemen her akşam rahmetli babamla Fatih Camii'ne güle oynaya gider, yatsı namazını kılar, neşe içinde evimize gelirdik. Ama şimdi ölümün soğuk nefesi ensemizde dolaşıyor.

Bediüzzaman, zamanın süratle akmasını şöyle ifade ediyor: "Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zâyi ettik. Evet, şu güzerân-ı hayat, bir uykudur; bir rüyâ gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider."

Madem hayat bu kadar hızlı bir şekilde geçiyor, o halde geçen ömür dakikalarının kıymetini bilmek zorunluluğu vardır. Çünkü tekrar elimize geçmeyecek.

Gemideki arkadaşlarıma "Aman canınızın kıymetini bilin, çalışırken elinizi kolunuzu dikkatli kullanın, bizim mesleğimiz denizcilik çok ağır bir meslektir. Ölümcül yaralanmalar çok sık meydana gelir. Bu hayatı tekrar bize vermeyecekler. Bilgisayar oyunları gibi düşünürseniz sadece bir hakkımız var. Ona göre hareket edin" der dururum.

Allah'a çok şükür başımıza büyük kaza, belâ gelmedi. Bunun asıl sebebi duâlar bereketiyle Allah"ın hepimizi korumasıdır. Yoksa "Ben tedbirli adamım işimi iyi bilirim" sözü tam bir aldatmaca ve gerçeğin aksidir.

İstanbul'da iken bir arkadaşım çok karamsar bir şekilde konuşuyordu. Devamlı şekilde gençlerin uçarı hareketlerinden eleştiriyor ve memleketin kötüye gittiğinden şikâyet ediyordu. Sohbet sonunda namazımızı kıldıktan sonra bir başka arkadaşımız "Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır" dedi. Fakat bu arkadaşımız karamsar sözlerini bir türlü bırakmıyordu. Devamlı insanlardan şikâyet ediyor, hatta olayları iyi yönüyle görmeyi bir nevî ahmaklık olarak nitelendiriyordu.

Kendisine bu bakış açısının Marksistlere yakıştığını, Yüce Allah"ın "Lâ taknetû min rahmetillah" yani "Benim rahmetimden ümidinizi kesmeyin" diye emrettiğini söyledim. Hatta toplumda gördüğümüz acı ve kötü olayları bir fırsat, ganimet bilip problemleri çözmek için çaba sarf etmenin gerektiğini söyledim.

Gerçekten de öyle değil midir? Hayat çarçabuk geçerken elimizde ne kalıyor ki. Para servet derseniz bunlar ahirette çoğu zaman başa belâ olacak şeylerdir. Fakat birisinin imanını kurtarmaya çalışmak, hadiste "sahralar dolusu kırmızı koyunu sadaka vermekten daha hayırlıdır" şeklinde geçmektedir. O halde inanan bir insanın, içi daima aydınlık olmalıdır. Bırakın inançsız olanların dünyası kararsın. Biz olayları güzel yönleriyle değerlendirelim. Bize bir kereliğine tanınan ömür dakikalarını faydalı hale getirmeye çalışalım.

Sahabeler zamanında müşrikler, yukarıda bahsettiğimiz âyette geçtiği gibi düşmanların onları yok etmek üzere büyük bir ordu ile üzerlerine geldiklerini söylemişlerdi. Fakat onların moralleri bozulmadı. Hatta imanları ziyadeleşti. Kendilerine asıl gidilecek yer olan ahiret saadetinin kapılarının açıldığını düşündüler. Zira biliyorlardı ki ahireti kazanmak için dünyada zahmet çekmek gerekliydi. Bediüzzaman"ın dediği gibi "Cennet ucuz değildi".

Hâlbuki onlar bir avuç insandı. Düşmanları ise çok ve heybetli idiler. Fakat onlar "Allah bize yeter, O ne güzel bir vekildir" diyerek düşmanların üzerine atıldılar. Allah, onları hem bu dünyada, hem de öte dünyada saadetle mükâfatlandırdı.

Bizlerin ise önünde öyle büyük fırsatlar yok. Ne kadar uğraşsak da onların ulaştığı ecir ve mükâfatı kazanamayız. Fakat önümüze çıkan musibetleri bir fırsat, hatta ganimet olarak değerlendirebiliriz.

Bediüzzaman ile çok uğraşmışlardı. Sadece dinsizler değil cahil softalar dahi çok hücum ediyordu. Bu yüzden "Ben iki dünyamı elime almışım, tek dünyalılar karşıma çıkmasın" diyerek her iki kesimden gelen düşmanca davranışlara, karşı koymaya çalışıyordu.

Bir ara o kadar çok hücum edildiği halde o azminden bir parça eksilmeden dâvâsını yürütmeye çalışıyordu.

O, karşılaşmış olduğu belâ ve musibetleri musikinin nağmeleri gibi hoş karşılıyordu.

Zira o, "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" âyetinin mânâsını çok iyi hazmetmişti. Risale-i Nur'da bu âyeti sık sık dile getirerek olayların derinliklerine nüfuz edebiliyordu. Rabbimiz bize de bu âyetin mânâsını anlayarak yaşamayı nasip etsin.

Vehbi HORASANLI
27.06.2006

[ Kaynak: www.yeniasya.com.tr ]

Mülk Sâhibi

Yâ rabbi, ben âciz bir kulunum. Mülk sâhibi olan sensin. Beni, sâhibi olmadıklarımdan sorumlu tutma..

Âmin,

15 Mayıs 2007

Laiklik Meselesi

"Peki, Bizim Müslüman olmamızın laik olmamıza engeli ne?"

#

Biz müslümanların böyle bir sorunu yok ki zaten.. ama laik geçinenlerin müslümanlık ile ilgili bariz sorunları var galiba. Başörtüsünü Çankaya'ya çıkarmamak için demokrasiyi bile hiçe sayıyorlar.

Sonra da Demokratız diye meydanlarda halkın gözünü boyuyorlar. Bunu yapanlar aslında güya müslüman, ama sıfatları var benim gözümde: korkak 'lar.

İnandıkları değerleri muhafaza etmeye korkuyorlar, dindar damgası yemekten korkuyorlar. Laik ve cumhuriyetci kimliklerini ön plana çıkarmak kavgasındalar.

Ne uğruna peki, müslümanlığı yaşayan bir iradenin iktidara gelmesini engellemek pahasına. Diğerlerinin dinsiz olduklarını imâ etmiyorum, nazik bir dil ile diyorum ki: Bunlar, materyalist! Anayasayı, Kuran'ı Kerim 'in şeri hükümlerinin üstünde olduğunu sanan uzaylı materyalistler.

Şeriat 'a hayır diyen insanlar görünürde dinsiz değillerdir.. Kur'an-ı Kerim 'in şeriat demek olduğunu bilmeyen zavallı cahillerdir. Bir de bunlar namaz kılıyorlar ya.. işte komik olan burası. İllaki yönetim şekli olarak şeriat gelsin demiyorum, ama bu sözün İslamiyet'e hayır demek olduğunu bilmeyen insanların aklı ile kuyuya inilmez diyorum.

Cehaletin tam kendisidir bu durum..

Var mı aranızda şeriata hayır diyen bir müslüman.. çıksın bakalım. Nasıl da İslamiyet'i ve Kuran-ı Kerim 'i ve Hz. Peygamberin sünnetini hangi akli savuncayla inkar ediyor bir görelim.

Bana cumhuriyeti müdafaa hikayeleri anlatmayın, biz Allah'a inan(mı)yoruz diyebilecek kadar cesur olun. Ya da, inanıyoruz ama.. işimize gelmeyen hükümleri değiştirip adına laiklik deriz diyebilecek kadar mert olun. Çıkıp sokaklarda, armut dibine düşeri oynamayın.

Laiklikmiş.. ben ortada din ve devlet işlerini beraber yürüten bir sistem göremiyorum. Ha bire.. milletin dini inançlarına tecavüz eden dayatmacı bir devlet düzeni görüyorum. Bana martaval anlatmayın.. ya olup biteni göremeyecek kadar körsünüz, ya da aklınızdan zorunuz var.

İnsanların dini inaçlarına saygı duyup inanç özgürlüğünü savunan gerçek laikliği getirin de karşıma, alnınızdan öpeyim sizin. Evde müslüman olacaksınız, kamu alanında müslümanlığı beyaz önlük gibi kapı dışarı edeceksiniz öylem mi.. nedir bu be, çocuk oyuncağı mı? Hangi müslümanlıktan bahsediyorsunuz siz?

Günümüz laikleri, gerçek laik değillerdir.. bunu anlamak için ordinalyus olmaya gerek yok. Müslümanlık, laik anlayış ile çelişmez. Bunu sayın Abdullah Gül gibi liderler gösterecekdir, ama Tehlikenin Farkında mısınız paranoyası ile bu milleti kışkırtıp sokaklara dökmeye devam ettiğiniz sürece.. din ve vicdan hüriyetinin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti güvencesi altına alınmasını da engellersiniz.

Bunu yapmayın lütfen,

[ Şuraya yazmışım: www.mustafaakyol.org ]

Totalitarizm

"Belki o zaman sokaklarımızdaki bayram afişleri de değişebilir. Örneğin, "En kutsal görevimiz Cumhuriyet'i yaşatmaktır" yerine şöyle denebilir: "Cumhuriyet'in en kutsal görevi vatandaşlarını mutlu yaşatmaktır".

#

Bu ifadeyi milletin menfaati adına anlayamamak ne üzücü. Cumhuriyet bizler için vardır, biz onun için var değiliz. Hem cumhuriyete muhalefet olunuyor değil, sadece aslında ne anlama geldiği üzerinde sorgulanıyor.

Dövüş Kulübü (Fight Club) isminde bir film vardı.. sahip olduklarımız bir süre sonra bize sahip oluyorlar, diye bir mesaj veriyordu film.

İşte böyle de.. cumhuriyete hayat veren bu toplum, bir süre sonra kendisini kafese tıkılmış gibi hissetmeye başladı. Çünkü esas olarak yaşanan cumhuriyet değil, [ totalitarizm ] oldu. Vatandaşlarının beklentisini karşılayamayan bir yönetim sistemi, cumhuriyet olarak anılamaz.. sizler neyin peşindesiniz ki, sadece adı cumhuriyet olan bir despotluğu hâlâ savunmaktasınız.

Sözlük mânâsına bakın da hizaya gelin. Halkın seçimle meclise gönderdiği vekiller ceza alıyor, partiler kapanıyor.. bu mudur cumhuriyet? Hani halkın iradesi nerede öyleyse?

Anlamayacağınızı kabullenerek yazıyorum bunları, yakın zamandan beri farkına vardım ki sizleri muhatap almakla vaktimi ziyan ediyorum. Belki günün birinde sevgi insanları okur bu yazılanları da.. acıları teselli bulur, gözyaşları durulur.

Tüm güzelliklere, selâm olsun..

[ Şuraya yazmışım: www.mustafaakyol.org ]

14 Mayıs 2007

Beyaz Sayfa

Sana tertemiz bir sayfa ayırıyorum, ne istiyorsan yaz.. demeye gelmiyor bu "Beyaz Sayfa" ifadesi :) Bloğa bir yazı eklendiğinde (publish) ya da yorum bırakıldığında sayfalar güncelleniyor (update).

İşte bu sebeple de, eski sayfa silinip yerine yenisi peyda oluyor. Böyle bir ân ile karşı karşıya iseniz, web sayfamızı görüntüleyemezsiniz.

Eskiden.. sunucudaki alt dizin klasörleri karşınıza geliyordu, şimdi anasayfayı doğrudan doğruya index.html sayfasına yönlendiriyoruz. Yâni.. artık alt dizin klasörleri yerine, beyaz fon üzerine Türkçe meâli, sayfa bulunamadı (not found) hatası ile karşılaşıyorsunuz.

Diyeceğim şey şu: Alıcınızın ayarları ile oynamayın.. bir kaç dakika sonra F5 tuşuna tıklayarak, veya yenile diyerek sayfaya ulaşmayı tekrar deneyin. NŞA 'da.. beyaz sayfamız, renklenecektir.

Etiket: Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır.

Anlaşılamayış 'lara

Anlamsız olduğunu düşündüğüm şiirlerimi, anlamsız kılan benim aslında.. onları çöpe atıyorum. Yazmakla.. birilerinin değer vermesini beklemek ise, beni küçültüyor.

Çünkü.. anlaşılmayı beklemekle, başkalarını büyültüyorum. Öyle ya.. beni anlayabilecek kimseler, küçüklerim olamaz.

Demek ki.. küçülmek 'te bir zarar yok. Kendimizi büyük görmeyelim de. Aksi halde, hiç kimse için anlaşılır olamayız. Tanrı gibi.

Etiket: Felsefe

Tebrik

Sayın başkan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları hizmetlerinizle gurur duyuyor..

[ Şuraya yazmışım: www.ntvmsnbc.com ]

Yüksek Seçim Kurulu İnternet Sayfası

Seçmen bilgi kayıtlarınızı aşağıda belirtilen sayfadan kontrol edebilirsiniz. Sandık numaraları tespit edildiği zaman, ilgili sayfada oy kullanacağınız yer ile beraber sandık numarası da görünür olacaktır.

Sayfada TC. kimlik numaranız ile kayıt kontrolü yapınız, açılan sayfada kayıtlı olduğunuz kütük bilgileri görünecektir. Eğer görünmüyorsa, bağlı olduğunuz muhtarlığa yeni kayıt için başvuruda bulunmanız gerekli.

Anasayfa: www.ysk.gov.tr Sol taraftaki linklerde, "Nerede Oy Kullanacağım" bağlantı adresine tıklayın.. ya da doğrudan doğruya,
Seçmen Bilgisi: www.ysk.gov.tr/ysk/secmenBilgi.jsp
sayfasını ziyaret edin.

Türkiye Cumhuriyeti 10. Yıl Marşı

Etiketler:

Sevgi

Tasavvuf veya tarikat güzel temiz kalpli insanların rağbet ettikleri bir yoldur. Bu insanlardan kimseye zarar gelmez. Düşündükleri şey ilahi yaratıcı ile aralarındaki sevgi bağıdır. Tarikat yolu.. şirk değildir. Bu konudaki söylentilere ancak işine geldiği gibi düşünenler inanmaktalardır. Ancak bizlere de bu konuda akıl muhasebesinde bulunmak düşüyor. Sormalı, soruşturmalı.. seyru sülûk ne demektir ? lâyık olduğu şekilde öğrenmeye anlamaya çalışmalıyız. Hizmetiniz daim olsun, katkınız için teşekür ederiz inşâ Allah.

Kâzım Mızrak

[ Şuraya yazmışım ]

Bîçâre

Önümüzdeki yüzyıllarda su ve enerji savaşlarının yaşanacağı dünyamız insanı, materyalizmin pençesi içinde kıvrım kıvrım kıvranıyor. Size kuru 'nun içinde yaş da yanacak diyorum. En güzel tesellimiz, bunu önceden bilebiliyor olmamız.

Görünen köy kılavuz istemez.. ateizm, insanları Tanrı var kabul ettikleri bişeylerin kulu haline getirmiş. Kimileri paranın, kimileri ideolojilerin kölesi olmuşlar. Ölmeyeceklermiş gibi yaşıyorlar. Mazlum kimse bîçâre, göz yaşını sessizce yüreğine akıtıyor..

Düşünmeye, akıllarını kullanaya engelli kalmış insanlar.. tepkilerini en iyi ihtimal şizofrenler gibi küfrederek sergiliyorlar. Kafalarının içi öyle zırvalar ile doldurulmuş ki, düşünemiyorlar.. sanki hepsi de bir hipnoz halinde.

Kâzım Mızrak

13 Mayıs 2007

Haberiniz olsun !

Laiklik konusunda şu videonun izlenmesinde fayda var.
[ http://www.youtube.com/watch?v=eg3hkWCnA8c ]

Video hakkındaki yorumu.. tamamen, izleyenlerin vicdanlarına bırakıyorum. Adamı ABD ajanı yapanından tutun da, Kürtler ile çalıştığını söyleyenine kadar atıp tutuyorlar. Kıbrıslı Rumlar ile işbirliği yaptığını düşünenlerin de olduğunu unutmadan söyleyeyim.

Ben ise.. bu adam, Türkiye'yi Mustafa Kemal'in hedef gösterdiği medeniyet çizgisine taşır diyorum.

* * *

"Ananı da al git" konusuna da değiniyim. Video şu adreste:
[ http://www.youtube.com/watch?v=q8TiQMQAi8k ]

Videoyu izleyen medyamızın güzide mensuplarına, bir vatandaş olarak hesap soruyorum. Siz.. böyle kendisini bilmez terbiyesiz bir adamın, benim başbakanıma lakayıt el kol hareketi yapmasına nasıl göz yumarsınız ! söz sahibinin de bir edebî adabı olmalıdır, askerlik arkadaşıyla mı konuşuyor orada?

Ama öyle olmuyor.. başbakanlığın mevkisini korumak lüzumunu hissetmek lütfundan yoksun medyamız, reytinge dayalı bir haber yapma politikasını izlemekte cehaleten ısrar ediyor.

* * *

sayın Tayyip Erdoğan.. kendisini çifti olarak tanıtan adama karşı şu sözü kullanıyor, "sanatçısın". Kimlerin sanatını icraa ettiğini anlayabilmeyi.. âlemlerin rabbi Allah (cc) 'ın güzel kullarına havale ediyorum. Diğerleri ile muhatap olup vakit kaybetmek istemiyorum.

Anamızı da aldık geldik diyen, pankartlar açan miletimin güzel insanlarına da teessüf ederim.. Başbakan böyle seviyesiz bir insanın karşısında mevkisinin değerini ve otoritesini korumuş, kendisini savunmuş nefsi mudafada bulunmuştur. Helâl olsun demek yerine, o dengesiz meçhul çifçiyi savunma gafletine düşüyorsunuz.

Sizler.. bir hükümet büyüğünün yanına vardığınızda böyle terbiyeden yoksun bir hâlde mi konuşuyorsunuz? Yoksa size de böyle davranılmasına râzı mısınız.. öyleyseniz zaten rezilsiniz.. değilseniz, fesatsınız. Allah (cc) lâyık olduğunuz gibi etsin sizleri, böyle duâ ederim ben..

* **

Hayır duasında bulunamıyorum ey milletim, cumhuriyet yerinde duruyorken.. cumhuriyet tehlikede nağraları atıyorsunuz. Laikliği aba altından değnek göstermekte kullanıyorsunuz. Ordu'yu siyaseti karıştırsın diye kışkırtıyor, devletin mahkemelerinde ne anlama dahi geldiğini bilmeyip ikide bir tanımladığınız irtica hakkında masalları yazıyorsunuz.

Ben bir vatandaş olarak, bu topraklarda canımı malımı ırzımı korumak ve korunmasının temin edilmesini istiyorken bekliyorken.. sizler benim haklarımı ihlal ediyorsunuz. Zekanızın eksikliğini kabul etmek bir yana, hâlâ zeytin yağ gibi suyun üzerine çıkma hokkabaz 'lığındasınız.

* * *

Bugün muhalefet.. laiklik üzerine oynayarak oy toplamaya çalışıyor, cumhuriyetcilik bir siyasi partisinin arka bahçesi haline geliyor.. haydi bakalım başlatın şu 28 şubat sürecini de kapansın CHP, bir görelim.

Dini inançlarını savunan bir siyasi iradeyi meclise taşıyan bu halkın iradesini gazetelerinizle, profesörlerinizle, aydınlarınızla al aşağı ettiniz. Adına demokrasi diyorsunuz, rejimi korumak diyorsunuz. Hani anayasanın seçme, ve seçilebilme hakkı! Hani hukuk devletiniz?..

* * *

Şeçilebilme hakkını kullanan bayan bir vekile, başörtüsü ile meclise girdi diye çocuklar gibi el çırparak dışarı diye bağırarak protesto ettiniz. Sizin anayasaya olan inancınız bu kadar mı ayaklar altında.. sizin insanlık haklarına, ve kadın haklarına karşı duyduğunuz saygınız bu kadar mı alçakca?

Utanmazlarsınız..

Çıkıp halkın karşısına, cumhuriyeti kurtarıyoruz diyeceksiniz. Ben, bu vatanı dedelerinden emânet almış bir Türk genciyim.. benim geçmişimle, ve geleceğimle böyle seviyesizce dengesizce oynama hakkını sizlere tanımıyorum !

Anayasaya ben imza atmadım, atmadımsa da vekil gönderdim.. ama onları da kabul etmeyerek benim irademe saygısızlıkta bulundunuz ! parti kapattınız, şimdi yine aynı senaryoyu oynuyorsunuz..

Laiklik masalı ile kitleleri uyutup, memleketi hak tanımaz emellerinizin insafına bırakacağımı sanmakla yanılmayınız.

22 Temmuz günü sandıktan çıkan iradeye saygı göstermez de, askeri işe kışkırtmaya yeltenirseniz.. üniversite rektörlerinizin çenesine sahip çıkmazsanız.. artık sizi saygıyla alkışlamak zorunda kalacağım.

Bardağı taşırmakta, sabrımı zorlamaktasınız.. naçizane
bilginize arz ederim, haberiniz olsun !

Kâzım Mızrak

İrtica Konusu Üzerine

#

Dipnot: Bu siteyi "irtica" kelimesini nette
aratırken buldum. Aslında görünürdeki hâkim
güçlerin esas yaptığı işi.. karşı cenaha yıkması
doğru bişey değil. Ben böyle düşünüyorum..

İrtica, gericilik, yobazlık bir zümrenin elinde.. ve
bu zümre takdiksel manada iyi bir oyun sergiliyor.
Yâni.. yapanın yanına kâr kalıyor. Olan masuma,
garibana.. kendisini savunamayana oluyor.

Memleketimizde cahillik dizboyu, öyleyse bütün
bir millet bu yolda çalışmalıdır. Birbirimizi bilinçlendirmek
konusunda özverili fedakar olabilmeliyiz.

Fakat.. laiklik, cumhuriyet kavramlarını sakız
misali uzatıp da uzatan birileri öyle demiyor.
Kendilerini medeniyet tahdının varisi sanan
bu kimselerin doğru olanı görebilmelerini diliyor
temenni ediyorum.

Tabi bu bir temenni.. insanlık tarihinin şaşkınlık
veren sayfalarını yeni okumaya başlamış genç
kardeşlerime tavsiyede bulunuyorum acizane.

Eşşeğin sırtına altın semer vursan, eşşek yine
eşşektir. Günümüz muhalefet partisi.. demokrasiyi
kendi diktatörlüğüne hizmet olsun diye kullanabiliyorsa
hâlâ.. 84 senelik cumhuriyet tarihi, yalan olmuş demektir.

Yâni.. her söylenene kanmayın arkadaş, birileri sipariş
üzere kitaplar yazıyorken.. sizler de, aklınızı zihninizi
uyanık tutmalısınız.

Selâm, ve duâ ile..

[ Şuraya yazmışım: www.fatihzeki.blogcu.com ]

Umut

Son günlerde öyle bunalmışım ki.. huzûr, ve neşe dolu güzel günlerin umudu ile hayatı yaşanabilir kılmaya çaba harcıyorum kendi iç âlemimde. Bu yokuş biter mi, düze çıkar mıyız acaba ? inancım, beni sükûnete davet ediyor. Aksi halde isyan etmek sadece bir kaçınılmaz.

Elbette adı yaşamak kavgası olan bütün bu hengamenin bir sebebi hîkmeti vardır, olmalı da.. telaş etmemeliyiz. Mü'minin nitelik 'lerinden birisi de umudunu kaybetme 'mesidir. Öyleyse inancımıza lâyık olabilelim, inşâ Allah.. herkesin davul dövdüğü bir yerde, biz de zurna çalmayalım.

Kâzım Mızrak

12 Mayıs 2007

Naat - Arif Nihat Asya

Zulüm: Haksızlık, Eziyet, İşkence.. .

Değişen isimler, roller ise aynı.
Bugünler,
Anadolu tarihinin
bir kırılma noktasına daha şahidlik yapıyor.

Zulüm, bir kez daha azılı dişlerini gösteriyor..
bizler korkuyoruz.

Kültür mirasımızı, öz değerlerimizi,
ve inancımızı yaşayabilmeyi
asılsız iftira ve yakıştırmaları bahane ederek
yerine göre bir suç hâline getiren insaf yoksunları..
günü gelince,
cansız toprağa hayat bahşedenin karşısında
hesaba duracaklardır.

Bizim tesellimiz, müjdemiz
budur..
ve o gün,
mizan yalnızca Kitabullah'a tâbi olacaktır.

Sabrediyoruz..
isyanımız, boğazımıza düğümlenen sessizliğimizde.

Çünkü onlar kadar insanlıktan çıkamıyoruz.

Siyaseti icrâ ederken
yalan dolanı, hileyi
mubah gören bu zihniyetin anlayışın karşısındayım.

Laikliği, Atatürkçülüğü
kendi sapkın fikir ve düşüncelerini
desteklemek uğrunda kullanmayı bir vazife sayan..
kendisine taraf olmayanları irticacı,
gerici ilan edip karalayan suçlayan fişleyen
bu soytarılığın karşısındayım.

Bana nasıl yaşayıp,
neye inanmak zorunda olduğumu
özgür irademe hakaret edercesine empoze eden..
dayatan, aşağılayan, hor gören, utandıran, tehdit eden
böylesi bir zorbalığın
düşüncesizliğin egoistliğin karşısındayım !

Kâzım Mızrak

* * *

Bunlara, "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde, "Biz ancak ıslah edicileriz!" derler. İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir.

Onlara, "İnsanların inandıkları gibi siz de inanın" denildiğinde ise, "Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?" derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler.

İman edenlerle karşılaştıkları zaman, "İnandık" derler. Fakat şeytanlarıyla (dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, "Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz" derler.

Gerçekte Allah onlarla alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir.

Bakara Sûresi 11 - 15

Uyanın Artık !

Anayasa mahkemesinin iş güzarlık ile 367 katılım sayısını gerekli görmesinden sonra, genel seçimle oluşacak meclisin bir Cumhurbaşkanı seçmesi de ironik bir hale gelmiştir. Deniz Baykal, özellikle şu günlerde Türkiye'nin aydınlık geleceğini karartabilecek dengesizlikte bir muhalefet politikası yürütüyor. Sağcısına da, solcusuna da ricâ ediyorum: Uyanın artık ! CHP'ye pirim vermeyin. Bu ülke hepimizin, bir Baykal bu hâle getirebiliyorsa siyaseti.. arkasındakileri düşünün.

[ Şuraya yazmışım.. ]

10 Mayıs 2007

Yoğurt Soslu Patates Kızartması

Patatesleri uzun ince dilimler haline getirin.. zevkinize göre, bu uzun ince dilimleri de küçük küçük küp haline getirebilirsiniz. Şimdi sıra geldi bunları kızartmaya.. damak tadınıza göre patatesleri kızartıyorsunuz.. ve bir kepçe yardımıyla kızartma yağımızı süzerek servis tabağımıza alıyoruz.

Şimdi de yoğurt sosumuzu hazırlayalım.


Bir kasenin içine, servis tabağındaki patates nispetince yoğurt koyuyoruz.. meselâ ben bol yoğurtlu seviyorum, siz az yoğurt kullanabilirsiniz. Kasemizdeki yoğurdun üzerine kırmızı pul biber, nane, biraz da tuz serpiyoruz. Damak tadınıza göre bir kaç çay kaşığı, veya bir tutam ekleyebilirsiniz baharatları. Yoğurt sosumuzu akıcı kıvama gelinceye kadar su eklemeden karıştırıyoruz.. öyle ayran haline de gelmesin tabi.

Yoğurt sosumuzu, patates kızartmamız soğumadan ocaktan aldığımız andaki sıcaklığı ile boca ediyoruz ve sosun dağılması için hafiften karıştırıyoruz.. Maksat.. yoğurt, patatesin sıcaklığı ile biraz pişsin. Patatesin sıcaklığı ile tadı mayhoş bir hâle gelen baharatlı yoğurt sos 'unu beğeneceğinizi ümit ederim.

Afiyet olsun,

Onlar

Bütün renkler, aynı hızda kirleniyordu. Birinciliği, beyaza verdiler.

Özdemir Asaf

9 Mayıs 2007

Hidâyet

Kalbinde iyilik olanlara bir furkân nasib olur ki, o kimseler doğruyu yanlıştan ayırd edebilirler. Onlar, hidâyet üzere yaşarlar.

Kalbinde kin, ve öfke eksik olmayanlar ise furkân 'dan uzağa düşerler. Hakîkati anla(ya)mazlar, bir yanlışta olduklarını gör(e)mezler.

Kâzım Mızrak

7 Mayıs 2007

Kur'an-ı Kerîm - Yûsuf Sûresi

Etiketler:

6 Mayıs 2007

Yâ Sabır

"Öyle zor bir zaman içinde
Bir ağır kelime bende

Girmedi mühürlü kalbe
Bana Nuh'un sabrı düştü

Anlatamadım kimseye
Bugün bana sabır düştü."

www.ilkadimdergisi.com

3 Mayıs 2007

Kur'an-ı Kerîm - Tekvir Sûresi

2 Mayıs 2007

Âkıbet

Yol, ve yolcu arasındaki alâkayı düşünmekteyim.. yol hep aynı istikamettedir, yolcu ise bitmek tükenmek bilmeyen sonsuzluğun seyrinde yalnız başına tekamülünde ilerler.

Dünyevi zahiratı terkeder, ahirdeki emelleri terkeder, bâtınındaki benliği terkeder, sonra bütün terk etmeleri unutur.. bir muammâ hiçliğe kavuşur yolcu.

Akıl almıyor bunları belki.. alsa, bu âlemde olmazdık sanırım. Çok okumalı, düşünmeli.. bilimin imkanlarından istifade etmeli, hurâfenin dib çukurlarına düşmemeli.

Günümüz toplumunda, ben biliyorumcu insan örnekleri öyle çok ki.. bunlardan birisi olmadığımızın senedi de yok elimizde.

* * *

81. Tekvir Sûresi Meâli (1-14)

01. Güneş tekvîr edildiği (dürüldüğü, nûru nârından ayrıldığı, ışığı giderildiği) zaman!
02. Ve yıldızlar, (karartılarak) döküldüğü zaman!
03. Ve dağlar, yürütüldüğü zaman!
04. Ve yüklü develer, başı boş bırakıldığı zaman!
05. Vahşi hayvanlar bir araya toplandığı zaman!
06. Denizler, tutuşturulduğu zaman!
07. Nefisler, birleştiği (ruhlar, bedenlerle bir araya getirildiği) zaman!
08. Diri diri toprağa gömülen kıza,
09. hangi günahtan dolayı öldürüldüğü sorulduğu zaman!
10. Sayfalar (amel defterleri), açıldığı zaman!
11. Gök, yerinden sökülüp koparıldığı zaman!
12. Cehennem, iyice alevlendirildiği zaman!
13. Cennet, yakınlaştırıldığı zaman!
14. Her nefis, (hayır ve şer) ne hazırlamış olduğunu bilecektir.

Hürriyet 'in Gündemi

(1) Hurriyet.Com.Tr sitesinde, Genelkurmayı istifaya davet eden bir yazı gören var mı? (2) Kadıköyde 1 Mayıs İşci Bayramı kutlanmıştır. Dernek başkanlarının inadı sebebiyle, böyle bir Taksim felaketi yaşanmıştır.. dikkatinize beyân olunur.

Kâzım Mızrak

[ Şuraya yazmışım: www.hurriyet.com.tr/gundem ]

Bahar Sahnesi

Etiketler:

Sinir Yönetimi

Bugünlerde olup biten siyasi hadiseler.. ders çıkarılabilecek değerde ve yoğunlukta bir malzeme barındırıyor. Yönetim anlayışı, kabiliyeti, ve incelikleri hususuna binaen.. hayatta neler de oluyormuş dedirtiyor. Sinirlenip, öfkelenmenin fayda vermekten ziyade.. değer kaybettirdiği bir arenada mücadele vermek, gerçekten zormuş.. .

Seçme, ve Seçilebilme Özgürlüğü: Demokrasi !

Konu: Aydınlık yarınlar..

@ Anonim

Merhaba efendim illâ böyle çıbanı kaşıyacaksınız de mi :) Bakınız, sizin yaklaşım açınıza göre dayatmanın ve zorlamanın olmadığı bir ortamda yaşamak istiyoruz bizler de.

Ne zorla örtünsün insanımız, ne de açık olanlara bir söz söylensin.. Bu da özgür siyaset ile olur, despotluk ile, monarşi ile, muhtıra ile olmaz.

Eğer birileri başörtüsü kullanmak istiyorsa, ve bugün üniversitelerimiz bu insanları kabul etmiyorsa.. esas özgürlük burada çiğnenmiştir.

Kamu kuruluşlarında tesettürlü bayan çalışamıyor.. oysa kendi özgür iradesi ile bir seçimde bulunmuş, kapanmak istiyor?

Fakat özgürlüğü elinden alınıyor..

* * *

Şu siyasi bayrak meselesine geleyim.. bak kardeşim, bizi yıllardır uyutuyor bu başımızdaki dinazorlar.

Siyasi bayrak söylevi, öncelikle demokratik Türkiye Cumhuriyeti anayasasına aykırıdır. Kapanan Refah partisi de, demokrasi zarar gördü diye değil.. ağalar paşalar istedi diye kapatılmıştır.

Dikkatinizi çekiyorum !!! iyi dinleyin..

Demokrasi.. ülke vatandaşlarına seçme ve seçebilme hakkını özgürlüğünü temin ediyor.

Bu seçilebilme özgülüğü ile sayın Adullah Gül gibi meclise de girebilir, Çankaya köşküne de çıkabilir. Öyle mi, öyle !

Seçme özgürlüğünü kullanarak da.. kendi düşüncesine yakın bulduğu, sempati duyduğu bir siyasi partiye reyini kullanabilir.

Buraya kadar mesele yok..

Muhafazakar kesim de, iradesinin temsili için bir siyasi partiye oy verme hakkına, hukukuna sahiptir. Demokrasi de budur zaten, halk iradesini meclise taşıyabilecektir.

Mevzu bundan ibaret..

Başörtüsü siyasi bayrak haline gelmiştir söylevi, muhalefet kanadının bir demokrasi anlayışıdır. Ve elbette, rakiplerinin güçlenmesini istemedikleri için bu tarz anti demokratik karalamalarda bulunacaklardır.

Sizler vatandaş olarak böyle oyunlara gelmeyin.. . arkadaşınızın, kardeşinizin, komşunuzun siyasi düşüncesine kimliğine saygı duyun. O kimselerin de mecliste, temsil edilebilme haklarının olduğunu unutmayın.

Aksi halde CHP, ANAP, ve DYP parti liderleri gibi Türkiyede demokrasi var söylevleriniz birer yalan olur, yalan değilse zorbalık olur !!!

Çünkü gelinen noktada Türkiye'de meclisin üzerinde asker, ve 361 millet vekiline rağmen anayasa vardır. 6 kişi için vatanı bir krize sürüklediler. Ekonomi sağlam bir seyr halinde olmasaydı.. memleket perişan bir duruma düşebilirdi.

Lütfen.. iyi düşünün.

Türkiye'yi aydınlık yarınlara taşıyalım. Başörtüsü ve din meselesi bizlerin öncelikle tartışma konuları olmamalıdır.

Saygılarımla,

[ Şuraya yazmışım: http://mizrak.web.tr/2007/05/insf.html ]

1 Mayıs 2007

İnsâf

"Bir kız öğrenciyi, başını örttüğü için tahsil hakkından mahrum etmek.. İstiklal Savaşı başlarında ve Maraş'ta, düşmanlar tarafından başörtüsü çekilip düşürüldüğü için başlayan milli şahlanışın ruhuna, tükürmektir."