28 Şubat 2006

Yorum ve Kaide Mevzularına Açıklık Getirilmesi.

Yorum Ayrıntıyı Muhatap Alır, Kaideyi Değil. Dolayısıyla Ayrıntı Bir Kaide Değil Yorumdur...

Mekke'ye Uçakla veya Otobüsle Gitmek Yoruma Kalmış Bir Eylemdir.

Ve Hatta İsteyen Daha Enteresan Bir Yorum Getirerek Çin'den Mekke'ye Şu Zamanda Yürüyerek de Gidebilir!

Mekke'ye Gitme Eyleminde Bulunmak Kaide, Oraya Hangi Vasıta İle Gidileceğini Seçmek İse Bir Yorumdur.

Buradan Anlaşılan Sonuç da, Mekke'ye Varmanın Pek de Önemli Olmadığıdır. Asıl Önemli Olan, Er ya da Geç Yola Çıkmaktır...

26 Şubat 2006

Öyle Bir İnsanı Arıyoruz ki, Yolunu Kaybettiğinde Yeniden Bulsun...

25 Şubat 2006

Aşk Konusunda Çala Kalem Düşüncelerim.

Aşk'a inanmam. Aşk olmadığı için de, olmayan şey ne zevk verebilir ne de acı. Peki ne mi vardır, ben ona saplantı diyorum!

Saplantı, bir kimsenin olmayan bir varlığı varmışcasına hissetmesi veya o varlığa inanmasıdır. Varlık dediğimiz öğe, herhangi bir duygunun insanın organik yapısındaki tesirleri olabilir.

Söz gelimi seven insan sevdiğini görmesiyle beraber kanındaki adrenalin yoğunluğu artış gösterir. Bu değişim kişide heyecan ve haz duygularını uyandırır.

Adrenalinin etkisi ile aşk denilen hissiyat böyle oluşur; adrenalin salgılanmasını tetikleyen unsur da kişinin sevdiği kişi ile karşılaşacağı konusunda bilicine veri göndermesidir.

Bilinç içinde bulunduğu durumu tetkik etmeye başlar, olumsuz şartları karşısında kanın kimyasını insanda tedirginlik hissine yol açabilecek şekilde düzenler. Mesela yaşanan ilişki bitme tehlikesi ile karşı karşıyadır, birey böyle bir durumda depresifleşir.

Başa dönecek olursak: Birey aşık olduğunu düşünmediği bir kişi karşısında gayet rahattır, aksi halde (yani aşık olduğu düşüncesini bilincine yüklüyorsa) bilincine yüklediği yönlendirmeler ile gerçekte olmayan bir duygu hissiyatını kendisine yaşatır.

İnsanların aşık olmasına karşı değilim, evet herkes olmayan bir duyguyu yaşayıp yaşamama konusunda bir seçim yapma özgürlüğüne sahiğtir.

Hangi erkeğin cebinde para varsa, hangi kızın eli yüzü düzgünse millet gider ona aşık olur. Ya diyorum bir de kele köre aşık olun da şu aşkın kudsi bir muhabbet olduğunu biz de idrak edelim.

Gözlerinizle Gördüklerinize İnanmayın.

Resim: Gözlerinizle Gördüklerinize İnanmayın Resimde bir göz aldanması göreceksiniz. Üç boyutlu bir şekil görmek için kendinizi zorlamayın. Resmi daha önce görmüş olanlar beni anlamışlardır, ben çok şaşırmıştım ilk gördüğümde; aklımdan şüpheye düşmüştüm, ama oluyo işte :)

Bir Müslümanın Vicdan Muhasebesi.

Why is it so hard to talk about ALLAH...
But so easy to talk about nasty stuff?

Why are we so bored to look at a Islamic magazine...
But so easy to look at a nasty one?

Why is it so easy to delete a religus offline messages...
Yet we forward the nasty ones?

Why are Mosques getting smaller...
But yet bars and clubs are growing?

Think about these....
Are you going to forward this or delete it?

24 Şubat 2006

E-Mail de Ne ki?!

"Türkçe Alfabeye Sahip Çıkalım" başlıklı bir yazı ile Hürriyetim.Com web sitesi Türkiye'yi diline ve geçmişine sahip çıkmaya davet ediyor.

Her ne kadar E-Mail (Electronic Mail) yerine E-Posta (Elektronik Posta) ifadesini kullanma gayretinde olsam da, kimi zaman ihmalkarlıktan dolayı İngilizce ifadeyi kullandığım oluyor. Ancak bu hazır bulunmuşluğa şiddetle karşı çıkıyorum. Dilimize sahip çıkmalıyız, zira bir toplum geçmişine ancak ve ancak konuştuğu dil ile bağlıdır!!!

Karabük'te kıytırık bir mahalleden geçerek üniversiteye gidiyorum. Bu arada kıytırık bir internet salonu gözüme ilişiyor, nam olsun diye tabelaya müthiş bir isim yazmışlar: MEQAN INTERNET CAFE.

Bu salonun hemen yanında da bir kahvehane var, ismi ne dersiniz DALLAS!? Burası Türkiye mi? Hadi Türkiye diyelim, bu dili böylesine paçavra haline getirenler kim peki?!

Her olumsuzlukta batıya çamur atanlar, uyanın! Gemiyi batıranın kim olduğunu aynaya bakarak kendi gözlerinizle görün...

.:.: İlgili Linkler :.:.

http://tdk.org.tr/
http://dosya.hurriyetim.com.tr/harflerimiz/

Şaklaban

Aşağıda anlamı verilen bu sözün ne manaya geldiğini iyi bilmelisin ki ne yapıyor olduğunun farkında olasın. Toplum içersinde bu kelimeyi hak edecek hal ve hareketlerde bulunma; bulunduğunda milete verebileceğin bir cevabın olmaz :-/

(1) Basit şakalar yaparak herkesi güldüren, şakacı (kimse).
Neşeli, şakacı.
(2) İsim. soytarı, palyaço. İsim. maskaralık. Sıfat. soytarı gibi,maskara. Mecaz. dalkavuk.

.:.: İlgili Linkler :.:.

http://www.seslisozluk.com/

http://tdk.org.tr/

23 Şubat 2006

Âlim Kimse Gökteki Yıldız Gibidir, Cehaletin Karanlığında Görünür.
LÂ İLÂHE İLLALLAH
Tanrı Yoktur, Sadece Allah Vardır.

22 Şubat 2006

Gece Olunca, Gökyüzünde Güneşi Arama.
Evet biliyorum, hepiniz akıllısınız ben aptalım...
Haftaya ders kayıtlarımız başlıyor ve tabi dersler de, umudumuz küme düşmemek :)

"Allah Rızası İçin" Sözünden Ne Anlıyorum.

Allah rıza edilesi bir varlıktır.

İnsanlar Allah'ı rıza ederler.

Bizler Allah rızası için diye niyet ederken, Allah bizi rıza etsin diye niyet etmeyiz. Bilincimiz Allah'ı arzu etsin diye niyet ederiz. Muradımız Allah'tır!

Kimi insanlar bu manayı ziyadesiyle anlayamadıkları için, hal ve hareketlerimizden dolayı Allah'ın bizim cennete gitmemize rıza göstereceğini düşünmekteler. Allah'ın rızasını kazanmak için de ibadet yapmaktalar.

Yapılan ibadetler, Allah'ı memnun edeceği düşünülen hal ve hareketlerden ibaret. Onun memnun olmayacağı bir davranış dolayısı ile onun rızasını bize kazandırmaz şeklinde düşünülmekte.

Bakınız, Alla'ın bizi rıza etmesi söz konusu değildir, böyle bir düşünce özde bizim onu rıza etmemiz gerektiği düşüncesinin anlaşılmasını engeller.

Biz onu rıza ederiz, yani rızamız; yani amacımız; yani emelimiz; yani gayemiz Allah'tır...

Bizler Allah için namaz kılmayız ve dolayısı ile Allah rızası için diye niyet etmek de abestir.

Kimileri Allah mutlu olacak da bizi cennetine alacak diye ibadet yapmakta.

Yanlıştır ve bir saplantıdır bu düşünce. Allah her ihtiyaçtan münezzehtir. Onun sevmek veya sevilmek gibi bir derdi yoktur.

Birileri çıkıp sanki ihtiyaç sahibiymiş gibi, Allah rızası için namaz kılıyoruz derse işi karıştırmış olur.

Memnun olan bir varlık rıza gösterir, ki Allah öyle bir varlık değildir! O bir sistem ve düzendir, ezeli ve ebedidir...

Allah birilerini sevmediği için Cehenneme atacak değildir, veya birilerine peşkeş çekmek için Cenneti varetmiş değildir.

Allah'a insani duygular yüklemek bizi bir Tanrı inancına götürür, bir diğer anlamda olmayan bir Put icat etmiş olarak o putun rızasını arama gafletine düşeriz.

Allah tapılası bir Tanrı değildir, İlah olması insanın ona tapması gerektiği anlamına gelmez.

Ateistlerin yanılgıya düştükleri nokta da burası zaten. Tapılacak bir varlık düşüncesini haklı olarak idrak edemiyorlar ve kainatın bir irade tarafından şuurlu olarak yaratılmış olduğunu red ediyorlar.

Red ettikleri, esasen insanların din diye ortaya koydukları dogmalardır!

Allah rızası için demek, Allah beni rıza etsin demek değildir; ben Allah'ı rıza ederim demektir...

Ben de sabah namazına Allah'ı rıza ettiğim için gittim; O da beni rıza edip, benden razı olsun diye düşünerek!

Ama öncelikle o beni rıza etsin diye değil, O rıza etmez, biz O'nu rıza ederiz ya da etmeyiz.

Allah'ın yaratmış olduğu evrensel kanunlar bizi irade ettiğimiz her istekden sorumlu tutar ve sonuçlarını er ya da geç bize yaşatır...

Saygılarımla,
Kâzım Mızrak

Bu posta, http://mizrak.web.tr/2006/02/gnlerden-cuma-saat-0453.html sayfasında
Cenk Ünal'ın sorusuna dair yazılan bir yazıdır.

21 Şubat 2006

Gerçekleri, Seveceksin Evladım...

20 Şubat 2006

Ağlamak bir zayıflık hali midir, yoksa bireyin aczi konusundaki farkındalığı mıdır?!

19 Şubat 2006

Şükür Bize Aba Düştü, Şikayetimiz Yoktur.

Mantık olarak hepimiz öleceğiz, esas korkulan böylesi bir Dünya'da ölemeyecek olmamızdır.

Tavsiye edilen Mp3, burdan buyrunuz :)

http://mizrak.web.tr/mp3/Su_Benim_Divane_Gonlum.mp3

Dosya boyutu: 4MB
Süre: 4.18


Linke fare ile sağ tıklayıp, Farklı Kaydeti seçin. Her zaman web server yanıt vermeyebilir, böyle bir durumda daha sonra yeniden deneyin...
Tadım yok bu gece, yorgun muyum neyim :-/

17 Şubat 2006

Değer Görmek Adına, Kızlarımızın Düştüğü Durum!

Şehrin merkezindeyim, hava buz gibi soğuk, hafiften kar serpiştiriyor; iki genç kız, telaşlı ve aceleyle yürüyorlar; yaşları 18 gibi gösteriyor.

Her ikisi de etek giymiş; etekler diz hizasından epey bi yukarıda, ben diyeyim dört parmak siz deyin bir karış; kızlar lise talebesi ve üzerlerindeki de okul forması :-/

Dağdan İnen Ayılar, Medeniyet Dersi Veriyor.

Dolmuşta cam kenarında oturan 30 - 35 yaşlarına bir kadın; saçları açık ve boyalı, yüzünün boyadan görünmediği gibi!

Hemen yanında gariban bir anadolu kadını, pek şişman değil, zayıf da sayılmaz hani, türbanlı ve üzerine pardesü almış; 40 - 45 yaşlarında, konuşması tam olarak anlaşılır değil.

Koltuğun kenarına oturan kadın düşmeme gayretleri içerisinde; diğeri de duran dolmuştan inmek için debeleniyor.

Kenarda oturan kadın hemen kalkamıyor; diğeri bağırıp çağırıyor kenara çekilmesi için; sıkıştırma diye söyleniyor; oturduğu yerden kalkarken omuz vurarak kenara itiyor kadını.

Zayıf olan kendisini savunmak için konuşuyor, bir bakıma dolmuştakilerden yardım istiyor, takıldım kalkamıyorum diyor.

Şişman olan neredeyse elini kaldırdı vurdu vuracak, kaba kuvvet ile karşısındakini susturacağını sanıyor; ben de kamyon gibiyim demek yerine, beni kızdırma bak inmem otururum yanına diyor.

Neyse olay büyümüyor, polise iş çıkmıyor, arka koltukta oturduğum yerden kalkmama gerek kalmıyor, şöförün de ricasıyla şişman olan kadın dolmuştan iniyor.

Tabi bu arada haksızlığa uğramış ve mağdur olmuş edasıyla medeniyet öğren biraz sözünü söylemeyi ihmal etmiyor...
Allah Rızası İçin Demek, Allah'ı Dilemektir. Yoksa Allah'ın Rızasını Dilemek Değildir. Murat Edilen Allah'tır, Murat Eden de Sizsinizdir!

Günlerden Cuma, Saat 04:53.

Sabah ezanı biraz sonra okunacak ve ben namazı camide kılmaya niyet ettim. Allah rızası için mi peki? Allah'ı rızasını takan yok açıkcası, yani o mutlu olacak diye soğuk sularla abdest alıp sabahın köründe buz tutmuş sokakta camiye gitmem ben.

Esas gaye huzuru arayışımdır, bu eylem de benim için huzuru arayışımın bir parçasıdır. Hadi bakalım Rahman ve Rahim olan Allah marifetini göstersin!!!

Söylemekle Dil Aşınmaz, Adamlık Bizde Kalsın.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım;
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Mehmet Akif Ersoy

16 Şubat 2006

Gitttiği Yere, Kendini de Götürmekte İnsan...

13 Şubat 2006

Huzuru Yanlış Yerlerde Arıyoruz, Aratıyoruz.

Resim: SigaraToplumların baş düşmanı sigaradır, sosyal yaşamda refahın temin edilmesi için bu illet ile mücade edilmesi gerekmektedir. Siz sigara içmiyor olabilirsiniz, oysa sevdiğiniz insanlar dolaylı olarak bu illetin zararları ile karşı karşıyadırlar.

Sağlık olmayınca ne din yaşanabilir, ne de dünyevi yaşamımızı mutlu huzurlu bir şekilde sürdürebiliriz. Bizleri sigaraya iten olumsuz etmenler karşısında, kendimizi bir teselli buluyor olduğumuz bahanesi ile bırakıyoruz celladın ellerine.

Sigara içmekte olan kardeşlerimi utandırıcı sözler ile tahrik etmesin kimse, onlar da biliyorlar sigaranın zararlarını. Maddi, manevi hayatımızı karartan bir kötü yoldaş, arkadaştır sigara.

Evlatlarımız bu kötü alışkanlığa bulaşmasınlar, sigara içip sağlığını kendi elleriyle heba etmiş anneleri babaları da olmasın onların.

Bir adım bizden, bir adım sizden; sevgi ve selametle...

İstemekle Başlar,
Kâzım Mızrak

.:.: İlgili Linkler :.:.

http://www.rshm.saglik.gov.tr/
http://www.toraks.org.tr/
http://sigarasiz.com/
http://poliklinik.iem.gov.tr/sigara.htm
Bırak Gölgen Arkanda Görünsün, Karanlığa Çevirme Yüzünü.

12 Şubat 2006

Sürekli düşünüyordu, bu hali onu eyleme geçmekten alıkoyuyordu...

Duygu Yüklü Bir Klip, Aşk ve Fedakarlık...

Resim: Kiss Klibi izlemek için aşağıdaki linke fare ile sol tıklayın...

http://xiuke.free.fr/autre/kiss/








Merhaba Zen UÇ, mezkur klibe yukarıda belirtilen adresten ulaşılamıyor artık. ben de, You Tube 'da bir arama çalışması yaptım hemen :) aha şurada buldum.. ilginize teşekkür ederim, güncelleme konusunda yardımınızı gördüğümü söyleyebilirim.. sağolunuz efendim ;)

Bir İnsanın "Ne Olduğu?" Bilmecesi.

Ellerin var, ellerin ne işe yarıyor!? Ayakların var, ayakların ne işe yarıyor!? Burnun var, burnun ne işe yarıyor!? Gözlerin var, gözlerin ne işe yarıyor!? Aklın var, aklın ne işe yarıyor!?

İşte sen her kimsen, o ne'sin :)
Sevmek zoruna mı gidiyor, problemi kendinde ara dostum, karşındakinde değil!
Toprağına düşmeyi bekleyen tohum; çiçeklerini açamayacak mı yoksa?

Resimlere Çerçeve Eklemek İçin Bir Kod.

.post img{
padding:3px;
border:1px solid #333333;
}


# Padding parametresi çerçevenin resimden uzaklığını belirler.
# Border parametresi çerçevenin kalınlığı ile rengini belirler.

11 Şubat 2006

"Uzaylı" İsimli Misafire Cevaptır

Ateist Foruma yazmış olduğunuz yazı sizi daha iyi anlamam konusunda bana yardımcı oldu.

Zaman zaman böylesi yazıları ben de kaleme almaktayım, sizi vicdanen anlamam pek zor olmadı.

Her ne kadar İlahi inanca sahip bir ailenin evladı olsam da, zaman içersinde Teist düşünceye muhalefet eder bir hale geldim.

Amma ve lakin, ben başka bir boyuta ulaştım yürüdüğüm bu yolda.

Sayın Uzaylı,

Olmayan bir Tanrı ile konuşmayı bir kenara bırakın, evet bizler salt enerjiden ibaretiz, bunu ben de kabul ediyorum.

Yukarda sağda solda bir Tanrı varlık yoktur!

Allah bir şekle şemale sahip değildir.

Böyle hurafeleri, insanların akıl düzeyleri ve anlayış yapıları bu hale getirdi.

Son zamanlarda batı kaynaklı bilim adamlarınca ortaya atılan Akıllı Tasarım (Intelligent Design) Teorisi de ulaştığım düşünceyi desteklemektedir. Siz bir tesadüf ile vorolduğunuzu düşünebilecek kadar çocuk değilsiniz veya eli kalem tutmamış bir cahil!

O İlahın işi gücü yok da, öyle bizim peşimizde yapmadığımız ibadetlerin hesabını mı tutmaktadır; işte Ahmet bugün camiye geldi afferin ona, Mehmet gene bugün yalan söyledi o görür gününü mü demektedir?!

Yıkın bu tabuları efendim, böyle bir İlah anlayışına ben de karşıyım, ama ben Tesadüf aldanmacasına da karşırım!

Böyle bir İlah anlayışı, insanların Kur'an-ı Kerim'i işlerine gelecek şekilde anlamış oldukları nedeniyle ortaya çıkmıştır.

Anlayacağınız, hala Kur'an-ı Kerim'in rehber alınması taraftarıyım.

Allah denilen şey kainatın kendisidir, "Enel Hakk" diyen Hallâc-ı Mansûr işin özüne ulaşmıştır kanımca.

Ben Allah'ım kardeşim; sen Allah'sın, bizler Allah'ız; hepimiz aynı kaynaktan hayat bulduk, birbirimize karşı duyduğumuz sevgi alaka da bundan dolayıdır zaten.

Biz, karşımızdaki insanı üzecek bir davranışta bulunuyorken; özde kendi varlık ve bütünlüğümüze zarar vermekteyiz.

Sen ya da ben isyan diyaloglarımızı muhatap aldığımız bir Put ile yapıyoruz; o put da esasen zihnimizde uydurduğumuz bir nevi Totemdir!

Sonuç olarak Allah yoktur diyoruz.

Elbette yok öyle bişey; yarattığı kullarına zulüm eden bir Tanrı ilah değil; yaptıklarımızın sonucunu fiziğin Etki -Tepki prensibine göre göreceğimiz bir sistem düzen vardır...

Saygılarımla,
Kâzım Mızrak


.:.: İlgili Linkler :.:.


http://www.ateizm.org/
http://ahmedhulusi.org/
http://ahmedbaki.com/
http://mustafaakyol.org/

Ateizm, Neyin Karşısında?

Allah Denildiğinde, Ne Anlamaktasın?

Kendi Aklın ile Uydurduğun Bir Toteme Allah Diyor Olmayasın?!!

Ve Sonra, O Uydurma Tanrıyı da İnkara Kalkıyorsundur!

Zaten Olmayan Bir İlaha İnanmakla Meşgul Olma Dostum...

Constantine

Büyük Resim İçin Tıklayın!Filmin tanıtım vidyosunu izlemek için aşağıdaki link üzerine fare ile sağ tıklayarak Farklı Kaydet seçeneğini seçin.

>>> Constantine.avi <<<

Veya şu linki kullanarak sayfayı ziyaret edin, http://www.divx.com/movies

Vidyoyu, DivX Player v6.1 programı ile izlemeniz tavsiye edilir.
Öyle bir insanı arıyoruz ki, esasen sahibi olmadıklarına sahip olamamasına üzülüp kederlenmesin!
Şimdi de sisli bir gecenin koynunda sabahı bekliyor, bu puslu saatler böyle sessiz mi varacak güneşin sıcak dokunuşlarına?

10 Şubat 2006

Umudun sularında yaşamak acı veriyor, en iyisi umuda muhtaç olmamak.

Bu beklentisizlik nereye kadar sürebilir ki, hep mutlu bir yarının hayalini kuruyorken...
Yaşama isteğim arttıkça, sigarayı bırakma isteğim de artıyor. Sonra dünyaya olan sevgim artıyor, diyorum yaşamak ne güzel. Zaten hep böyle zamanlarda bir bela gelir seni bulur :-/

Bela dedik de, iti an çomağı hazırla muhabbeti gelmesin başımıza :)

Aramızda kalsın, az önce müthiş bir yaşama sevinci hissettim taa içimde, çok güzel bir duygu...

9 Şubat 2006

İnsanlığıma küfredene ben gülerim, ölüm yalnız bana mı?
Hani lapa lapa derler ya, işte dışarıya öyle bi kar yağıyo :)

8 Şubat 2006

İradenin Bağımsızlığı Prensibi

Kişinin iradi anlamdaki özgürlüğü, maddeye ya da manaya olan bağımlılığına bir son vermesi ile mümkün olabilir.

Bu anlamda bir erkeğin maddi ve de manevi anlamda bir kadına karşı düşkünlüğü problem demektir. Aynı şekilde ana babaya duyulan sevgi ve düşkünlük de bir problemdir. Bir babanın veya bir annenin çocuğuna karşı olan bağlılığı da farklı anlama gelmez.

Paraya, şöhrete, itibara rağbet gösterilmesi özgür iradeye vurulan kelepçeler gibidir.

Kişinin bir Tanrı inancına sahip olması da, onun özgür iradesini tutsak alan bir diğer unsurdur. Bireyde inanç, bir özgür tercih süreci ile gerçekleşmeli ve de akıl ile tastik edilmekle beraber Tanrıya teslimiyet söz konusu olmalıdır.

Bir önceki yazımda dile getirdiğim problem, inanmış olduğumuz Tanrının bizlere kardeş kanı döktürüyor olduğunu eleştirmekti.

Böyle bir soru işaretini kalbinde barındıran kimse elbette tam anlamıyla yürekten bir inanca sahip değildir. Bizim buradaki meselemiz de böylesi soru işaretlerine mantıklı cevaplar aramak ve inancımızı aklın bir tercihi şeklinde Tanrıya ulaşmaktır. Aksi halde Tanrının bize vermiş olduğu aklın bir rolü kalmaz!

Bu süreç yukarıda da değindiğim üzere bir Tanrı vardır ön yargısı ile gelişme gösterecek olursa, esasen Tanrının bizlerin farkına varmımızı dilediği ayrıntıları da gözden kaçırmış oluruz.

Benim düşün muhasebelerimizn neticesine göre, Allah'ın bizleri bri Tanrı kimliği ile varettiği üzerine dayalı.

İnsanın dünyaya geliş serüveninde, insan bir nevi Allah'ın dünyadaki halifesi olarak tanımlanır. Bir halife sıfatımızın olması aynı zamanda bizlere Tanrısal bir hüvviyet kazanadırmakta.

Tanrısal kimliğimizin olması nazarı ile özgür düşünme süreçlerimizin sonucunda, iyiyi kötüyü yargılayarak tercihler yapmaktayız. Aksi halde, yani biz insanlar bir Tanrı kimliği ile varedilmiş olmasaydık sansuzluğun sahibi olan Allah da bizleri seçimlerimizden dolayı yargılayamazdı; çünkü mevzu bahis seçimler zaten kendi iradesi ile yapılmış olurdu.

Sizlerden, dikkat ve anlayış bekliyorum.

Bakınız değindiğim mesele bir sünger gibi nereye sündürülürse oraya uzar. Özde masumane olan doğru bilgiye ulaşma çabamız, üzerinde durulup cidi ciddi düşünülmediği takdirde kişiyi sapkın fikiriklere itebilir. Böyle bir durumun yaşanmasını asla arzu etmem.

Merkep nereye çekersen o yana gelendir, siz merkep olmayın; okuyun sorun sorgulayın; insanların sapıkça zihniyetlerine çok güzelmiş aman da ne harika diyerek balıklama atlamayın.

Diğer yönden fikir münazarası yapan kimseleri de tenkit etmek yerine yapıcı eleştirilerinizle düşüncelerinizi paylaşın ki o kimse de sizin bilgilerinizden istifade etsin.

Sözün sonunu, iradenin bağımsızlığı bireyin özünü keşfetmesine zemin hazırlar diyerek bitirelim.

Düşündükçe,
Kâzım Mızrak
Yaratılanı Sev (mek), Yaratandan Ötürü.

Kardeş Kanı Döktüren Tanrı

İyi Sabahlar,

Bu olaylar benim de keyfmi kaçırdı.

Müslümanların tepkisi, Peygamberlerine sahip çıkma düşüncesi üzerine dayalı.

Kaba kuvvet ve zorbalıkla Peygamberlerine saygınlık kazandıracaklarını sanıyorlar.

Bu hususta fırçayı batıdan da eksik etmememiz lazım tabi.

Herzaman yaptıkları bir edepsizlik!

Akşam üzeri Meltem TV de bir habere takıldı gözüm. Gaziantep'de şehrin göbeğindeki bir camininin hemen yanı başına çörekelenen üç beş aydın misyoner kendi akıllarınca bir protesto eylemi yapmaktalardı.

Eylem; okunan Ezan'a muhalefet, gitar çalıp şamata yapmaktan ibaretti.

Buyrun burdan yakın; biz diyoruz kendinize gelin birbirimizi kırmayalım üzmeyelim, onlar diyor siz gitarın sapını alın.

Buradaki üç beş kendini bilmez ile batıyı hepten yargılamam yanlış bir tutumdur.

Bu huhusa da dikkat çekip mevzuyu lokal anlamda olup bitmiştir şeklinde değerlendirelim.


Sayın İddialı Ateist,

Sizin de bu postada esasen işlediğiniz konu benim de yakındığım bir durum.

İnsanlar inandıkları Tanrıyı mutlu etmek için güya onun düşmanlarına hasım oluyorlar.

İnandıkları Peygamberini mutlu etmek için, ona yapıldığı sataşmaları kendi üzerine alınıyorlar.

Ancak her şeyin özünde, bu insanlar inançlarının rencide edildiği sebebiyle taşkınlıklarda bulunmaktalar.

Ben şahsen, taşkınlık taraftarı değilim.

Her şeye rağmen susup kendi inandığımız gibi yaşamaya devam etmemiz daha doğru olurdu, eğer utanacak birileri varsa o da insanların inançları ile alay edenler olsun.

Biz Müslümanlar ibret alınacak bir dine tabiyiz, ama onu kendi ellerimizle kirletip anlaşılmaz bir hale getiriyoruz.

Böyle bir durumda Hristiyanları suçlamak yanlış, kendi yanlışta olan başkasına yol gösteremezki.

Evet efendim, sizin de sade ve duru bir halde ifade ettiğiniz gibi dinler insanları birbirlerini düşman edip kan döktürüyor.

Bizlere hayat veren Tanrı, neden kardeş kanı dökmemize seyirci kalmakta...

Mantık alası değil :-(


.:.: Orjinal Metin :.:.

http://iddialiateist.blogspot.com/2006/02/geriye-doru-hogr.html

Cehalet

Cehalete Meydan Okumak, Önce Kişinin Cahil Olduğunu İdrak Etmesiyle Mümkün Olabilir.

Düşün ki, Sen Dört Bir Yanı Sular ile Çevrili Denizin İçindesin ve Denize Hasım Olup Kafa Tumaktasın. O Deniz Seni Boğmaya Kâdir Değil midir?

İşte Cehalet Sana Bu Yaptırandır.

6 Şubat 2006

Sigara

Yavaş yavaş ölüyorum, dostum...

Hz. Muhammed ve Gündemdeki Karikatür Olayı.

Doğru olduğuna inandığı bilgisini paylaşmak gayesinde olan muhterem insan Da Vinci,

Resimlerin bulunduğu sayfayı ziyaret ettiğimde, şöyle bir göz ucu ile resimleri gözden geçirdim ve save as "Hz. Muhammed - Karikatürler" dedim.

Anlayacağınız resimlerde kışkırtıcı bir uslup dikkatimi çekmedi ki, üzerinde pek durmamışım.

Hem zaten ben, sizin de bildiğiniz gibi; müslüman ülkelerinde konuya karşı gösterilen reaksiyonun iki resim için olmaduğını biliyorum.

Bu gün webde dolaşırken ilginç bir bilgiye ulaştım, tabi her ne kadar doğru ise. Yazıya göre karikatürler aylar önce yayınlanmış, size haberin adresini vereyim.

Haber Linki: Http://www.dunyabulteni.net/yazi_detay.php?id=420&yazar=121

Yakın zamana kadar; yılbaşı gecesi sözde CNBC de yayınlandığı iddaa edilen ve Ortadoğu'daki müslümanlara hakaret dolu içeriği ile gümdemde kendisine yer bulan bir çizgi filim konuşuluyordu.

Televizyon haberlerinde izlediğimi çok iyi hatırlıyorum, bu haber bir İslami kesim TV kanalında sunucunun hararetli anlatımı ile kendisine yer bulmuştu.

Yukarıda linkini verdiğim aynı site CNBC'nin ağzından, "CNBC-e: O Bölüm Bizde Yayınlanmadı" başlıklı bir ilana yer vermiş.

Haberin linki: http://www.dunyabulteni.net/haber_detay.php?haber_id=1546

Sayın Da Vinci,

Bugün yaşanan kriz aslında günler öncesinden başlayan bir kıvılcımın ürünü. Kimi web sitelerinde, CNBC kanalında yayınlandığı iddaa edilen çizgi filmde söylenen şarkının sözleri yayınlandı.

Okuyup anladığım kadarı ile kulanılan sözler oldukça can sıkıcı ve de onur kırıcıydı. Ortadoğu insanını ve de müslüman olma inançlarını, hakaretlerle lekeleyen bir uslup kullanılmıştı. Ben yine o zamanlar da konunun üzerinde durmamıştım.

Bu konu web siteleriyle ve de E-Mail forward yöntemi ile pek çok insan haberdar edildi. Pek çok insanın haberi olduğu gibi; dernek, vakıf, sivil örgüt liderleri de bu konudan ama doğru ama yanlış haberdar oldular.

Elbette CNBC böyle bir bandı yayınlayacak kadar budala değildir, ama bir şekilde kazan ateşe verildi işte.

Gel zaman git zaman, bu karikatür olayı patlak verdi. Mesele iki resmin muhabbeti olmadığı aşikar; mazisi geçmişe dayanıyor.

Mazisi geçmişe dayanıyor ki, bu geçmiş İkiz Kulelerin Çöküşü olayına kadar gidiyor.

Irak'ın işgali, Afganistanın işgali ve bugün İran'ın uluslar arası arenada köşeye sıkıştırılmasına yönelik izlenen batı siyaseti!

İşin dünya çapında bir krize dönüşmesi de uzun bir hikaye!

Batı, doğuyu asimile edilmesi gereken bir toplum olarak görmekte. Amerikanın Irak'ı ehlileştirme hareketini ve bu barışcıl misyonu ülkeye nasıl özgürlük getirdiğini gördük, kokusu üzerinde taze kanla...

Doğu tarafı böyle bir psikolojik baskı altındayken; birileri çıkıp, "bunların peygamberi de şöyleydi böyleydi" diye şapkayı ters çevirerek kendi tebasına bilinç kazandırma gayreti içersine girerse kantarın topucu kaçar.

Doğu tarafında da, vatanını milletini seven yutseverler var. Onlar da, "bizden sonraki nesillere kefen biçiyorlar kardeşlerim" diyerek milleti uyandırmayı kendilerine vazife bilirler.

Sayın Da Vinci,

Yakın geçmişte yaşanan ikiz kuleler faciası olmasaydı, ne batı insanı doğuya düşman kesilirdi; ne de doğu, organize edilmiş bir senaryo bahane gösterilerek ülkelerin işgal edilmesi sebebiyle batıya düşman olurdu.

Mesele esasen bu kadar basit de değil.

Osmanlı İmparatorluğu - Haçlı kavgalarına kadar varıyor bu hırlaşma.

Osmanlı İmparatorluğu görüldüğü gibi; Müslümanların cihad adı altında dünyayaya korku salmaları bir problem!

Batının yüzyıllardır "Hasta Adamı" iyileştirme politikasını iziliyor olması (Irak örneğinde olduğu gibi) ayrı bir problem!

Başbakan Erdoğan'ın bir demeci dikkatimi çekti akşam üzeri.

Mealen, "problemi bayrak yakmakla, kapı tekmelemekle değil; ancak masa başında diplomasi ile çözebilirz" diyor.

Ümit ediyorum ki, öncelikli olarak tüm dünya liderleri ve de toplumları bu anlayış etrafında bir araya gelirler.

Saygılarımla,
Kâzım Mızrak



.:.: Dip Not :.:.

Dünya Bülteninden Zemçi Zübeyr Somuncu'nun yazısını az önce okudum; yukardaki yazımı yazdıktan sonra.

"Beyler, tezgâha gelmeyin?" derken ne anlatmak istemiş ki? Nasıl bir tazgahdan bahsediyor acaba, kimlere hitab ediyor?

İnanın pek bişey anlayamadım, ama üzerinde durup düşüneceğim...


# Dip Not #

Yukarıda yazının tamamı, bir blog ziyaretim sırasında yaptığım yorumdu. Kendi bloğumda, gündem hakkındaki düşüncelerimi ifade etmek adına yer vermek istedim.

Bu sayfada mevzu bahis karikatürleri bulabilirsiniz. "Bilim, Din ve Siyaset Üzerine" başlığı altında özgür bir düşünce platformu oluşturmuş olan Sayın Da Vinci'ye bu bilgiden bizleri haberdar ettiği için tekrar teşekür ediyorum .

Ola ki, bloğumu ziyaret eden kendini bilmez vıdı vıdı meraklısı misafirlerim olabilir; onlara sözüm edepli olsunlar ve resimleri gördüklerinde milleti kışkırtacak şekilde hal ve hareketlerde bulunmasınlar.

Sizdeki akıl bizde de var, kendinizi alemin akıllısı sanmayın; sözünüz varsa uslubuyla dile getirin, biz de sizi dinleyelim; doğruya hep birlikte düşüne düşüne varalım.

Sayın Reccep Tayyip Erdoğan'ın da dediği gibi mesele masa başında diplomasi ile çözülebilecek bir mesele; sokaklarda bayrak yakmak marifet değil. Bugün yakılan bayrak Danimarka - Norveç bayrağı olur, yarın da sizin bayrağınıza sıra gelir.

Aklı selim kafayla düşünebilmemiz için, herkesten sabır ve sukunet bekliyorum...

# Orjinal Metin #

http://bilimvedin.blogspot.com/2006/02/u-mehur-karikatrler.html

Kur'an-ı Kerim - Tekvir Suresi Meali

81.0. In the name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.
81.0. Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla.
81.1. When the sun is covered,
81.1. Güneş, köreltildiği zaman,
81.2. And when the stars darken,
81.2. Yıldızlar, bulanıklaşıp-döküldüğü zaman,
81.3. And when the mountains are made to pass away,
81.3. Dağlar, yürütüldüğü zaman,
81.4. And when the camels are left untended,
81.4. Gebe develer, kendi başına terk edildiği zaman,
81.5. And when the wild animals are made to go forth,
81.5. Vahşi-hayvanlar, toplandığı zaman,
81.6. And when the seas rise,
81.6. Denizler, tutuşturulduğu zaman,
81.7. And when souls are united,
81.7. Nefisler, birleştiği zaman,
81.8. And when the girl-child that was buried alive is asked
81.8. Ve 'diri diri toprağa gömülen kızcağıza' sorulduğu zaman:
81.9. For what crime she was killed,
81.9. "Hangi suçtan dolayı öldürüldü?"
81.10. And when the pages are laid open,
81.10. Sahifeler (amel defterleri) açıldığı zaman,
81.11. When the world on High is unveiled;
81.11. Gök, sıyrılıp-yüzüldüğü zaman
81.12. And when the hell is kindled up,
81.12. Cehennem ateşi çılgınca kızıştırıldığı zaman,
81.13. And when the Garden is brought near,
81.13. Cennet de yakınlaştırıldığı zaman,
81.14. Then every soul will know what it hath made ready.
81.14. (Artık her) Nefis, neyi hazırladığını bilip-öğrenmiştir.


.:.: Kaynaklar :.:.

English: http://www.able2know.com/forums/a2k-post521379.html
Turkçe: http://biriz.biz/kuran/tekvir/81tekvir.htm

DipNot: İngilizce meal için www.kuran.gen.tr sitesini incelemenizi tavsiye ederim.
Siteye kefil değilim, ona göre :-/

Kur'an-ı Kerim Değiştirilmiş midir?

"there are in every Koran 77,807 letters, 33,671 words, 1,000,530 full stops and 6,336 verses.

there ar thousends of Bibles and not two the same. (50.000 errors in the Bible)"

Orjinal Metin: http://www.able2know.com/forums/a2k-post521379.html

İngilizcem yeterli düzeyde olmadığından dolayı yukarıdaki metin üzerinde düzenleme yapmak istemedim. Yazan kişi anlaşılır bir şekilde mevzuyu dile getirmiş. Kur'an-ı Kerim tüm dünyada aynı şekilde korunmakta, diğer ilahi dinlerin kitapları ise insan eli değilerek tahrip edilip bozulmuş...

Kur'an-ı Kerim'in neden arapça olarak indirildiğini de düşünelim.

Eğer kitap, İngilizce olarak indirilseydi ya da Japonca olarak indirilseydi; bugün yine aynı soruyu, o dillerin farkı önemi neydi diye sorar bir halde bulurduk kendimizi. Kur'an'ın dili neden Arapçadır diye sitemvari bir şekilde ırkçılık, milliyetcilik yapılmamalı ama hikmetini anlamak için bu konu sorgulanmalıdır!

Kanımca, arapça mükemel bir dil.

Arapçada anlatılmak istenen yanlış anlamalara meydan verilmeden ifade edilebiliyor. Arapçanın esre, ötre, şedde harf çekimleri ile kelimeler kadın-erkek, yaşlı-genç ve benzeri gibi nitelikler kazanarak anlatım zengineşmekte.

Meal okuyanların Kur'an-ı anlamıyorum demelerine şaşmamalı; zira okunan Kur'an değil hikayesidir. Halk ağzıyla suyunun suyu gibi bişey okunup anlaşılan!

İllede meal okumak durumunda kalanlara tavsiyem, Türkçenin yanı sıra bir de İngilizce meal okumalarıdır. Kimi Arapça kelimelerin meallerde sık sık kullanılması, diline yabancılaşan bizler için, kitabı daha da anlaşılmaz bir hale getiriyor.

İşte bu anlaşılma problemini diğer dillerdeki Kur'an-ı Kerim meallerini de okuyarak ortadan kaldırabiliriz diye düşünmekteyim.

Kazım Mızrak

Dip Not 1: Evet, Kur'anı Kerim diye bildiğimiz kitap bugün dahi ilk günkü orjinalliğini korumaktadır. Lakin bizler de uyanık olup o da elmadır diyerek gidip hoşafını almayalım. İnternette olsun, kitap satan veya dağıtan yerler olsun, kitabın hangi kaynaktan elimize geçtiniğini öğrenelim; kaynağın güvenirliğini sorgulayalım.

Dip Not 2: Buraya böyle dini içerik ihtiva eden bir yazı yazmış olmam, benim bu blogda küfür etmeyeceğim anlamına gelmiyor. Aklınızı başınıza devşirin ve her sakallıyı hoca sanmayın. Beni de şusun busun gibi yakıştırmalar kullanarak yargılamaya kalkmayın.

Dip Not 3: Konu hakkında benim için faydalı olabileceğini düşündüğünüz bilginizi paylaşın lütfen. Bir Tanrı tanımaz olabilirsiniz veya düşüncelerime her hangi bir sebeple muhaliif bir kimse; size karşı asla öfke duymam farklı düşünüyor olduğumuz için, düşüncelerinize saygı duyar sizi anlamaya çalışırım. Belki de doğru olan sizin inancınızdır, sizin doğrularınızdan ben de isdifade etmek isterim.

5 Şubat 2006

Kazım Mızrak, Gecenin Bir Yarısında.

Resim: Kazım Mızrak, Gecenin Bir Yarısında.

4 Şubat 2006

Tanrı Nerede ???

Cevaplanması gereken mühim bir soru.

Gerçekten mühim bir soru, cevabı bizi hangi tarafta olmamız gerektiğini belirlemede işimizi kolaylaştıracak. Belki de cevaba ulaşmamız bizi bir Materyalist yapıcak, kim bilebilir ki?!

Tek Tanrı inancını benimsiyor olan dinler, Tanrının kainat ötesinde bir varlık olduğunu iddaa eder. Oysa Tanrı bulutların üzerine konuşlanmış bir obje değildir kanımca. Eğer öyle bir varlık ise, o bulutların üzerinde işi nedir; ne ile meşgul olur orada?

İnanıyorum ki öyle bir Tanrı objesi yoktur, İlahi dinlerin ortaya koymuş olduğu böylesi bir inanç sistemi, haklı olarak Ateistler tarafından da idrak edilememektedir.

İlahi dinler ile Ateist zihniyetin birbirlerini anlayamıyor olmaları, ve de birbirlerine muhalif olmaları ancak ve ancak her iki tarafın da yanlış bir yolda olmalarından kaynaklıdır.

Ateistler Müslümanları anlamıyorlar, sonra da Tanrı yoktur diyorlar.

Esasen Ateistlerin itirazda bulundukları, İlahi dinlerde ortaya konan Tanrı inancına dairdir. Eksik kaldıkları taraf ise varoluşlarını açıklıyamıyor olmalarıdır.

Ateistlerin, varoluşlarının gerek bir tesadüf ve gerekse maddeye bağlı olan evrim süreçleri ile gerçekleştiği iddaası; İlahi bir dine inanan kimselerce anlaşılamamakta ve doğal olarak kabul görmemektedir.

Albert Einstein'a ait olan E=mc² formülüne dikkat kesilelim. Bu formül, esasen kainattaki her bir varlığın özde yalnızca bir tür enerji olduğunu ortaya koymaktadır.

Akli olarak Materyalizm burada bitiyor.

Zaten onların inat ettikleri nokta, Müslümanların izah ettikleri Tanrının bir türlü anlaşılabilir olmamasıdır. Hem, Müslümanların izah ettikleri gibi bir Tanrı da yoktur zaten, Materyalistler de Müslümanların gerçekte olmayan bir Tanrının varlığına inanmaları düşüncesine itiraz etmekteler.

Neticede vardığım çıkarım şu oldu. Bugün ne Ateistler, ne de Müslümanlar doğru olduğu şekilde bir varoluş inancına sahiplerdir.

Doğru olan bir üçüncü kapı var olsa gerek.

Artık şu içinde bulunmuş olduğumuz kısır döngünün içinden çıkalım. Teist - Ateist kavgasını bitirelim. Zaman gerçekten de aleyhimize işliyor, bu işe herkesin anlayabileceği bir halde gerçekci bir çözüm bulalım...

Özgür Düşünce,
Kâzım Mızrak


Önemli Bir Açıklama: Yazıyı eğer buraya kadar okuduysanız, şunun da farkında olun: Burada size böyle ya da şöyle inanın denilmiyor, ben böyle düşünüyor böyle inanıyorum deniliyor. Kafandanızın içindeki aklı kullanın ve siz de hangi inancı doğru buluyorsanız öyle inanın.

3 Şubat 2006

Mucize

İnsan, bir mucizeye esir etmemeli kendisini...

Düşünceye Saygı

Postanın bir parağrafında yol kelimesini kullanmışım.

Açıklama zaruriyeti hissettim, ümit ederim ki okuyanlar işine geldiği gibi anlamaz; düşündüşüm gibi konuyu değerlendirerek, beni doğru anlarlar.

***.Blogspot.Com benim için ve elbette ziyaretciler için kendini arayışların bir temsili olma niteliğindeydi.

Hiç olmayan bir çizgi filim kahramanının ismiyle de burada yazabilirdim; lakin arayış konusunda mevzu bahis olan kimse ben olduğum için iyi ya da kötü, güzel ya da çirkin her halim ile benliğimi ortaya koyabilmem lazım geliyordu.

İnanıyorum ki bu bakış açısı, yazdığım yazılarda görülmektedir.

Kendini anlayan insan hayatı da anlar, nerden gelip gittiğini, ne için yaşıyor olduğunu ve bir gün nasıl bir son ile yok olacağını da anlar.

Bu sona ulaşma serüveni benim için bir yolculuktur işte.

Bloğumda, Tanrı inancı üzerinde yoğunlaşmış olduğum dikkat çekmekte.

İnanç çercevesinde hiç kimseye sen şuna inan ya da buna inan şeklinde bir düşünce dayatmasında bulunmadım, bu yanlış olurdu.

Burada elimden geldiğince dilim döndüğünce düşün çıkarımlarımı ifade özgürlüğümle kaleme almaya gayret ettim.

Tanrı kelimesini Allah kelimesi yerine neden tercih ettiğimi yeri geldikçe izah etmeye çalışmıştım yazılarımda.

İnançlarını sorgulayan bir kimse sıfatıyla Kur'an-ı Kerim'in sahibi olan Allah hakkında konuşmuyor olduğumu kabiliyetli zihinler muhakkak görmüşlerdir.

Elbette yeri geldiğinde Allah'ı ima ettiğim zamanlar da oldu, bu iki kelimeyi yerine ve zamanına göre kullandım.

İslam için Tanrı Allah'dır, Güneş'e tapanlar için ise Tanrı Güneş'tir.

Bu anlamda Tanrı kelimesi ile Allah akla geliyorken, Allah denildiğinde de o ismin bir Tanrı olduğu akla gelimekte.

Böyle bir yaklaşıma karşın; konuyu sağa sola çekip düşüncenin özgürlüğüne kilitler vurulası, bizleri ancak bilginin karanlığına götürür.

Bir bilgiye bağlı kalınarak gözleri kapalı misali yürümek yerine, zihinlerimize sınırlar örmeden sabit fikirli olmaktan kaçınmalıyız.

Kur'anı Kerim ile yetinmek bir bilgiye bağlı kalmaktır, İncil ile yetinmek bir bilgiye bağlı kalmaktır, Materyalist olmakta ısrar edip dinler hakkında araştırma yapmamak bir bilgiye bağlı kalmaktır...

Biz düşünürler de karanlığı aydınlatma konusunda sürekli kafa yormaktayız.

Anladıklarımızı başkaları ile paylaşıyor ve kendi yanlışlarımızı görme konusunda düşüncelerimizi sorguya çekiyoruz.

Bir kaç cümle ile basitce anlatılan bu sürecin ısdıraplı olduğunu takdir etmeyen kimseler, ancak bu çileyi bilmeyenlerin mahareti olarak görülebilir

İş bu halde sen yanlış düşünüyorsun kahrol, şeklindeki çıkışlar gerek bize ve gerekse beşeriyete zarar verecektir.

Zaman zaman böylesi davranışlara maruz kaldığımız oldu, oluyor ve biz de gaflete düşerek zihnimizin bulanık olması sebebiyle aynı şekildeki davranışlarda bulunmaktayız zaman zaman.

Bu hususda yanlış davranışlarda bulunmaya devam ediyor olsak bile işin doğrusunu bilip doğrusunu konuşalım; birbirimizi kandırıp doğru olan insanları kınamaktır demeyelim.

Düşünceye Saygı,
Kâzım Mızrak


Bu yazı, http://mizrak.web.tr/2006/02/adresimiz-deiti-fakat-ben-yine-ayn_02.html adresine bıraktığım bir yorumdur.

Öfkenin Ecele Faydası Vardır.

Gündelik yaşamda hiç haz almadığınız hal ve hareketler ile bizleri sinirlendiren kimseler ile karşı karşıya gelmemiz, bizim irademize bağlı değildir.

Öyle bir vakit denk geldiği zaman, beynimiz kaynar kazana dönmüş halde, kendimize yanlış yapıldığı düşünerek öfkeleniyoruz. Ve adaleti sağlamak adına elimizden geleni ardına bırakmadan çoşuyoruz...

Böyle durumlarda, savunma mekanizmamız sinir gülmesi olarak da bilinen bir gülüşme ile gerginliği bertaraf etme eğilimi gösterir; bu savunma türü esasen insan doğasının olağan doğal tepkisidir.

Doğallığı korumakla beraber davranışlarımız üzerinde düşünerek, gergin havayı daha verimli bir şekilde nasıl yumuşatabileceğimizi öğrenmeliyiz...

2 Şubat 2006

Mizrak.Web.Tr, Yeni Evimize Taşındık.

***.Blogspot.Com URL'si ile 2005 mayıs ayından bu yana beraberdim, artık o defteri kapattık. Yine de büyük konuşmak istemiyorum, eğer burada düzeni tutturamazsak ayrılmak durumunda kalabilirim.

Bu siteyi ziyaret eden misafirlere önemle hatırlatmak isterim.

Blogspot.Com değil ama Blogger.Com halen bu sitenin yapılanmasında kullanılmaktadır. Web sitesinin iskeleti Blogger.Com yönetici panelinden kontrol edilmekte. Diğer yönden yorum sayfaları da yine Blogger.Com uzantılı linkler ile çalışmakta.

Düzen aynı düzen, lakin postaların başlık kısaımlarının URL'leri eski sitenin uzantısı ile tanımlandığı için, tıklandığında ***.Blogsppot.Com sitesi karşınıza çıkıyor. Tabi, site kullanılmadığı için de Blogger'ın hata sayfası karşınızda beliriyor.

Burada böylesi hatalar yaşanabilir; bir müddet devam edelim deneyelim, baktık olmuyo o vakit yeni bir çözüm yolu düşünürüz biz de...

1 Şubat 2006

Şu Ulu Dağın Arkasında Bir Tanrı Var (mı?)

Dini inanç konusunda bizi dengesizlikle suçlayanlar oluyor. Aşağıdaki yazı "bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" şeklinde bizi eleştirenlere cevaben yazılmıştır.

Eğer kişi atadan kalma dogmalar ile her hangi bir dini inanca sahipse, o kimse o inancı değil atalarının inancını yaşıyordur. Dogmalar dediğimi görmeyenler için tekrar yazıyor ve de altını çiziyorum.

Toplumların cahil kalmış bireyleri, "şu ulu dağın arkasında bir Tanrı var" diyenlere sorgusuz sualsiz inanmaktalar. Bu inanmışlık çocukluktan kalma veya okunan kitaplardan edinilme bir öğrenilmişlik halidir.

Benim hayır yok demediğime de dikkat kesilin, işinize geleni duymayın!

Orada bir Tanrı olabilir; araştırmak lazım, sorgulamak lazım, anlamak lazım...

Kimilerinin algı gücü kuvvetlidir ve Allah'ın varlığına yüreklerindeki sevgi ile kanaat getirebilirler.

Kimileri de dar görüşlüdür, idrak edemezler bir ilahın sonsuzluğa söz geçirdiğini.

Onlar, akıl erdirilemeyen ve ucu başı belli olmayan kainatta dünyanın varlık kazanmasını; uzayda serbest şekilde hareket halinde sirküle olan enerjinin niteliğinin değişmesi neticesinde ortaya çıkan bir tesadüf eseri olarak izah ederler.

Sonsuz bir uzayda yaşıyor olduğumuz öngörüsü ile böyle bir önerme; dünyadaki yaşamın tesadüfi olarak başlamasını, olasılık derecesi yine sonsuza varan tesadüfler ile gerçekleşmiş olmasını olağan karşılar.

Böylesi bir tesadüfi olağanlık iddaasını özümsemiş beyinlerin nazarında, Tanrı vardır söylevi çocuklara anlatılan bir masal halini almakta.

Din toplumların afyonu olabilir de, olmayabilir de!? Materyalizm belki de hakikatin ta kendisidir!? İnsanı kendi suretinde, dünyada kendisine halife olarak yaratan bir Tanrı olabilir de, olmayabilir de!?

Özgür fikre ve düşünceye saygı çerçevesinde bu belirsizlikler üzerinde düşünerek özümüzü arayalım. Ümit edelim ki, bir teist veya ateist olarak o öze ulaşmamıza ölümlü dünyanın şu kısa zamanı bize yeter...

Bu mesele, hepimizin problemidir; doğruya hep birlikte ulaşmalı aramalıyız. Yanlışlarımızı hep birlikte sorgulamalı ve sevgi ile dile getirmeliyiz.

Düşündükçe,
Kâzım Mızrak


Dip Not: Bu yazının özellikle neden yazılmış olduğunu hatırlamak için, birinci paragrafı yeniden okuyun lütfen.