27 Eylül 2005

Sistem Kontrol Altında. Parolamız, "Yola Devam!"

Sevgili Arkadaşlar,

Bir kaç gün önce Safranbolu'da, Amcamların ziyaretine gitmiştim. Cadde üzerinde 50 yaşlarında, dağınık başörtüsünün altından dışarı taşan beyaz saçları görünebiliyordu kadının. Yılların bezginliği beynini yemiş kadının, aklen deli değil ama, akıl sağlığının da pek yerinde değildi bu kadının; para para diyerek yardım dileniyordu gelip geçenden.

Cebimden biraz bozuk para çıktı, madem duyan bir sağır olmamak adına verdim bu bozuklukları. Şükür duasımıdır yaptığım, yoksa, vicdanımın sesini dindirmek midir düşünmeden!?

Osmanlı İmparatorluğu zamanındaki efsane yaşam hikayeleri aklıma den ediyor hep; yardım vermek için bir fakirin, yoksulun aranıp bulunamadığı zamanlar!

Böylesi, insanları sokaklara, onlara açlık içersinde, onursuzca sefalete sürükleyen toplum değil midir! Akıl var, akıllarını kullansınlar diye zerzenişlerde bulunuyor kimileri, be hey muhterem; sen o insanlardan daha akıllı ol da, onlara yardım elini uzatarak toplum akazandır, onları topluma faydalı insanlar haline getir.

Bu kadının, bir de oğlu vardı: 18 -19 yaşlarında, zihinsel özürlü bir çocuk. Kadın çocuğun ayağına bir ip bağlamış. Sağa sola sataşıp olay çıkarmasın gibilerinden. Çocuğun elinin üzerinde, yanık izine benzeyen taze bir yara vardı; "doktora gidemiyorum yavrum" diye dert yanıyordu kadın. BEni lafa tutdu, başladı dert anlatmaya...

Ben, çaresiz dinledim onu. Belki dedim yanan yüreğine su serpilir biraz; insan dert anlattıkça paylaşıyor acısını diye düşünerek.

Beni hali vakti yerinde biri sandı; giyecek içecek yardımı istedi. Orta halli geliri olan bir ailenin çocuğu olduğumu anlatmaya çalıştıysam da, bir medet umdu benden. "Tamam" dedim, "evde giyilmeyen üç beş parça giyilmeyen var", "getiririm sana!". Ertesi gün, gidip teslim ettim eskileri; kazaktı, ceketti...

Benim yapabileceğim de bu kadarı; yırtık pırtık da olsa, bir kaç parça giyecek yardımında bulundum :-/

Kadını, çoçuğu ile beraber gördüğümde; bizi sefalete düşüren Allah'a isyan ettim.

"Ya Kazım!" dedim, "sen isyan edecek akla sahipken, neden şükür edecek akla sahip olmadığını düşünüyorsun? Zerre kadar mı akıl yoktur sende de, şu rezilliği yaşayan insanlardan ders ibret almazsın! O kadın mı ihtiyaç sahibidir, yoksa, ölümden habersiz olarak yaşayan sen mi ihtiyaç sahibisin?"

Düşündükçe, bu olaydandan bir şükür dersi almam gerektiği kanaatine vardım.

Demek ki, Rabbim bana acıyor ve insanı maskara haline çeviren dünyaya sırt çevirmemi istiyor benden. Nen yöne peki? Batıldan, Hakikate doğru!

Bu kadını, sokaklara düşürüp, aç biçare bırakan toplum; Hakikat'in kendisi olabilir midir? Hayır, bunu anlayacak aklı, bunalımlar yaşadığım sancılı dönemlerin sonunda idrak edebildim çok şükür.

Konuyu getirmek istediğim yer; o gibi insanları, başımıza bela olarak görmeyip, ibret alarak tefekkür etmemiz gerektiğidir.

Hayat böyle dostlar; acı, dert, keder!
Söyleyin bana, Dünya'nın neresi güzel?

Birbirimizi incitmeyelim, ölümlü dünya, eninde sonunda gidilecek yer kara topraktır. Bu arada, Mizrak.Net dün akşam itibari ile aktif hale gelmiş durumda; parolamız, Yola Devam!

25 Eylül 2005

Server Çöktü, Kurtarma Çalışmaları Sürüyor...

Daha önce, her haliyle düzenli olarak çalışan bir bloğu "Delete" tuşuna basarak sistemden kaldırdığımı hatırlıyorum. Çok zahmetli bir çalışmayla, bloğu bu hale getirmiştim.

Şimde de, Server Çöktü olayı ile başıma iş açıldı. Çok şükür, bloğun tasarımı ile ilgili olarak işleri yoluna koydum. Postalarda link verdiğim resimlerin bir kısmını da yeniden düzenledim. Daha önce de haber verdiğimüzere, zaten MP3 linklerinin hiç birisi çalışmıyordu. Onlarla meselemiz yok şuan için...

Bu arada, Hosting Firması yeniden hesap açtı bana, yakın zamanda DNS ayarları da aktif olur (üç gün içersinde).

24 Eylül 2005

Birileri Beğensin Diye Değil, Budur İşte Demek İçin!

"Mutluluğu da kederi de çok derinlerde yaşayabilen birisidir Kâzım. Mutlak sevgiyi arayan, nefreti anlamaya çalışan bir yüreğe sahiptir. Büyük savaşların kahramanı, küçük savaşların korkağıdır."

18 Eylül 2005

Salakımsı Sevgi, Kâzım Mızrak

Derin sular sakin olur evlat, suyun yüzüne bakıp da aldanma; çok konuşup az iş yapanlardan olma; hakkını veremeyeceğin işe atılma; topraktan gelip, yine toprağa döneceğini unutma. Elhamdülillah, sen de bir gün öleceksin!

17 Eylül 2005

Nurgül Yeşilçay, Göğüs Dekoltesi, Avrupa Birliği...

"ATV'nin yeni sit-comu, geçen hafta yayınlanan ilk bölümüyle tüm dikkatleri üzerine çeken Belalı Baldız keyifle izleyeceğiniz ikinci bölümüyle sürüyor. Hope and Faith adlı sit-com?dan uyarlanan harika bir komedi olan Belalı Baldız'ın başrollerini üç ünlü oyuncu; Kenan Işık, Nurgül Yeşilçay ve Berna Laçin paylaşıyor."

Yukardaki alıntı ATV Televizyon Kanalının Web sitesindendir.

Az önce televizyonda karşılaştığım yeni bir diziyi, Kenan Işık neler yapıyor edasıyla izlemeye koyulmuştum. Kameralar mutfaktaki aile kahvaltısını (veya akşam yemeğini) görüntülemektedir. Tam bu sırada; filmin konusu itibariyle, iyice kafayı yeyip akli dengesini yitirmiş bir kimse olan Belalı Teyzemiz, pat diye evin kapısından tatammm diye içeri dalar: Evet, içeri giren Belalı Teyzemiz Nurgül Yeşilçay'dır!

Diziyi 5- 10 dakika takip edip, tarihin unutmaz sayfalarına not düşmek üzere bilgisayarıma koştum.

İyi anneyi oynayan Berna Laçin, rolüne kaptırmış kendisini. Kenan Işık sade ama keskin olan vücud dilini hala iyi kullanıyor. Daha önce her hangi bir kanalda görmediğim ailenin çocukları, kendilerine verilen rolü kıvırma gayretlerindeler...

Dizide, akıp giden senaryonun neden basettiğinden çok Nurgül Yeşilçay'ın Belalı Teyze tiplemesi ilgimi çekti. Bence harika bir tipleme; biz erkeklerin arayıp da bulamadığı bir kadın modeli tasarlanmış: Salak, şakacı, eğlenmeye ve eğlendirmeye tam gaz ayarlı! Sağolsun yönetmenimiz, koşulsuız olarak "Sanat Sanat İçindir" felsefesinin en ince detaylarını atlamayarak; Belalı Teyzemizi dekoltesiz bırakmamış.

Gayri ihtiyari ya da ihtiyari ve kasıtlı olarak, Nurgül Hanımın hoplayıp zıplamaktan yerinde duramayan gögüslerine, zoom olmuş bir halde, bakmaktan kendimi alamadım. O ne azdırıcı ve doyumsuz sahnelerdi yaa; tekrar tekrar izleyesim geldi. Göğüs dekoltesi demişken; yönetmenimiz, göğüs dekoltesini yetersiz bulmuş olacak ki, bacak dekoltesinde de sınırları zorlamış; ne deyelim sağolsunlar varolsunlar!!!

Şimdi olayın kışkırtıcı, şehvani ve de hayvani eldelerini eleyelim ve düşün fırtınası estireceğimiz noktaya erişelim.

-Hope and Faith adlı sit-com'dan uyarlanan... diye yukardaki alıntıda bir cümle geçiyor:

Böylesi TV Dizilerini izlerken (DipNot 1), "Türk Toplumu bu mudur?" diye sormadan edemiyorum kendime! Eğer sizlerin örnek gösterdiği toplum anlayışı böyleyse, ben aranızda yokum arkadaş...

Doğruya Doğru,
Kâzım Mızrak


(Açıklama) Elbette bir erkek olarak kadına karşı olan zaafımı gizleyecek değilim, içimde olanı uslubunca da ifade ederim. Nurgül Yeşilçay'ın göğüs dekoltesi bi harikaydı, çoook hoşuma gitti; işte medeni cesaret budur efendim.

Kadın göğüslerini gere gere burdayım diyor; ne ihtişamlı bir Afrodit Tanrıçası! Ben derim ki, bütün kadınlar onun kadar cesur olsunlar; sokak ve caddelerimiz böylesi kadın ve kızlarla dolup taşsın!

Avrupa Birliğine girecez be kardeşim; ucundan başından yırtmayınca olmuyo işte, anlasana...


(DipNot 1) Burada izleyip izlememe mevzusu hakkında konuşmuyoruz: "Siz de beğenmediğiniz diziyi izlemeyin" diyeceğinize, "bu çocuk mevcut sistemler hakkında düşüncelerini ifade ediyor" deyiverin de biraz olsun yüzüm gülsün.

9 Eylül 2005

Seni Sonsuza (Mezara) Kadar Seveceğim

"Hayır! İnsanlardan tardir ve sevgi bekleyen bir halde, bu ben olamam."

Sözlerimi tuyamıyorum ve yalanlar söylemiş oluyorum. Birileri beni kötü bir insan olmakla suçladıklarında susuyorum. Evet, biliniz ki ben çok aşağılık bir insanım, yalancıyım, sahtekarım: Böyle bir insan nasıl sevilir ki!?

Ben nefs ile beraber yaşıyorum, diyeceksiniz ki; sen bir meleksin ama sana kötü şeyler düşündüren nefsindir.

Benim anlatmaya çalıştığım bu değil!?

Beni yalnızlıklar içersinde, yapa yalnız bir halde bırakmanızı istiyorum sizlerden. Aslında bunu duygusallığımla arzuluyor değilim; sadece bir tercih! Sevgilere sahip çıkamama sendromu da diyebilirsiniz buna, sevemiyorum ve sevilemiyorum.

Fakat geçiniz bu konuyu. Ölüme kadar sürecek olan sevgilerin hesabını tutturmayınız bana! Kaldığımız yer yalnızlıktı; yalnızlıklardı; sessizliklerdi!

Yaşıyorken alışmalıyım; karanlık mezarın içindeki, kimsesiz kaderime olan terkedilişi...

İçsel Kavgam
Kâzım Mızrak

4 Eylül 2005

Kelebek Etkisi Prensibi Neyi Savunur?

Kuzey Amerika'da yaşanan kasırga felaketini ve "Kelebek Etkisini" düşünüyorum. Nedir bu kelebeğin etkisi? Ne işe yarar, nereden gelir, nereye gider?

Fizikçiler bu konuda somutsal anlamda bir teori ortaya koymuşlar. Yani bilimsel yönden doğa kanunları üzerinde red edilemeyecek geçerlilikte bir yargıya varılmış. Bu yargıya göre hareket halindeki bir madde, bulunduğu uzaysal boyutta çevresinde bir takım değişimlere yol açar. Değişimler kelebek örneğinde olduğu gibi somutsal nitelikte gözlemlenebilir ve ölçülebilir değerlere sahiptir.

Çin'de kanat çırpan bir kelebek, Amerika'da bir kasırganın doğmasını tetikleyebilir denilmektedir. Bu ifade asla ve asla çürütülemez.

Fiziğin Etki - Tepki prensibi düşünüldüğünde, eylemsizlik gösteren her madde ( ki varlığın madde olabilmesi için eylemsizlik göstermesi de lazımdır zaten) zincirleme olarak devam edecek şekilde, uzayın maddesel varoluşu üzerine tesirde bulunur.

Dip Not: Konuyu başka kaynaklardan da araştırmanız önemle tavsiye olunur. Ben bu işin uzmanı değilim, bir uzman olmasam da bilim hakkında konuşmak hoşuma gidiyor; böylelikle mutlu oluyorum :)

2 Eylül 2005

Katrina Kasırgası, Kelebek Etkisinin Bir Tepkisidir.

Eğer kasırga tarzındaki atmosfer hareketleri yaşanmazsa küresel ısı dengesi de sağlanamaz. Sağlanamaz olursa dünyanın dört bir yanında mevsimler anormal bir şekilde değişim gösterir. Dünyanın ekolojik dengesinin koruması adına böylesi gelişmeler ile zaman zaman karşı karşıya kalıyoruz. Yine de şükür, daha beterinden sakınmış oluyoruz böylelikle.

Karıncanın Mekkeye Gitme Niyetiyle Yola Çıkması

Doğaya bakarak kendimi anlamaya çalışıyorum. İyi yönleri görerek neşeme neşe katma gayreti içersindeyim. Neden ki olumsuzlukları düşünerek keyfimi kaçırayım?! Kimileri buna Polyannacılık demekte. Adı herneyse işte ben onu yapıyorum; diğer bir ifadeyle yaptığım şey Optimist yaklaşımlar ile hayatımı renklendirmektir. Böyle yaşamasını geçmişte bıraktığım bunalımlı günler sayesinde öğrendim. Henüz, kendimi buldum diyemem; ama biliyorumki yürüdüğüm yol beni bana kazandıracaktır, buna inanıyorum...

1 Eylül 2005

Bir Trafik Kazasının Anatomisi

Trafik kazalarının sık sık yaşandığı kavşaklardan birindeyiz. Karabük - Safranbolu çevre yolu üzerinde Yeşilmahalle istikametindeki tali yoldan gelen Honda Civic marka bir otomobile, çevre yolu üzerinde seyİr halindeki Renault Spring marka bir otomobil arkadan çarpıyor.

Honda marka otomobil çarpmanın etkisiyle yolun kenarına savruluyor.

Korkulan başa gelmiyor çok şükür; ölü ya da yaralı yok!

Bu arada saat gece 24:00 sularıdır

Şimdiki meselemiz kazayı analiz etmek.

Veri 1: Hondanın arka kasası tamamen içe göçüyor.
Veri 2: Renaultun önü motor bloğuna kadar içe göçüyor.
Veri 3: Hondanın arka kasasının içe çöküş geometrisi gözlemlendiğinde, çarpmanın odak noktasının merkeze göre 10- 20 birimlik sağ tarafdan olduğu saptanmakta. Yani Sol köşe sağ köşeye nazaran sağlam görünüyor: sağ taraf kadar içe göçmemiş.
Veri 4: Renaultdaki çarpışma geometrisi merkezcil olmuş olduğu izlenimi uyandırıyor. Çünkü ön kaputun her iki köşesi de aynı oranda içe göçmüş.
Veri 5: Çevre yolu üç şeritli bir yoldur.
Veri 6: Kaza orta şeritde oluyor.
Veri 7: Renault orta şeritte seyir halindedir.
Veri 8: Araçlar takla atmamıştır, Renaultun sürücüsü emniyet kemeri takmıyor olmasına rağmen sürücü ön cama çarpmamış ve ön cam sağlam kalmıştır.

Yorum 1: Çarpışma orta şeritte oluyor; evet eğer Honda sağ taraftaki üçüncü şeride geçmeye çalışıyor olsaydı çarpışma Hondanın ön ve arka arasında kalan herhangi orta bir noktadan olurdu.
Yorum 2: Honda sol tarafda kalan 1. şeride geçmek istemiş olsaydı zaten kaza da olmazdı.
Yorum 3: Hondanın arka kasası gözlemlendiğinde, arka kasanın sağ tarafı sola göre daha fazla ezilmiş. Bu durum Hondanın tam anlamıyla orta şeritte seyir hali kazanmadan; birinci şeritden ikinci şeride olan geçişini sürdürüyor olduğunu ispatlar. Bu durum arkadan çarpan Renaultun sürücüsünün öndeki Hondayı farketmiş olmasına karşın aracına müdahale etme zamanının olmadığı anlamına gelir.

Eğer Hondanın kasası merkezcil anlamdaki çarpışmayı yaşamış olsaydı; Honda orta şeritte tam anlamıyla hareketine başlamıştır denilebilirdi. Bu halde arkadan gelen Renault sürücüsü dikkatsizlik yüzünden; öndeki Hondayı geç farketmiş ve kazaya sebep olmuştur diyebilirdik.

Yorum 4: Honda orta şeritte normal anlamda seyir haline geçerek; normal anlamdaki sürate erişebilmiş olsaydı Honda çarpma anında yola göre sol tarafa doğru şiddetle savrulmazdı. Bu durum Hondanın yavaş olarak tali yoldan çevre yoluna girdiği anlamındadır.

Ya da çarpma anında Honda, hala dönüş sürecinde olduğu için sahip olduğu momentum yola göre ileri olamayacağı için; arkadan gelen bindirme etkisi üzerine Honda yolun sağ tarafına olan momentum kuvvetleri ile arkadan gelen bindirme momentum kuvvetleri arasında yaşanan sönümlemeye karşı koyamayarak yolun sol tarafına savrulmuştur.

Bahsettiğim ikinci durum; Hondanın dönüş halindeyken; arkadan gelen aracın önüne geçmiş olduğunu gösterir.

Yorum 5: Evet Renault hızlı gelmiştir; yavaş gelmiş olsaydı bu kaza yaşanmazdı; yaşansaydı da Hondanın arka kasası olduğu gibi içeri göçmezdi veya Renaultun ön kaputu motor bloğuna kadar içeri göçmezdi.

Sonuç !!!

Hondanın sürücüsü; mağdur olduğunu iddaa etmektedir. Ben de bu amcayı en katmerlisinden eline bir deli raporu vererek İstanbul Bakırköye gönderilmesini talep ediyorum.

Zira tali yoldan çevre yoluna girerken; çevre yoluna bakıp; hızla gelen bir otomabili görüp; son model olan kendi otomobilini hızla gelen bu aracın önüne atan bir kimse; akli olarak pek sağlam bir insan profili çiziyor denilemez.

Hondanın sürücüsü; orta şeride geçerken neyi ispatlamak istemiş acaba? Neden boş olan birinci şerit yerine arkadan hızla gelen bir otomobilin bulunduğu ikinci şerit tercih edilmiştir?

Herşey buz gibi ortada; Hondanın sürücüsü günlük gülistanlık yaz havalarına aldanarak, yol benimdir diye tali yoldan çevre yoluna dalmıştır.

Dip Not: Bilirkişi raporlarını okuduktan sonra konuya yeniden değineceğim. Trafik Polisleri'in raporlarda neler yazdıklarından haberim yoktur. Belki benim hesaplayamadığım bazı ince noktalar vardır. Peşin hükümlü olmak istemem; ya da olduysam hatalı yargılamalarımı doğrularıyla düzeltirim.